Düşünce ve Kuram Dergisi

Baasçı Ulus Devletçiliğe Karşı Demokratik Ulus Modeli

Hayri Bilir

Kuzey ve Doğu Suriye’de uygulanmakta olan toplumsal model tüm Suriye halkları için gerçekçi ve uygulanabilir bir modeldir.

Suriye’deki savaşın başlaması-başlatılması sonrasında Baas rejiminin kısa zamanda yıkılacağının hesapları içindeki bölgesel ve küresel güçler “üçüncü yol” siyasetinin pratik, askeri adımlarını kısa sürede başarıyla atan gerçekliği iyi hesaplayamamışlardı. Savaşın ilk yıllarında “üçüncü yol” rotasını izleyen PYD ve onun askeri gücü YPG-YPJ sınırlı teknik ve taktik araçlar ile çetin bir savaşı aynı anda birçok cephede sürdürmek durumunda kalmıştır. Büyük bir güç dengesizliği içinde süren ve birkaç yıl devam eden bu savaşta Kuzey Suriye, Rojava halkı maddi-manevi çok bedeller ödedi. Fakat savaşan halk gerçekliğini de adım adım sergiledi.

Katı bir ulus-devletçiliği sürdüren Suriye Baas rejimi Arap milliyetçiliği   bütün sorunlara karşı bir zırh gibi kullanarak sorunları aşabileceğini sanmıştı. Bu nedenle Arap milliyetçiliği bir taraftan Arap olmayan diğer halklara karşı geliştirilirken,  bölgedeki diğer ulus-devletçi zihniyetler gibi tekçi, inkârcı politikalarla esas olarak Kürtlere karşı kapsamlı sürdürülmüştür. Baasçı rejim genel anlamda Arap milliyetçiliğini öne çıkarırken mezhepçi anlayışa ağırlık vermiştir. Genel nüfusun yüzde 15 civarındaki Nusayri inancındaki Araplar ordu, bürokrasi, ekonomi ve maliye gibi devletin idari kademelerinin üst zümresine yerleşmişken, sınırlı oranda Sünni Araplar buralarda yer alabilmişlerdir.

Ulus-devletçi zihniyet Arap dili, kültürü ve maddi-manevi toplumsal değerleri dışında kalanlara kendilerini yaşama şansı, zemini ve koşulları tanımamıştır. Sünni Arap kesimin sayıca çok oluşundan dolayı Kürtlere, Asuri-Süryani ve Ermenilere, ulus-devletçi politikalarını sıkıntıya sokmayacak kadar, zaman zaman sınırlı pratik toleranslar tanımıştır.

Ulus-devletçi zihniyet ve Baasçılık Suriye haklarının birbirlerine kuşkularla, önyargılarla yaklaşmasına yol açmıştır.

2011 ortalarında başlayan ilk kitlesel gösteriler Sünni Arapların yoğunluklu olduğu Güney Suriye kentlerinde başlamıştır. Baas rejimi bu gösterileri bastırmaya çalışırken en geniş askeri tedbirleri Kürtlerin yoğunlukla yaşadığı kent ve yerleşim alanlarında olma yoluna gitmiştir.

Örneğin 1960 sonları 1970’li yıllarda Halep kentinin iki büyük kenar semti/mahallesi olan ve yüzde 90 Kürt nüfusunu barındıran Şex Maksut ve Eşrefiye hiçbir gösteri olmadığı halde, Baas ordusu tarafından günlerce kuşatma altında tutulmuştur. Kürt siyasal örgütü Baas rejiminin bu tahrik ve komplo girişimine karşı günlerce soğukkanlı olunmasını kitlesinden istemiş ve buna uygun davranılmıştı. Kuşkusuz bu sadece soğukkanlılık, duyarlılık ve sağduyulu bir yaklaşımla açıklanamaz. Kürt siyasi gücü, Sayın Öcalan’ı yıllar öncesinden tanımış, görüşlerini benimsemiş ve buna uygun bir politik-fikirsel duruş sergilemiştir.

“Üçüncü yol” olarak politik-toplumsal ifadesini kazanan A. Öcalan’ın bu formülasyonun Rojava’nın diğer kentlerinde olduğu gibi Halep’teki bu somut lanmış hali, sonraki yıllarda bütün Kuzey ve Doğu Suriye’de bugün yaşanan modelin zemini oldu.

Halep’in Şex Maksut örneği, yıllarca savaşın bütün boyutlarıyla, acımasızca, güç dengesizlikleriyle dolu her tür zorluğu içinde taşıyan evrelerinde tüm Rojava kent ve kırsal alanlarındaki savaşlarda değişik biçimlerle ve değişen savaş aktörlerine karşı yaşandı. Fakat “Üçüncü yol” çizgisindeki tutarlılık devam ettirildi.   Bunun yanı sıra, savaş tüm hızıyla devam ederken, savaş koşullarında “Üçüncü yol” paradigmasının toplumsal-politik örgütlülükleri oluşturulmaya başlandı. Öncelikle ulus-devletçi ve en az onun kadar halkların duygu-düşünce dünyasında zehirlenme yaratan kuşkular, güvensizlikler, önyargılar adım adım kırıldı.

Kuzey ve Doğu Suriye’deki halklar arasında boy veren eşitlik, demokrasi ve özgürlük yaşamın her alanında yatırılmaya başlandı. Kürt, Arap, Süryani, Asuri, Türkmen, Çeçen-Çerkez, Ermeni toplumları kendi kültürlerini rahatça yaşamaktadırlar. Yine her halk dini inanç ve ibadetlerini engelsizce yerine getirmektedir. Anadillerinde çocuklarına eğitim imkânı bulabilmekte ve bu alanda gerekli koşullara kavuşmuşlardır.

Kuzey ve Doğu Suriye halklarının siyasi iradelerini temsilen oluşan hükümet ve hükümete bağlı idari, hukuki, mali, eğitim, belediyeler, kent meclisleri, köy-mahalle komünleri, asayiş güçleri vb. kurumlar ile demokratik bir ulus olmanın bilinci ve ortak sorumlulukları etrafında kenetlenmişlerdir. Bağlı bulundukları veya birer çalışanı, emekçisi, kimilerinin de idari yönetici oldukları, bu mekanizmanın eksiksiz işleyebilmesi için karar alma süreçlerine katıldıkları kadar, ortak iradeyi yansıtan kararların hayat bulması için de çaba içinde olmaktadırlar.

Kadınlar bu kurumlaşmalarda önemli bir nitel ve nicel güç konumundadırlar. Özgürleşen kadın gerçekliği yıllarca süren askeri savaşlarda kendini kanıtladığı gibi, demokratik bir toplum ve demokratik ulus inşası sürecinde de kadın rengi, kadın öncülüğü sergilenmektedir. Yıllarca Suriye rejiminde önü alınmayan çok eşlilik, çocuk gelinler gerçekliği, hem kanunlarla yasaklanmıştır hem de zihniyet değişmesi için yaygın eğitimlerle bu toplumsal kanamalar durdurulmuştur.

Kadınlar özgün örgütlülüklerini geliştirerek özgür kadın kimliği etrafında iradeleri, bilinçleri ve pratik çalışmalarıyla bu toplumsal modelin öncü bir gücü haline gelmişlerdir. Kadınların eliyle yürütülen özgün ekonomik faaliyetler, tarımsal ve zirai çalışmalar eliyle yürütülen özgün ekonomik faaliyetler, tarımsal ve zirai çalışmalar komünal ekonominin inşasında belirli bir yer tutmaktadır. Ev kadınları, okuyan-okumayan genç kadınlar, kentli ve kırsal alanda ikamet eden kadınlar ayrım yapılmaksızın. Kürt, Arap, Türkmen, Asuri-Süryani, Ermeni, Çeçen-Çerkez kökenli kadınlar siyasetten ekonomiye, eğitimden sağlık alanına kadar toplum yaşamının her alanında çalışabilme, üretme, karar süreçlerine katılma, yöneticilik yapma gibi rol ve görev üstlenme zeminine kavuşmuşlardır.

Komün ve meclislerde olduğu kadar, sosyal-siyasal, kültürel vb. kurumlarda da aktif yer almakta ve birçok kurumda yöneticilik konumunda bulunmaktadırlar.

Demokratik toplumun oluşumunda, gelişmesinde ve ilerlemesinde kadınlar bilinçle ve kararlılıkla misyonlarını yerine getirmektedirler.

Demokratik ulus ve demokratik toplumlar birbirini tamamlayan halkalar halinde bir bütünlük içerisinde gelişim göstermektedir. Kürt siyasal güçlerinin, PYD ve TEV-DEM’in ilk başlarda öncülük yaptığı bu model, sonraki yıllarda kapsam alanı ve bileşenleri genişletilerek Arap halkının yanı sıra Kuzey ve Doğu Suriye’de nicel olarak sayıları az da olsa. Ermeni, Türkmen, Çeçen, Asuri-Süryanileri de dâhil ederek MSD (Meclisa Suriye Demokratik- Suriye Demokratik Güçleri) halinde örgütlülüğe kavuşmuştur.

Bu haliyle söz konusu alanlarda-ki, Suriye toplam coğrafyasının üçte biri kadardır. 5-6 milyon kadar renkli ve demokratik bir ulus gerçekliği filizlenmiştir. Bu bölgeyle ilgili tüm karar mekanizmaları çatı yapı olan MSD ile denetimli ve koordineli bir işleyiş dâhilinde sürdürülmektedir. Bırakılan Baasçı, ulus-devletçi Suriye devleti tarihinde, bin yıllardan bu yana ilk kez farklı inanç, dil, kültür, tarihi topluluk ve halklar arasında kardeşliği, özgürlüğü, demokratikliği esas alan bir toplumsal sistem vücuda gelmiştir.

Bu sistem içinde başta kadınlar olmak üzere, gençler, yaşlılar, kentli ve köylüler, kısacası toplumu oluşturan tüm bireyler durumları ve konumları çerçevesinde yerlerini almaktadır.

Kadınlar örneğinde olduğu gibi gençlerde özgün örgütlülüklerini sağlamışlardır. Her kent ve kasaba çalışma, eğitim, örgütlenme merkezlerini oluşturarak toplumsal dinamik rollerine uygun konumlanmışlardır.

Gençliğin eğitimi için kurulan üniversitelerin sayısı arttırılmaya çalışılmaktadır. Lise mezunu gençlerin üniversiteye kayıtlarından okulu bitirene kadar ki süreçteki eğitim ücretsiz karşılanmaktadır. Benzer biçimde lise sonrası için açılan yüksekokullar, Kuzey ve Doğu Suriye coğrafyası ve halklarının ihtiyacı gözetilerek ziraat ve petrol ile ilgili bölümlerdir.

Toplumun her kesiminin eğitiminden faydalanması, çocuklarını okutabilmesi için her köye, kentlerde ise yeterli sayıda açılan okulların tümü ücretsiz olarak eğitim hizmeti sunmaktadır. Her halkın anadilini esas alan ilkokullarda Arapça, Kürtçe ve diğer dillerde eğitim verilmektedir.

Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halkların tarihsel, kültürel, sosyal gerçeklikleri göz önünde bulundurularak oluşturulan yargı mahkeme sisteminde hem belirli kanunlar geçerlidir. Hem de ahlaki- politik toplum esasına göre kararlar verme söz konusu olmaktadır. Belirli eğitimden geçirilen mahkeme- yargı üyeleri sosyal, mali, politik, arazi vb. sorunları adil biçimde çözüme kavuşturmaya çalışmaktadır.

Ulus-devlet modelinde ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri devlete ve devlet mekanizmalarının üst kademelerine yuvalanan belirli aile, çevre ve zümrelere ağırlıklı olarak gidiyorken, göstermelik bir kısmı halkın temel ihtiyaçları için harcanmaktaydı. Suriye Baas rejiminin gelirleri içinde belirgin bir yeri olan petrol ile zirai ürünler en çok Kuzey ve Doğu Suriye’de elde ediliyorken, bu bölgenin altyapısına, sağlık, eğitim vb. alanlarına ciddi bir yatırım yapılmamıştır. Sanayi yok denecek durumda bırakılmıştır. Buna mukabil Baasçılığın kendine merkez olarak diğer kent ve bölgelerde yaptığı harcamalar ve yatırımlar ile bölgeler ve kentler arasındaki eşitsizlik ve çarpıklık ulus-devletçi Baas rejiminin gerçek yüzünü sergilemiştir.

Bugün Türkiye’de yaşanan, iktidarın doğa, orman, yeşil alanlara karşı düşmanlığının bir benzeri onlarca yıl önce Baas rejimi tarafından özellikle Kürt bölgelerinde yaşatılmıştır. Buğday, arpa, mercimek ekimi en çok bu Kürt bölgelerinde kalite ve miktar olarak öne çıkmıştır. Baas rejimi var olan yeşil alanları, ağaçları, bağları katlettirerek nerdeyse ağaçsız bir coğrafya yaratmıştır. Daha fazla buğday vb. için doğa, toprak, yeraltı suları bitirilme pahasına bir politika yürütülmüştür.

Bugün Kuzey ve Doğu Suriye modeline ekolojist anlayış ve yaklaşımın güçlendirilmesi için yoğun bir çaba harcanmaktadır. Çünkü yıllarca aynı tür ekimlerin yapılması ile birçok yerde toprakta çoraklaşma ve çölleşme tehlikesi giderek büyümektedir.

Ulus-devletçi zihniyetle oluşturulan bölgedeki diğer devletler gibi Suriye Baas rejimi de toplumda, doğada ve bunlarla bağlantılı tüm ilişki alanlarında on yıllar boyunca ağır tahribatlar yaratmıştır. Bu ağır tahribatlar halkahalka yayılarak toplumsal dinamikleri köreltmiş, insanlar bu sistemi eleştiremez hale sokulmuşlardır. Baasçı rejimin en çok derinleştirdiği bir tahribat türü, muhalif olma, muhalefet yapma dürtülerinin bile iğdiş edilmiş olmasıdır. Her şey ‘tekçi’ zihniyete göre yeniden yeniden şekillendirilmiş, zihniyetler buna göre biçimlendirilmişlerdir.

Kuzey ve Doğu Suriye demokratik yönetimi halkların ruh, duygu, düşünce dünyalarında, ulus-devletçi zihniyetin yarattığı kırılmaları, aşındırmaları, tahribat ve erozyonları ortadan kaldırmak için, bilinçle, sabırla, eğiterek ama pratikleştirerek yoğun bir çalışma temposu ile şimdiden başarılı adımlar atmıştır.

A.Öcalan’ın “Üçüncü yol” fikri, Kuzey ve Doğu Suriye’deki bölgede, halkları zehirleyen milliyetçilik, ulusçuluk, şovenizm gibi Ortadoğu halklarına sadece yıkım, kaos, savaş, gerilikler getiren ideolojilerin miadını doldurduğunu açıklıkla ortaya koymuştur. Sosyalist demokrasi ile buluşan bölge halkları ahlaki-politik toplum özelliklerini edinmede istekli, kararlı ve cesaretli olduklarını her geçen gün daha fazla göstermektedirler.

Kürt-Arap nüfus yoğunluklu kentlerde halklar arası kaynaşma, her bir halkın diğerinin diline, kültürüne ve tarihsel varlığına hürmetle yaklaşması, Suriye’nin diğer bölgeleri için de bir yol gösterici niteliğindedir. Baasçı rejim kadar bölgenin diğer ulus-devletlerinin, Kuzey ve Doğu Suriye’deki modeli boğmak için, düşman kardeşler ittifakını sergilemekten çekinmemeleri anlaşılırdır.

Fakat özgürlükçü demokrasinin, özgüce dayalı yönetimin yarattığı özgüven başta olmak üzere suni çelişkilerin ortadan kalktığı, halklar arası eşitlik, adalet ve kardeşleşmenin bir gelecek vaat ettiğini yaşayarak görmeleri, bu toplumsal modele olan bağlılıklarını arttırmaktadır.

Kuşkusuz tüm sorunların tam anlamıyla çözüme kavuşturulabilmiş değildir. Ekonomik abluka, siyasi statünün tanınmamış oluşu, başta olmak üzere birçok konunun getirdiği dezavantajlar olsa da, halklar bu modeli en doğru ve gerçek olduğunda iknalar.

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.