Düşünce ve Kuram Dergisi

Demokratik Ulus, Kürtler Arası Birlik ve Diplomasi

Ali Fırat

Ulus-devlet, tüm tekellerin ortak paydası olarak, toplumsal maddi kültürün gaspı, fethi ve sömürgeleştirilmesi üzerine kurulmakla yetinmez; manevi kültürün asimilasyonunda da belirleyici rol oynar. ‘Ulusal Kültür’ adı altında çoğunlukla hâkim bir etnisite veya dinî cemaatin kültür normlarını resmileştirip, geriye kalan tüm kültürel varlıklara karşı savaş açar. “Ulusal bütünlüğe zararlıdır” deyip, binlerce yıldan beri varlığını koruyan ne kadar din, etnisite, kavim, ulus, dil ve kültür varsa ya zorla ya da maddi teşviklerle hepsinin sonunu hazırlar. Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar dil, din, mezhep, etnik kabile ve aşiretlerle kavim ve uluslar bu politikanın, daha doğrusu soykırımın kurbanı olmuşlardır. Maddi soykırımlar (fiziki imha), manevi soykırımların yanında devede kulak bile değildir. Binlerce yıldan beri süzülüp gelen dil ve kültür değerleri, grupları ile birlikte tam bir çılgınlıkla ‘ulusal birlik’ yaratma kutsal eylemi uğrunda kurban edilir.

Ulus-devletçilik çıkmazının en büyük felaketlerinden birisi, günümüzde Afganistan-Pakistan hattında yaşanmaktadır. Ayrıca bununla bağlantılı olarak yaşanan Keşmir Sorunu da tamamen ulus-devletçilikten kaynaklanmaktadır. Pakistan-Hindistan, Pakistan-Bangladeş Sorunları, aynı milliyetçi zihinlerin sonucu olarak yaşanmıştır, halen yaşanmaktadır. Doğası gereği ulus-devlet çözümleri ve barışları, çözümsüzlük ve savaş doğurur. Bu somut örnekler de bu gerçeği oldukça açıklayıcı niteliktedir. Afganistan’a, ulus-devletçiliğin, hem cumhuriyetçi hem kralcı hem de reel sosyalist modelleri uygulanmak istendi. Sonuç, çığırından çıkmış, hiçbir ilkesi olmayan bir kör şiddet ortamında, çözülmüş ve kendini sürdürme yeteneğini kaybetmiş bir Afganistan toplumudur. Demokratik Ulus Kuram ve Kavramları dışında bu toplumları yeniden toparlayıp daha özgür ve demokratik bir yaşama kavuşturacak başka bir zihniyet ve irade düşünülemez. Toplumsal sorunlar zihnen çözümlenmedikçe, yapısal olarak da çözüme kavuşamazlar. Demokratik Ulus Zihniyeti, Orta Asya’dan Hindistan’a kadar çok büyük bir çeşitlilik gösteren kültürler ve halklar için en uygun bütünleştirici çerçeveyi oluşturmaktadır. Kaldı ki, bu mekânlardaki kültürler ve halklar, tarih boyunca konfederal türden ortak siyasi çatılar, imparatorluklar altında yaşayarak, ideal olmasa da varlıklarını ve özgünlüklerini koruyabilmişlerdir. İster dincilik ister laik milliyetçilik tarzında olsun, ulus-devletçilik zihniyeti devam ettikçe, bu toplumların daha da çözülmeleri ve çatışmaları kaçınılmazdır. Çokça bağlı olduklarını iddia ettikleri İslâmiyet’i de bir terör ideolojisi olarak sunarak, bu geleneği de oldukça olumsuzlamaktadırlar. İran için olduğu gibi bu geniş coğrafyalar için de önce bölgesel, onunla iç içe olacak şekilde Demokratik Ulusal Birlikleri, Ortadoğu çapında geliştirmek gerekir. Özellikle Pakistan türü ulus-devletlerin daha şimdiden yaşadığı yoğun çözülüşün en uygun alternatifi, Ortadoğu çapında geliştirilecek bir Demokratik Ulusal Birlik Projesidir.

Ancak Demokratik Ulus Zihniyeti, tüm tarihsel kültürleri barış, eşitlik, özgürlük ve demokrasi içinde bir arada tutabilir. Her kültür bir yandan kendini demokratik ulusal bir grup olarak inşa ederken, öte yandan iç içe yaşadığı diğer kültürlerle daha üst düzeyde demokratik ulusal birlikler içinde yaşayabilir. Tekçi ulus anlayışı aşıldıktan sonra birbirini eritmeye ihtiyaç kalmaz. Bunun yerine kültürel bütünlükler halinde tarih boyunca yaşandığı gibi yaşanır. Artık Ermeniler, Helenler ve Süryaniler, kendileri için ulus-devletçi sınırlar çizemeyeceklerine ve varlıklarını da sürdürmek zorunda olduklarına göre, en uygun seçeneğin Demokratik Ulusal Birliktelik Zihniyeti ve Demokratik Özerklik Yapılanması olduğu açıktır.

Kürdistan Devrimi’nin evrenselliğe giden yolu, Ortadoğu Demokratik Uluslar Birliği’nden geçecektir. Kapitalist Modernitenin ulus-devlet birimlerine dayalı birçok bölgesel birlik (Avrupa, Asya, Amerika ve Afrika’daki ulus-devlet birlikleri) ve BM, kurulduklarından beri hiçbir küresel ve bölgesel soruna çözüm bulamamışlardır. Çünkü ulus-devletin bünyesel olarak yaşadığı çözümsüzlük, sorun geliştirme ve erteletme kapasitesi, bu tür bölgesel birlikler ve BM birimleri için de fazlasıyla geçerlidir. Bu başarısız örneklerin yerine, ulus-devlet birimlerini aşan birimlerle yeni birliklerin oluşturulması ertelenemez bir ihtiyaçtır.

Bölgesel Demokratik Ulusal Birliklere ihtiyaç olduğu gibi mevcut BM yerine ulus-devletleri aşan demokratik ulusal birimlerden oluşan Dünya Demokratik Uluslar Birliği’ne (DUB) de şiddetle ihtiyaç vardır. İster bölgesel ister küresel düşünelim, Demokratik Uluslar Birliği’nin sadece devlet birimlerinin değil demokratik sivil toplum örgütlerinin de katıldığı bir birlik olması gerekir. Kürt Sorunu, göründüğünden çok daha fazla hegemonik sistemin manipülasyon aracıdır. Çözümsüz bırakılması, hegemonik sistem açısından en arzu edilir sonuçtur. Beyaz Türk Faşistleri açısından ise, iç politikayı savaş psikozuyla yönetme aracıdır. Kürt Sorunu çözümsüz bırakıldıkça, ülkeyi hep iç savaş mantığı ile yönetmek kaçınılmaz olur. ‘İç ve dış tehdit’, ‘ülkenin bölünmez bütünlüğü’ söylemleri, her zaman devrede tutularak savaş hali devam ettirilir. Böylelikle Tekelci Devlet Kapitalizmi, eşine az rastlanır bir ulus-devlet despotizmiyle ülkeyi istediği gibi sömürme imkânı kazanır. Yani Kürtler, sadece toplum ve insan olmaktan çıkarılmıyorlar, kapitalizmin azami kâr kanunu için en elverişli araç konumunda değerlendiriliyorlar. Kürtlere dayatılan iç savaş politikası olmadan, Türkiye’deki ulus-devletçilik ve kapitalizm yürütülemez. Daha da vahimi, bu iç savaş politikası, tek taraflı ve devrim politikası olarak yürütülmektedir. İç ve dış düşmanlara karşı ulusal birlik ve bütünlük için yürütüldüğü iddia edilen bu politikalar ise, özde hegemonik sistemin bizzat oluşturduğu ve kontrolü altında yürüttüğü politikalardır. 2000’li yılların başlarında Kürt Barışı ve Demokratik Çözümü önüne dikilen, aynı geleneksel hegemonik politikalardır. Her ne kadar milliyetçilik ve ulusalcılık adına uygulandığı iddia edilse de özünde emperyalist, sömürgeci ve soykırımcı politikalardır.

Kürt Demokratik Ulusu, tüm boyutlarıyla Ortadoğu halklarına model olacak bir yeniden ulusal inşa deneyimi sunacaktır. Batı Modernitesinin ajanlığı rolünü aşamayan ulus-devletlerin, tarih ve kültür inkârcılığına karşı Devrimci ve Demokratik Ulus Rönesans’ıyla yeni bir çağı, Demokratik Ulusal Kongre geçişini başlatacaktır.

 

Demokratik Ulusal Kongre

Güney Kürdistan’da Demokratik Toplum ve Ulusal Birlik çalışmaları, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin zorluk çıkarması nedeniyle fazla gelişme imkânı bulamamaktadır. Ulus-devletçi zihniyete karşı Demokratik Ulus Zihniyetini ve Demokratik Özerklik Otoritesini geliştirmek ve Demokratik Ulusal Kongre’ye katılmak, temel görevlerdir. Demokratik Ulusal Kongre (DUK) Platformu diyebileceğimiz bu tür bir oluşumla, ilişkiler statü kazanabilir. Kongre’nin seçeceği Yürütme Konseyi ile silahlı güçlerin birleştirilmesini ifade eden Öz savunma Birlikleri Konseyi, Kürtlerin geneli itibariyle iç ve dış ilişkilerini dengeleyip ortak bir ifadeye kavuşturabilir. Böylelikle Kürtler arasında hem iç barış ve demokratik çözüm yeteneği hem de başta komşularıyla olmak üzere dıştaki güçlerle birleşik diplomatik ilişkiler kurabilme yeteneği kazanmış olurlar.

Kürtler arası birlik, Kürtlerin kendi aralarındaki birliği ve ilişkiyi ifade eder. Tüm Kürtler birbirleriyle ilişki kurar, birlikte hareket ederler. Bu birlik Kürtlerin kendi aralarındaki birliktir. Bu durum sınırlara karşı değil, Kürtlerin birbirinden haberdar olmaları, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki kendi aralarındaki siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, diplomatik ilişkilerini ve birliklerini kurmalarıdır. Benim birlik anlayışım demokratik birliktir; sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik temelde demokratik birlikler olmalıdır. Yani Kürtlerin kendi demokratik konfederal sistemlerinin kurulmasıdır. Demokratik Konfederalizm, demokratik tüm grupların toplamı demektir. Demokratik kadın birliği, demokratik gençlik birliği, demokratik kurumlar, kültürel, ekonomik, siyasal birlikler yerini almalı. Bu Kürtlerin kendi aralarındaki birliktir. Bulundukları devletin sınırlarına karşı değildir. Türkiye’deki Kürtler, İran’daki Kürtler, Suriye ve Irak’taki Kürtler kendi aralarında bu durumu tartışırlar.

Türkiye’deki Kürtler, Türkiye’yle sorunlarını demokratik şekilde çözme yöntemini tartışırlar. İran’daki Kürtler İran’la kendi sorunlarının demokratik çözüm yöntemini tartışırlar. Ancak Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki Kürtler, kendi aralarındaki ilişkilerini ve birliklerini de kurarlar. Bu durum o devletlere karşı değil, Kürtlerin kendi demokratik konfederal sistemlerinin kurulmasıdır. Burada çözüm ulus-devlette değil, ulus-devlet çözümsüzlüktür. Büyük Kürdistan çözüm değil, kan gölüne dönüştürür. Küçük Kürdistan’da çözüm değil. Çözüm olan demokratik konfederalizm ilkeleri çerçevesinde örgütlenmektir.

Kürtler kendi çözümlerini, kendi ilişkilerini nasıl bir çözüm modeli önerdiklerini diğer halklarla birlikte nasıl yaşayacaklarını, model oluşturacaklarını belirlemelidir. Önemli olan demokratik uzlaşıdır. Türkiye’deki, Irak’taki, İran’daki, Suriye’deki Kürtler sorunlarını sınırları içinde bulundukları o ülkeyle demokratik şekilde çözme yöntemini tartışırlar. Örneğin İran’daki Kürtler İran’la kendi sorunlarının demokratik çözüm yöntemini tartışırlar. Irak’taki Kürtler Irak’la, Suriye’deki Kürtler Suriye ile Türkiye’deki Kürtler Türkiye ile kendi sorunlarının demokratik çözüm yöntemini tartışır. Benim önerim demokratik birlik, demokratik çözüm önerisidir. Buna demokratik konfederalizm de diyebiliriz. Bu ilkenin uygulanması şudur; Kürtlerin bulundukları ülkede haklarının ve örgütlenmelerinin önündeki bütün engellerin kaldırılmasıdır. Anayasal, yasal bütün engellerin kaldırılıp demokratik dönüşümün hayata geçirilmesidir. Demokratik Türkiye, Demokratik İran, Demokratik Suriye ve Demokratik Irak’ın gerçekleştirilmesidir. Kürtlerin kültürleri adına ne varsa güvenceye alınmalıdır. Kültürel Haklar ilkesi, Kürtlerin kültürlerinin bir bütün olarak tanınması ve hayata geçirilmesi, kültür özgürlüğünün sağlanmasıdır. Demokratik Siyaset ilkesi ile birlikte Sosyal Şart da ileri sürülebilir. Sosyal, eğitim ve ekonomi de ilke şartı olarak bunlara eklenebilir. Bir bütün olarak siyasal, Sosyal, ekonomik ve kültürel haklar bir ilke şartı olarak kabul edilir. Siyasal ilişkilerde Demokratik Siyaset İlkesi esas alınır. Sosyal, ekonomi, eğitim ve kültür de ilke şartı olarak bunlara eklenebilir. Bu ilkeler çerçevesinde Kürtlerin öncelikle kendi aralarındaki ekonomik-sosyal ilişkileri sağlanır ve sonra bunu sınırları içinde bulundukları devletler düzeyinde de yaparlar.

Kürtleri Talabani tek başına temsil edemez, Barzani tek başına temsil edemez, PKK tek başına temsil edemez. Burada tüm Kürtleri temsil edecek olan meclistir. Ben bunun adına ‘Ulusal Demokratik Halk Meclisi’ diyorum. Bu, Kürtlerin birliğidir. Bu Meclis’in sayısı üç yüz, beş yüz olur, önemli değil onu birlikte belirlerler. Bu meclis Kürtlerin ortak çıkarlarını ve diğer devletlerle ilişki ve politikalarını yani ortak diplomasiyi belirler. Kürtler adına her şey Meclis’in talepleri, politikaları doğrultusunda yapılmalıdır.

Meclis kendi içinde icra görevini yapacak bir Yürütme Kurulu seçer. Oluşturulacak bu kurul Kürtlerin ortak stratejilerini belirler. Bu Yürütme Kurulu ne KDP ne YNK’nin ne de PKK’nin kuruludur. Tüm Kürtlerin durumunu ele alan, tüm Kürtleri temsil eden kurul olur. Mesela İran’daki Kürtleri ele alır, diyecek ki, İran Kürtleri için şunları şunları talep ediyoruz. Yine aynı şekilde Türkiye, Irak ve Suriye’deki Kürtler için, “Sorunları şunlardır, şunlar şunları talep ediyoruz” denilir. Devletlere de bu konuda öneriler yapar, Devletleri demokratik çözüme müdahil etmeye çalışır. Bu kurulun görevlendirdiği uzlaşı heyeti diplomatik misyonu da içeren görevler icra eder. Bu kurul açık diplomasi faaliyetleri yürütür. Öyle Barzani’nin yaptığı gibi gizli-kapaklı gidip kırk devletle görüşmez. Onlara da şunu söylüyorum: Bu şekilde olmaz. Gizlice kırk devletle görüşürsen sadece ajanlık yapmış olursun. Yürütme kurulunun oluşturduğu diplomasi heyeti açık diplomasi faaliyetleri yürütür. Bu heyet Kürtler adına İran’la görüşsün, buradaki Kürtlerin durumunu değerlendirsin. Yine Suriye’de Kürtler yaşıyor, bunların durumlarıyla ilgili Suriye ile görüşsünler. Irak’ta zaten kendileri içindedir. Bu heyet Türkiye’ye de gelebilmeli, buradaki Kürtlerin durumunu görüşmeli. Bundan sonra Kürtler adına görüşmeleri bu heyet yapmalı. Tek görüşmeler olmamalı. Barzani tek görüşmemeli, Talabani tek görüşmemeli.

Kürtlerin şu anda mevcut bulunan tüm silahlı güçleri örgütlerden ayrı, örgütler üstü tüm Kürtleri İran, Irak, Türkiye, Suriye Kürtlerini koruyacak, korumaya alacak bir halk savunma gücüne dönüştürülmelidir. Örneğin Güneyde Kürt birlikleri olan peşmergeler var. PKK’nin silahlı güçleri de peşmergelerle birlikte tüm Kürtleri soykırım vb. şeylerden koruyan ve güvenliğini sağlayan halk savunma gücüne dönüştürülür. Dört parçanın Kürtlerini de koruma görevini üstlenir. Güneyde Kürt birlikleri olan peşmergeler var. PKK’nin silahlı güçleri de peşmergelerle birlikte Kürt ulusal gücüne dönüştürülür. Tüm Kürtleri soykırım vb. şeylerden koruyan ve güvenliğini sağlayan ortak halk savunma gücüne dönüştürülür. Dört parçanın Kürtlerini de koruma görevini üstlenir.

Birlik için beş ilke şartı ve bu dört pratik öneriyi sunuyorum. Beş ilke şartından birincisi, sosyal ve ekonomik şartlar bir ilke şartı olarak kabul edilir. Bu ilke çerçevesinde Kürtlerin öncelikle kendi aralarındaki ekonomik-sosyal ilişkileri sağlanır ve bunu devletler düzeyinde de yaparlar. İkincisi, kültürel şart; Kürtlerin kültürleri adına ne varsa bunları güvenceye alır. Kültür özgürlüğü sağlanır. Üçüncüsü, birlik şartı; Kürtlerin kendi aralarındaki birliği ve ilişkiyi ifade eder. Tüm Kürtler birbirleriyle ilişki kurar, birlikte hareket ederler. Dördüncü ilke, demokratiklik ilkesi; Kürtlerin diğer halklarla bir arada yaşamasını ifade eder. Bunu daha önce demokratik konfederalizm olarak da ifade etmiştim. Beşincisi, halkın meşru savunma ilkesidir. Her halkın bir meşru savunma gücü vardır. Bu, o halkın varlığı için gereklidir.

Biz ulus-devlet oyununa gelmeyeceğiz. Ulus-devlet tehlikesine dikkat çekiyorum, demokratik uluslaşmayı esas alıyorum. Benim önerim demokratik çözüm önerisidir. Buna demokratik konfederalizm de diyebiliriz.

Demokratik Konfederalizm, demokratik tüm grupların toplamı demektir. Demokratik kadın birliği, demokratik gençlik birliği, demokratik kurumlar, kültürel, ekonomik, siyasal birlikler yerini almalı. Benim birlik anlayışım demokratik birliktir; sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik temelde demokratik birlikler olmalıdır. Bize zoraki ayrılacaksınız deseler dahi biz ayrılmayacağız. Demokratik, siyasi çözümden yanayız. Demokratik konfederalizm tarzında sınırlarla oynamadan Kürtlerin yaşadığı her yerde demokratik örgütlenmeler oluşturulur. Kürtlerin yaşadığı her yerde devletin sınırlarıyla oynanmadan, ayrı devlet olmadan, sorunlarının demokratik çözümü esas alınarak örgütlenirler.

Aslında, ABD ve AB çok onaylamasa da, Türkiye, Suriye ve İran Kürtlere karşı üçlü gizli bir ittifak içindeler. Irak Başbakanı da buna dâhildir. Kürtlerin bu büyük tehlikeyi görmesi gerekiyor. Eğer bu devletler Kürtlere yönelirlerse sadece PKK’yi değil tüm Kürtlerin sosyal ve siyasal varlığını, Kürt varlığını dağıtmak isteyecekler. Bunu anlamalılar. Eğer bu tehlikeyi göremezseniz ne Güney ne Kuzey ne Suriye ne de İran’da Kürtlerin elinde hiçbir şey kalmaz. Irak’taki mevcut kazanımlarımız diyorsunuz o da elinizden gider. Mesele sadece Kerkük değil, Kerkük diyorsunuz ama böyle giderse mevcut her şey elinizden gider. Ben bunun için Kürtlerin birliğini sağlasınlar demiştim. İran, Türkiye, Suriye ittifakına karşı Kürtlerin birliği sağlanarak bu tehlike aşılabilir. Kürtler kendi ulusal birliklerini mutlaka kurmalıdır. Üç konuda (Ulusal Kongre, ortak meclis, ortak yürütme/diplomasi ve ortak savunma konusunda Kürtler ortak örgütlenmelerini gerçekleştirmelidir. Ortak stratejik planlamalar, hedefler oluşturmalıdırlar. Kürtler Ortadoğu’da geleceğini ancak böyle kurabilir, böyle garantiye alabilir.

 

Demokratik Ulusal Kongre’nin Temel Görevleri Şöyle Sıralanabilir:

  1. Demokratik Ulusal Kongre, kalıcı bir örgüt olmalıdır. Ulusal demokratik her sınıf ve tabakadan uygun bileşimle kişiler ve örgütlerin temsili sağlanmalıdır. Bunda nüfus ve parçaların rolü, mücadele azim ve kararlılıkları göz önünde bulundurulmalıdır.
  2. Kongre, daimi bir icra yani Yürütme Konseyi seçmelidir. Yürütme Konseyi, bütün Kürtlerin pratik-politik ilişkilerinin yürütülmesinden sorumlu olmalıdır. İç ve dış diplomatik faaliyetler, ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkiler Konseyce kurumsal olarak yürütülmelidir.
  3. Bütün örgütler, özsavunma güçlerini ortak bir Peşmerge örgütünde birleştirmeli, ortak Halk Savunma Güçleri Komutanlığı kurulmalıdır. Her örgütün gücü oranında özsavunma güçleri üzerinde belli bir inisiyatifi olmalıdır.
  4. Konseye bağlı Dış İlişkiler Bürosu veya Komitesi, başta Kürtlerin bağlı yaşadığı ulus-devletler olmak üzere diğer tüm devletler ve sivil toplum güçleriyle ilişkilerden tek başına sorumlu olmalıdır.

Demokratik Ulusal Kongre, çözümleyici bir çatı örgütü olabilir.

 

Halkın Gerçek Diplomasisini Yaratmak

Demokratik Ulus Diplomasisi, ulus-devlet diplomasisinin büyük bir kaosa ve çatışmaya götürdüğü Ortadoğu halkları ve ulusları arasında Demokratik Modernite bağlamında kalıcı çözümleyici rol oynayabilir.

Kürt sorunu, bugün dünyayı en çok uğraştıran Arap-İsrail sorunundan hem kapsam, hem biçim olarak daha ağırlıklı ve derinlik arz eden bir konumdadır; tümüyle açığa çıkmaması, eksik ve yanılgılı değerlendirmelere konu teşkil etmektedir. Nüfus, coğrafya, toplumsal ve siyasal koşullar itibariyle bölgenin en stratejik konumunda yer aldığı gibi, sorunlarının çeşitliliği ve ağırlığı açısından da başta geleni olmaktadır. Daha da kötüsü ve olumsuzu; sorunun büyüklüğüne ve benzerlerinin çok üstünde bir yer işgal etmesine rağmen, ne diplomatik uluslararası kurumlar, ne de bölgesel ulusal kurumlar, sorunla ilgilenmek yerine inkârı ve erteletmeyi en akıllıca politika sanmaktadırlar. Coğrafyanın stratejik konumundan kaynaklanan karşılıklı çıkarlar, gizli bir diplomasi ile en insanlık dışı yaklaşımların birlikte sergilenmesini temel politik yöntem haline getirmiştir. Hiçbir etik değere bağlı kalınmamaktadır. Sınıflı topluma dayalı devletler, ihtiyaç duydukları her şeyi esas olarak şiddet güçlerine, yani askeri ordulara dayanarak elde etmeyi, klasik bir yöntem haline getirmişlerdir. Bunun için bahane yaratmayı, diplomasinin görevi bellemişlerdir. Özellikle son iki yüzyılın tarihi, gerçekten en rezil komplolar tarihidir. Komploculuk, usta siyasetin ve diplomasinin adı olmuştur.

Özellikle işbirlikçi Kürt diplomasisinin aşağıladığı halkımızın, onurlu bir yere gelmesi için harcanan diplomatik çabalarımın iyi bilinmesi gerekir. Sorun, çok iri gözüken kesimlerle resmi diplomasi geliştirmek değildir. Gerekli olan, halkını ucuz ticaret aracı olmaktan çıkaracak, siyasi oyun ve komploların aleti haline gelmekten alıkoyacak çabaları, tüm dünyaya ve bölge güçlerine hissettirmektir. Kürt halkının varlığının ve özgürlüğünün pazarlık konusu edilemeyeceğini, dosta ve düşmana göstermektir. Tarihte ilk defa, sınırlı da olsa, bu yönlü adımlar atılmıştır. Kürt halkı, bu çabaların sonucu öz kimliğine ve özgürlük iradesine her zamankinden daha fazla sahip kılınmıştır. Kolay oyun ve komplolar ile baskı ve katliamlara konu edilemeyeceği gösterilmiştir. Sahipsiz olmadığı, kendisi ve öncü güçleriyle her oyun ve komployu boşa çıkarabilecek bir güce ulaştığı kanıtlanmıştır. Belki halkımız adına parlak diplomatik antlaşmalar yapamadık ama dostlarının ve düşmanlarının beyin ve yüreklerine; Kürtlerin özgür yaşamda kararlı olduklarına ve bundan asla vazgeçmeyeceklerine, gerekirse bunun için her tür cesaret ve özveriyi ortaya koyacaklarına dair yazılı olmayan antlaşmalar yerleştirdiğimiz kesindir.

Son dönem Kürt işbirlikçilerinin bütün diplomatik kazanımları bile, Ortadoğu’daki varlığımızın sırtından sağlanmıştır. Bize zıtlık temelinde de olsa yapılan tüm antlaşmaları ve sağladıkları maddi çıkarları, kanımız ve emeğimiz üzerinden yükselmiştir. Kürt özgürlük iradesinin halen dayandığı tüm iç ve dış mevzilenmelerinin, bu çabalarımızın sonuçlarıyla yakından bağlantılı olduklarını bilerek, layık olmalarını kendileri için önemli bulmaktayım. Özgüçleriyle her sahada başarıyı mümkün kılacak güce ulaşmak için, statükoya aldanmamaları ve gerçek diplomasiye ulaşmaları da dileğimdir.

Ben mütevazı bir adamım, buraya sadece kendi emeğimle değil, başta Kürt halkı olmak üzere, özgür ve demokratik birlikten yana olanların emeğiyle geldim. Türkiyeli devrimcilerin ve Kürt halkının emeği, vicdanı, kanı pahasına bu düzeye geldim, Kürt halkının değeriyim ama o değer satılmak istendi. Özgür ve demokratik Kürtlük neden istenmiyor? Bunu iyi anlamak gerekir. ABD için önemli olan stratejik çıkarlarıdır, bunun için gerekirse yirmi milyon Kürdü bile gözden çıkarır. Nitekim Irak’ta yaşananlar biliniyor, kendi aralarında anlaştıklarında Irak Kürtlerini de satarlar. Geçmişte ve günümüzde de satarak, halkı savunmasız ve katliamlara açık hale getirdikleri biliniyor. Hala bunun önünde biz durduğumuz için fazla ileri gidemiyorlar. Bilinmeli ki, bizim tasfiyemiz halinde sıra Irak Kürtlerine de gelir. Eğer bunlar politik açıdan bilince çıkarılmaz, öz gücümüze ve öz çıkarımıza dayalı örgütlenmelerle ulusal birliğimizi sağlayarak boşa çıkaramazsak tüm Kürtleri büyük tehlikeler beklemektedir. Kürtler adına siyaset yapanlar, diplomasi yapanlar bu tehlikeleri görüp artık ulusal birlik kongresini toplayarak kendi öz çıkarlarına dayalı ortak meclislerini, ortak yürütmesini, ortak diplomasilerini ve ortak savunmalarını bir an önce oluşturmalıdırlar. Aksi halde kim vurduya giden bir sürecin halk olarak da mağduru oluruz; kimse de bunun hesabını sormaz.

 

Diplomasi, Örgütlenme ve Demokrasi Mücadelesi Birlikte Yürür

Diplomasi, belli bir güçlenmeden sonra anlam ifade eder. Kürt hareketinde şimdiye kadarki diplomasi, çoğunlukla işbirlikçilikle sonuçlanan ve fazla yararı olmayan bir yöntem olarak işlev görmüştür. Yani fazla itibarlı ve sonuç alıcı değildir diyorum. Ama mücadelenin özgüce dayalı olarak bu hale gelmesinden sonra diplomasi etkili bir yöntem olarak işlev görebilir. Ben artık o güne gelindiğinin ve koşulların da oldukça olgunlaştığının farkındayım. Bu anlamda diplomasi silahı iş yapabilir. Uluslararası kamuoyu zaten yüksek bir ilgi dâhilinde bakıyor ve birçok çevre yoğun ilişki arayışı içindedir. Demek ki bunun zamanı gelmiştir. Bu, Kürt hareketinin de çok önemli bir ihtiyacının giderilmesi olur. Diplomasinin de bağlı olduğu bir ittifak politikası vardır. Yani Kürtler birleşemiyorlardı ve onun için de bu diplomasi silahı fazla işlemiyordu denilebilir. Bu konuda da ben açıkça belirteyim ki, bu ihtiyaç da giderilmiştir. Yani ittifak politikası büyük bir hızla sonuca doğru gitmektedir. Çeşitli ilişkileri olan gruplar şimdi birleştiklerinde ortak bir politika belirlerler ve bu da diplomasinin şansını arttırır. Şimdi bu noktaya da gelinmiştir. Bu konuda Kürt halkının isteği kesindir, tabanda halk birleşti ve tercihini de yaptı. Dolayısıyla diğer grup veya partilerin de, eğer tamamen silinmek istemiyorlarsa, halkın istemleri doğrultusunda bir birliğe, bir ittifaka gelmek durumundadır. Oldukça demokratik bir çerçevede ittifaklara bağlı ulusal birliğe gidebilecekler. Ulusal birlik istemi hem tabanda ve hem de örgütler düzeyinde epeyce ilerlemiştir; şimdi buna yeni güçlerin de katılmasıyla daha da geliştirilecektir diye düşünüyorum. Bir hareket eğer bu kadar kitleye mal olmuşsa ve bu kadar çok görüşü bir araya getirebiliyorsa, esasta diplomasi buna bağlı olarak gelişir. Bu aşamaya geldikten sonra, hiç şüphesiz siyasal yanı gelişmiş anlamına da gelir. Artık biraz sonuca doğru gidebilme olanaklarına kavuştuğu da söylenebilir. Diplomasi işte böyle bir aşamada biraz rol oynayabilir. Onun için diyorum ki, böyle bir aşama hem siyasal çerçevenin içte tam genişletilerek oturtulmasına denk geliyor ve hem de uluslararası koşulların açık hale gelmesine dayanıyor. Dolayısıyla diplomatik yöntem bu aşamada iş yapabilir.

Bir defa Ortadoğu ülkeleri dâhil, Avrupa’da, Amerika’da başarılı diplomasi yürütebilecek bir aşamaya gelinmiştir. Buna Kafkasya’yı da dâhil edebilirsiniz. Hemen her ülkede en az Türk elçilikleri kadar ağırlığımız var. Uluslararası sahada neresi bize kısılmıştır, biz nerede çalışamıyoruz. Şüphesiz eğer Kürt sorununun uluslararası alana mal olmuşsa öncelikle bunun diplomaside tanınmasını sağlamaktır. Bu eskisi gibi bir diplomasi değildir. Yeni dönemin temel dinamiklerinin kitle ve diplomasi olduğu doğrudur. Kürt meselesinde milliyetçi çizgiye karşı demokratik çizgi hızla kendisini seferber etmeli, yurt içi ve yurt dışı her türlü ittifak ve diplomasi faaliyetini geliştirmelidir. Diplomasi, örgütlenme ve demokrasi mücadelesi birlikte yürür. Bütün Kürt partileri, örgütleri ve Kürdistan’da sözü geçen siyasi şahsiyetler bir araya gelerek hem kendi iç sorunlarına çözüm bulabilmeli hem de bir diplomasi bürosu oluşturularak belirlenecek bir Kürt ulusal politikası çerçevesinde bölge devletleri ve uluslararası güçlerle görüşmeler yapabilmelidirler. Bir heyet oluşturmalıdırlar. Bu şekilde çalışmayı esas almalıdırlar, şahıs ve bireyler üzerinden bu ilişkiler olmaz. Benim söylemek istediğim böyle bir oluşum halinde bir diplomasi bürosu şeklinde çalışırlar. Bunların icra yetkisi olmaz. Devletin PKK ile masaya oturması zordur. Yani bu iş PKK ile olmaz. Bu iş Barzani ile de olmaz. Barzani milliyetçidir. Her taraftan katılımla bir diplomasi bürosu şeklinde örgütlenilirse, tüm Kürtler adına hareket edebilir. Böylece karışıklık ortadan kalkar ve muhatap belli olur. Dünyanın birçok ülkesinde bu tarz oluşumlar vardır. Böylesi bir durumda bu diplomasi bürosu Kürtlerin isteklerini bölge devletlerine iletir. Kürtler adına hareket eder. Böyle bir oluşuma gidilebilir. Gidilmesi biraz da zorunludur. Artık tek tek şahısların görüşme ve diyalogları yerine kurumsal düzeyde ve heyet halinde uluslararası alanda Kürtler adına görüşmeler yapılmalı, bireyler öne çıkmamalı, bu durumun yarattığı sakıncalar olur, bir çeşit diplomasi kurumu olmalıdır. Diplomasi artık ortak yapılır. Örneğin Barzani artık Türkiye’ye öyle tek başına gitmez. Her parti ayrı ayrı gelip de görüşmez, arabuluculuk talebinde bulunmaz. Kürtlerin ortak temsiliyetini sağlayan bir yapı ortaya çıkmalıdır, bu önemli bir gerekliliktir.

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.