Düşünce ve Kuram Dergisi

Açıklık;

Ulaş Gündiken

Bütün veçheleri ve türevlerine bire bir yapışan ve onları örten, onları oyunun bütün yayılımında yalnız bırakmayan; kelimenin tarihsel inşasında hangi anlamı yüklenmişse, onları dolduran ve böylece olası bir açıklığı örten malzeme: komplo! Adeta bir ‘komple’ eşsesliğinde ve ona yankı olacak biçimde, sanki ona bir eş anlam katacakmışçasına komple olmanın bütün komşularını, bütün müttefiklerini dâhil ettiler. Ve bu kirli düzeneğin ittifak edenleri, düşkünleri, ellerini ovuşturarak, salyalar akıtarak belirdiler. Ki yüzleri kızarmış, alınları kara içinde ve avurtları çökük, yalnız davranamayacak denli ürkektiler.

Ama ve işte! Tarih kendi açıklığında, çıplaklığında ve açlığında; doyumsuzluğun dehşetiyle hınç duyarak ve hırsla atılım gösteren dik kafalılıkta ısrar etmiştir. Yazık diyemeyeceğimiz, kim bilir belki bütün kazanımlarını borçlu oldukları bu kötücül karakterler, uygarlığın zaten bu ayaklar üzerinde inşa edildiğine binlerce kez kanıt ve tanık getirenler neden masum(!) olmasın ki. Âdem’in günah işlemesine dayanan bir önermeyle başlamış bir yazgı ve bu yazgıdan kaçamayan aynı kandan evlatlar neden ‘baba’ ya ihanet etsinler ki. Doğa, her türlü eylemin kümesi ise şayet; dünya olarak kendi dünyalığından bir şey kaybetmeksizin ve bu dünya toplamına içerik olacak bütün olacaklar için, artık yabancılık çekilmeyecek, şaşılacak, şok geçirilecek yeni bir olay kalmayacaktır. Komplo, bir benzerini neden aratsın artık. Öyle ki birçok kez daha teşebbüsünde bulunan her komplo kötü ve ustaca bir taklit olsun ancak.

Komplo, bir ısrarda, deyimin bütün açılımlarında, gözlerini kan bürüyerek, gözü dönmüşlükle dünyaya gözlerini karartanın kararlılığında göze görünür. Tüm tezgâhların ve tezgâhın kurulduğu sahnede marifetlerin sergilendiği; (pazarda demek ki sadece ürünler sergilenmiyor; aynı zamanda pazarlanıyor da) ve ilişkilerin, kişiliklerin, değerlerin satılığa çıkarıldığı; akrobatlığın, oynaklığın ve dönekliğin teşhirinin yapıldığı, efendi ve kölenin temsilinin gerçekleştiği görkemli bir törendir bu. Her ne kadar ahşap bir yüzey olsa da bu sahne, Ortadoğu’nun tozlu ve sıkça at koşturulmuş yollarından olsa gerek, sahne yüzeyinin cilasına konmuş olan bu toz parçaları bilye etkisi yaratarak kaypak bir zeminin oluşumuna bir kültür katmıştır.

Komplonun adına ve ihtişamına yaraşır bir biçimde; bütün ve birlikte bir planın, tekniğin, tasarı becerilerin masaya yatırılması, -tüm güzergâhları nihayet bir labirente çevirmek, patikaları silmek, tünelleri dinamitlemek, gediklere taş koymak-, bütün bir ufku karartmak ve daraltmak, hile katmak ve entrikanın bin bir varyantını kibirle yüzeye getirmek. Bu belki son kez ve eşsiz yalınlıkta, bir bin yılın son kez görüleceği güneş tutulmasının hemen arifesinde, tutulmanın, uyuşmanın ve kasılmanın ete ve kemiğe gerinmesine zamanın mümkünlüğünün sınırlarında imkân verebildi.

Komplo nasıl bir odaklanmanın peydahladığıdır ki kendisine tekin olmayan bir açıklığı mekân tutar. Örümceğin ağını her yere kurmaması gibi, elverişli bir zaman ve şartların hükmünün sürmesini bekler. Gelmekte olana dair endişe veya geleceğinin yarattığı his, kendisini mekânın fiziki şartlarından muaf tutar. Karanlık bir kuytu ve karabasanın soluklandığı kuyu, bir dehliz, bir orman sessizliği veya karanlığın kendisinde zaten her türlü sakladığı bütün işaretler yani görünen ön boyutunun ötesini göremediğimiz ve bir türlü perdeyi aralayamadığımız öte tehlikenin nasıl bir dehşet yaratacağından emin olamayış… endişenin kökenine kazıklama oturur.

 

Günün feryadı; komplonun kendisini çattığı gün

Bütün duvarlar surdan ve kapılar çelikten idi, muhafızlar yürekli ve kanlarında kaynayan bir davanın marş dizeleri çalkalanmakta iken; tedbir gök kubbeye perdelenmiş ve etrafta kol gezmekte idi, gece ayazının saydamlığında küresine sadık yıldızlar çakılı iken, açıklık kendisini gözlerin pürüzsüz kararlılığında hissettirdi. Komplo; hep öğütlendi ki su, ışık ve yağ süzülüp gelirken havayı sırt çantasındaki yükten daha fazla ağırlaştır. Yine de uykunun ölümcül yumuşaklığına kendisini bırakan savaşçının rüyasının kâbusa döndüğüne, zamanın gücü ve bir günü yetersizliğin kipinde olur dedi ve ne şans, ne fırsat, ne de aman verdi. Açıklığın gizil gücü, tüm yoldaşların hep kenetli belki de en kenetli oldukları bir vakit aralığında, muhafazanın, korunmanın ve sadakatin kapalılığında, kulaktan, burun ve ağızdan içeriye sızabilmeyi becerdi. Açıklık, bir açığın olduğunu, olması gerektiğini, olmazsa da satın alınabileceğini hissettirdi.

Sağlam bir temele kurulu çarmıhın iskeleti, nemli/puslu bir havaya örülmüş ağ/şebeke, çıkar yolların haritasını çizen köstebekler/kalemler, komplo çatısının mimarları/mühendisleri hep birlikte şantiye arazisinde çivi çakmaktaydılar. Ve çatı hızla yükseltildi. Babil’den beridir yükseltilen, dilin çatısı, kültürün çatısı, pazarın çatısı burada da yükseltilecekti. Ancak merakın konusu şuydu: harç ne türden bir malzemedendi. Harç yumurtanın kayganlık hissi veren akından, bir sadakat ve ihanet süzgecinin (-bu süzgecin deliklerini çakıl taşları arasındaki boşluklar oluşturur, dolayısıyla süzülecek her ne ise bu çakıl taşları arasından damıtılarak gelir) kilinden, içeni delirtecek şerbetin özsuyu olacak kökboyalarından ve baldırandan karılmıştı. Bu denli bir araya gelmeyeni, yabancıyı, düşmanı aynı pasta etrafındaki kutlamaya cezbeden harç.

 

Kenet düğümünün çözümü

Alabildiğine görülen bütün yüzeylerini açmış olan çöl, deniz ve platoların ketum açıklığı! Bir rakımdan, bu açıklıkla dahi alay edercesine kibirli ve ona gözlerini kısarak gülen kâşifin; hatta bir ‘heron’∗(balıkçıl) edasıyla kendisinden emin ve şimdiden galip ilan edilmesine kim engel olacakmış. ‘Tüm kibirli fatihler yenildiler’ varsayımının saflığı ve tarih iyimserliği açıklığın steplerinde göçebe olmaya mecbur kıldılar. Bu düpedüz açıklığın, ne denli çatlak ve engebe, ne denli çakal ve engerek beslediğini oradan kalma yaraların taşıyıcıları ve ölememiş olanlar nice anlatmış ise de o denli çok açık verildi. Bağlar, bağlantılar gevşedi, şifreler ve kodlar çözüldü, halkalar, çengeller koptu yerlerinden. Eklem yerleri, menteşeler, rakorlar söküldüler.

Palamarın dubasından salıverilmesi, ölümsüz bağlılıkta son kucaklaşma ve kopuş. Açıklığın kucağına emanet bir hicret, sınır ötesinin, bilinemezin, kestirilemezin bulanıklığındaki bir sefer. Komplo adım adım takipte bir hayalet, bir bin yıl kehaneti, her varış yerinde dostların maskeli silueti. Zılgıtın, çığlığın ve selamın kesildiği, tersin ve yüzün birlikte göründüğü bir yanılsama; elçinin, mesajın ve habercinin kırıldığı meskende ezeli bir sakindir komplo.

 

* Heron nicedir keskin gözleriyle iz sürücülüğü yapan o meşum aygıt. Adını aldığı hayvanın masumluğu her seferinde daldığı sudan gagası taşa çarpıp kanayarak yükseliyor. Bu çelikten yırtıcının çığlığı derin vadilerin ve çukurların el değmemiş tazeliğinde kesif bir yanık kokusu yayıyor.

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.