Düşünce ve Kuram Dergisi

İki Anahtar: Hakikat ve Uzlaşma 

Prof. Dr. Doğu Ergil 

Uzlaşmazlıkların çatışmaya dönüşmesi sık görülen olgulardandır. Çatışmalar, uzun süren kanlı ve acılı süreçler halini alınca onları durdurmak hiç kolay olmaz. Durdurulsa dahi izlerini toplumsal bellekten silmek ve kalıcı bir barış ortamı yaratmak oldukça zordur. Tarafların benimsediği veya algıladığı “gerçekler”, duyguların potasında şekil değiş tirir ve yaşanan acılar ve kayıplar, karşı tarafın mutlak haksızlığına ve acımasızlığına yorulur. Çatışmaların uzun sürmesinin bir nedeni de tarafların uzlaşmazlıktaki paylarını inkâr edip rakiplerini suçlamalarıdır.

Bu nedenle, yaygın ve uzun sürmüş çatışmaları sonlandırmak ve bir uzlaşma sağlamak için duygulardan ve tarafların sübjektif ve yanlı yorumlarından arınmış bir yapısal analiz gerekir. Bu da uzlaşmazlığın kök nedenlerine inmekle; başka bir deyişle, duygulardan ve ideolojinin yol açtığı siyasi çarpıtmalardan arınmış bir hakikatleri açığa çıkarma’ işlemi ile gerçekleşebilir. Bu işlemin birinci aşaması tarihsel, hukuksal, sosyolojik, kültürel, sosyal psikolojik ve iktisadi araştırmalarla yapısal nedenlere ulaşmak çabasıdır. Bunu izleyen aşama, çatışma süresince gizli kalan olayların ve bunlara yol açan kararların, o kararları alanların ortaya çıkarılmasıdır. Bu bir tür, tarafların birbirine yaptıkları şeylerin ‘envanterinin’ çıkarılmasıdır.

Söz konusu süreçte başvurulabilecek en etkili yöntem, kurbanların ve görgü tanıklarının öykülerinin derlenmesidir. Bunlar birinci elden kanıtlardır ve sözel, yazılı veya görsel oldukları için inandırıcıdır. İzleyecek adli ve idari girişimlere yön verecek niteliktedir. Kurbanların veya birinci dereceden tanıkların ifadelerinden sonra, somut kanıtlara ulaşmak için belgeleme fashı gelir. Hem kurbanların yakınları hem de toplumsal vicdanı temsil eden sivil toplum örgütleri, hukukçuların da desteğiyle uluslararası kuruluşlardan da yardım alarak suç işleyen taraf, kurum veya devletin yaptıklarına ilişkin kanıtlar derlerler. Bu çabalar, genellikle kayıpları tespit etmeyi ve kurbanların seslerini duyurmayı hedefler.

Bu doğrultuda 1995 yılında Güney Afrika’da hakikatleri arama çalışmaları devrimsel bir dönüşüm geçirdi ve çatışan taraflar arasında tarihsel bir mutabakat sağlandı. Bu mutabakat sayesinde kurulan Hakikat Komisyonlarına sadece kurbanların değil, faillerin de seslerini duyurdukları ‘vicdan mahkemelerine’ veya muhasebe süreçlerine dönüştü. Bu o zamana kadar bilinmeyen, uygulanmayan bir yöntemdi.

Daha önce çeşitli ülkelerde iç çatışmaların yıllar boyu sürmesine neden olan haksızlıklarla yüzleşmek ve bu yolla uzlaşmazlıkların sonlandırılması amacıyla ‘Hakikat Komisyonları’ kurulmuş, işlemekteydi. Şili hükümeti, dünyanın ilk ‘Hakikat ve Barışma Komisyonu’nu 1990 yılında kurmuştur. Arjantin’de de demokrasiye geçiş sürecinin başladığı 1983’ten beri böyle bir komisyon vardır. Paraguay’da ‘Hakikat ve Adalet Komisyonu’; Guatemala’da “Tarihsel Arınma Komisyonu’ benzer niteliktedir.

Bunların bir kısmı resmi, bir kısmı da Guatemala’daki “Tarihsel Bellek Tazeleme Projesi’ (olayların içinde yer alanların hakikati anlatma projesi) gibi gayri resmidir. Bu tür hakikatleri araştırma ve yüzleşme komisyonları, pek çok ülkenin yalan tarihinde karanlıkta kalmış büyük haksızlıkları ve acıları, inkâr edilemeyecek biçimde gün yüzüne çıkarıp bunlarla yüzleşilmesine vesile olmuşlardır. Bu sayede yitirilmiş toplumsal banş(may)ı tekrar tesis etmeye hizmet etmişlerdir.

Söz konusu resmi veya gayri resmi komisyonlar, toplumun birbirine düşmanlaş(tırıl)mış kesimlerin veya devlet ile toplum arasındaki uzlaşmazlığı sonlandırmak için işlenmiş suçların itirafım sağlayarak toplumun bilinçaltını arındırır. Onu, kuşku, endişe ve nefret hastalıklarından kurtarır. Bu sayede; (i) toplumun karşıt taraflara ayrılarak çatışmasını, (u) yönetimin iktidarını korumak için halkı perişan eden insafsız uygulamalarının toplum yaşamında ve belleğinde açtığı yaraların kanamasını önler.

Siyaset bilimi, bu sürece ‘geçiş dönemi adaleti’ veya adalet arayışı da der. Her çatışma sonrası (post-travmatik) toplum, taşıdığı derin psikolojik yaraların kapanması ve maddi kayıpların göreli de olsa telafisi için farklı yöntemler geliştirmiştir. Asıl amaç, yaşanan acıların yenilenmemesi ve kardeş kavgasının tekrarlanmamasıdır. Hakikati ortaya çıkarmak (söylemek ve söyletmek); yapılan haksızlıkların, işlenen suçların kovuşturulması; tazminatlar hep bunun içindir: Hatırla ve yüzleş ki bir daha olmasın!

Bu çabalar aynı zamanda kamuoyunda bir diyalog sürecinin de başlamasına neden olur. Daha önce çatışan taraflar arasında sivil etkileşim alanları açılır. Taraflar, birbirlerine yaptıklarını itiraf ettikçe bu haksızlıklar için özür de dilemiş olurlar. Ortaya çıkan hakikatler nedeniyle onları saklayan sır perdesi kalkar ve uzlaşmanın önü açılır. Uzlaşma, yeniden birlikte yaşama arzusunun canlandırılmasıdır ki bir toplumun birliği ve dayanışması için olmazsa olmaz koşuldur.

Ancak sanılmasın ki geniş toplumsal gruplar veya devlet kurumları kendi rızaları ile işledikleri suçları, yaptıkları haksızlıkları itiraf eder ve sonra bunları telafi etme ve bir daha tekrarlanmaması için kurumsal altyapıyı oluşturmaya girişirler. Bu, yoğun bir toplumsal talep sonrasında önce siyaset sınıfı içinde veya siyasi seçkinler arasında gerçekleşen bir uzlaşma ile sağlanabilir. Sonra da restorasyon süreci başlar. Bu süreç genellikle şu öğeleri içerir:

1- Yeni siyasi koalisyonların kurulması: Restorasyon döneminde halkın ihtiyaçlarım karşılama kapasitesine sahip yeni siyasi aktörlerin devreye girmesi.

2- Siyasi suçların affı, daha önce verilen hapis cezalarının “uzlaşma” adına kaldırılması veya hafifletilmesi.

3- Siyasi sürgünlerin geri dönüşünün sağlanması: Haksız yere görevlerini yitiren siyasetçilere ve resmi görevi olanlara parlamentoda ve resmi kurumlarda yer açılması.

4- Uzun çatışma yıllarında meydana gelen maddi ve mesleki kayıpların karşılanması; adil bir tazminat mekanizması geliştirilmesi. Gerekirse mağdurlara emekli maaşı ödenmesi.

5- Ulusal veya toplumsal birliği yeniden sağlamak için yasal, anayasal, seçim reformlarının yapılması.

6- Toplumsal travmaların yinelenmemesi için anma günleri ve ortak acıyı ve kaybı simgeleyen anıtlar gibi sembolik bellek öğelerinin oluşturulması.

Bu önlem ve girişimlerle, uzlaşma ile hakikat arasındaki yıkılmış köprüler yeniden kurulmaya çalışılır. Böylece, yasalarda yer almasa da şu iki amaç güdülür: (1) iç savaş, uzun süreli çatışma, dillendirilememiş acılar ve adaletsizlikle derinden bölünmüş toplumların geçmişini herkes için görünür’ veya bilinir kılmak, (11) insan haklarının temel alındığı bir demokraside ırk, sınıf, inanç ve cinsiyet farkı gözetmeden tüm yurttaşların barış içinde bir arada yaşamalarım sağlamak. Bütün bu çabalar toplumsal uzlaşmayı sağlamak içindir. Pekiyi, uzlaşmanın adımları veya elle tutulur sonuçları nedir?

Ulus oluşturma: Güney Afrika gibi bölünmüş toplumlarda uzlaşma sonrasında farklı etnik grupların veya ırkların kurucu unsur olarak bir arada yaşamayı ve işbirliği yapmayı, yani bir ulus olmayı benimsemeleri. Ulusal dayanışmasını yitirmiş toplumlarda yeniden tanımlanan ilkeler üzerinden yeniden uluslaşma veya ulus inşası ihtiyacı doğabilir. Bugün Irak, Afganistan ve Sudan bu kategoriye girmektedir. Pakistan ve Tunus kesinlikle bir restorasyon ihtiyacındadır.

Yurttaş kümeleri arasında karşılıklı saygıyla gelen barış: Ruanda, eski Yugoslavya ve Sierra Leone’de olduğu gibi, çatışma sona erince tarafların birbirlerinin kültürüne karşılıklı saygı göstererek bir arada yaşamayı benimsemeleri. Unutma: Barışmak aynı zamanda bir seçici unutmadır. Eğer iradi (siyasi bir tutum olarak) unutma ve affetme olmasaydı bugün dünya savaşları sonlandırılamaz, insanlık kendini tüketinceye kadar savaşırdı. Her savaş, her çatışma içinde birçok haksızlığı ve acımasızlığı taşır. Bunlar unutulmadan taraflar ortak bir gelecek kuramazlar. Yalan zamanların en kanlı iç savaşlarından biri Kamboçya’da yaşandı. Kızıl Khmer yönetimi, öngördüğü siyasal rejim uğruna kendi yurttaşlarından iki milyon insanı öldürdü. Barış çağrısında bulundukları ve siyaset sahnesinden çekildikleri andan itibaren bu kavranması zor zulmün ve yaşanan travmanın unutulması toplumca sağlanamasaydı bugün bir Kamboçya olmazdı.

Uzlaşma ve siyasi işbirliği: Geçmişteki acı olayları, uzlaşmazlığa yol açan nedenleri, bugünün kavgaları için gerekçe haline getirmeme basiretini göstermek. Uzlaşma önce seçkinler arasında sağlanır. Onlar izleyicilerini etkileyerek uzlaşmayı ve barışı kitleselleştirirler. Bundan sonraki aşama, üzerinde uzlaşma sağlanan sistem içinde işbirliğidir.

Çatışma-sonrası yapılanma: Restorasyon döneminde benimsenebilecek iki yol vardır: (1) Çatışma sonrasında uzlaşmazlıklara neden olan kurumların ve uygulamaların tümden ortadan kaldırılması; (II) belirtilen kurum ve uygulamaların tüm yurttaşlara hizmet edecek açık, şeffaf, hukukun üstünlüğünü benimsemiş katılmacı demokratik unsurlar haline getirilmeleri. Yeniden yapılanma kesinlikle bir toplumsal mutabakat gerektirir. Bu çabaların genel çerçevesini çizecek olan yeni anayasanın, uygulamayı yönlendirecek yasaların ve benimsenen politikaların ne olacağı; sivil toplumla, siyasal toplumun (devletin) ilişkilerinin karakteri anılan mutabakatın (uzlaşmanın) temel direkleridir.

“Uzlaşma”, sadece bir konuda anlaşma için değil yeniden yapılanmanın, yeni bir toplumun oluşturulması için gerekli kural ve kurumların inşası için de toplu onaydır. Bir imkândır. Uzlaşma, kendini yenilemeyi kabul eden toplumun, kamusal alanı düzenlemek, hukukun üstünlüğünü sağlamak, şeffaf yönetim, demokratik karar alma organları ve sivil kuruluşlar oluşturmak için işbirliği ilanıdır.

Ortaya çıkarılan hakikatler üzerinden sağlanan uzlaşma, yeniden yapılanma sürecinin nasıl işleyeceği, her aşamanın diğerine nasıl bağlanacağını da belirler. Aksi halde uzun vadede barış ve istikrar içinde yaşamak zorlaşır, gelişmiş bir demokrasinin tesisi mümkün olmaz. Özetle, demokrasi ve toplumsal istikran sağlayan sivil diyalogun çifte anahtarıdır hakikat ve uzlaşma.

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.