Düşünce ve Kuram Dergisi

Tarihte İlksel Hegemonyaların Gelişimi ve Çöküş Nedenleri

Enes Taşkın

Hegemonya güncelde olduğu gibi olgusal açıdan hep tartışma konusu olageldi. ABD’nin Afganistan’da apartopar çekilmesi, Suriye Savaşı’nda Rusya’nın aktif pozisyon almasıyla küresel güçlerin umulan amaca tam ulaşamaması, Rusya’nın meydan okuma hamlesi olarak Ukranya’ya saldırısı, küresel hegemonyanın öncü ismi ABD’nin daha fazla tartışılmasını beraberinde getirdi. Merkez_çevre ilişki dengesini bozan her siyasi, askeri, ekonomik, kültürel, hamle kaçınılmaz olarak hegemonyanın tartışılmasını beraberinde getirdi. Bu durum merkezi uygarlık sistemin yapsın da mevcuttur. Hegemonyal oluşmanın doğuşundan günümüze süren merkez-çevre savaşı mücadelesi olarak merkezi uygarlık ısrarı dolayısıyla iktidarcılık var oldukça aralarında, tek hegemonik güç olma mücadelesi bitmeyecektir. Kapitalist modernite çağında ABD, Rusya, Çin, AB güçleri arasında kesişen, çatışan çıkar ilişkileri hegemonik güç olma, merkeze kurulma çabalarıdır. Tarih günümüzde gizli, biz tarihin başlangıcında gizliyiz,vecizesi hegemonik mücadele için, iktidarlar arası çatışma-rekabet sürekliliğine de Işık tutar niteliktedir. Çevre (başta Rusya, Çin) merkezin yerine (ABD) kurulmaya çalışıyor. Bu hikaye yukarıda anılan vecizenin değindiği gibi tarihsel derinlik içerir. Hegemoniyal mücadele fizik kuralını hatırlat niteliktedir. Nasıl ki uzayda daha ağır ve geniş kütle çevresinde bir çekim oluşturuyorsa ve çevre bu çekimi katılmakla beraber, bir karşı direnç oluşturuyorsa,aynı çevre içinde ağırlık oluşturan bir başka bu güç merkezi,merkezi gücün yerini alacak ağırlık, genişliğe ulaştığında dengeler bozulur ve yeni merkez_çevre ilişkisi,yeni çekim alanları oluşur. Güncel örneklerini gördüğümüz bu rekabetin binlerce yıllık tarihi söz konusudur.

Hegemonya sözlük anlamı bir devletin, başka devleti denetime alması,şeklindedir. Ancak bu tanımdır ve sığdır. Devlet olmayan tüm unsurlar,halklar üzerinde sağlanan hegemonyayı,kültürel,ideolojik hegemonyayı nereye koyacağız. Tanımlama hegemonyanın dar yorumundan kaynaklanmaktadır. Hegemonya sömürücü niteliği olan, devletli_devletsiz tüm yapılar üzerinde ideolojik, kültürel,ekonomik, askeri tekel inşasıdır. Doğal toplum yapısının oluşturan tüm unsurlar ve diğer iktidar güçleri üzerinde merkezi iktidarın kendini örgütlemesidir. Diğer deyişle hegemonya merkezi iktidar oluşturmak ve çevreyi her yönüyle buna uymaya mecbur bırakma pratiği olmaktadır.

ilksel hegemonyal oluşumların ana yurdu Mezopotamdır. Aşağı Mezopotamya yani Sümerya kentleşme, devletleşmenin başlıca mekanı olduğu gibi ilk hegemonyal oluşumun Uruk da ana üstüdür. Demokratik Modernite önderliği hegemonyal oluşmanın ilk örneklerini üç gruba ayırır. Bunlar;1) Uruk şahsında Sümerya bölgesi/hegemonyası.2) Akat hegemonyası.3)Babil_Asur hegemonyalarıdır.

G.Frank süreklilik ve  tarihsellik atfederek dünya sistemi adıyla çözümlediği sistemi, Demokratik Modernite önderliği iki nehir üzerinden çözümlüyor. Buna göre hegemonyalar üreten merkezi uygarlığın karşısında Demokratik uygarlık geleneği yer almaktadır.Bu izlek takip edildiğinde iktidar kadar hegemonyayı da anlamak kolaylaşır.

Hegemonya, iktidar ve merkezi uygarlık dışında bir süreç değildir. Aksine iki olguyu da içerimleyen yoğunlaşmış;merkezileşmiş iktidar ve tekelliktir. İktidar birikmesi, çok yönlü iç ve dış örgütlenme merkezi iktidarlaşmayı sağladığı anda hegemonyal süreç başlamış demektir.Hegemonya (merkezi iktidar) olabilmek için ekonomik, askeri ,siyasi ,kültürel ,ideolojik tekel insanları, buna uygun yaşam düzenleri, zihniyet boyutumda “Rıza”üretmek gerekir. Kimi merkezi iktidarların tüm başlıklarda kendilerini örgütlenmeyi başardı örnekler kadar, her çevre içinde tüm başlıklarda ve aynı oranlarda tekelleşme becerisi göstermeyen hegemonyanlar’dan  da söz edilebilir.İktidar tek Yıldız kurmak yaşam düzenini bellemek, kendine bağımlı hale getirmek zihniyet boyutunda bunu hissetmek boyutlarıyla daha mikro hegemonya biçimlerinden de söz edilebilir. Sözgelimi ana kadına karşı Ataerkil bunun bir biçimini oluşturulur. Daha alt düzeyde iktidar odakları arasında benzer ilişkiden söz edilebilir. Ancak konumuz gereği makro yapıları yani Merkezi iktidar ulan hegemonyal oluşumları tarihsellik’ leriyle ele almak istiyoruz.

Hegemonik ilksel yapıların temelinde iktidar birikmesi vardır. İktidar sürekli, hegemonik süreçler ise Görece kısa erimli ve devridir .Zira hegemonya çeşitli nedenler ve uygun şartlarda el ve  mekan değiştirir. Esas hegemonik doğuşların  mekanı kentleşmeye paralelerdir. Kentleşme kültürünün ilkselörnekleri lise Alivyun açısından zengin ,sulu tarıma açılmış Aşağı Mezopotamyanın  nehir kıyısana dayanan topraklarıdır.Bu sürece varana deyin  hegemonyal doğuş için kaçınılmaz ulan bir iktidar birikmesi söz konusudur. Hegemoniklesmeyi anlamak için bu süreci bakmak ihtiyactir

Neolitik toplumun ana-kadın etrafında kurulan düzeni eşitlikçi yapısı ve Klana katkılarından dolayı ana- kadının Tanrı çalaştırıldığı doğal otoriteye dayanan bir düzendir .Doğurkan, botanik bilgisi derleyen ,ltoplayıcı ,tarımcılık ve yerleşik yaşama bu geçişin öncüsü ana-kadın kılalın belkemiğini oluşturur .Yaşam ve kurallar (ahlak),yararlı bilgi yapıları oluşturan Bereket sembolü ana-kadın etrafında örülür. Klanlar arası barınma, savunma ,beslenme ,alan tutma savaşlarında “güç”faktörü nedeniyle erkek stratejik bir rol kazanır. İmha edilen rakip klanlardan kalan kadınları “eş”seçme avantajı yakalarlat. Bu durum ilişkinin özelleşmesine,ailenin doğuşuna zemin olur. Eşitler arası ilişkiler yerine kadının esareti üzerinden örgütlendirilen yani ilişki biçimi zoraki ve güce dayalıdır. Tecrübeli yaşlı erkeklerin gençlere tecrübelerini aktarma adına onları yönlendirmesi,klan_ kabilede yeni bir örgütlenme ve sosyalite gelişmeye başlar. Ana_kadının doğal otoritesi karşısında erkeğin buyurgan otoritesi,güç unsuru ve diğer klan kadınlarını köleleştirilmesi ile gelişmeye başlar. Tecrübeli yaşlı erkek bu zeminde kendini örgütler. Güç unsuru askeri biçim ve komutanların doğuşuna vesile olur. Ancak ana_kadının rolü kolay açılacak türden değildir.

İlksel mabetler rahim ağzı_kanalı, dolu rahim biçiminde mimari örneklere dayanır. Çok geçmeden Ataerkil arayıştan dikey mimariye sahip tapınaklar (zigurat) ile örgütlenme çabalarını derinleştirir. Yararlarından ötürü klanın tanrıçalaştıdığı ana_kadın kültürünün karşısına sırlı,soyut,kurmaca tanrılar erkek rahiplerin marifetiyle ziguratlarda  üretilir. Alenen verilen Ataerkil iktidar mücadelesi ideolojik (mitolojik, kültürel,dinsel) çabalarla yeni toplumsal düzeni örgütleme çabası olarak derinleşir. Çıplak zor ile rahipler topluluğu anakadın düzeninden koparmayacağından ziguratlarda üretilen sırlı Tanrıların kutsallaştırılan sözleriyle toplum Ataerkil düzen ve kurallarına ikna edilmek istenir. Ataerkil iktidar ve ideolojisi ana_kadının düzenine karşı ortak savaş içindedir. İlksel mitoloji ve destan örneklerinde bunun çarpıcı hikayeleri günümüze kadar ulaşmıştır.

Doğurganlık ve bereket sembolü ana_ kadınken (Venüs heykelcikleri)ataerkil iktidar üretimi mitolojik metinler erkeği tanrıyı cinsel organıyla toprağı döllerken tasvir ederek bereket,doğum sembolü olarak propaganda eder. Bitkiler,canlılar böylece gelışir! Daha da ileri giderek Tanrıların insanları dışkılarından var ettiği iddia edilir.Ana_kadın doğal toplum düzenine saldırı ve çarpıtma içeren bu ideolojik metinlerin ardından Ataerkil iktidar anlayışı vardır. Açıkçası görülüyor ki iktidar gelişmesi doğal değil zor ve ideolojik çabaların eseridir,doğal toplum karşıtlığıdır.Bolca mitoloji,tanrı tanrısal söylemler bu amaçla geliştirilmiştir. İnanna’nın 104ME’lerini geri alma serüveni anılan sürecin ve kadın kırımının birebir karşılığı olmaktadır.

İnana’nın  sözünü ettiği 104 ME’ler özünde ana_kadın etrafında gelişen doğal toplum düzeni onun kural,ahlak ölçüleri buluş icat ve yararlı bilgileri olmaktadır.Kurnaz Tanrı Enki 104 ME’leri çalmıştır. Çalma pratiği zigguratlarda doğal toplum düzenine ait(ana_kadın öncülüğünde)değerlere dayanarak yeni ataerkil iktidar ve ona paralar toplumsal düzenin inşası biçiminde okunmalıdır. İnanna bu yeni iktidar biçimine karşı 104 ME’ler şahsında doğal toplum düzenini ana-kadının hak edilen rolünü geri ister. Bunu başaramaz. Tanrıça Ninhursag’ın dağlılara (kurti_Kürt )savunmasından, tanrıçanın ifrit insan yiyen,canavar misali propaganda edilmesinden kadının zigguratlarda bedenini, cinselliğini tanrı hizmetine koşturmaya mecbur bırakılma hikayelerinden iktidarın kadın kırımına başardığını alıyoruz.

Zigguratlarda ataerki iktidar ve buna paralel ideolojik örgütlenmeler, kentleşme ve sebep olduğu artı ürün, artı değer getirisi olan köleleştirme, ordulaşma, yönetici orta sınıfın gelişmesi iç içe, peşpeşe gerçekleşir. Uzun bir zaman diliminde Aşağı Mezopotamyanın farklı alanlarında aynı yoğunluk ve nitelikte olmasa da eş zamanlı gerçekleşir. Farklı kent/iktidar odakları arasında rekabet sonunda gerçekleşecektir. Bu sürecin önemli ayağı ekonomidir.

Ekonomi üzerinde klanın var oluş ve yaşam biçimidir kollektif emeğin ürünüdür. Artı değer_ ürünler,klanlar, köylerarası takas ilişkisi ile tüketilir. Tarihi M.Ö .10000’lere dayanan Xırabreşk (Göbeklitepe/Urfa)merkezi çok yönlü işlevinin yanısıra  takas için pazar merkezidir. iktidarcılığın ekonomi faaliyeti birkaç kol üzerinden gelişir.  Artı ürün, artı değer üzerine kuruludur. Ziggurat artı ürün toplama depolama ve pazarlamanın ilk merkezidir. Tanrısal mekan olarak geniş tarım arazilerine sahip tapınak için gönüllü çalışma önemli oranda gören birikmesine neden olacaktır. Kadının aynı mekanda bedenini Tanrı hizmetine sunmak zorunda bırakılmasının getirisi”hediye” olarak önemli bir maddi değer girdisi oluşturur. Muhtemelen tarım aletlerinin zigguratlarda kurulması ve kiralanması gibi faaliyetlerden önemli oranda artı ürün ve artı değer oluşur. Biriken değerdi pazarlamak ve paylaşmak rantçı çevrenin (yönetici sınıf, komutanlar,rahipler) oluşmasına neden olacaktır. Kent içi ve çevresi oluşan ürünün tüketilmesi için iktidar güçlerinin baskısı altına alınır. Potansiyel rakip olacak şehirleri ortadan kaldırmak için ordu’nun önemi daha da artar. Rahipler yok etmek ahalisini köleleştirmek veya kendi pazar alanını çevirmek tüm değerlerini el koymak ve bu süreci ideolojik kültürel çabalarla desteklemek hegemonya buluşmanın işaretleridir. Süreç zor aygıtı ve ordu ile geliştirilir ki bunun için önemli sonucu olacaktır.Rahipler imha edilirken, köleleştirilen bir kesimin tüm yaşamı artık emek olduğundan artı ürün verme döngüsü hızlanır. Bu daha fazla ticaret ve imha savaşı demektir. Yanısıra savaşın kendisi ekonomik bir faaliyet olarak sermaye birikmesi sağlar. Artan ticaret döngüsü üretimde çeşitlenmeyi beraberinde getirdiğinden bu kez hammadde toplama savaşları gündeme gündeme gelir . Aşağı Mezopotamya’dan zengin madde yatakları ve kerestecilik ihtiyacının karşılayacak ormanlar bulunan Zagros Dağları yeni savaş alanlarıdır. Savaşta talan yapma değer toplama işi önemli bir girdi sağlarken aynı zamanda sürekli işleyecek ticaret yolları kurulur. Dışarıya askeri açılımın karşılığı merkezde ekonomi/sermaye birikmesi demektir. Bu amaçla büyük ambarlar,ticaret yolları kurulur.  Ordu’nun peşinden dışarıya ideoloji ihracı (mitoloji, kültür)hegemonyal oluşma ve kalıcılaşma için ihtiyaçtır. Devletli uygarlık ve merkezi iktidar  böyle beslenir. İçerde iktidar ve yönetimin pekişmesinde ordu kadar ideolojinin de rolü vardır. Hatta içeride ideoloji dışarıda ordu daha etkili araçlar olarak tercih edilir. İçeride iktidarın sağlamlaştırılması, dışarıda rakiplerin etkisizleştirilmesi, zor ile değer, ürün hammadde akışının sağlanması bu düngünün ticaret ağı ile tamamlanması ve ordunun güvenliğinde işlemesi,dışarıya ideolojik, kültürel yayılma hegemonyanın doğuşunu yani merkez_çevre ilişkisini kurularak aktif olmasının ifade eder. Yani bir tekel oluşmuş demektir. Sümer mitolojisinde baş Tanrı Enki ve Enlil başta olmak üzere “rıza”üretme malzemesi olarak bolca kullanılmaları merkezi iktidarın ideolojik tekelcilik ile tamamlandığını kanıtlıyor. Tanrı buyrukları, semboller, ritüeller,  kutsal sözler ve bunların hegemonyacılığının etkin malzemesi olarak kullanılması konusunda Sümer mitoloji örnekleri zengin verilir sunar. Bu konuda Akad kralı Utu_Khegalin sözleri hayli çarpıcıdır.

Gutileri “tanrıların düşmanı”  ilan eden Utu_Khegalin,hükümdarlığı ellerinden alıp dağ başlarına götürdüklerini büyük Tanrı Enlil’in hükümdarlığı geri alması için kendisine buyruk verdiğini, onları Sümer ülkesinden çıkarmasını istediğini söylerken Gutiler hedefleştirmekle kalmaz, tanrı buyrukları adına toplumu savaşı ikna etmek için ideolojik argümanlar üretilir. Gutilerin Zagroslara çekilmesinde bunu başardığını anlıyoruz.

 

 İsim düzeyinde hegemonik yapılar

Yukarıda oluşum şartların anılan hegemonik düzeye tarihte ilk ulaşan sermaye bölgesinin kent devleti Uruktur. M.Ö 3500’lere dayanan Uruk kentinin Kralı Gılgamış’tir. Gılgamış Destanı, hegemonya sürecinin özeti gibidir.

Destanda 104 ME’lerini geri isteyen tanrıça inanna’nın yakarışı duyulur. Hegemonyayı doğuran iktidar birikmesini ilk kurbanı ana_kadın ve onun doğal toplum düzenini temsilen İnanna iktidarlaşmaya karşı arayış içinde destanda anılır. Başarılı olsa belki de Gılgamış Destanı yazılmayacak veya farklı yazılacaktır. Anlaşılıyor ki yitik bir ses olarak kalmıştır.

Destanda Kış şehri ile savaş isteyen Gılgameş, ihtiyar meclisinin fikirlerinin aksine savaşa girer  ve Kiş şehrini yerle bir eder. Enkidu karakteri dağ  yaşamından kopmuş “barbar” olarak anılır. Kent uygarlığına eklenmesi için kadın bedeni, cinselliği kullanılır. Böylece “güçlü” Enkidu taze kuvvet olarak kente, Gılgamışe eklenir. Gılgamış nsan kraldır, tanrılar arasına karışarak ölümsüz olmak İster.Tanrıların aksini gerçek maddi iktidar olduğunun bilincindedir. Esasen Gılgamış iktidarının sürekliliği, tekeli  peşindedir. Nitekim Kiş şehrini talan ettikten sonra, Enkidu’yu önüne katarak Zagroslara hammadde seferine çıkar. Ağaç talanı sırasında ormanın ruhu (muhtemelen dağlıların/ kurtillerin lideri) olan Humbaba katledilir. Talan ve zor ile sağlanan hammadde( kereste) iktidar tahtı ve sarayı için gereklidir.Kentin baskı ve sömürü karargahı olduğu Gılgamış’in eylemlerinden de anlaşılıyor. Belli başlı eylemler hegemonikleşme sürecinin eylemlerinin aynısıdır.Gılgameş hegemonya  inşası ve onun ölümsüzlüğü peşindedir. Enkido köleleştirilmiş güçtür. Bu nedenle destan Uruk hegemonyasının oluşmasında ideolojik metin niteliğindedir.

HegemonyadeğArkezlerinin şağı Mezopotamya’dan yukarı doğru,nehir boyunca el değiştirdiği gözlenir. Uruk, Akad,Babil,Asur sırasıyla gelişen hekimin hegemonik yapılardır. Doğuş veya yıkılış süreçlerinde tüm bu merkezlerin yollarının kurti/Kürt boylarla kesişmesi anılmaya değer bir diğer konudur.

Merkezi iktidarı Uruk’ tan devralan Akad (Agade) kurti, lulu,Elam topluluklara durmaksızın saldırarak hammadde ve ürün gaspın da bulunur. Köleleştirme değerleri talan saldırıların arkası kesilmeyince Gutiler öncülüğünde sağlanan ittifak ile yapılan karşı saldırıda Akad kenti ele geçirilir. M. Ö 2200’lerde yapılan karşı saldırı ile iktidar merkezine kurulan Kral Gudea öncülüğündeki topluluklar,daha Sosyal Demokrat diyebileceğimiz bir yönetim modeline geçiş yapar.İttifakta yer alan her topluluğu temsile bir isim belli bir süre için yönetimi devralarak rotasyon usulü uygulanır. Katı iktidar yapısını böylece esnetilir. Görece daha eşitlikçi bir iktidar sistemi gerçekleştirilir.  Hegemonyal oluşmaya dil faktörünü ekleyen Akad, merkezi iktidarı Babil’e kaptırırsa da Babinin yazı ve yönetim dili Akatça sürecektir.

Babil, Taimatla savaşı kazanmış Marduka tanrıarca hediye edilmiş bir kent adeta özel mülkiyettir. Sümer tanrıları geleneğini (ideolojik tekel) karşı Babil etkili ideolojik bir çıkış yapar. Sümer çağının hem ideolojik hem ticari hem askeri tekeli Babil yükselişiyle  yavaş yavaş sönmeye başlar. Çok yönlü tekelcilik Babil’in karakteristik yapısını oluşturur. Marduk ismi çok boyutlu Babil tekelciliğinin gücünü yansıtır. Kozmoz bilgisi Babil’de düzen ve sistem kazanarak sürer. Bilgi- bilim gücü Babil etkisinin, özelde ideolojik,kültürel derinliğinin pekişmesinde önemli rol oynar. Görkemli antlar, mimari yapılar, söylenceler, Babil’den günümüze ulaşmıştır. Hegemonyanın çok boyutlu kurumlaşması Babil’in eseri olacaktır.  Sıkça sözü edilen “ Babil Kulesi”, Babil  merkezi iktidarının katmanlı yapısıyla ilgili düşünülmelidir. “ Kule” iktidar katmanlarını temsil ediyor. “72 dil- milletin Babil’de yer alması “konusu Babil hegemonyasının sınırları ile ilgili olmalıdır. Bu simgesel göndermeler M.Ö1900’lerde zirveleşen Babil iktidar piramidi ve dayanak olan ideolojik derinliğin zihinlerde yaratılan başarılı etki ile ilgilidir.Yükseliş sürecinde yolu Kürt boylarla pekişen Babil merkezi iktidarının çöküşü hepten Kürt boylarının eliyle olacaktır.

Babil’in görkemli sürecinde (M.Ö1900_ 1600) doğusundan kuzeybatıya doğru seyreden hat üzerinde proto Kürt sayılan Hurrit ve Mitanniler yer alır. Çevvelemenin daha kuzeyinde Hitit yer alır. Babil merkezde ise ciddi oranda Kürt boyu bilinen Kassitli nüfus birikmiştir. Bu dört gücün yakın,kültürel, dinsel,  akrabalık ilişkileri vardır. Hitit arşivleri bolca Hurrit Destanı ve Hurrit tanrıların şahit yazıldığı anlaşma metinleri içerir.  Babil’in ideolojik gücü ve Tanrı Marduk tahakkümüne son derece mesafelidir. Dörtlünün M.Ö 1550’lerde saldırmasıyla Babil yönetimi Kassitlerin eline geçer. Kassitlerin yönetim şekli Akada yerleşen Gutilerinkine çok benzer. Yerleşik dinsel figürler, gelenekler ile oynayarak çok kültürlü bir yapının önünü açmaları, araştırmacılarca Kassit iktidar dönemi için “siyasal olarak gerileme”,” sanatsal, kültürel açıdan patlama” tespitlerine neden olacaktır.

Babil Merkezi iktidarına rağmen Hurrit, Mitanniler bölgede ciddi güç merkezleridir.Aynı süreçte Asur, Dicle kıyısında kendi halinde bir ticaret kentidir. Çöken Babil hegemonyası yerine sahneyi bir başına dolduracak merkezi iktidarı gelişmeyince,Mısır firavununun da desteğiyle Asur milattan M.Ö1300’ lerde yükselişe geçer. İktidar boşluk tanımaz kuralı merkezi iktidar (hegemonya) için de geçerlidir. Askeri ve ticari olarak örgütlenen Asur, çıplak zoru en sınırsız uygulayan merkezi iktidar konumuna yükselir. Kellelerden kaleler kurmak, büyük yıkım ve katliamlar Asur tekelciliğinin başlıca yayılma kodlarıdır. İran’dan (Aryen) Anadolu içlerine, Akdeniz’den Mısır’a, Basra kıyılarına kadar imparatorluğunu geliştiren Asur güçlü ticaret ağları, ulaşım + iletişim hatları, arşivleme ,muhasebe sistemi ölçü, tartı standartları,ambarlar, konaklama tesisleri gibi yapılaşma, gelişmelerin öncüsü haline gelir. Görkemli anıtlar, saraylar Asur hegemonyasının göstergesi olarak günümüze ulaşmıştır. Dayanılmaz Asur zulmü ve ticaret-pazar tekelciliği M.Ö 900’lerde Kürtlerin hedefi olmaya başlar.

“ Medya İmparatorluğu” eserinin yazarı  Prof. Rawlinson Medli aşiretlerin (Kürt aşiretler) büyük at çiftliklerine sahip olduğunu, kent isimlerinin at ismi  (usp/hasp) ile oluştuğunu belirtir. Dönemin başlıca ulaşım ve savaş aracı olan at yetiştiriciliğinin Kürtlere ticari açıdan önemli avantaj sağladığını, muhtemelen Asurun aşırı vergi yükü, hammadde talanı ve baskılarının Kürtlerin ekonomik, siyasi gelişmelerinin önünde engel olduğundan hareketle en başta Kürttler bu zorba hegemonya ya karşı çıkar. Nitekim ilk birlik Kürt aşiretleri arasında gerçekleşir. Kâr için iktidarı, tekel için şiddeti sınırsız kullanan Asur,diğer haklarında bu birliğe katılması için yeterince gerekçe sunmaktadır. Asur baskısı “çevre”de bunalımları neden olduğundan Kürtler öncülüğünde karşı saldılar gelişir. Birlik ve moral üstünlüğünün bir nedeni de Zerdüşti inanç ve felsefesidir. “ Bugün ve yarın silahla gömelim diyenleri övelim” diyen güzel ahlakı, çalışma,emek, üretim ,hayvan sevgisi,kadın eşitliğini, güzel konuşmayı salık veren barışçıl özgürlükçü, doğal toplum yapısına yakın Zerdüşti inanç hegemonyaya karşı birleşme ve mücadele gerekçesidir. Özgürlük arzusuyla halklar M.Ö 612 yılının Ağustos ayında Babil’in ve dolaylı ibrani desteğiyle Asura yapılan büyük saldırıcı sonucu hegemonyanın sonunu getirir. Asur’un yıkılmasıyla baskıdan kurtulan Babil ne ironiktir ki, Firavun’un Asura destek için gönderdiği ordusunu Kenan da sabote eden Yahudiler Nabukadnezar yönetiminin ilk hedefi olur. Esir alınan Yahudiler Babil’de Sürgün yaşamaya mecbur bırakılır.

Halklar Asur zulmünde kurtuluşu bayram(Newroz) saymış,özgürlük ateşini yakmıştır. Medler Asur hegemonyasına karşın görece daha esnek bir iktidar biçimi uygulamıştır. Çok geçmeden M.Ö 550’de sarayiçi bir darbeyle Persler yönetimi ele geçirir. Bir kez daha iktidar boşluk tanımaz kuralı yürürlüktedir. Asur kadar ticari becerisi olmayan persler klasik yöntem olan savaş ve şiddet ile sermaye biriktirmeye koyulur. Hindistan’dan Karadeniz’in Ege’den Akdeniz Mısır Basra Körfezi kıyılarına kadar ayılarak gerçek bir dünya İmparatorluğu /hegemonyası kurulur. Pers İmparatorluğu’nda Medlerin askeri kültürel etkisi o denli baskındır ki, Heredot Ege kıyılarında Perslerin giriştiği savaşlara Med savaşları diyecektir. Asur karşıtı cephenin yıktığı hegemonyayı Persler yeniden kurulmuştur. Ege kıyılarında Perslerin yenilgisini getiren demokrasi duvarı olacaktır. Pers yenilgisi Yunan demokrasisinin eseridir. Perslerin yenilgisi çok geçmeden iktidar merkezinin kıta değiştirmesine neden olur. İskender Seferi’nin yani Helenizmi yolu böylece açılır. Ardından gelen Roma imparatorluk süreciyle güç merkezinin batıya kayması ve batının doğu üzerinde hakimiyet süreci gerçekleşir. Demokratik Modernite Önderliği,

Sümer,Akad, Babil, Hitit, mitani, Urartu, Med,Pers, İskender,Roma Sasani,Bizans, Arap_İslam, Türk_ Moğul_Osmanlı, Britanya, ABD hegemonyalarını ana nehri oluşturan unsurlar;Mısır, Elam, Harappa, Hint,Rus,Frank, Germen hegemonyalrını ona nehrin yan kolları sayar. Zincir halkaları misali birbirinin  devamı, parçası olan hegemonyalıların çöküş öyküleri de benzerdir. Buna yakından bakarsak;

 

Hegemonyanın çöküşü ve merkez kayması

Sistem herkes için verimli çalıştıkça merkezin yer değişmesi söz konusu olmaz. Ancak tekelci sistemlerin kaderinde herkes için verimli çalışma olmadığı gibi çevrenin de her zaman merkezin çekim alanından kurtularak merkeze dönüşmek vardır. Sistem içi bunalımlar (konjektörel) kadar, sistemin yapısal bunalımları da yeni merkez_çevre ilişkisi kurulmasına neden olabilir. Her merkezi iktidarın,1-merkez_çevre ilişkisi_çelişkisi, 2- Tekelci rekabet, azami kar yarışı nedeniyle gelişen sistem içi güçlerarası rekabet ve çatışmalar ve 3-bu iki nedene bağlı gelişen sistematik bunalımlar merkezi iktidarda da kaymalara neden olabilir. Merkezi uygarlık hegemonyasız olmadığı gibörgütün özelliği içermeyen bir hegemonya da düşünülemez. Alternatif bir örgütlenme ile iktidar ve devletli  uygarlıktan kopuş gerçekleşmediğinde, iktidara yerleşen ona benzemeye başlar.

Sistem, zaman ve mekan bakımından boşluklara fırsat vermeden zincirleme halkalar misali oluşumlarla süreklilik arz eder. Halkalar ilgisiz veya çalışma halinde görünse de esasen birbirini koşullayan bağ içindedirler. Çatışmanın karakteri sistem içi güçler açısından sistemin imhasına yönelik değil merkeze yerleşmek amacına dayanır. Uygun şartlarda verimli bir “çevre”merkeze yerleşim yeni merkez_ çevre ilişki ağı oluşturur ve sistem (devletli uygarlık) yoluna devam eder. Merkezi iktidar, merkezi ekonomi ile mümkündür. Bunu kuruyacak bir ordu gücü yoksa gerileme kaçınılmazdır. Ekonomi, iktidar ve ordu gücü örgütleyerek bir aşamaya taşıyan her çevre_merkez olmaya aday haline gelir veya merkezin çarkından uzaklaşmayı tercih eder. Böylesi anlarda merkezi iktidar ticaret tekelini korumak için savaş yöntemine,zor aygıtına başvurur. Ancak savaşın kârı, ekonomik getirisi düşmüşse merkezi iktidar daha sert kırılmalar yaşamamak için beklemeyi tercih edebilir. Böylesi süreçlerde, sistem içi güçlerin iç rekabeti vb. nedenlerle genelde gözlenen merkezin gerilemesi, güç kaybına uğraması oluyor. İç rekabet, çelişkiler, siyasi çatışmalar, ticaret tekelinin zayıflaması, yönetme sorunları, askeri kuvvetlerde motivasyon kaybı ile bunalım derinleşir. Yozlaşma, asalaklaşma arttıkça çözülme derinleşir. Böylesi tarihsel anlarda merkez_ çevrenin yer değiştiği gözlenir.Bunalımsız ve çevresiz (koloni, sömürge, bağımlı yapılar) merkezi iktidar olamaz. Ne var ki her iki neden çöküşün başlıca gerekçeleri arasındadır. Med_ Asur Savaşı böylesi bir zeminde gerçekleştiğinden, hegemonyanın çıkış hikayeleri benzer olduğundan somut örnek olarak paylaşmak istiyoruz. Buna göre;

1-Asurun zorbalıkları, ideolojik,askeri, ticari dayatmaları, ağır vergi yükü, halkların özgürlük arzusunun görmezden gelmesi, merkezi iktidara her anlamda biat etmeyi dayatması çevrede direnç oluşturmakla kalmamış,onları birleştirmeyi de başarmıştır. Böylece çevrede güçlü ve dinamik bir güç oluşur. Merkezi iktidardan (Asur) kurtuluş arayışları başlar.

2-Merkezin ideolojik tekelciliğine karşı geleneksel inanç ve kültürlerin de ısrar eden halklar açısından gelişen Zerdüşt’ü inanç_felsefe moral üstünlüğü, motivasyon  kaynağıdır. Birleşmenin, umutlu mücadelenin güçlü gerekçesi haline gelir. İtifaka destek veren Babil iktidarını bunun tutmak gerekir.

3-Med’ li aşiretlerin at yetiştiriciliğinden doğan ticari avantajı yaşamalarına Asurun engel olma rolü, hammadde talanı,ticaret tekelciliği gibi aleyhte tutumları, çarkı ve diğer ekonomik nedenler “çevre” için başka nedendir.

4-Çevrenin (Medler ve ittifakları) güçlü bir askeri ordulaşmanın olması gereklidir.  Yanısıra askeri güce niteliksel fark katacak, teknolojik bir gelişmenin/ buluşun varlığı böylesi süreçlerde belirleyici önem arz eder. Med’lerin askeri alanda uyarlanacak teknolojik buluşlarına rast gelmedik. Ancak askeri açıdan güçlü olduklarını,kimi savaş aletlerinin taktiklerini kullanmakta ustalaştıkları, dsiplin,techizat,askeri yapılanma sahibi olduklarını hem Prof.  Rawlinson’un araştırmalarında hem Heredot’un aktarmalarında biliyoruz. Dolayısıyla Babil djışındaki diğer çevrenin de askeri bir öyküye sahip olduğu, güçlü orduya dair kuvvetli emareler bulunduğu söylenebilir.

5-Son olarak merkezi iktidarın içeriden rekabetçilik, askeri açıdan motivasyon kaybı gerileme, çözülme,ticaret tekelinde kırılma,yönetememe ideolojik argümanlarını yitirmeye başlaması gerekir ki, Asur böylesi bir süreci yaşamaktadır. Şayet çevre için mutlaka askeri üstünlük getirecek bir icat ve güçlü ordular,varsa diğer seçenekler daha az önem kazanır. Ancak bir başına sonuç yaratacak durumda değilse çevrenin, merkezin yerini alması için birkaç seçeneğin bir arada var olması iktidar kayması için ihtiyaçtır.

Asur-Med savaşında çevre olarak Medler ve müttefikleri merkezi iktidarların sonunu getirecek beş evrensel kurala/ nedene sahiptirler. Bu durumda çevrenin (Medler) merkezi (Asur) yenmesi ve merkezi iktidar kayması  kaçınılmazdır.  Med-Asur örneğinde gerçekleşen merkez-çevre mücadelesinde gözlenen genel kuraldır. Hazırda küresel hegemonya olan ABD karşısında Rusya’nın askeri hamleleri çevrenin (Rusya /bölgesel hegemon) merkezi zayıflatma yakın vadede ikinci merkezi iktidar, uzun vadede ise küresel hegemonik güç olma çabalarıdır. Arada kurban olan son güncel örnekte olduğu üzere Ukrayna halkıdır. Ukrayna devlet yönetimi yanlış politikalarla bu sürece çanak tutmuştur. İktidar güçleri arasında taraflaşma zarar verdiği gibi, üçüncü yol olarak demokratik uygarlık çözümünü esas olmadıkça gerçek barış ve çözümün olmayacağı bir kez daha Demokratik Modernite Önderliği doğrulanmıştır .

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.