Kadınların medya ve toplumsal alanlardaki temsilleri, uzun yıllardır toplumsal cinsiyet çalışmaları içerisinde önemli bir araştırma konusu olmuştur. Kadın basıncılığı veya kadınların medyada yer alma biçimlerine yapılan baskılar, bu çalışmalarda hem tarihsel hem de kavramsal olarak detaylandırılmış ve medya yoluyla kadınlar üzerinde kurulan baskı mekanizmalarının toplumsal normları nasıl şekillendirdiği üzerine yoğunlaşmıştır. Kadın basıncılığı, kadınların toplumsal alanda daha fazla yer almak için verdikleri mücadelenin bir parçası olarak, medyada kadınların nasıl temsil edildiğiyle doğrudan ilgilidir.
Kadın ve basın arasındaki bağlantı, toplumsal cinsiyetin inşası, güç dinamikleri ve iletişimin doğası üzerine derin bir felsefi perspektifte incelendiğinde, yalnızca bilginin iletilmesinden öte, varoluşsal bir sorgulama alanı oluşturduğu görülür. Basın, bir yandan gerçekliği inşa eden ve yönlendiren bir araç olarak, diğer yandan da kadınların temsili aracılığıyla kültürel ve toplumsal algıları şekillendiren bir güce sahiptir. Bu bağlamda kadın ve basın ilişkisi, varlık (ontoloji) ve bilgi (epistemoloji) arasındaki gerilimlerin kesiştiği bir alandır.
İlk olarak, basının kadın temsillerini nasıl sunduğu, toplumsal cinsiyetin medya aracılığıyla nasıl yeniden üretildiği sorusu ortaya çıkar. Basın, kadınları hangi biçimlerde açığa çıkarır? Kadın bedenini ve varlığını nasıl tanımlar ya da gizler? Bu sorular, basının yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda ideolojik bir yapı olduğunu ortaya koyar. Basın, kadınları temsil ederken yalnızca bilgi sunmaz; aynı zamanda bu bilgiyi belirli bir çerçevede ve belirli çıkarlar doğrultusunda şekillendirir. Böylelikle kadınların kimliği, medya söylemi içinde sürekli yeniden inşa edilir.
Medyada kadın temsillerinin nasıl şekillendirildiğini, toplumsal cinsiyetin basın aracılığıyla nasıl inşa edildiğini ve dönüştürüldüğünü sorgulamamızı ve anlamamızı sağlayan bazı düşünürlerin teorilerine kısa bir bakış atalım:
Kadınların Medyada Temsili: Felsefi Bir Eleştiri
Kadınların medya ve toplumsal alanlardaki temsilleri, toplumsal cinsiyet çalışmaları içerisinde önemli bir inceleme alanı olmuştur. Feminist düşünürler, özellikle Simone de Beauvoir, Luce Irigaray ve Julia Kristeva gibi isimler, medyada kadınların nasıl “öteki” olarak inşa edildiğine ve bu temsil biçimlerinin kadınların öznelliğini nasıl bastırdığına dair önemli eleştiriler sunmuşlardır.
Beauvoir, kadınların tarih boyunca erkeklerin karşısında “öteki” olarak konumlandırıldığını savunur. Kadın, toplumsal ve kültürel yapılarda özne değil, nesne olarak var olmuş ve medyada da sıklıkla bu pozisyonda sunulmuştur (Beauvoir, 1949). Bu temsiller, kadınları birer araçsallaştırılmış figür haline getirirken, onların gerçek sesini bastırmış ve öznelliğini görünmez kılmıştır. Medya, kadınları erkeğin etrafında tanımlayarak, onların varlığını erkeğe bağımlı bir biçimde sunar.
Luce Irigaray ise dilin patriyarkal düzen tarafından yapılandırıldığını ve bu düzenin kadınları dışladığını vurgular. Eril dil, kadınların gerçek deneyimlerini ifade etme imkânı tanımaz çünkü dil, eril bir bakış açısına göre inşa edilmiştir (Irigaray, 1974). Medya, bu eril dilin taşıyıcısı olarak kadınları klişelere indirger. Bu bağlamda Irigaray, kadınların dilsel özgürleşmesinin ve eril dilin ötesine geçilmesinin gerekliliğini savunur.
Julia Kristeva ise medyada kadınların “yabancı” olarak sunulduğunu ve bu sunum biçimlerinin kadınların kimliklerinden yabancılaştırıldığını ileri sürer (Kristeva, 1991). Kadınlar sıklıkla egzotikleştirilen ya da marjinalleştirilen figürler olarak medya söylemlerinde yer alırlar, bu da onların gerçek öznelliklerinin dışlanmasına yol açar.
Basında Jineolojik Bakış Açısı
Basın, yalnızca kadınlar hakkında bilgi sunmakla kalmaz, aynı zamanda bu bilgi aracılığıyla iktidar ilişkilerini kurar ve sürdürür. Kadınların basındaki temsili, toplumsal hayattaki yerlerini, rollerini ve kimliklerini şekillendirir. Bu nedenle basın, hem iktidarın bir taşıyıcısı hem de yeniden üreticisidir. Kadınların basında nasıl sunulduğu, toplumsal cinsiyet rollerini pekiştiren ya da sorgulayan bir mekanizma işlevi görür. Bu durum, basının kadınları salt bir “nesne” olarak mı yoksa “özne” olarak mı sunduğu sorusunu gündeme getirir.
Bilgiyi tekeline alan ve kadını bu çerçevede tanımlayan pozitivist bilime karşı Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği jineoloji kavramı, tüm alanlarda olduğu gibi kadın basınına da ciddi bir katkı sunmuştur. Öcalan’ın kadın özgürlükçü paradigması, kadınların medya ve bilgi üretimindeki yerini yeniden tanımlama ve eril söylemleri sorgulama açısından ufuk açıcıdır. Kadın basını, jineolojinin hedeflediği toplumsal dönüşüm ve özgürleşme mücadelesinin önemli bir aracı olabilir. Bu bağlamda temel birkaç noktaya değinilebilir:
Öcalan, jineolojiyi geliştirirken kadınların tarih boyunca bilgi üretiminden dışlandığını, bilimin ve toplumsal söylemlerin erkek egemen yapılar içinde şekillendiğini vurgular. Kadın basını, kadınların bilgi üretiminde ve medyada aktif rol almasının kritik bir yolu olarak görülebilir. Ayrıca kadınların kendi hikâyelerini ve deneyimlerini ifade etmeleri için bir mecra sunar.
Kadın basını, erkek egemen medyanın kısıtlayıcı ve nesneleştirici temsil biçimlerine karşı alternatif bir alan açar. Kadınlar, bu platformlarda yalnızca birer “öteki” ya da “nesne” olarak değil, kendi bakış açılarını özgürce ifade eden özneler olarak var olabilirler.
Jineoloji Temelinde Gelişen Basıncılık
Kitle medyası, toplumsal normları ve egemen ideolojiyi yeniden üreterek mevcut düzeni koruyan bir araçtır. Gerçeği olduğu gibi yansıtmak yerine, seçip biçimlendirdiği unsurları okuyucuya/izleyiciye sunarak toplumsal gerçekliği yeniden inşa eder ve ideolojik seçimler nedeniyle gerçekleri çarpıtır. Bu noktada Kürt Özgür Basını, gerçeği saptıran medya anlayışına karşı hakikati savunarak alternatif bir basın modeli sunar.
Abdullah Öcalan’ın fikriyatından güç alan kadın basını, bu alana yeni bir bakış açısı getirmiştir. Öcalan’ın Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü Paradigma’sı, kadınların medya alanında yer almasını, eril söylemlerin ve baskıcı yapıların sorgulanmasını sağlamak açısından önemli bir zemin sunar.
Kürt Kadın Basınının İdeolojik Temelleri
Öcalan’ın geliştirdiği Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü Paradigma, kapitalist modernitenin yarattığı sosyal, politik ve ekonomik sorunlara karşı alternatif bir çözüm önerisi olarak sunulmuştur. Bu paradigma, ulus-devlet, kapitalist ekonomi ve endüstriyalizme eleştirel bir bakış açısı geliştirir. Özellikle kadının özgürlüğü, bu paradigmanın merkezindedir. Kadınlar, toplumsal ve siyasal hayatın her alanında aktif rol almalı ve erkek egemen sistemin baskılarından kurtulmalıdır. Kadın meclisleri ve kadın örgütlenmeleri bu süreçte kilit rol oynar.
Öcalan’ın paradigması, yalnızca toplumsal örgütlenmeye değil, medya ve basın alanına da yansımıştır. Kürt kadınları, bu paradigmanın ışığında kendi medya organlarını oluşturarak toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini görünür kılmayı ve alternatif bir basın modeli inşa etmeyi amaçlamaktadır.
Kapitalist modernitenin araçsallaştırdığı cinsiyetçilik, milliyetçilik ve dinciliğe karşı çıkan Kürt kadın basını, eril dili aşarak kadınların yaratıcı gücünü ve toplumsal varlığını görünür kılmayı amaçlayan yeni bir medya anlayışı geliştirmiştir. Bu medya anlayışı, kadınların özgürleşmesi ve toplumsal eşitlik için yeni bir dil ve perspektif inşa etmeye yöneliktir.
Kadın Odaklı Habercilik: Toplumsal Cinsiyet ve Medya Eleştirisi
Kadın odaklı habercilik, yalnızca bir gazetecilik uygulaması değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet ilişkilerini eleştirel bir bakış açısıyla yeniden değerlendiren bir felsefi duruş olarak da ele alınabilir. Modern medya dilinin ve yapısının cinsiyetçi bir sistemin ürünü olduğu düşünüldüğünde, kadın odaklı habercilik bu baskıcı dilin ötesine geçmeyi ve kadınların maruz kaldığı sembolik tahakkümü gözler önüne sermeyi amaçlayan köklü bir müdahale olarak ortaya çıkar.
Kitle medyasının eril ve baskıcı bir dil kullanarak, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığı meşrulaştırdığı bir anlam dünyası oluşturduğu görülmektedir. Kadın odaklı habercilik, bu hegemonik yapıyı sorgular ve ona karşı alternatif bir dil geliştirmeye çalışır. Bu süreç, Foucault’nun bilgi ve iktidar ilişkilerine dair görüşleriyle örtüşmektedir. Foucault, iktidarın, bireylerin anlamlandırma süreçlerini şekillendirdiğini ve bilgiyle sıkı sıkıya bağlantılı olduğunu savunur. Kadın odaklı habercilik de, bu söylemsel iktidara direnç göstererek toplumsal cinsiyet normlarını yeniden düşünmeye yönelik bir adım olarak karşımıza çıkar.
Kadın odaklı habercilik, medyanın kadını pasif ve mağdur bir figür olarak sunma alışkanlığına müdahale eder ve kadını bir özne olarak yeniden tanımlar. Bu sayede medya, kadın kimliğini sınırlayan ya da şekillendiren bir alan olmaktan çıkar; kadınların kendi hikayelerini ve deneyimlerini aktif olarak ifade edebilecekleri bir platforma dönüşür.
Medya, hegemonik anlamların üretildiği ve pekiştirildiği merkezi bir alan olarak kabul edilir. Kadın odaklı habercilik, bu yapıyı kırarak farklı bir anlamlandırma pratiği ortaya koyar. Kadınların hak ihlallerini görünür kılmanın ötesinde, medyada kadınların özne olarak yeniden konumlandırılmasına olanak tanır. Bu durum, medyanın baskıcı dilinin dönüştürülmesi ve kadın deneyimlerinin gerçek anlamda temsil edilebilmesi için ciddi bir felsefi meydan okuma olarak değerlendirilebilir.
JİNHA Geleneği
Kürt kadın basını, Öcalan’ın paradigmasını bir yol haritası olarak kabul eder ve ataerkil ve kapitalist düzene karşı alternatif bir basın anlayışı geliştirir. Bu model, kadınların sesi olmayı, onların politik ve sosyal alandaki görünürlüğünü artırmayı ve kendi hikâyelerini anlatmalarını sağlamayı amaçlar. Öne çıkan başlıca özellikleri şunlardır:
*Kapitalist medyanın kâr odaklı ve ataerkil bakış açısına karşı duruş sergiler.
*Kadın perspektifiyle haber yapar ve erkek egemen yapıların görünmez kıldığı kadın sorunlarını gündeme taşır.
*Toplumsal dayanışmayı ve demokratik değerleri öne çıkarır.
*Kadın hakları ve özgürlüğü kadar ekolojik sorunları ve yerel özyönetim konularını da haberleştirir.
*Toplumun her kesimini kucaklayan, özgürlükçü ve çoğulcu bir habercilik anlayışı geliştirir.
*Kürt kadın basını, merkezi bir yapılanma yerine kolektif bir örgütlenme modelini benimser. Kadınlar, haber üretim sürecinden dağıtıma kadar her aşamada aktif rol alır. Bu yapı, demokratik özyönetim modelinin basın alanındaki yansımasıdır.
Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü Paradigma çerçevesinde şekillenen Kürt kadın basını, yalnızca bir medya organı olmanın ötesinde toplumsal bir dönüşümün parçası olarak işlev görür. Eril egemenlik yapılarının dayattığı tahakküm biçimlerini deşifre eder ve yeni bir toplumsal gerçeklik inşa etmenin arayışındadır. Bunu yaparken medya ve basın inşasının bir parçası olarak somut kurumsallaşmalarıyla mücadeledeki yerini alır.
Bütün bunlara karşı kadın basıncılığı, ana akım medyanın kadınları nesneleştiren ve klişelere indirgeyen diline karşı alternatif bir dil ve söylem geliştirmeyi hedefler. Bu medya anlayışı, kadınların toplumsal dönüşümdeki rolünü güçlendirerek, onların kendi hikayelerini anlatabileceği bir platform sunar. Özellikle JİNHA gibi örnekler, kadın odaklı habercilik anlayışının pratikte nasıl işlediğini gösterir. JİNHA, 2016’da KHK ile kapatılmış olsa da Kürt kadınlarının basın alanında geliştirdiği özgün ve özgürlükçü medya modelinin bir örneği olarak kalıcı bir etki bırakmıştır. Kadın basını, sadece kadın haklarıyla ilgili değil, aynı zamanda toplumsal adalet, insan hakları, çevre koruma ve yerel özyönetim meseleleriyle de ilgilenerek toplumun her kesimini kucaklayan bir habercilik anlayışı benimser. Bu anlayış, kadınları salt birer kurban olarak sunmaz; onları toplumsal mücadelelerin aktif özneleri olarak tanımlar.
Kadın Basıncılığı ve Jin, Jiyan, Azadî Mücadelesinin Kesişim Noktaları
Kadın basıncılığı ve “Jin, Jiyan, Azadî” mücadelesi, kadınların medya temsilleri ve bu temsillerin toplumsal cinsiyet rollerini nasıl pekiştirdiği üzerine önemli bir analiz alanı sunar. Her iki kavram da, kadınların toplumsal alanda nasıl görünür kılındığı ve bu görünürlüğün kadın mücadelesi üzerindeki etkileri açısından derin kesişim noktalarına sahiptir.
Jin, Jiyan, Azadî: Kadın Mücadelesi ve Direnişin Simgesi
“Jin, Jiyan, Azadî” (Kadın, Yaşam, Özgürlük) sloganı, Kürt kadın hareketi ve dünya genelindeki feminist mücadeleler için bir direniş ve özgürleşme simgesi haline gelmiştir. Bu üç kelime, kadınların baskılara karşı verdikleri mücadelenin özünü ve hedeflerini güçlü bir şekilde ifade eder. Slogan, kadınların sadece özgürlük için savaşmadığını, aynı zamanda yaşamın her alanında eşitlik, özne olma hakkı ve patriyarkal yapılara karşı direnişi de temsil eder. Kürt kadın hareketi bu sloganda, hem ulusal hem de toplumsal cinsiyet mücadelesini bir araya getirerek özgün bir ideolojik çerçeve oluşturmuştur. Slogan bu bağlamda ortaya çıkmış ve Kürt kadınlarının sadece ulusal özgürlük için değil, aynı zamanda toplumsal ve bireysel özgürlük için de mücadele ettiklerini ifade etmiştir. Kadınların hem patriyarkal sistemlerle hem de devlet baskısıyla savaşmaları gerektiği vurgulanmış, kadınlar özgürleşmeden toplumun özgürleşemeyeceği fikri öne çıkarılmıştır.
Medyadaki Stereotiplerin Yıkılması
Kürt kadın hareketi, özellikle Kobane Direnişi ile birlikte küresel medyada geniş yer bulmuş ve kadınların aktif savaşçılar olarak sahneye çıkması, medyada alışılagelmiş kadın temsillerine meydan okuyan bir örnek teşkil etmiştir. Bu direniş, kadınların sadece savaşçı değil, aynı zamanda siyasi özne olduklarını da ortaya koymuştur. Ancak, bu temsiller genellikle kadınların direnişinin askeri boyutuna odaklanmış, ideolojik ve toplumsal dönüşüm hedefleri geri plana itilmiştir. Kürt kadınlarının direnişi, kadınların savaşan ve aktif özneler olarak görünmesi açısından medya temsillerine yeni bir boyut katmış olsa da, bu temsillerin çoğu zaman Kürt kadınlarının ideolojik amaçlarını yansıtmadığı gözlemlenmiştir. Bu durum, kadınların medya temsillerinde sıkça karşılaşılan bir sorun olan yüzeyselleştirme ve ideolojik bağlamdan koparma sorunlarına işaret eder. Kadın basını bu gerçekliği doğru bir düzlemde vermeye çalışmıştır. Rojava kadın devriminin gelişimi ve medyada yer alış biçimi elbette ki Kürt kadın basını açısından da kitle medyasının dayattığı cinsiyetçi kalıpları yıkma gerekçesi olmuştur.
Kürt kadın hareketi, medyada kadınların pasif, edilgen ve kurban olarak temsil edilmesi alışkanlığını kıran önemli bir örnek sunar. “Jin, Jiyan, Azadî” mücadelesi, kadınların sadece kendi özgürlükleri için değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı dönüştürme amacıyla savaştıklarını gösterir. Kadınların bu mücadeledeki aktif rolü, toplumsal cinsiyet normlarına meydan okuyan ve kadınların özne olarak konumlandırılmalarını sağlayan önemli bir temsiliyet sunmuştur.
Ancak, medya bu hareketi çoğunlukla savaşçı kadın imgesi üzerinden ele almış, bu kadınların toplumsal ve siyasal düşüncelerini derinlemesine incelemek yerine onları sadece birer direniş figürü olarak sunmayı tercih etmiştir. Bu da medyanın kadınların temsiliyetine dair sorunlu bir tavrı olduğunun bir göstergesidir. Kadın basıncılığı, kadınların medyada sadece belli kalıplar içinde görünür kılındığı ve bu kalıpların dışına çıkmalarına izin verilmediği bu durumu teşhir eder. Kürt kadınlarının mücadelesi, bu kalıpları kısmen yıkarken, medya tarafından tam anlamıyla dönüştürülememiştir.
Jineolojinin günümüzdeki gelişim seyri, bu iki dinamik arasındaki ilişkiyi daha derinlemesine incelemek ve özellikle medyanın toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesindeki rolünü daha fazla sorgulamak, hem kadın basıncılığı kavramının daha iyi anlaşılmasına hem de “Jin, Jiyan, Azadî” mücadelesinin küresel düzeyde daha etkili bir şekilde ele alınmasına katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak, kadın odaklı habercilik, medyanın kadınların deneyimlerini ve varoluşlarını temsil etme biçimine yönelik köklü bir eleştiri ve alternatif bir epistemolojik perspektiftir. Bu perspektif, eril tahakkümün diline ve yapısına karşı direnç göstererek, kadınların hem toplumsal alanda hem de medyada özneleşme sürecine katkı sunar. Kadın odaklı habercilik, yalnızca habercilik pratiği olarak değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet ilişkilerinin, dilin ve iktidarın felsefi bir eleştirisi ve yeniden inşası olarak da değerlendirilebilir.
Yoruma kapalı.