Düşünce ve Kuram Dergisi

Türkiye ve Kürdistan’da Demokratik Ulus İnşası ve Kadının Öncü Misyonu

Besê Erzincan

Kadın yaşamın özü ve toplumun temel şekillendirici gücüdür. İnsanlık tarihinde ve Mezopotamya topraklarında ilk toplumsallaşma kadın öncülüğünde gerçekleşmiştir. Bu coğrafyanın en kadim halklarından olan Kürtlerde kadın bu temelde tarihi bir rol oynamış. Yaşam, kadın aklının ve emeğinin yarattığı icatlarla son derece kolaylaşarak mucizevi biçimde bir gelişim göstermiştir. Toplum bu icatlar sayesinde artı ürün elde edebilmiştir. Erkeğin tahakkümünün, egemenliğinin gelişimi ile kadın ve toplum açısından baş aşağı giden bir trend yaşanmaya başlamıştır. Günümüzde ise kapitalist modernite sistemi ile kadının köleleşmesi bir doruk noktasını yaşamaktadır.

Kadın hakikatine bakıldığında toplumun tüm özelliklerini kendi yapısında barındırdığı gözlemlenebilir. Bir toplumun durumunun anlaşılması için o toplumda bulunan kadınlara özgürlükçü, adaletli ve eşitlikçi bir gözle bakmak yeterlidir. Tarihin ve toplumun doğru değerlendirilebilmesi, kadın hakikatinin bilimsel, vicdan ve ahlak ilkeleri temelinde etraflıca incelenmesi ile mümkün olabilmektedir.

İnsanlık tarihine bakıldığında yaşamın eşitlikçi, özgürlükçü dengesinin bozulmasının kadının yaşam içinde ki statükosunu kaybetmesi ile başladığını görürüz. Kadının köleleştirilmesi temelinde tüm toplum köleleşmiş ve hâkimiyet altına alınmıştır. Kadının köleleştirilmesi tüm toplumun köleleştirilebilmesi için emsal teşkil etmiştir. Kadının söz ve irade sahibi olmaktan uzaklaştırılması, öz savunmasız bırakılması ile başlayan süreç, ekonomi den kopartılması ile devam etmiştir. Erkek tarafından toplumun artı ürünlerini elde etme temelinde giderek büyütülen savaş, tüm maddi ve manevi toplumsal değerlerin çiğnenmesi, toplumda bölünmelere, ayrışmalara gidilmesi dönemidir Artı ürünün gaspı temelinde gelişen zihniyet değişimi bir kesim (dini önder erkek-komutan erkek) erkek ile bu temelde bir ittifakın oluşmasını da beraberinde getirmiştir. Zihniyette yaşanan bu olumsuz değişimle toplum; doğaya dost, kadın özgürlükçü, demokratik-eşitlikçi-adaletli olan özüne de yabancılaşmıştır. Aile ve evlilik kurumları kadının köleleştirilmesi, erkeğin iktidar anlayışının daha azgınlaştırılması temelinde kullanılarak sömürü sisteminin yapı- taşları oluşturulmuştur.

Yalancı, zalim egemen erkekler ittifakının en temel uğraşısı, kadın cinsinin köleleştirilmesine ikna edilmesi için ideolojik yaratım çalışması olmuştur. Bundan dolayıdır ki, insanlık tarihi incelendiğinde mitoloji, din, felsefe ve bilimlerin ağırlıklı yanı, kadının görünmez kılınarak etkisizleştirilmesidir. Bu tesadüf değildir. Devletçi, iktidarcı erkek ittifakının en temel işi düşünsel anlamda ve günlük yaşam düzeneklerinde kadın köleleşmesinin kural ve kaidelerinin oluşturulması olmuştur. Kendi aralarında iktidar için savaşsalar bile burada işleyen ortak kural, kadının köleleştirilmesi ve olası özgürleşme mücadelesinin gün yüzüne çıkmaması için geliştirilen tedbirlerdir. Kadınların ev düzeneğine kapatılması, ganimet ve esir olarak alınıp satılması, düşünsel etkinlik kazanabileceği alanlardan uzaklaştırılması, “yola gelmeyen” kadınların tecavüz ve şiddetle yüz yüze bırakılması bunlardan sadece en görünür olanlarıdır. Tüm bunlara ek olarak da en tehlikelisi sahte aşk yalanları, hileleri ve komplolar düzenleyerek iktidarını sağlamlaştırmayı sürdürmesidir. Tüm bunlardan esas olarak amaçlanan, kadını yaşam dışına itme, nesneleştirme ve insanlık vasıflarından uzaklaştırarak bir meta haline getirmedir

Erkek egemen sistem kadın tarihinin, kültürünün toplumsal hafızadan silinmesi için de çok özel çaba sergilemiştir. Kadınların bir zaman yaşamın öncüsü ve belirleyeni olduğunu tümüyle ortadan kaldırmak, saptırarak erkeğe mal etmek, hırsızlamak da en maharetli olduğu yanlarındandır. O nedenle de erkeğin kadının uyanışından, hakikatleri öğrenmesinden duyduğu korkuyu anlamak gerekir. Erkek egemen anlayış kadının uyanışından, hakikatleri öğrenmesinden dehşetle korkar. Bu yüzden kadın değerlerini yerle bir etme konusunda da son derece zalimdir. Örneğin bugün erkek faşizminin, vahşetinin, zalim ve kalleş yüzü IŞİD’de somut görülebilmektedir. Kadının kapatılması, kadına uygulanan şiddet, kadının ganimet olarak sunulması, köle pazarlarında satılması ve güzelim tarihi eserlerin yerle bir edilmesi buna örnektir. Örneğin İŞİD tarafından bombalarla patlatılan Palmira ( ilk çağlarda çölün gelini olarak biliniyordu) ya da diğer adı ile Tedmur(İbranice mucize) adlı kentin yerle bir edilmesi gibi. IŞİD tarafından yıkılan Palmira imparatorluğunu en son Semiramis ( 240- ölümü 274 sonrası) adında bir kraliçe yönetiyordu.

 

Kadının Tarihsizliği Saptırılmış Erkekliktir

Kadının hafızasız, tarihsiz, kültürsüz bırakılması ile egemen erkek kültürünün oluşturulması iç içe sürmüştür. Bu temelde erkek egemenliği ve kadın köleliği inşa edilmiştir. İnsanlığın uygarlık tarihi diye bizlere sunulan aynı zamanda kadınların, halkların, mezheplerin, ezilenlerin hakikatlerinin ortaya çıkmaması, görünmez kılınması tarihidir. İnsanlığın hafızasından silinmek istenen kadının yaşamdaki öncülüğü ve belirleyiciliğidir. Bütün bilimsel görüşler, buluş ve icatların kullanılış biçiminde bu demirden erkek kuralı kadın karşısında hep işler kılınmıştır. Demirden erkek kuralının ilk maddesi, kadın özgürleşmesine karşıtlık ve kadının sömürgeleştirilmesidir. Bugün de kapitalist sistemin görünmez gizli-kapaklı diplomasisinde uygulanarak hayata geçirilen yaşam kuralı kadına bu tip bir yaklaşım olmaktadır. Bu tarihsel bir erkek egemen geleneğidir. Bu gelenek, erkek genlerine adeta kodlanmıştır. Siyasetin, diplomasinin, askerliğin, ekonominin de kısaca toplumsal yaşamın genlerine bu zalim, acımasız kural incelikle işlenmiştir. Kapitalist modernist sistem, işte bu erkek egemenliğinin ve kadın köleleliğinin derinleştirilmesi üzerinden kendini inşa ederek süreklilik kazandırmaktadır. Devletçi ve iktidarcı sistemin toplumun kılcal damarlarına kadar yaygınlaşması kadının sömürgeleştirilmesi üzerinde dizayn edilmektedir.

Kürdistan’da Apocu hareket ile başlayıp geliştirilen kadın devrimi, zalim erkek uygarlığına karşı kadınların öncülüğünde tüm toplumun direnerek özgür yaşam alternatifini oluşturması devrimidir. İnsanlık tarihinin kadın bakış açısı, kadın gözü ile yeniden yorumlanmasıdır. Tarihsel ve toplumsal olarak kadının hak ettiği yeri almasının savaşımıdır. Toplumsal yaşamda, kadının öncülüğü temelinde eşitlikçi, adaletçi yaşama ulaşmanın savaşımıdır. Özgür aşkı toplumsallık temelinde yeniden yakalamanın amansız, tutkulu mücadelesidir. Zorba, sömürgen egemen erkeğe karşı kahramanlık savaşıdır. Toplumu ve kadını savunma, özgürleştirme temelli, özgür kadın ve erkeklerin yaratım mücadelesidir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, İmralı sürecinde yaptığı ideolojik, düşünsel çalışmalar ile kapitalist moderniteye alternatif olarak demokratik modernite sistemini geliştirdi. Demokratik modernitenin paradigması bütünlüklü bir toplumsal kurtuluşu hedefliyor. Bu paradigma aynı zamanda demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik temel ilke ve programlarından oluşuyor. Ancak burada en dikkat çekici nokta bu bütünlüklü toplumsal kurtuluş projesinde kadınların öncü misyonudur.

İnsanlık tarihi boyunca bugüne kadar çok güçlü direnişler, ayaklanmalar, başkaldırılar yaşandı. Büyük cesaret, kahramanlık örnekleri sergilendi. Kadınlar da çok direndiler. Ama sonuçta tüm toplumun kurtuluşunu kapsayan alternatif bütünlüklü bir sistem hedefi ve mücadelesi ile öncülük geliştirilemedi.

Reel sosyalizm, sosyal demokrasi, ulusal kurtuluş mücadeleleri, anarşistler, feministler, ekolojistler, sivil toplumcular, düşünürler de çok direndiler. İnsanlığa çok güçlü bir birikim, tecrübe bırakarak özgürlüğün ilham kaynağı olmayı başardılar. Ancak sistem oluşturma çok farklı bir olaydır. Direnmek işin başlangıcıdır ve çok hayatidir. Ancak işin yarısıdır. Tam başarıya ulaşılması için elbette ki öncelikle büyük bir zihinsel değişime, dönüşüme ihtiyaç vardır.

Kapitalist modernitenin tüm toplumsal yapıları özünden çıkartıp başkalaşıma uğrattığı, bölüp parçaladığı, bütünlüğünden kopartıp birbirine karşı kullandığı bir hakikat karşısında alternatif oluşturabilmek için kapsamlı, derinlikli ve bütünlüklü bir yaklaşıma, özgürlük zihniyetine, bunun öncülüğüne ulaşmaya ihtiyaç vardır. Özgürlük paradiması bütünlüklü olmalıdır. Parçalı, eksik, tek yönlü paradigma ve mücadeleler, tekrardan kapitalist sisteme hizmet edebilir. Zaten egemen sistemin liberal ideolojilerinin başarısı da işte tam bu noktada yatmaktadır. Eklektik, parçalı olan tüm mücadelerden kendisine kan sağlamakta ve kendi sistemini güçlendiren çalışmalar olarak ele almaktadır. Dolayısı ile özgürlükçü, ekolojik, demokratik bir zihniyet temelinde kendini yaratmış bir öncülüğün gelişmesi şarttır. Öncülük gelişmeden toplumsal bedenin yeniden yaratılabilmesi imkânsızdır. Kürdistan’da ve Ortadoğu’da öncülük gelişmeden yaprak bile kıpırdamaz. Alternatif ve yeniden inşa gerçekleşemez. Özgürlük zihniyetinin toplumsal bir bedene dönüşebilmesi, bir sisteme kavuşması ve yapısallaşabilmesi için öncülük şarttır.

Tam da bu noktada kadın özgürleşmesinin, kadın devriminin stratejik öncü misyonu ve rolü ortaya çıkıyor. Tarihsel olarak insanlığın oluşum perspektifine ezilenler gözü ile bakıldığında bu hakikat çok net anlaşılabiliyor. Özgürleşen kadının tarihinin yaratılması toplumsal olarak insanlığın özgürleşme tarihinin özünü oluşturuyor. Kadınların özgürleşmesi demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, ekolojik bakış ile öncülük edebilmesi sistem karşıtı mücadelelerin hızla yayılmasına ve topluma mal edilmesine götürüyor. Kapitalist modernitenin bedenleşmesi ve yapısallaşması kadının çok yönlü köleleştirilmesi üzerine inşa edilmiştir. Dolayısı ile kadın özgürleşmeden ve özgürlük temelinde yeniden yaratılmadan yeni ve özgür bir yaşam geliştirilemez. Kadın toplumun demokrasi, adalet, eşitlikçi temelinde yeniden yapılanmasının temel harcıdır. Nasıl ki toplum hava, su, ekmeksiz yaşayamazsa kadınlar özgürleşmeden toplum da özgürleşemez. Kadın özgürlüğünün öncülüğü çerçevesinde toplum yeniden yaratılabilir. Kadın etrafındaki kölelik, eşitsizlik, sömürü düzenekleri, tabular yıkılarak yeni yaşam ve ilişkiler oluşturulabilir. Bu anlamda kadınların hem özgürlük zihniyetini hem de kadının ve toplumun kurutuluşunu bütünlüklü kapsayan mücadele stratejileri, taktikleri ve programları temelinde örgütlülüklerini daha güçlü geliştirmeleri gereklidir. Bu anlamda özgür kadın öncülüğünü yaratmak, geliştirmek toplumun kurtuluşu için hayatidir. Özgürlük zihniyeti ile donanmış kadınlar toplumun atar damarları misali bir rol oynarlar.

Kadın Akademileri

Kadının öncülük misyonunun toplumsal düzlemde yaygınlaşabilmesi için kadın akademilerinin yeterli ve güçlü oluşturulması şarttır. Bu akademilerin aynı zamanda yaygın ve sürekli çalışması gerekir. Toplumsal inşada akademiler beyin rolü oynayacak bireyleri yetiştirip hazırlarlar. Kürdistan’da ve Türkiye’de kadınların özgürlük paradigmasına denk tüm alanlara ilişkin akademileri gereklidir. Kadın akademileri kadın tarihi, kadın ekonomisi, kadın öz savunması, kadın diplomasisi, kadın basıncılğı, kadın siyaseti, kadın adalet sistemi vb. daha da çoğaltabileceğimiz yaşamın inşasının tüm önemli alanlarına dair çalışma yapabilmeli, alternatif oluşturabilmelidir. Küçük sayılarla, dar imkânlarla da başlayabilir. Başta eğitim zamanı, sistemi ve düzeni konusunda sorunlar da olabilir. Ancak mutlak yapılması gereken çalışmaların başında gelir. Toplumun yeniden inşası öncüsüz olamaz. Öncü de eğitimsiz, bilinçsiz, iradesiz hiç olamaz. Yine bu çalışma kendiliğindenliğe hiç bırakılamaz. “Kadınlar, toplum zaten gelişiyor ya da gelişmiştir” değerlendirmeleri de yanlıştır, kendini kandırmadır. Özgürlük anlayışını, bilincini oluşturmak, bunu kişilerin yaşamında pratikleşmesini sağlamak, özgürlük temelinde bir disiplin oluşturabilmek çok farklı bir olaydır. Kadınların ve gençlerin kendilerini eğitmeden, geliştirmeden bir çalışmada yeteri başarı sağlamaları imkânsızdır. Örneğin Kürdistan’da kadınlar açısından da direnişte hiç kusur yok. Kahramanlıkta hayranlık uyandırıcı özelliklere sahibiz. Ancak direniş ile birlikte yaşamı yeniden yaratma özelliklerini daha da geliştirebilmeliyiz. Kadın potansiyeli ve yaşam kurucu gücü ancak her alandaki bilinçlenme ve örgütlemelerle harekete geçer ve yapısallaşır. Bu geliştiremezse hak edilen kalıcı başarıları yakalamada yetersiz kalınılır. Türkiye’de demokrasi ve özgürlük güçleri, kadın özgürlük hareketleri açısından da bu geçerlidir. Yaşam tarzında kapitalist moderniteden kopabilmek öncelikle her bireyin doğru ve yeterli bilinçlenmesinden bu temelde irade, özgüç kazanmasından geçer. Kapitalist sistem yaşamının kadın açısından güçlü bir çözümlemesi ile her bireyin kendini köklü sorgulaması ve özeleştiri iradesi ile karşı koyuş gerçekleşebilir. Bu aynı zamanda öncü özelliklerinin gelişmesi anlamına gelir. Gezi direnişi esnasında, Kürdistan’daki ayaklanmalarda binlerce genç kadın eyleme katıldı. Ancak bunların örgütsellige ve sisteme kavuşmaması, kalıcılaşmaması özgürlük bilincinin zayıflığından, verili yaşamın yeterince sorgulanmamasından kaynağını almaktadır. Genç kadınlar kendilerini daha ayrı, özgün ve özerk örgütleyebilmeliydi. Özgürlük bilinci ile donanmış kadın kendini bilen kadındır. Özgürlük mücadelesi ile yeni yaşamı toprakları tırnağı ile kazıyarak yakalayabileceğini anlayandır. Ancak bu şekilde özgürlük bilinci ile yaşam tercihleri güçlü yapılır. Ve özgür yaşamın yaratılması için çalışılır. Bu kadın özgürlüğünde yürümenin yoludur. Kadın özgürlüğü adına ortaya konulmuş seçeneklerin yanıltıcı ve saptırıcı yanları ayrıştırılır ve özgürlük yürüyüşünde yola devam edilir.

 

Öncülük Birleşebilme Özelliği ile Mümkün

Bu anlamda kadın özgürlük hareketlerinin kadın olmaktan kaynaklı sorunlara yaklaşımı ve çözüm yollarını güçlü yaratabilmeleri güçlü toplumsal inşadan geçer. Toplumsal inşayı kadın öncülüğünde geliştirme işinde kadınların şimdiye kadar pek de başarılı olduklarını söyleyemeyiz. Yine Kadın olmaktan kaynaklı toplumsal sorunların çözümünde de kadın hareketleri çok da yeterli olamamaktalar. Türkiye ve Kürdistan’da demokrasi ve ulusal sorunlara karşı bir duyarlılık oluşmuştur. Bu konulara karşı bir yaklaşım sergilenebiliyor. Ancak toplumun yeniden inşası temelinde; kadınların toplumsal sorunları dâhil olmak üzere tüm toplumu da kapsayan çözüm projelerini yeterince geliştirebildiği söylenemez. Bu yüzden kadın özgürlük hareketi toplumsal inşanın gerçekleşmesi konusunda öncelikli bir program ve çalışma yürütebilmelidir. Direniş ve inşa çalışmaları iç içe bütünlüklü ve birbirini güçlendiren bir tarzda yürütülmelidir. Kürdistan ve Türkiye’nin tek tek şehirleri ele alınarak değerlendirilmeli ve buna göre bütünlüklü olduğu kadar ayrıntılı bir planlama ve yaklaşım olabilmelidir. Tek yönlülük, darlık aslında erkek bakış açısıdır. O nedenle de her şeyden evvel erkek egemen pozitivist, dogmatik bakış açısının etkileri hayatın her alanında aşılmalıdır. Çünkü, tek yönlülük, kendini baştan çeşitli sorunlar karşısında çözümsüz hale getirmedir.

Türkiyeli tüm kadınlarla ortaklaşma, birleşme birlikte çalışma, birbirini güçlendirme de Kadının öncülük sorunlarındandır. Öncülük birleşebilme özelliği ile mümkün olabilir. Özgürlük paradigması son derece birleştirici ve kapsayıcıdır. Ancak bu konuda tam tersi durumlar olabiliyor. Bireysel, benmerkezci, popülist yaklaşımlar öne çıkabiliyor. Bunlar da erkek egemen sistemin kadına içerdiği özelliklerdendir. Bu aşılmadan Türkiye ve Kürdistan’da kadının öncülüğü, birleştiriciliği gelişemez. Demokratik ulus projesi her grubun özgünlüğü, özerkliği çerçevesinde bir arada olabilmeyi mümkün kılıyor. Bunu bir zenginlik, çoğulluk olarak görüyor. Ancak halen örgütleme mantığımızda tekçilik duyguları yaşanıyor. Bunlar aşılmalıdır. Türk-Kürt- Ermeni, Süryani, Yahudi, Arap, Laz, Çerkez, Gürcü, Alevi kadınların, İslam kadın hakları savunucularının tüm özgürlük isteyen çeşitli düşüncelerden kadınların hepsinin birleşebileceği örgütlü mekanizmaları oluşturmak çok hayatidir. Akademisyen kadınların çabaları son derece değerlidir. Ancak bunların hepsi birleşebilirse tüm toplum için öncü güç kaynağı durumuna gelinebilir. Başarılar temelinde sonuç alıcı çalışmalar yapılabilir. Kısaca Türkiyeli, Kürdistanlı kadınlar birleşik mücadele yürüterek kadın öncü misyon ve rollerini güçlü oynayabilirler.

Türkiye ve Kürdistan’da demokratik ulusun ve boyutlarının bedenleşmesi kadın öncülüğünde sağlanacak gelişme ile mümkün olabilir. Toplumsal sorunların çözümünde kolektif kadın öncülüğünde yapılan çalışmalar başarı getirir. Ulus-devlet modelinin kadını köleleştirmeye endeksli, bir aile ve evlilik, siyaset, ekonomi, kültür oluşturduğu ve toplumu, kadını kendi iktidar düzeneği içeresinde kafese aldığı bilinmektedir. Buna karşılık başta tüm şehirlerde, köylerde, mahallelerde, sokaklarda kadın meclisleri ve komün çalışmalarını kadın öncülüğü ile geliştirmek ve kadın bilincini, özgürlük anlayışını derinleştirmek önemlidir. Kadın meclisleri, komünleri çerçevesinde demokratik ulusun siyasal, sosyal, yerel yönetim, ekonomi, öz savunma, kültür, diplomasi, hukuk alanlarındaki boyutlarını yeniden ilmek ilmek dokumak gerekiyor. Kürdistan’da genel olarak güçlü bir özgürlük bilinci ve iradesi oluşmasına rağmen bunun tüm bireylere kadar örgütlenmesinde ciddi yetersizlikler vardır. Adeta kadın örgütlülüğü geliştirmek bunun için uğraşmak önemsiz görülüyor. Kadın çalışmaları yürütenler bile böyle bakabiliyor. Bu elbette ki erkek mantığının kadına yansımasıdır. Erkek mantığında kadın için yapılan tüm işler önemsiz, değersiz görülür. Kadın için harcanan emekler görünmez kılınır. Bu aşılmalı somut çalışma yapılmalıdır. Tek tek bireyler, evler, köyler ve sokaklar hedeflenerek çalışma yapılabilmelidir.

Kadın meclisleri, kadın komünleri yeniden inşanın yapı taşlarıdır. Toplumsal bedenin oluşmasında temel mücadele ve yaşam araçlarımız kadın komünleri ve meclisleri, koordinasyonlarıdır. Tabandan bir örgütleme olmadan özgür ve yeni yaşamı nasıl ilmek, ilmek öreceğiz? Kadın özgürlük hareketinin temel görevi direniş alanları içinde ve dışında kesinlikle öncelikle bu örgütleme çalışmalarıdır. Devlet bugün nasıl çalışıyor? Her bireye ulaşarak örgütlemeye, kendine çeşitli yollardan bağlayarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. Biz ise çok hazırcı bir mantık, genel söylem ve çağrılarla halkı yürütebileceğimizi, inşa çalışması yapabileceğimizi düşünüyoruz. Bu tamamı ile yanlıştır. Özgürlük anlayışımıza da terstir. Demokratik modernite inşasında kadın öncülüğü temelli akademi, meclis, komün, kooperatifler temel birimlerdir. Kadınlar bu örgütlenme biçimlerinde örgütlenerek, iradeleşerek, bilinçlenerek bunun paralelindeki genel toplumsal inşa birimlerinde yer alarak Kürdistan’da toplumsal bedenin inşasında öncü rol ve misyonu oynayabilirler. Ulus-devletin kadını tek hücreli evlere kapatması, buna alıştırması ve kadının bunu içselleştirmesine karşılık demokratik ulusta kadının yaşamın her alanında yerini alabilmesi gerekir. Ancak bu kapsamlı, zincirleme bir hazırlık ister. Kadınlar toplumsal alana indiklerinde karşılarına çıkabilecek her türlü tehlikeye karşılık bilinçlenme, örgütlenme yolları ile kendilerini güçlü koruyabilir ve mücadele edebilirler. Bilinçsiz, örgütsüz, hazırlıksız toplumsal inşada yol alınamaz, başarı sağlanamaz. Kadın kendi içinde cins olarak bir yoğunlaşma, ortaklaşma ve perspektife kavuşmadan yer alacağı her genel toplumsal örgütlenme eksik kalacak ve yeniyi yaratmada öncü rolünü tam olarak oynanamayacaktır.

Bu açıdan kadının öncü rol ve misyonunu güçlü oynayabilmesi; kadın özgürlük bilincinin, iradesinin, örgütlülüğünün derinleştirilebilmesi ile mümkündür. Yeniden yaratım kadının kendisini tanıması, bilmesi ile mümkündür. Özgürlük bilinci ve iradesi ile donanmış, birbiri ile kenetlenmiş kadınların birliği, öncülüğü ile kadın devrimi oluşabilir. Şimdilerde Kürt kadınları olarak yaşadığımız kadın bilinçlenmesi ve duruşu kadın devrimini gerçekleştirmemiz için yeterli değildir. Önemli adımlar attık ancak kadın devrimini başardığımızı tam olarak söyleyemeyiz. Bunu söylemek kendini kandırma olur. Kadın devrimi; özgürlük paradigmamız temelinde kadın iradesi ve renginin bütünlüklü olarak toplumun bütün yaşam alanlarına nüfuz edebilmesidir. Merkeziyetçi, iktidarcı, parçalı, tek yanlı, dar, tekrarlar içine sıkışmış, renksiz, donuk, gri bir kadın devrimi olamaz. Kadın devrimi özgür duruşun, direnişin, demokrasinin, canlılığın, renkliliğin, çoğulculuğun, üretimin, yaratıcılığın, yaşam ve yoldaşlık sevgisinin, aşkın devrimidir. Kadın öncülüğünün toplumda ki coşkulu kabullenişi, toplumsal inşanın gerçekleşmesi yukarda sayılan özellikleri güçlü bütünlüklü geliştirebilmesi ile daha fazla mümkün olabilecektir. Toplum bu özelliklere sahip özgür öncü kadınların izinden bir an olsun tereddüt etmeden ilerleyecek ve kazanacaktır. 8 Mart 2016 ve daha sonra ki kadın özgürlük bayramları bu temelde coşku ve sevinçle kutlanacaktır. Özgürlük kazanacaktır.

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.