Düşünce ve Kuram Dergisi

Manevi Uygarlığın Maddi Uygarlığa Karşı Tarihsel Direnişi

Haspi Aydemir

Ortadoğu genelinde nasıl büyük bir kriz ve kaosun yaşandığı görülmektedir. Tabii, sadece İslam coğrafyasında değil, dünyanın genelinde de derin bir kriz-kaosun yaşandığını açıktır. Ancak Ortadoğu’daki kriz-kaos hali çok daha derinlikli, yoğunluklu ve karmaşık bir nitelikte ve düzeyde seyretmektedir. Bu kaostan da nasıl çıkılacağı bilinmemektedir. Bu da kriz-kaos halini daha da büyütüp süreklileştirmektedir.
Ortadoğu’nun içine düşmüş olduğu bu durumdan çıkışı sağlamak adına ortaya çıkan radikal siyasal İslamcı örgütlenmeler (cihatçı) El-Kaide, IŞİD, El-Nusra vb. değişik isimlerle çıkan yapılanmaların emellerinin anlaşılması önemli olmaktadır.
El-Kaide, IŞİD, El-Nusra gibi örgütler, kendilerini kapitalist moderniteye karşı alternatif çözüm gücü olarak göstermek, kabul ettirmek istemektedirler. İslam coğrafyasında cihatçı güçler ile kapitalist hegemonik güçlerin nasıl bir çatışmanın ve savaşın içinde oldukları bilinmektedir. Hem bu radikal cihatçı hem de kapitalist güçle, kendilerini siyasal, toplumsal, kültürel, ekonomik sorunların çözüm gücü olarak savunmakta ve kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. Böyle bir durum yaşanmaktadır.
Cihatçı güçler ile kapitalist güçlerin savaşı esas olarak iki çözümsüz gücün çatışması ve savaşı olmaktadır. Ne radikal cihatçı ne de kapitalist güçlerin Ortadoğu halklarına sunabilecekleri herhangi bir şeyleri yoktur. Bundan öteye başka bir anlamı bulunmamaktadır. Bu iki çözümsüz çizgi halkların tarihsel, toplumsal, kültürel ve ekonomik olarak büyük yıkımına neden olmaktadır. Binlerce yılda oluşmuş kültür değerler yok edilmektedir. Bu düzeydeki tarihi, kültürel ve manevi değerlerin yıkımının ne anlam ifade ettiğini doğru ve derinlikli anlamak, bilince çıkarmak gerekiyor.

 

Batı Maddi Uygarlığın, Doğu İse Manevi Uygarlığın Merkezidir
Kapitalizm kendisini Ortadoğu toplumlarına, insanlarına kabul ettirmek, benimsetmek istemektedir. Emperyalizm son iki-üç yüz yıldır Ortadoğu’ya hakim olma yönelimindedir. Bunu başarmak için de 19.ve 20. Yüzyılda kapitalist modernist sistemini, Ortadoğu toplumlarına benimsetmek ve kabul ettirmektir için tüm gücünü kullanmaktadır.
Kapitalizm türetmesi olan işbirlikçi, ajan siyasal sistemle varlığını sürdürebildi, günümüze kadar. Fakat gelinen aşamada kapitalist güçler, varlıklarını sürdürme koşulları ve zemini çok zayıflamıştır. Çünkü kapitalist sistem Ortadoğu halkları tarafından kabul edilmiyor. Bu sisteme büyük öfke ve tepki duyulmaktadır. Bunun sonucu sistem, Ortadoğu’da derin bir krizin ve kaosun içine girmiştir. Bundan nasıl çıkabileceğini bilmemektedir. Ortadoğu halkları, kapitalist modernitenin maddi dünyasını kabul etmemektedir. Batı maddi uygarlığın, Doğu ise manevi uygarlığın merkezidir. Manevi uygarlık maddi uygarlığı kabul etmemektedir. Kültürel değerleriyle büyük bir direniş içerisindedir.
Manevi uygarlık dünyası ile maddi uygarlık dünyasının çelişkileri, çatışmaları uzlaşmaz nitelikte ve karakterdedir. Dolayısıyla savaş kaçınılmaz hale gelmektedir. Kapitalist güçler, maddi güçlerine dayanarak, manevi uygarlığa kendilerini kabul ettirmek istemektedirler. Ama Ortadoğu manevi uygarlığın merkezi olduğundan, bunu kabul etmemekte, direniş içerisinde bulunmaktadır. Bunu yapabilecek tarihsel, toplumsal ve kültürel birikimi vardır. Ortadoğu kültürünün manevi gücü, Batı’nın maddi gücüne karşı direnebilme kapasitesini ortaya çıkarabilmektedir. Bu büyük manevi uygarlık değerlerine, gücüne dayanarak direnebilmektedir. Maddi uygarlığın geliştirmek istediği sistemi kabul etmemektedir. Kapitalizm büyük maddi gücüne rağmen bölgemiz tarihsel toplumsal ve kültürel direnişini her koşul altında sürdürme iradesini ve kararlılığını sürdürmektedir. Eğer Ortadoğu halklarının bu kültürel birikim değerleri olmamış olsaydı, Batı modernitesinin maddi gücü karşısında direnme gücünü, iradesini ve kararlılığını göstermesi mümkün olmayacaktı. Bu hakikati doğru bilince çıkarmak, kavramak ve anlamak gerekiyor.
Biçimsel olarak son iki yüzyılda maddi uygarlık güçleri, Ortadoğu’nun manevi uygarlığı üzerinde egemenlik kurabildi. Fakat bu egemenlik şekilsel bir düzeyi aşamadı. Hiçbir zaman Ortadoğu’nun manevi uygarlık toplumlarını egemenliklerinin altına alarak onlara tam hakim olamadılar. Batı modernitesinin egemenliği kabuk tarzında yaşandı. Ondan daha öteye, derinliğe inemedi. Buna karşı manevi uygarlık kültürü, değerleri amansız mücadelesini, direnişini şiddetli bir şekilde sürdürdü. Bundan dolayı da kapitalist sistem güçleri ne yaparlarsa yapsınlar, amaçladıklarına yeterince ulaşamadılar. Hiçbir zamanda istedikleri gibi bir sonuç alabilmeleri mümkün olmayacaktır. Bu nedenle kapitalist sistem güçlerinin Ortadoğu’da amaçladıkları gibi bir sonuç almaları hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Bu hakikatin iyi anlaşılması gerekiyor.
Ortadoğu’da ortaya çıkarak beli bir güç haline gelen cihatçılar bu kadar rahat güç kazanmalarının temel nedenini doğru analiz ederek kavramak, bilince çıkarmak gerekiyor. Cihatçılar başta olmak üzere, genel olarak siyasal İslamcılar neden Ortadoğu’da bu kadar rahatlıkla güç haline geliyorlar? Bunun esas nedeni, Ortadoğu halklarının tarihsel, toplumsal kültürel ve manevi değerlerini çarpıtarak hitap etmeleridir. Kapitalist güçlerinin maddi uygarlık arayışları sonucu, manevi uygarlık dünyasının merkezi Ortadoğu’da her boyutta büyük yıkımlara yol açmaktadırlar. Bu da halklarda büyük öfkeye, tepkiye yol açmaktadır. Reel sosyalizmin tasfiye olmasından sonra, büyük ideolojik boşluk oluştu; kapitalist güçler bu boşluğu genişliğine ve derinliğine doldurmaya çalışıyorlar. Kapitalist moderniteyi İslam dünyasına kabul ettirmeyi hedefliyorlar. Kapitalist sistemi küresel sistem haline getirmenin hegemonik yönelimi içindedirler. Kapitalizm varlığını koruması ve sürdürmesi esas olarak bunu yapabilmesine bağlı hale gelmiştir. Kapitalizm yaşamış olduğu kriz ve kaosu aşma amacını buna bağlamıştır. Tarihsel toplum gerçekliği, süreklilik kazanmış bu kaos halinde varlığını sürdürmesi mümkün olmayacağından, insanlık bunun alternatifini bulacaktır.
Kapitalist hegemonik güçler, sistemlerini sürdürebilmek için Ortadoğu’ya hakim olmaları gerekmektedir. Kendi çözümlerini halklara kabul ettirmeleri gerekiyor. Fakat bu güçlerin haklara ve insanlığa çözüm olarak sunabileceği herhangi bir şeyi kalmamıştır. Ortadoğu’nun manevi uygarlık halkları, insanları esasta maddi uygarlığı red etmektedirler ve direnmektedirler. Buna karşı modernitenin bir başka yüzü olan cihatçılar, bu durumdan yararlanarak, kendilerini kapitalist maddi uygarlık dünyasına karşı çözüm gücü olarak sunmaya çalışıyorlar. Cihatçılar; El-Kaide, IŞİD, El-Nusra ve benzer isimler altında örgütleniyorlar.Emperyalizm ve yerel işbirlikçilerinden aldıkları desteklerle de palazlanıyorlar. Cihatçılar kazandıkları bu güçle ve sağlamış oldukları olanaklarla kendilerinin Ortadoğu’nun temsilcisi oldukları iddiasında bulunuyorlar.
Cihatcılar, kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar, nasıl konumlandırırlarsa konumlandırsınlar son tahlilde, kapitalist modernist sistemin bir yaratımıdırlar. Bu modernitenin bir parçasıdırlar. Bu modernist sistemin içerisinde yer almaktadırlar. Kapitalist modernitenin bir başka yüzüdürler. Hakikatleri böyledir. Bundan başka bir gerçeklikleri yoktur. Bunun çok iyi bilincinde olmak ve buna göre bir tutumun, duruşun sahibi olmak gerekmektedir. Kapitalist modernite, manevi uygarlık dünyasında, kendisine çok karşıt gibi görünen; ama özünde onun bir başka yüzü, boyutu olan radikal İslamcılık üzerinden, modernitesini sürdürme çabası oluyor bu.
IŞİD, El-Kaide gibi güçlerle kapitalist güçlerin savaşı, iki çözümsüz çizginin birbirine karşıt konumlanması ve savaşı olmaktan başka bir şey değildir. Bu iki çözümsüz çizginin iktidar savaşımından öteye yaptıkları hiçbir şeyleri yoktur. Ne IŞİD, El-Kaide gibi nede kapitalist güçlerin insanlığa çözüm olarak sunabilecekleri bir çözüm perspektifleri vardır. Hem IŞİD ve El-Kaide türü güçler, hem de kapitalist güçler, iki çözümsüz güçtür. Dolayısıyla bunların savaşımından insanlığın, halkların sorunlarına bir çözüm çıkmayacaktır. Çünkü IŞİD, El-Kaide türü örgütlenmeler modernizmin bir başka boyutu, yüzüdür.
Gelinen aşamada kapitalist sistemin nasıl kriz ve kaosun içine girdiği bilinmektedir. Kapitalizm, yarattığı yapısal krize çözüm bulması olanaklı değildir. Kapitalist modernist sistemin yaratmış olduğu kriz-kaos olmaktadır. Kriz ve kaosun yaratıcısı olan bu sistemden çıkış ve çözümü beklemek, tarihsel toplum hakikatine aykırıdır. Bu sistemin bir versiyonu olan IŞİD veya El-Kaide gibi yapılardan çözüm beklemek o derece yanlıştır. Modernitenin yaratımı olan bu güçler modernist sistemin varlığı sonucu gelişen kriz ve kaosa çözüm bulması mümkün olabilir mi? Bunun olabileceğinin sanılması çok daha büyük bir felakete yol açacaktır.
İki çözümsüz gücün kendi aralarındaki iktidar savaşımı o kadar şiddetlidir ki; başta Ortadoğu halkaları olmak üzere tüm insanlığı büyük bir yıkım ve dehşete düşürdü. IŞİD ve El-Kaide’nin Avrupa’da, Amerika’da gerçekleştirmiş oldukları saldırılar sonucunda, Batı toplumlarında nasıl bir dehşet yaratmış olduklarını görmekteyiz. Avrupa’ya yaptıkları saldırılarda yaşamı durma noktasına getirdiler. Batı toplumları saldırılar karşısında dehşete düştü. Eğer bu saldırılar sürer ve boyutlanırsa Avrupa’nın nasıl bir duruma düşeceği açıktır. Kapitalist sistem ile onlara karşı savaşan IŞİD, El-Kaide ve El-Nusra gibi siyasal İslamcılığın ortaya çıkartmış olduğu durum; Ortadoğu ve Batı’da krizi-kaosu daha da derinleştirmektedir.
IŞİD’in nasıl bir şok ve dehşet yarattığı görülüyor. Öylesine korkunç, dehşet bir etki ve sonuç yarattı ki, IŞİD’in varlığı veya IŞİD’in ismi geçtiğinde bile ordular dahil hemen herkes her şeyini geride bırakıp, arkalarına bakmadan kaçtılar. Hiçbir güç IŞİD’e karşı direnme iradesini, inancını ve kararlılığını gösteremedi. Bu düzeyde bir etki yarattı. Fakat Kürdistan Özgürlük Hareketi ve Kürdistan özgürlük gerillasının karşısında nasıl bir durumu yaşadığı da görüldü. IŞİD’in askeri olarak yenilebileceği somut pratikle gösterildi. Bunun o kadar da zor olmayacağı görüldü ve hemen herkese, her kesime gösterilmiş oldu. Ancak esas olan ideolojik boşluğun doldurulması ve ideolojik yenilgisinin gerçekleştirilmesidir. Peki ideolojik boşluk nasıl doldurulacak?

 

IŞİD’in Nihai Yenilgisi, İdeolojik Yenilgisiyle Sağlanabilir
IŞİD’in askeri olarak yenilgiye uğratılması nispeten daha kolaydı. Eğer var olan ideolojik boşluk doldurulmazsa, farklı bir örgütlenme altında başka güçler ortaya çıkacaktır. Çünkü bunun toplumsal maddi zemini, koşulları ve imkânları vardır. Dolayısıyla buna dayanarak ve bunu kullanarak başka isimlerle yeniden ortaya çıkacaktır. Bunun önüne geçilmesi ve bir daha bu nitelikte herhangi bir gücün ortaya çıkmaması için, mutlaka çözümleyici ideolojik-düşünsel boşluğun doldurulması gerekmektedir. Bu gerçekliğin doğru görülmesi gerekmekte ve ideolojik boşluğun ortadan kaldırılması zorunludur. Yani ideolojik mücadele verilmeden ve toplumların önüne alternatif ideoloji konulmadan, bu durumdan çıkılması mümkün olmayacaktır.
Bu neden dolayı, IŞİD türü güçlere karşı askeri mücadele bir boyut olabilir ancak . Esas olarak yapılması gereken; sonuç almak isteniyorsa ideolojik mücadelenin doğru, yetkin ve sonuç alıcı biçimde yürütülmesi gerekmektedir. IŞİD’in nihai yenilgisi, ideolojik yenilgisiyle sağlanabilir. IŞİD gibi bir gücün bir daha ortaya çıkmaması için, nihai zafer ancak ideolojik olarak yenilgiye uğratılması gerekiyor. Bu yapılmadığı, başarılmadığı sürece de mutlak bir sonuç alınmamış olacaktır. Bundan dolayı, ideolojik zaferin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bunun dışında başka bir seçenek yoktur. Onun için ideolojik mücadelenin tüm boyutlarda yürütülmesi gerekir. Bu yapılarak başarı sağlanmadan, IŞİD gibi güçlerden kurtulmak, bir daha başka bir isimle ortaya çıkmalarının mutlak anlamda önü alınmak isteniyorsa, ideolojik olarak yenilgiye uğratılması gerekmektedir. Hakiki olarak yenilgiye uğratmak bu anlamda olacaktır ancak.
Kapitalist modernist paradigmayla ideolojik mücadele yürütülemez ve onun bir versiyonu olan IŞİD benzeri güçlerle de ideolojik mücadele böyle verilemez. Çünkü her ikiside bir madalyonun iki yüzüdür. Siyasal İslamcılık, modernist paradigmanın bir başka boyutu olmaktadır. Siyasal İslam, kapitalizmin, modernist sistemin ortaya çıkardığı, geliştirdiği bir durum olmaktadır. Kapitalist güçler, emperyalist amaçları için Ortadoğu’da kendi egemenliklerini geliştirmek, sürdürmek için modernist paradigmanın bir versiyonu olan siyasal İslamcı anlayışı geliştirmişlerdir. Bundan öte bir gerçekliği, anlamı yoktur. Modernist paradigmanın bir parçası olan siyasal İslamcılığa karşı ideolojik mücadele yürütmeden bir sonuç alınamaz.
Kapitalist hegemonik güçler ile IŞİD iki çözümsüz çizgidir. Bu iki çözümsüz çizgiye karşı 3. Çizgi veya Yola, yani alternatif çizginin olması gerekmektedir. Alternatif üçüncü çizgi kaçınılmaz olmaktadır. Ortadoğu’nun krizine ve kaosuna çözüm olacak bir çizginin olması elzemdir. İki çözümsüz çizginin sonucunda, Ortadoğu’nun nasıl bir durumun içerisine düşürülmüş olduğunu görmekteyiz. Bu düzeye gelmiş çözümsüzlüğe çözüm çizgisiyle çıkış sağlanabilir. Bunun dışında başka bir seçenek bulunmamaktadır. Eğer 3. Çözüm çizgisi olmazsa, o zaman Ortadoğu’nun içerisine düşürülmüş olduğu bu durumdan çıkılması mümkün olmayacaktır. Bu da alternatif çizginin geliştirilmesine ve toplumsal güce dönüşmesine bağlı olmaktadır. İdeolojik boşluk alternatif çizgiyle doldurularak, bir daha IŞİD gibi güçlerin ortaya çıkmasının tarihsel ve toplumsal zemini ortadan kaldırılmış olacaktır. Her şey 3. Çizgiye, çözüm çizgisine; yani alternatif çizgiye bağlı olmaktadır. Bu gerçekliğin çok doğru, derinlikli ve yetkin anlaşılması gerekmektedir.
Kapitalist modernite ve onun bir versiyonu olan siyasal İslamcı anlayışın, Ortadoğu halklarını ve dünya insanlığını karşı karşıya getirmiş oldukları bu çözümsüzlüğün ortada kaldırılmasının tek seçeneği, çözümü; demokratik modernite ve onun modeli olan demokratik ulus paradigması olmaktadır. Demokratik ulus sadece Ortadoğu kriz ve kaosuna değil, evrensel çözüm modelidir. Yani demokratik ulus hem yerel hem de evrenseldir. Fakat mevcut durumda Ortadoğu üzerinde durduğumuz için esas olarak bura bağlamında değerlendirmeyi geliştirmekteyiz. Demokratik ulus, Ortadoğu’da ideolojik boşluğu dolduran, halklarının kapitalist sistemle ve bu sistemin hegemonik güçleriyle yaşamış olduğu çelişki ve çatışma da bunun sonucunda ortadan kalkmış olacaktır. Kapitalizmin ulus-devlet modeli Ortadoğu halkları tarafından kabul edilmemektedir. Bu nedenle kapitalist güçlerle çelişki-çatışmalar yaşanmaktadır. O nedenle halkların karşı direnişe geçmelerinin önünü almak için cihatçı güçler ortaya çıkarıldı. Bununla da, Ortadoğu halklarına kapitalist sistemi kabul ettirme, kültürel direnişlerini kırma ve kapitalist sistem içerisine çekerek; onun bir parçası haline getirmeyi esas aldılar.
Siyasal İslam’la modernist güçler, sonuç almalarının mümkün olmadığını yaşayarak görmüş oldular. Bu kriz ve kaosa ancak 3.Yol çizgisiyle çıkış bulabilir. Demokratik ulus başta Ortadoğu olmak üzere dünya halkları ve insanlığının içerisine düşmüş olduğu bu krizden-kaostan çıkışın doğrultusunu göstermektedir. Demokratik ulus başta Ortadoğu’da ideolojik boşluğu dolduruyor ve bir daha da IŞİD gibi başka güçlerin değişik isimlerle tekrar ortaya çıkmasının önünü nihai olarak alacaktır. Bununla da Ortadoğu halklarının kendi tarihsel, toplumsal ve kültür değerleriyle doğru temelde buluşmasını ve tüm bu değerlerini güncelleyerek demokratik ve özgür yaşamı sağlayacaktır.

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.