Düşünce ve Kuram Dergisi

1960’lı Yıllarda Sosyalist Hareketin Yükselişi ve Kürtlerle İlişkiler

Hüseyin Aykol

27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında oluşturulan Kurucu Meclis’in hazırladığı yeni anayasa ve onun öngördüğü yeni kurumlar ülkeye görece demokratik bir ortam getirdi. Yeni dönemin sol açısından en önemli kazanımı Türkiye İşçi Partisi oldu. Büyük bir başarıyla TİP’in parlamen-toya girişi, demokrasiye kalite getirdi. Bu dönemde sol klasikler çevrildi ve geniş yığınlarca okundu. Avrupa’daki 1968 rüzgârı ülkemize kadar ulaştı. Türkiye Komünist Partisi’nin orta-lıkta gözükmediği bir ortamda, Türkiye İşçi Partisi’nin gençlik kolları gibi faaliyete başlayan Fikir Kulüpleri Federasyonu’ndaki tartışma ortamı, Türkiye Solu’ nun temel yönelimlerini oluşturan THKP-C, THKO ve TKP-ML’ ye yol açtı. Söz konusu devrimci örgütler, daha ilk çıkış yıllarında büyük ölçüde ezilse de, fikirleri kalıcı olacaktı. Seslerini cılız dergilerle du-yurmaya çalışan Kürtler ise önce TİP içinde yer aldılar. Behice Boran’ı Urfa’dan milletvekili seçtiler. Dev-Genç’e dönüşen FKF’ de temel görüş ayrılıkları belirince, kendi örgütlenmelerine geçme zamanı geldiğine karar verdiler.

Türkiye İşçi Partisi (TİP), 11 sendikacının öncülüğünde 13 Şubat 1961 günü kuruldu. TİP’in kurucuları, Şaban Yıldız (İstanbul İşçi Sendikaları Genel Sekreteri), Kemal Türkler, (Maden İş Genel Başkanı), İbrahim Güzelce, (İstanbul Basın Teknisyenleri Sendikası Genel Sekreteri), İbrahim Denizcier, (Müskirat İşçileri Sendikaları federasyon başkanı), Adnan Arkın (istanbul işçi sendikaları birliği icra heyeti üyesi), Avni Erakalın (İstanbul İşçi Sendikaları Birliği Başkanı kurucu genel başkan), Kemal Nebioğlu, (Oleyis Sendikası üyesi), Hüseyin Uslubaş, (İstanbul Yaprak Tütün İşçileri Sendikası Başkanı), Ahmet Muşlu (Türkiye İşçi Çikolata Sanayi İşçileri Sendikası), Saffet Göksüzoğlu (İlaç ve Kimya İşçileri Sendikası Başkanı) ve Rıza Kuas’tır (Lastik İş Genel Başkanı).

Türkiye İşçi Partisi’nin kurucuları, işçi sınıfı ile aydınları buluşturmak hedefiyle ve yaşadıkları tıkanıklığı aşmak için, 1962 yılında aydınları partiye davet ettiler. Bunun üzerine, Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Adnan Cemgil, Nazife Cemgil, Cemal Hakkı Selek, Yunus Koçak, Fet-hi Naci ve daha birçok aydın partiye üye oldu. Kurucuların önerisiyle partinin yeni genel baş-kanı Doç. Dr. Mehmet Ali Aybar oldu. Şubat 1963’te bağımsız senatör Niyazi Ağırnaslı ve kontenjan senatörü Esat Çağa TİP’e girdi. 1961 Anayasası’nda, Anayasa ile çelişen yasa mad-deleri için aykırılık davası açılabileceği hükmü getirilmişti. TİP bütün dikkatini bu soruna yöneltti; Niyazi Ağırnaslı’ nın TİP’ e üye olmasıyla Anayasa Mahkemesi’nde dava açma hakkı da elde edilmişti.

Anti-demokratik yasalar kampanyası hızla yayıldı. Bu mücadeleye Türkiye İşçi Partisi, Yön dergisi çevresindeki aydınlar, bazı CHP’liler, gençlik örgütleri ve sendikalar, birçok seçkin aydın ve bürokrat katıldı. TİP, insan hakları ve demokrasinin partisi olmanın etkin örneklerini veriyordu. Zaten kurucularının özelliği sonucu işçi sınıfının sorunlarıyla yakından ilgileniyordu. Grev ve toplu sözleşme yasası, iş mevzuatının düzenlenmesi ve sendikal yasaların düzeltilmesi için verilen mücadeleyi destekledi, meclis yasa önerileri sundu. Anayasa Mahkemesi’ne davalar açtı, kamuoyu oluşturmak için toplantılar ve gösteriler düzenlendi. Türkiye İşçi Partisi’nin görüşleri basında Vatan ve Öncü gazetelerinde destek buldu. Partinin kendi yayın organı Sosyal Adalet sıkıyönetim döneminde kapatıldı. Yön dergisi, TİP’i desteklemedi.

1961 seçimlerine katılamayan TİP, 1963 yerel seçiminde 9 ilde 36 bin oy aldı. 1964 senato yenileme seçimlerine Yüksek Seçim Kurulu kararıyla katılamadı. TİP, 1965 seçimlerinde 54 ilde, yüzde 3 oy alarak TBMM’ye 15 milletvekili göndermeyi başardı: Mehmet Ali Aybar, Rıza Kuas, Muzaffer Karan, Tarık Ziya Ekinci, Sadun Aren, Yahya Kanbolat, Cemal Hakkı Selek, Adil Kurtel, Behice Boran, Yunus Koçak, Şaban Erik, Yusuf Ziya Bahadınlı, Ali Karcı, Kemal Nebioğlu ve Çetin Altan. Meclis’te çok etkin bir muhalefet sergileyen TİP’in Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142. maddelerinin iptali istemi, Anayasa Mahkemesi’nde bir oy farkla reddedildi.

1966’da yapılan Senato kısmi seçimlerinde de Fatma Hikmet İşmen senatör seçilince TİP, TBMM grubunu 16 üyeye çıkardı. Bunun üzerine, TİP’ in önünü kesmek üzere seçim siste-minde değişikliğe gidildi. 1968 yılı Haziran ayında yapılan Senato’nun üçte birini yenileme seçimlerinde TİP oylarını artırdıysa da senatörlük kazanamadı. Ancak yerel seçimlerde Yozgat Bahadın’ da belediye başkanlığını kazandı. Aynı yıl TİP’e yapılan saldırılar şiddete dönüştü. Parti içindeki görüş ayrılıklarında Mehmet Ali Aybar’ın insancıl sosyalizm görüşüyle, Behice Boran’ın çizgisi arasında tartışma çıktı. Aybar önce istifa ettiyse, sonra partiye geri dön-dürüldü.

Türkiye İşçi Partisi’nin çalışmaları ve parlamentoda temsil edilme olanağına kavuşması üni-versite gençliği içindeki prestijini yükseltti. O tarihlerde gelişen sosyalist akımın etkisi altındaki gençlik kesimi çeşitli fakültelerde fikir kulüplerini oluşturdular. İlk evrede TİP Gençlik Kolları Başkanı Atilla Sarp’ın temas halinde olduğu çeşitli fikir kulüplerine mensup gençlerden partiye sempati duyanlar TİP’ e yandaş bir gençlik hareketi oluşturmaya karar verdiklerini açıkladılar. Partiyle temasa geçen fikir kulüpleri yöneticileri doğrudan parti çatısı altında örgütlenmektense partiye paralel çalışacak bir örgütlenmeye gitmenin daha doğru olacağı görüşünü ortaya attılar.

Daha sonra fikir kulüpleri kendi aralarında birleşerek Fikir Kulüpleri Federasyonu’nu (FKF) oluşturdular. Parti dışında kurulan ama partiyle aynı politik çizgide hareket eden FKF ile TİP’in ilişkileri sürdürmek amacıyla Genel Merkez Gençlik Bürosu oluşturuldu. Günden güne sayıları artan fikir kulüpleri Ankara’dan sonra İstanbul, İzmir, Eskişehir, Trabzon ve üniversi-tesi olan illerin tümünde kurularak yaygınlaştı. Bunlar arasında parti üyesi olanlar da az de-ğildi. Sovyetler Birliği’nin 1968’de Çekoslovakya’yı işgali, partiyi ikiye böldü. Aybar işgali destek-leyen Behice Boran taraftarlarına tepki gösterdi ve 1969’da genel başkanlıktan istifa etti. 1969 seçimlerinde de yüzde 3 oy almasına rağmen, TİP’in önünün kesilmesi için seçim kanununun değişmiş olması nedeniyle, ancak iki milletvekilliği (M. Ali Aybar ve Rıza Kuas) kazanabildi. M. Ali Aybar, Şubat 1971’de parti üyeliğinden de istifa etti. Parti içinde MDD, ASD, PDA, Emek grupları arasında ayrılmalar yaşandı. 1971’de “Faşizme Hayır” kampanyası yapıldı. TİP, Anayasa Mahkemesi tarafından 20 Temmuz 1971’de kapatıldı. Ardından partinin lider kadroları tutuklandı ve yargılanmaları ardından 15 yıla kadar değişen hapis cezaları aldılar.

Fikir Kulüpleri Federasyonu

İlk Fikir Kulübü, Demokrat Parti iktidarının son döneminde, 1956’da Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde kuruldu. Bu kulüp, bir aydınlar hareketi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi parale-linde Demokrat Parti’ye karşı yürütülen muhalefetin bir parçası olmaya çalıştı.

Fikir Kulüpleri 1960’lardan sonra ise giderek yaygınlaştı. Tüm okullarda kurulmaya başlandı. Önceleri CHP’nin sol kesiminin etkin olduğu Fikir Kulüpleri, bu kesimlerin etkisinden çıkarak, 13 Şubat 1961’de kurulan Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) yönelmeye başladı. Çünkü öğrenci gençlik hareketi sosyalizme yönelmeye başlamıştı. Fikir Kulüpleri giderek, hem teorik, hem pratik merkezler haline geldiler.

Gençlik aynı zamanda siyasal anlamda pratiğe geçerken, diğer emekçi kesimlerle de da-yanışma içerisinde oldu. 1965’te Zonguldak Kozlu kömür ocaklarındaki grevde, polisin iki işçiyi katletmesi üzerine, öğrenci gençlik yaptığı bir yürüyüşle bu saldırıyı protesto etti. Öğ-renci gençliği, halkın diğer kesimleriyle birleştiren bu tavır, giderek gençlik hareketi içinde devrimci bir geleneği de oluşturacaktı.

Böylesi bir pratik içinde, kendine daha fazla güvenmeye başlayan gençlik, daha fazla çekim merkezi oluyordu. Faşist saldırılar anti-faşist safları genişletirken, çeşitli fakültelerdeki sol eğilimli gençleri de bir araya toplayan bir rol oynadı.

Çeşitli fakültelerde okumakta olan Hüseyin Ergün, Kudret Ulutürk, İsmet Özel, Erdal Türkkan, Ümit Hassan, Ataol Behramoğlu, Asaf Köksal, Zülküf Şahin, Şirin Yazıcıoğlu, Taylan Türker, Mevlüt Korkmaz, Talip Özay, Rıfat Murat ve Dudu Körüceli’ nin 17 Aralık 1965 günü Ankara Valiliğine başvurmasıyla Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) kurulmuş oldu.

Kurucular Kurulu’nun 21 Aralık 1965 günü yaptığı ilk toplantıda Genel Yönetim Kurulu (GYK) seçildi. GYK’ nın kendi arasında yaptığı işbölümünde Genel Başkanlığı’na Hüseyin Ergün getirildi. Hüseyin Ergün’ün kısa bir süre sonra askere gitmesi üzerine, yerine Kudret Ulutürk seçildi.

FKF, görüşlerini kitlelere anlatabilmek için Kavga isimli bir bülten yayınlamaya başlarken, TİP içindeki “Sosyalist Devrim” mi yoksa “Milli Demokratik Devrim” mi mücadelesi FKF’ ye de yansımaya başladı. 1967 yılının Ocak ayında yapılan I. Kurultay’da GYK’ya İzzet Polat Ararat, Ahmet Ali Karlı, Asaf Köksal, Ergun Türkoğlu, Burhan Gürcan, Mustafa Kamer, Nail Gürman seçildi. GYK kendi arasında yaptığı işbölümünde Genel Başkanlığa İzzet Polat Ara-rat getirildi.

Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun 1. Kurultayı’nda FKF üyesi kulüp sayısı 11 iken, dönem so-nunda bu sayı, 26’ya çıktı. Ayrıca Ankara’daki genel merkezi beklemeksizin İstanbul’un daha aktif çalışabilmesi için İstanbul Sekreterliği’nin oluşturulmasına karar verildi. 21 Mayıs 1966 günü alınan bir kararla, Veysi Sarısözen İstanbul Sekreteri olarak atandı.

Türkiye İşçi Partisi’nin FKF’ deki etkinliği, 23-24 Mart 1968’deki II. Kurultay’a kadar sürdü. II. Kurultay’da yönetime Milli Demokratik Devrim (MDD) savunucuları geldiler. Genel Baş-kanlığa Doğu Perinçek seçildi. MDD’ ciler henüz kendi içlerindeki ideolojik ayrışma ve saf-laşmayı tamamlamamışlardı. Ancak militanlığıyla, anti-emperyalist mücadeledeki kararlılığıyla TİP’ i aşan bir konumdaydılar.

Ancak FKF içinde halen aktif durumdaki TİP’ lilerin çabalarıyla yapılan bir GYK toplantısın-da Doğu Perinçek, genel başkanlıktan alındı ve yerine TİP üyesi Zülküf Şahin getirildi. Daha sonraki yıllarda Kürt örgütlerinde yer alacak olan Zülküf Şahin, III. Kurultay’da TİP tarafın-dan aday gösterilmedi. TİP’ lilerin adayı bu kez Hüseyin Ergün olacaktı.

Zülküf Şahin liderliğindeki FKF’ nin ilk icraatı, Doğu Perinçek yönetiminde girilen DevGüç’ten ayrılmak oldu. Bu arada, Deniz Gezmiş ve arkadaşları FKF’ nin eylem çizgisini eleş-tirerek Devrimci Öğrenciler Birliği’ni (DÖB) kurdular.

1968, gençlik mücadelesi açısından militan bir dönemdi. Özellikle anti-emperyalist eylemler çok geniş kesimleri etkilemeye başlamıştı. 6. Filo’nun İstanbul’a gelişi nedeniyle 1968’in Temmuz ayında gerçekleştirilen Dolmabahçe direnişi, dönemin en önemli eylemlerinden bi-riydi. Gençliğin bu eylemleri sırasında Vedat Demircioğlu ve Atalay Savaş katledildi. 27 Mayıs sonrasında gençlik Vedat Demircioğlu ile ilk şehidini vermişti.

TİP yönetimi esas olarak bu militan mücadele hattının karşısındaydı. Mücadelede pasifist taktikler öneriyor; ancak bunlar gençlik tarafından reddediliyordu. Örneğin 6. Filo’nun protes-tosu sırasında polisle çatışmalar, Amerikan Haber Merkezi’ne ve Amerikan bankalarına yönelik saldırılar, gençliğin TİP yönetimine rağmen gerçekleştirdiği eylemlerdi.

Gençliğin işçi ve köylü eylemlerine destek vermesi, adım adım bunun da ötesine geçip desteği bütünleşmeye dönüştürmesi geleneği de pekişiyordu. Elmalı’da toprak işgali yapan köylülerin, Derby Lastik Fabrikası’nda, Kavel’ de işgale başvuran işçilerin yanında öğrenci gençlik vardı.

4-5 Ocak 1968’de FKF’ nin III. Kurultayı yapıldı. Bu kurultay sonucunda Milli Demokratik Devrimciler çoğunluğu sağladılar. Hüseyin Ergün’ü aday gösteren TİP’ in etkisi iyice kırıldı. Genel Başkanlığa Yusuf Küpeli, Merkez Yürütme Kurulu üyeliklerine de yine TİP’ e karşı olan delegeler seçildiler. Yeni yönetimin ilk bildirisi, MDD çizgisini benimsediklerini deklare etti. Bu arada, DÖB’ lüler de yeniden FKF’ ye katıldılar.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi R. Kommer olayı, tütün mitingleri, Kanlı Pazar Olayı’ nda top-lanan kitle ve yine aynı günlerde Ankara, İzmir, Adana, Malatya, Trabzon ve Samsun’da yapı-lan büyük anti-emperyalist mitingler, ayrışmayı ve saflaşmayı hızlandıran sonuçlar yarattı.

Dev-Genç

Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun 9-10 Ekim 1969 günlerinde toplanan 4. Kurultayı’nda, Fede-rasyon, Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (Dev-Genç) adını aldı. Genel Başkanlığa ise Atilla Sarp seçildi. Genel Yönetim Kurulu’ndaki 5 kişi, daha sonra THKP-C adını alacak olan çevreden, 4 kişi ise Doğu Perinçek taraftarıydı.

1969 sonları ve 1970 başlarında, gençliğin ve işçi, köylü diğer halk kesimlerinin mücadelesi yükselmeye devam etti. Dev-Genç bu mücadelelerin her aşamasında ve her alanında varlığı hissedilen bir örgüttü artık. Bir gençlik örgütüydü ama sadece gençlik değil, tüm halk kesimleri tarafından tartışmasız olarak öncü kabul edilen bir örgütlenmeydi.

Dev-Genç’ lilerin tüm bu direnişlerin içinde yer alması elbette sadece “dayanışma” gibi dar bir çerçeveyle sınırlı değildi. Gençlik önderleri, bu direnişler içinde halkın tüm kesimleriyle ilişki-ler kurmayı, işçi-köylü-öğrenci gençliği Dev-Genç içinde ve devrimci bir bakış açısının önder-liğinde birleştirmeyi hedefliyorlardı.

FKF’ nin devrimcilerin yönetimine geçmesi, onu daha dinamikleştirirken, hiç kuşkusuz siyasi olarak da daha kapsayıcı, daha cüretli olmasını beraberinde getirmişti. Kürt sorunundaki yakla-şım da bunun ürünü olarak giderek devrimci ve militan bir muhtevaya bürünmekteydi. Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu’nun her yana ve her konuya koşturduğu 1970 yılının eylemleri içinde Kürt sorunu da yerini almıştı. 1970’in en önemli direnişlerinden biri 1516 Haziran direnişidir. Tarihimize “Büyük İşçi Direni-şi” olarak geçen bu direniş, işçi sınıfının Amerikan sendikacılığına teslim edilmesi için çıkarılan yasalara karşı gelişti. Yüz bini aşkın işçi, önce polis jandarma barikatlarını, ardından sarı, uz-laşmacı sendika ağalarının barikatlarını aşarak, yasaları geri çektirdi. Dev-Genç, bu direnişte de tüm gücüyle yer aldı. İşçilerle beraber çatıştılar, barikatlar kurdular. İşçilerle birlikte tutsak edildiler.

Bu dönemde, polisin yanı sıra, anti-komünizm temelinde eğitilen ve örgütlenen faşist ve İs-lamcı güçler de gençliğin üzerine salındı. Bu dönemde, Mehmet Büyüksevinç, Battal Mehetoğlu öldürüldü. Böylece Vedat Demircioğlu, Atalay Savaş, Taylan Özgür ve Mehmet Cantekin ile birlikte Dev-Genç’in anti-emperyalist kavgada verdiği şehit sayısı 6’ya yükseldi.

Fikir Kulüpleri Federasyonu’ndaki TİP’ in etkisi kıran MDD’ ciler de kendi aralarında ay-rışmaya başlamıştı. Nitekim 1970 yılının sonlarında yapılan 5. Kurultay’da, seçimleri kısa bir süre sonra THKP-C’yi kuracak olan çevre kazandı. Böylece Doğu Perinçek ve Mihri Belli çev-resi de FKF’ den tasfiye edilmiş oldular.

Adını Dev-Genç olarak değiştirmiş olan FKF’ nin 18 Ekim 1970 günü toplanan 5. Kurulta-yı’nda genel başkanlığa Ertuğrul Kürkçü getirilirken, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri de tama-men aynı çevreden seçildi. Yönetimde herhangi bir ittifak kalmadı.

THKP-C’nin kuruluşu, Dev-Genç’in 5. Kurultay’ından birkaç ay sonraya denk gelmektedir. Bu durum, bazıları tarafından “Dev Genç’in partileştiği” şeklinde tanımlansa da, THKP-C’yi kuranlar, bunu kabul etmiyor.

“THKP-C’yi oluşturan kadroların büyük bir çoğunluğu Dev-Genç’in önder kadro ve yöneti-cileri olsa da, partileşme süreci ayrıdır. Dev-Genç yine Dev-Genç olarak partinin önderliğinde varlığını ve mücadelesini sürdürmüştür” diyorlar. Sonuçta, 1960’lı yılların sonlarında ve 1970’lerin başında Türkiye solunda yaşanan ayrışma ve netleşme sürecinin hemen her aşaması, FKF ve Dev-Genç içinde de yansımasını bulmuştu.

Nitekim, Dev-Genç’ten tasfiye edilen Türkiye İşçi Partililer, Sosyalist Gençlik Örgütü’nü kurarken, TİP içinde etkin olan Kürtler, Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nı örgütlediler. Hüseyin İnan-Deniz Gezmiş, Doğu Perinçek ve İbrahim Kaypakkaya’ nın başına çektiği çevreler ise kendi partilerini kurmaya yöneldiler.

Sosyalist Gençlik Örgütü

Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun Dev-Genç adını aldığı 9-10 Ekim 1969 tarihli 4. Olağanüstü Kurultay’ında Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyeleri delege olarak zayıftı. Dahası artık oportünistler olarak adlandırılan TİP’ lilere karşı hoşgörü de kalmamıştı. Nitekim Kurultay’da önce Sıtkı Coşkun, Veysi Sarısözen ve Osman Saffet Arolat hakkında ihraç kararı çıktı. Bu önergenin kabul edilmesiyle, tüzük değişikliği sırasında tüm Türkiye İşçi Partisi yanlılarının FKF’den temizlenmesinin yolu da açılmış oldu.

Bunun üzerine, Dev-Genç’ten kopan TİP’ li gençler Sosyalist Gençlik Örgütü’nü (SGÖ) kurma çalışmalarına başladılar. Çalışmalar, daha çok Ankara merkezliydi ama daha sonra buraya İstanbul’dan ve Eskişehir’den de katılımlar oldu.

İdeolojik olarak TİP’ e bağlı ama örgütsel olarak ondan bağımsız olan ve 1969 yılı sonlarında kurulan SGÖ, gücünü önceleri TİP içindeki liderlik mücadelesinde Behice Boran-Sadun Aren ikilisinin başarılı olmasına odaklandırdı.

TİP’ in 1970 yılında yapılan 4. Kongresi’nde çizgisinin belirginleşmesi üzerine, kendi işlerine dönebilen SGÖ, aynı yıl “Toplum polisi kaldırılmalıdır”, “6. Filo’ya Hayır!” kampanyaları düzenledi. Zonguldak maden işçilerine yönelik yayınlanan Sömürüye yumruk dergisinin dağı-tılmasına katkı sundu.

TİP’ te oluşan üç çevre, SGÖ’ ye de yansıdı: Behice Boran’ın arkadaşları, aydınlardan oluşan Emek grubu ve henüz üye olmasalar da TKP ile temasa geçen Nihat Akseymen çevresi. 12 Mart muhtırası ardından TİP kapatılıp, TİP yöneticileri hakkında dava açılırken, SGÖ’ nün yaşamı da sona ermiş oldu.

12 Mart sonrasında Behice Boran, TİP’ i yeniden kurarken, Emek grubu da partiye katıldı; ancak TİP yönetimindeki her iki gruba da katılmayan Partizan grubu üyeleri, TKP’ yi 1970’li yıllarda ayağa kaldıran Merkez Komite üyeleri arasındaydı.

Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi

Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP), Aydınlık çevresinin kurduğu partilerden biri. 21 Mayıs 1969 tarihinde kurulan partinin genel başkanı Doğu Perinçek’ti. Partinin ilk kadroları arasında Cüneyt Akalın, Ömer Madra, Bora Gözen, Hasan Yalçın, Halil Berktay, Gün Zileli, Oral Çalışlar, İbrahim Kaypakkaya, Atıl Ant, Ferit İlsever ve Nuri Çolakoğlu bulunuyordu. Daha kuruluş aşamasında silahlı mücadeleye yaklaşım konusunda parti içinde görüş ayrılıkları belirdi. Bu tartışmalar sonucu önce Garbis Altınoğlu partiden ayrıldı.

1970’li yıllarda Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi ile temasa geçip, Filistin’e gönde-rilecek parti mensuplarının askeri eğitim görmeleri hususunda anlaşmaya vardı. TİİKP bu anlaşmaya dayanarak Filistin’e çeşitli gruplar halinde militanlarını gönderdi. 1970–1973 yılları arasında TİİKP’ lilerin kaldığı Lübnan’da Golan Tepeleri, Reşadiye ve Nahr-el Bared olmak üzere üç ayrı kamp vardı. Hahr-el Bared İsrail tarafından bombalandı ve sekiz partili hayatını kaybetti. Saldırıda öldüğü sanılan Faik Bulut’un ise İsrail’e esir düştüğü daha sonraları anlaşıldı. 7 yıl İsrail zindanlarında kalan Bulut, 1980 Mart’ında Türkiye’ye döndü.

Partinin Doğu Anadolu Bölge Komitesi – DABK Sorumlusu İbrahim Kaypakkaya ve onun çevresinde bulunan bir grup Nisan 1971’de parti çizgisine yönelik eleştiriler getirdiler. Bu süre-cin sonucunda Şubat 1972’de “DABK Kararı” adıyla bilinen bir bildiri yayınlayan parti muhalefeti partiden ayrıldı ve daha sonraki süreçte Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML) adlı örgütü kurdu. 12 Mart darbesinden sonra tutuklanan TİİKP yöneticileri, Ceza Kanunu’nun 141. maddesine göre mahkûm edildiler. Ancak 1974 yılında aftan yararlanarak serbest kaldılar.

Türkiye Halk Kurtuluş Parti-Cephesi

Mahir Çayan önderliğinde 1970 yılında kurulan Türkiye Halk Kurtuluş Parti-Cephesi (THKP-C) devrimin, ancak silahlı bir mücadele yoluyla gerçekleşebileceğini belirten ilk harekettir. Kadroları 1960’larda FKF ve TİP içinde yetişmiş ve MDD görüşlerini sol içinde aktif olarak savunmuş kişilerden oluşuyordu.

THKP-C’nin ortaya çıkışına zemin hazırlayan teorik tartışmalar FKF ve TİP içinde ağırlıkla Mahir Çayan tarafından yürütüldü. Türk Solu ve Aydınlık dergilerinde yapılan MDD tartışma-ları ve MDD’ yi savunan saflarda MDD’ nin ancak silahlı ve savaşçı bir parti tarafından hayata geçirilebileceği görüşü THKP-C’nin teorik zeminini hazırladı. Örgütün çekirdek kadrosu ge-nellikle Ankara kökenliydi.

Ancak MDD görüşlerinden de ayrılan Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ertuğrul Kürkçü, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, İrfan Uçar, Hüseyin Cevahir gibi gençlerin aralarında bu-lunduğu kadro, 1969 yılında bir grup üniversiteli öğrencinin TİP ve Dev-Genç’in çerçevesini belirlediği mücadeleyi reddetmeleri ve illegal bir yapılanmanın gerekliliğini ortaya koymaları ile şekillenmeye başladı.

1970 yılı sonbaharında Ankara’da resmileştirilen oluşum, Kurtuluş dergisini çıkartmaya başladı ve bu nedenle de Kurtuluşçular olarak anılmaya başlandı. Belirlenen Geçici Genel Komite’ de Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Bingöl Erdumlu, Münir Ramazan Aktolga, Ertuğrul Kürkçü, Hüseyin Cevahir, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, Sina Çıladır, Orhan Savaşçı ve Sırrı Öztürk yer alıyordu. Şehir gerillası oluşumunu hedefleyen grup, önce Ankara’da, sonra da İstanbul’da banka soygunu gibi ses getiren eylemler yapmaya başladı. Geçici Genel Komite’nin, birkaç isim değişikliğiyle kesinleştirilmesiyle oluşan Genel Komite, partinin program ve tüzüğünü yazdı. Nisan 1971’de THKP-C’nin resmen kurulduğunu sansasyonel bir eylemle kamuoyuna açıklamaya karar veren grup, İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’u kaçırdı. Görüşmeler olumsuz sonuçlanıp Elrom öldürülünce, örgüte karşı yoğun bir operasyon başlatıldı. Oktay Etiman dışında kadroların çoğu yakalandı.

Yedikleri darbe oldukça ağırdı. Bu yenilgi, THKP-C içinde kimi tartışmalara neden oldu. Ge-nel Komite’nin yakalanmayan üyelerinden Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan Aktolga, örgütün bu eylemlerini eleştirmeye başladı. Mahir Çayan ve arkadaşları hapisten kaçtıktan sonra Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan Aktolga partiden ihraç edildi. Sonra da kır gerillası oluşturarak Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarını engellemek için eylem kararı alındı.

Alınan karar uyarınca THKP-C’ liler Karadeniz kırsal alanına gittiler. Yanlarında cezaevinden birlikte kaçtıkları THKO’ lu arkadaşları Ömer Ayna ve Cihan Alptekin de bulunuyordu. 30 Mart 1972 günü Kızıldere’de çıkan bir çatışma sonucu Mahir Çayan, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan, Ömer Ayna, Cihan Alptekin, Sabahattin Kurt, Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Nihat Yılmaz ve Hüdai Arıkan öldürüldüler.

Ertuğrul Kürkçü ise sağ yakalandı.

Artık THKP-C ve onun önderliği yoktu. Bu geleneği sürdürdüğünü belirtenler olsa da, daha sonraki yıllarda Mahir Çayan ve THKP-C’nin savundukları tartışmaya açıldı, yeniden yorum-landı ve yeni örgütler kuruldu. THKP-C’nin içinden daha sonraki yıllarda Devrimci Yol, Kur-tuluş, Acilciler, MLSPB, Üçüncü Yol, DevSol gibi birçok başka örgüt çıkmış bulunuyor.

THKP-C ve onun önderi Mahir Çayan’ın öncü savaşı, suni denge, politikleşmiş askeri savaş stratejisi, silahlı propaganda gibi birçok tezi üzerine yapılan son derece ayrıntılı tartışmalar 1970’li yıllara damgasını vurdu. Bu durum, THKP-C’nin savaş kararı alan ve bunu uygulamaya sokan bir örgüt olmanın ötesinde, teorik dayanaklarının da zenginliğine işaret ediyor.

Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu

Kuruluşunu 4 Mart 1971’de bir deklerasyon ile açıklayan Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO), 1960’ların toplumsal mücadelesi sonucunda aşağıdan yukarıya kurulan bir örgüttü. Kurucuları arasında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Teslim Töre, Hacı Tonak, Mustafa Yalçıner, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan, Nahit Tören, Fevzi Bal ve Yavuz Yıldırımtürk gibi gençlik ve köylü önderleri bulunuyordu. Teorik tartışmalardan çok eylem içinde olan grup, kısa sürede yaptığı sansasyonel eylemlerle adlarını duyurdu. THKO, Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan’ın Nurhak; Cihan Alptekin ve Ömer Ayna’nın Kızıldere’de öldürülmeleri; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerinden sonra dağıldı.

Örgütün varlığını kamuoyuna açıkladığı 4 Mart 1971 tarihli bildirisinde “Amacımız Amerika’yı ve tüm yabancı düşmanları temizleyerek, hainleri yok etmek ve düşmandan temizlenmiş tam Bağımsız Türkiye’yi kurmaktır” denilmektedir. THKO militanları, hem kişisel sorgularında hem de ortak savunmalarında bu temelden hareket etmişler ve her aşamada Örgütün progra-mını savunmuşlardır. Hemen hemen bütün militanlarının tek tek kendilerini Marksist-Leninist olarak tanımladığı bir örgütün kendisini Marksist-Leninist, komünist vb. olarak tanımlamaması yadırgatıcı görünebilir, nitekim görülmüştür de. Oysaki THKO’ yu kuran ve kendilerini Marksist-Leninist olarak tanımlayan kadrolar, kurdukları örgütün verili andaki militan bileşimini değil, gelişim sürecindeki bileşimini esas almışlardır. Öngörülen, gelişimi içinde THKO’ nun sosyalist olmayanların da katıldığı/ içinde yer aldığı bir örgüt haline gelmesidir.

Söz konusu kadrolar, halk savaşının başarısı için iki örgütün stratejik öneme sahip olduğunu düşünmüşlerdir: işçi sınıfı partisi ve halk ordusu. Bu iki örgütü de işlev-görev ve kitle ilişkileri düzeyinde ele alan Hüseyin İnan, “Parti” nin görevini “işçi sınıfı ideolojisinin hâkimiyetini devam ettirmek ve başka ideolojilerin mevcudiyetini minimuma indirgemek” olarak tanımla-makta, kuruluş koşulunu da işçi sınıfı ile örgütsel bağların gelişmesinde görmektedir. “Ordu” nun görevi ise “halkın silahlı gücü” olmaktır. “Ordu” da halk kitleleriyle örgütsel bağlar geliş-tikçe gerçek bir halk ordusu olacaktır. Dolayısıyla THKO, örgütsel düzey açısından ne bir parti ne de bir ordudur; parti ve ordu fonksiyonlarını üstlenen bir örgüttür.

Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu ana davasındaki sanıkların çoğunluğu yüksek öğrenimli genç-lerden oluşmaktadır. Dava, 16 Temmuz 1971 günü başladı ve 9 Ekim 1971 günü bitti.

Bu davada Deniz Gezmiş ve arkadaşları verdikleri savunmada İkinci Kurtuluş Savaşçıları olduk-larını ve Mustafa Kemal’in bağımsızlık mücadelesini savunduklarını belirttiler. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın da aralarında bulunduğu 18 kişi idama mahkûm edildi. 3 sanığa 5 yıl hapis verildi, diğer sanıklar beraat etti. Cezalar temyizden döndü. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın idamları onandı. Mahkeme kararı 24 Nisan 1972’de TBMM’de onay-landı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972 Cumartesi günü idam edil-diler.

THKO, bilinçli eylemler örgütleyen ve bu eylemlere önderlik eden devrimcilerin ideolojik-politik ayrışması sonucu ortaya çıkmış bir devrimciler örgütüydü. Yazılı program ve tüzüğe sahip değildi ama diğer grup ve çevrelerden kendisini ayıran açık bir siyasal program ve örgüt anlayışına sahipti. Bu siyasal program bilinçli eylem içinde geliştirilmiş ve örgütü oluşturan-larca yazılı bir belgeye dayanmaksızın benimsenmişti. Bir milli demokrat devrimci örgüt olarak THKO’ ya yön veren sosyalist düşünce ise Hüseyin İnan tarafından cezaevi koşullarında Mart 1972’de yazılan Türkiye Devriminin Yolu (TDY) adlı çalışmada kayıt altına alınmıştır.

Kürtlerin ve Alevilerin Temsili

Kürtler, 1960 Darbesi sonrasında ülkeye getirilmek istenen göreceli demokratik havayı solu-yamadılar. Çünkü halen 49’lar Davası’nın şokunu yaşıyorlardı. Bu davayı, kısaca hatırlatmakta yarar var:

Canip Yıldırım ve Yusuf Azizoğlu ile birlikte İleri Yurt gazetesini çıkaran Musa Anter, ya-yımladığı Kürtçe şiiri “Qimil – Kımıl” sebebiyle hakkında dava açıldı. Ardından bu konuda Musa Anter’e destek veren 50 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan Mehmet Emin Batu mide kanamasından ölünce geriye 49 kişi kaldı ve dava bu sayıyla anılır oldu. 14 ay tutuklu kaldıktan sonra sanıklar mahkemeye çıkarılmayı beklerlerken 27 Mayıs 1960 Darbesi gerçek-leşti. Mahkemenin ilk duruşması 3 Ocak 1961 günü başladı.

Savcılık 50 sanıktan 15’i için yeterli delil bulunmadığı için, 10 sanık hakkında mahkûmiyete yeterli delil olmadığı için beraat kararı verilmesini istemiş ama aralarında Musa Anter, Canip Yıldırım, Sait Elçi, Sait Kırmızıtoprak, Yavuz Çamlıbel, Medet Serhat, Naci Kutlay’ın da bu-lunduğu 24 sanığın ise TCK’nın 125. maddesine göre yargılanmasını -yani idam cezası veril-mesini- istemişti.

Davanın sonunda idamla yargılanan 25 sanıktan 10’u beraat etti, 15’i bir kez beraat edip bir kez suçlama değiştirilerek davanın yenilenmesi ardından 1965 yılında TCK’nın 141 ve 142. maddelerinden 16 ay hapis, 5 ay 10 gün sürgün cezası aldılar. Dönemin bir avuç Kürt aydınına karşı devletin takındığı tavır, ülkedeki göreli demokratik havadan Kürt halkının yararlana-mayacağını gösteriyordu. İşte bu nedenle, Kürtler II. Meşrutiyet dönemindeki kadar bile yayın çıkarmaya cesaret edemediler. Belki de, çıkarmaya çalıştıkları her derginin ömrü birkaç sayıyı geçemedi, demek daha doğru olur.

Edip Karahan’ın İstanbul’da 1962 yılında çıkarmaya başladığı Dicle-Fırat dergisi 8 sayı ya-yınlanabildi. İstanbul’da yayınlanan Barış Dünyası 7 sayı çıkabildi. İstanbul’da 1963 yılında yayınlanmaya başlayan Deng dergisi 5 sayı yayınlanabildi. Roja Newe ile Rêya Rast’ın ömürleri ise tek sayı oldu. İstanbul dışında Ankara ve Kürt illerinde çıkarılan dergiler de uzun ömürlü olamadı. Kürtlerin ayrı örgütlenme arayışının ilk adımı olan DDKO’ nun yayın organı DDKO Haber Bülteni ise 25 Mart 1970’ten itibaren 9 sayı yayınlandı.

Devrimci Doğu Kültür Ocakları

Türkiye İşçi Partisi’ nce kurulan Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun Dev-Genç’e dönüşmesi üze-rine, gelişmelerden memnun olmayan bir kesim Sosyalist Gençlik Örgütü’nü kurarken, Kürt gençler ise kendi örgütlenmelerine yöneldi. O zamana kadar TİP’ te örgütlenen ve 196769 yıllarında 12 yerde düzenledikleri Doğu Mitingler ile potansiyel güçlerinin farkına varan Kürt gençler, 21 Mayıs 1969 günü Ankara Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nı (DDKO) kurdular. Bu örgütün ilk başkanı, Yumni Budak oldu.

Ankara’dan sonra 27 Mayıs 1969’da aynı tüzük ve programla İstanbul DDKO kuruldu. Bu örgütün başkanlığını sırasıyla Necmettin Büyükkaya, Hikmet Bozcalı ve Mehmet Tüysüz yaptı. Ankara’daki örgütlenmenin başını Mümtaz Kotan çekerken, İstanbul’daki örgütlenmenin başını Kemal Parlak çekti. Ancak her iki isim de örgütte öne çıkmamayı tercih etti. Daha sonraki dönemde, 6 Ekim 1970’de Diyarbakır’da, 13 Ekim 1970’de Ergani’de, 9 Kasım 1970’de Silvan’da, 18 Kasım 1970’de Batman’da, 28 Ocak 1970’de Kozluk’ta DDKO kuruldu.

DDKO’ nun kuruluşunda Tarık Ziya Ekinci, Musa Anter, Mehmet Ali Aslan’ın katkısı büyük oldu. Mümtaz Kotan ve Kemal Parlak, harekete geçmeden önce onlara danışmıştı. Bir dönem TİP’ te genel başkanlık da yapan Avukat Mehmet Ali Aslan, örgütün programının yazılmasın-da yardımcı oldu. Daha sonra gelişecek olan Kürt hareketine kadrolar yetiştirecek olan Dev-rimci Doğu Kültür Ocakları’nın Diyarbakır kurucuları şu kişilerden oluşuyordu: Yusuf Ekinci, Süleyman Çelik, Fikri Gürbüz Yıldızhan, Ömer Çetin, Mehdi Zana, Nazım Sönmez, İlhan Aslan, Abdurrahman Uçman, Vedat Hayrullahoğlu, Giyaseddin Ayaz, Halit Ayçiçek, Hasan Yılmaz, Hüseyin Altan, Tarık Ziya Ekinci, Naci Kutlay, Sadun Kılıç ve Mehmet Canpolat…

Türkiye Birlik Partisi

Daha önceki yıllarda genelde CHP’ye oy veren Aleviler de ilk kez kendi partilerini kurdular. Hasan Tahsin Berkman’ın genel başkanlığında 17 Ekim 1966’da kurulan Türkiye Birlik Parti-si’nde daha sonra Hüseyin Balan, Mustafa Timisi ve Cemal Özbey de genel başkanlık göre-vinde bulundu. Alevileri parlamentoda temsil etmeyi amaçlayan merkez sol eğilimdeki bu parti 17 Ekim 1966’da Birlik Partisi adıyla kuruldu; adını 1971’de Türkiye Birlik Partisi olarak değiştirdi. Türkiye Birlik Partisi, 1969 seçimlerinde yüzde 2.8, 1973 seçimlerinde yüzde 1.1 ve 1977 seçimlerinde yüzde 0.4 oranında oy aldı. Parti mecliste, 1969 seçimleri sonucunda 8, 1973 seçimleri sonucunda ise 1 milletvekili ile temsil edildi.

 

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.