Düşünce ve Kuram Dergisi

Çatışma ve Müzakere Süreçlerinde Kolombiya-FARC Deneyimi

M. Ali Doğan

27 Mayıs 1964, Marquetalia şehrinin FARC gerillaları tarafından kuşattıkları tarih, daha sonradan FARC’ın kuruluş tarihi olarak ilan edildi (15 Ağustos 1984’ün, HRK’nin kuruluş tarihi olarak ilan edilmesi gibi). Aynı dönem eski komünist partisinin illegal kesimi, kendisini FARC üyesi ve FARC da kendisini komünist partisi üyesi ilan etti. Yani böylece her FARC üyesi doğal olarak komünist partisi üyesi ve her komünist partisi üyesi doğal olarak FARC üyesi olarak kabul ediliyordu.

1965 yılı sonlarında, kısa sürede yüzlerce gerilla katılımı olan FARC, ilk kongresini gerçekleştirerek askeri, siyasi, örgütlenme, eğitim ve propaganda birimlerini oluşturarak Güney Blok’unu kurtarma amacıyla düzenli-hareketli gerilla hareketine dönüşme kararı aldığını ilan etti.

1966 yılı sonlarında 2. Kongresi’nde, Güney Blok’u FARC’ a dönüştüğünü, yani Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri adını aldığını ilan etti ve mücadelenin Güney Blok’undan tüm ülkeye yaygınlaştırılması kararını alarak tüm bölgelerde “mobil” yani hareketli gerilla birimleri oluşumunu ve bu birimlerin eylemlerini başlattı.

İki yıl sonra yapılan 3. Kongre, Armenia El Quiniodo, diğer adıyla Ermenistan olarak bilinen bölgede gerçekleştirildi ve bu kongre, “Uyarıcı savaş” aşamasından “Halk savaşına geçiş kongresi” olarak adlandırıldı. FARC genel sekreteri Marulanda’dan sonra gelen Komutan Ciro Trujillo önderliğinde halk savaşı yöntemleri yaygınlaştırılmaya başlandı.

1973 yılında 4. Kongre döneminde şu andaki işlerliği içeren Genel Kuvvetler Komutanlığı Sekreterliği kurumu oluşturuldu. 1978 Ocak ayında yapılan 6. Kongre’de bu sekreterliğin yanısıra “Cepheler” genel (koordinasyon) komutanlığı kuruldu.

Mayıs 1982’de 7. Kongre’de, FARC kendisini FARCEP (Kolombiya Devrimci Silahlı GüçleriHalk Ordusu) olarak dönüştürme kararı aldı. Bu karar, kongre tarafından, silahlı eylemlerin halkın yaşadığı tüm alanlara halkla birlikte yaygınlaştırılması olarak tanımlandı. 1982 yılında başlayan ilk barış görüşmeleri (Devlet Başkanı Belisario Betancourt hükümeti ile FARC arasında) 1984 yılının 28 Mart günü bir antlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlandı. Aynı barış görüşmelerine 1970’de kurulan şehir gerilla hareketi M-19 haraketi de katıldı. İmzalanan La Uribe antlaşmasına göre;

1- İki ay içinde çatışmalara ve operasyonlara son vererek, hükümet ve FARC gerillaları süresiz bir ateşkes hayata geçirilecek.

2- Devlet güçleri ile FARC arasındaki düşmanlık ilişkilerini ortadan kaldırmak için çaba içinde bulunma kararı aldılar.

Bu ateşkesin sonucu, sivil politikaya geçme umuduyla Union Patriotique yani Yurtsever Cephe, FARC tarafından1985 yılında kurulmuştu. FARC-EP, Union Patriotica (UP), yani Yurtsever Cephe’nin kuruluşunu ilan ederek tüm sivil örgütlenmeleri bu cephe etrafında birleşmeye çağırdı. Sözde yürürlükte olan ateşkese rağmen kurulan Yurtsever Cephe’nin sivil önderleri ve üyeleri teker teker katledildiler. Kuruluşundan sonra, yani 1985 ile 1994 arasında 5 bine yakın Yurtsever Cephe üyesi paramiliter güçler tarafından katledildi.

Katledilenlerin içinde UP’nin devlet başkanı adaylarından Jaime Pardo Leal (1987), Bernardo Jaramillo Oşa (1990) ve aynı cephenin üyeleri 9 milletvekili de yer alıyordu. Yani ateşkes süreci, hükümet tarafından, illegal çalışmalarda bulunan yeraltı-illegal Komünist Partisi üyelerinin ve/veya barış ve demokrasi mücadelesinde yer almak isteyen militanların legaliteye çekilerek ve tesbit edilerek katledilmeleri veya tutuklanmaları için bir tuzak süreci gibi değerlendirilmişti.

Savunmasız sivil, legal alandaki militanların yoğun katliamları (3 binin üzerinde sivil militan, doğal önder veya sempatizan katledildi) ve tutuklanmaları gerillaya katılımı aynı oranda arttırıyordu. 2 yıldan fazla süren sözde ateşkes ortamını FARC önderleri gerilla eğitiminin daha da güçlendirilmesi ve lojistiklerini geliştirmek için bir fırsat olarak değerlendirdi. Çünkü bu dönemde sivil kesimlere yönelik saldırıları hükümet resmen üstlenmiyor, hatta tam tersine kınıyor ve FARC gerillalarına karşı operasyonlar yapmamaya özen gösteriyordu. Aslında, tüm bu sözde diyalog dönemini hükümet güçlerini daha iyi toparlamak, daha detaylı ve geniş saldırılar hazırlamak ve “Devletin üstünlüğünü meşrulaştırmak” için kullandı. 1982 yılında Betancourt hükümeti döneminde “Gerilla hareketlerinin güçlenmesinden” dolayı başlatılan barış görüşmeleri, 1986 yılında Virgilio Barco’nun devlet başkanlığına gelişinden sonra, sivil kesimlere karşı geliştirilen cinayetlerle gerçerliliğini yitirmeye başlamıştı. Bu dönem, hükümet eliyle geliştirilen bu cinayetlerde polis, asker ve paramiliter güçlerin yanısıra uyuşturucu kaçakçıları da kullanılıyordu.

Aynı dönem FARC’ın dışında, M 19 hareketi hükümetle önce gizli ve kısa süre sonra Meksika ve Panama’da ayrı olarakaçık görüşmelere başladı. Meksika’da Usaquén zirvesi resmen M-19 hareketi ile hükümet arasında başladı.

1987 başından itibaren ateşkes fiilen ortadan kalktı. 1987’de gelişen FARC örgütlenmesi ve eylemlilikleri 27 ayrı cephenin (bölge yönetiminin) kurulması yani gerilla savaşının tüm Kolombiya’ya yaygınlaştılması anlamına geliyordu. Genel Kuvvetler Komutanlığı Merkezi’ne her cephe komutanının ve her cepheden seçilen bir heyetin katıldığı bir sistem geliştirildi. Bu merkezi oluşturan 27 cephenin komutanları ve delegeleri arasından seçilen sekreterlik kurumu geliştirildi.

Yani, ateşkes süreçlerini hükümet daha fazla baskı aracı yaratabilmek ve öldürücü darbelere hazırlık aşaması olarak değerlendirirken, FARC da aynı şekilde bu diyalog aşamalarına hiç güvenmediği için gerilla güçlerini artırma, askeri ve siyasi eğitimi yoğunlaştırma ve lojistiklerini geliştirme süreci olarak değerlendirdi.

FARC’ın örgütlenme biçimi (şimdi olduğu gibi) en küçük birimlerden en büyüğüne, peloton (manga 12 kişiden oluşuyor) gerilla (2 pelotondan oluşuyor), kampanya (2 veya 3 gerilla’dan oluşuyor), kolumnas ( ortalama 100 kişiden oluşan ve alt birimlerin en hızlı bir tarzda toplanması ve dağılmasından sorumlu olan birlikler), frentes, (cephe, yaklaşık 200 kişilik guruplar yani 2 kolmna’dan oluşuyor) ve bloklar (en az 5 front (cephe) dan oluşuyor) biçiminde düzenlerek, en küçük birimlerin üst birimlerin genel inisiyatifinde ancak hareketli yerel inisiyatiflerle yetkilendirilmiş biçimi temel alındı. Bu tarzda örgütlenmenin en hızlı bir tarzda toparlanıp yine hızlı dağılabilme ihtiyacını en iyi karşıladığı için gerekli görüldüğü söyleniyor.

1987 eylül ayında, Devrimci gerilla hareketi tüm alanların üyesi olduğu “Cördinadora Guerrillera Simón Bolívar” (CGSB), yani Simon Bolivar Gerilla Koordinasyonunun kuruluşunu ilan etti.

1990 yılında şehir gerillası yöntemlerini temel alan M-19 hareketi ve EPL (Halk Kurtuluş Ordusu) kendileriyle hükümet arasında (FARC’ın katılmadığı) silahlarını teslim ederek başkanlık seçimlerine katılmayı kabul ettiler. Seçimlerden hemen önce M-19 hareketi önderi ve devlet başkanı adayı Carlos Pizarro Leongómez, 26 Nisan 1990 yılında katledildi.

9 Aralık 1990 tarihinde, sözde yeni demokratikleşme paketini içeren Anayasa Komisyonu seçim günü, yani aynı gün, FARC’ a karşı “Büyük Kolombiya Operasyonu” çok büyük askeri olanakların seferber edilmesiyle başlatıldı. Bu saldırı Kolombiya hükümeti tarafından “FARC’ın barış sürecini sabote etmeye niyetli olduğu” gerekçesiyle yapıldı.

Sözde ateşkes sürecinin işlediği bir anda hükümet ve ordu “FARC ateşkesi bozmaya hazırlanıyor iddiasıyla, aynı dönem, FARC yönetimine (Ulusal sekreterliğine, yani merkezi yönetim karargahına, “Casa Verde operasyonu olarak adlandırılan) karşı (9 aralık 1990 ) Kolombiya ordusunun ağır imha operasyonları (karadan ve havadan) fiyaskoyla sonuçlandı, operasyonlarda çok az kayıp vererek orduyu püskürten FARC gerillaları 120 asker ve subayı öldürdüler ve 9 helikopter düşürdüler. Bu direniş Kolombiya gerilla tarihinde önemli bir yer aldı ve FARC gerillalarının bulundukları alanları savunabilecekleri ve bazı bölgelerde kalıcı kontrol sağlayabileceklerini gösterdi.

Şubat-Nisan 1991 arası Kolombiya’daki önemli sivil toplum örgütlerinin de katıldığı “Casa Verde saldırısına karşı barış kampanyası” büyük ilgi gördü. Kampanyanın son bulduğu 30 Nisan 1991 tarihinde bir gurup CGSB (Simon Bolivar Gerilla Koordinasyonu) heyeti, bir süre Venezuela’nın Bogota Büyükelçiliğini pasif yöntemlerle işgal ederek ve Venezuelalı elçilik görevlileriyle toplanarak, Kolombiya hükümetinin barış çağrılarına ilgisiz kalmalarını protesto ederek, elçilikten çatışma veya sorun çıkarmadan ayrıldılar. Bu eylem, Kolombiya’daki sivil ilerici güçlerin barış için ısrarları noktasında sempati toplamalarında ve hükümetin inkarcı yaklaşımlarını tecrit etmede büyük rol oynadı.

3 Ocak 1991 tarihinde Venezuela’nın başşehri Karakas’ta Kolombiya hükümeti ile CGSB arasında diyalog başladı. Bu diyalog dönemini Kolombiya Ordusu yine bir saldırı hazırlığı olarak değerlendirip (“yumuşatılan” ortamdan yararlanarak), 5 ay sonra FARC karargahının bulunduğu La Uribe bölgesini kontrolü altına aldı ve FARC gerillaları karargahlarını terketmek zorunda kaldılar. FARC geniş bir karşı saldırı kampanyası geliştirerek tüm ülkede saldırı eylemlerini arttırdı.

1993 yılında yapılan 9. Kongresi’nde FARC strateji değişikliğine gitti. Bu yeni stratejiye göre, yerel alanlarda gerilla üstünlüğünün sağlanması (gerilla üstünlüğünden anlaşılan şehirlerin kontrol edilmesi anlamına gelmiyor), şehirlerde gelişen demokratik örgütlenmelerin paralel olarak güçlendirilmesi ve halk desteğinin en üst düzeye çıkartılması ve her iki mücadelenin olgunlaştığı son aşamada gerilla güçlerinin başkenti ve kentleri ele geçirerek devrim sürecinin işletilmesi aşamalarını içeren bir yöntem benimsendi. Sonuç, yani nihai zafer saldırılarının yapılacağı son aşamadan önce, sivil halkın korunması ve savaştan en az zarar görmesinin sağlanması gerekçeleriyle şehir ve kasabaların kontrol altına alınması prensibi uygulanmamasına rağmen, birçok kasaba ve şehirde, Kolombiya devlet güçlerinin varlığının en aza indirgenmesi söz konusudur.

1994 yılında iktidara gelen Ernesto Samper, bir siyasi viraj yaparak, gerillaları “bir gurup çete” ve “insan kaçıran örgütler”, olarak tanımladı ve kesinlikle gerilla hareketinin politik karakterinin tanınmasının ülkeye ihanet olacağını belirtti. Bu anlamda bütün sözde aydınlar (hükümete ve resmi ideolojiye yakın), basınyayın Samper’in emrini uygularcasına FARC ve diğer gerilla hareketlerine karşı karalama kampanyaları geliştirdiler. Bu kampanyalara göre gerilla hareketleri “uyuşturucu tacirleri ve üreticileri, insan kaçakçıları ve çetelerdi”, yani “siyasi hiçbir karakteri yoktu”. Bu anlamda, Kolombiya’da daha önceden beri yürütülen ve Samper hükümeti döneminde arttırılan karalama kampanyaları ile TC’nin PKK hareketine karşı yürüttüğü kampanyalar ve bu kampanyalara ortak olan “sözde aydınlar” arasındaki benzerlik çok şaşırtıcı. Eski solcular, sözde sosyal demokratlar, ABD ve Avrupa hakim basını (ABD ve AB’de FARC, ELN ve EPL terörist örgütler listesi içinde yer almaktadırlar), tıpkı PKK’ye karşı olduğu gibi, Kolombiya gerilla hareketlerine ve özellikle de en geniş desteğe sahip FARC ‘a karşı karalama kampanyalarına önemli ölçüde katıldılar.

Özellikle 1995 ile 1998 yılları arasında yaptıkları büyük kuşatma, cezalandırma, esir alma ve geri çekilme gibi eylemleri aynı anda küçük gerilla guruplarının çok hızlı bir zamanda bir araya gelerek oluşturdukları yüzlerce gerilla gücünün geliştirdikleri saldırılarla büyük avantajlar elde ettiler. Örneğin, 30 Ağustos 1996 tarihinde FARC yeni bir askeri kampanya başlatarak Kolombiya devlet güçlerine karşı topyekün savaş ilan etti (30 Ağustos 1996 günü, Caqueta bölgesindeki bir Kolombiya ordusu tümenine saldırarak 60 asker ve subayı esir aldı). Yani küçük gurupların aynı anda büyük saldırı birimlerine dönüşme kapasiteleri, Kolombiya gerilla hareketi tarihinde bir devrim olarak nitelendiriliyor ve Kolombiya ordusu ve devlet güçlerinin bu hareketli, çabuk toplanan ve eylemden hemen sonra kendi alanlarına dağılabilen küçük hareketli guruplar karşısındaki çaresizliğini herkes kabul ediyordu. Bu süreçteki benzeri eylemlerde FARC gerillaları kasaba veya küçük şehirleri 24 saat gibi bir süre boyunca tamamen kontrol edip, bu süre boyunca devletin temsilcilerini esir alma, halka yönelik propaganda faaliyetleri, önemli stratejik ve ekonomik hedefleri imha etme, asker, polis ve hükümet binalarını imha etme gibi eylemlerini gerçekleştirerek üç yıl içinde 500’ün üzerinde esir aldılar.

Bu gerilla üstünlüğü karşısında çaresiz kalan ordu, FARC ile çatışma ortamından kaçınarak, daha fazla korunmasız sivil güçleri hedef alıp halkın daha fazla tepkisini almaya yol açtı. Bu anlamda özellikle aşırı sağcı bazı gurupları oluşturarak (1994’de kurulan paramiliter örgütlenmelerden ACCU, Cordoba ve Uraba özsavunma güçleri) halka karşı kullanmayı arttırdılar. Bu paramiliter örgütler Kolombiya’daki binlerce faili meçhul cinayetlerin direk uygulayıcılarıdır. ACCU’nun kuruluş amacı, büyük toprak sahiplerini ve uyuşturucu üretici ve kaçakçılarını korumaktı.

1998 yılında, iktidara gelen devlet başkanı Andrés Pastarana çok sürpriz bir şekilde FARC’ın kurucu önderi Marulanda ile toplandı ve yeniden barış görüşmeleri başlattı.

16 Temmuz 1998 ELN’nin de katıldığı Puerta de Cileo antlaşmasıyla yeni diyalog süreci başlatıldı. Ancak hükümet, görüşmeleri FARC ile Kolombiya’da ayrı, ELN ve EPL ile Almanya’da ayrı yürütüyordu.

FARC ile 2012 yılından önce yapılan ve halen devam eden barış görüşmelerinden önceki en son barış görüşmeleri 7 Ocak 1999 tarihinde Caqueta bölgesinde, San Vicente del Caguan Belediyesi’nde başladı. Bu görüşmeler sonucu 1998 ile 2002 yılları arasında dönemin devlet başkanı sağcı, konservatör, Andres Pastrana ile yapılan pazarlıklar sonucu taraflar Caguan bolgesinde 42. 000km²’lik bir alanı “tarafsız, silahsızladırılmış, eylemsiz bölge” olarak ilan etmeyi kabul ettiler. Bu antlaşmaya göre devlet ve FARC gerilla güçleri bu alanda silahlı etkinliklerine son vermeyi kabul ettiler. Bu pazarlık dönemi tıpkı öncekilerde olduğu gibi seçim kampanyaları dönemini teşkil ediyordu.

 

Sonuçta varılan antlaşmaya göre:

Yukarıda adı geçen bölgelerde “demilitarize edilmiş, yani silahsızlandırılmış” beş belediye alanını içeren bir alan belirlendi.

– Bu silahsızlandırılmış alanlarda FARC ile devlet arasındaki görüşmelerin sürdürülmesi kararlaştırıldı.

Silahsızladırılmış alanların dışında kalan bölgelerde aynı silahsız ortamın ve diyalogun geliştirilmesi için tarafların çaba harcaması kabul edildi.

– Tarafların ortak çalışma guruplarının aracılığıyla en asgari düzeyde ortak olarak kabul edeceği, mutabakat sağlayacağı yapısal değişim ve yeni bir devlet yaklaşımının ortaya çıkarılması.

– Kanada, Küba, İspanya, Fransa, İtalya, Meksika, Norveç, İsviçre ve Venezuela’lı delegelerden oluşan uluslararası bir garantörler komisyonun oluşturulması kararları alındı.

Ancak bu diyalog fazla sürmedi. Barışa en çok yaklaşılan bu diyalog sürecinin neden başarıya ulaşmadığını anlamak için kronolojisine kısaca gözatmakta yarar var.

7 Kasım 1998 yılında FARC, görüşmelerin antlaşmalara göresağlıklı yürütülmesi için, silahsızlandırılacak olan San Vicente del Caguan bölgesindeki 130 askerden oluşan devletin ordu birliğinin çekilmesini talep etti.

13 Kasım günü sağ kesimin ve devlet yanlılarının protesto gösterileri altında sözkonusu askerler geri çekildiler. Aynı gün, Görüşmelerdeki hükümet sözcüsü Gumersindo Ricardo “Ne olursa olsun FARC’ın bir terör örgütü olarak tanımlanacağını ve “Savaşçı” statüsünün tanınmayacağını ilan etti.

25 Kasım günü devlet başkanı Pastrana, FARC’tan noel bayramları yaklaşırken, ateşkes ilan etmesi talebinde bulundu. Bu çağrıdan iki gün sonra FARC esir askerlerle FARC’lı tutsakların değiş tokuş edilmesi önerisinde bulundu.

6 Aralık günü paramiliter güçlerin lideri Carlos Castano bir sonraki seçimde devlet başkanlığına aday olacağını ve seçilmesi durumunda, o ana kadar “teröristlerle” yapılan tüm antlaşmaları iptal edeceğini ve tanımayacağını açıkladı.

14 Aralık günü devlet görüşmeler komisyonu sözcüsü Paz Ricardo ve FARC lider Manuel Marulanda ortak bir açıklamayla 7 Ocak 1999 tarihinde müzakerelerin resmen başlayacağını açıkladılar. 26 Aralık 1998 tarihinde FARC sözkonusu silahsızlandırılmış bölgede kontrol hakkını uygulamaya başladı.

7 Ocak 1999 tarihinde devlet başkanı Pastrana hakim basın tarafından “Savaşın tam orta yerinde kurulan görüşme masası” diye adlandırdığı müzakereleri söz verdiği gibi başlattı. Ancak “Güvenlik ortamının tamamen sağlanmadığı” gerekçesiyle bu ilk görüşmeye FARC önderi Marulanda katılmadı ve FARC’ı Joaquin Gomez başkanlığında bir heyet temsil etti. Bu anlamda yine hakim medya bu görüşmeyi “Görüşme masasında boş sandalye” olarak adlandırdı. Görüşmelerden hemen sonra (11 gün sonra) paramiliter güçler seri cinayetler işleyince, FARC müzakerelerin dondurulduğunu ilan ederek, işlenen cinayetler üzerine ve paramiliter güçlere karşı nasıl mücadele edeceği konularında devletten resmi açıklama talebinde bulundu.

25 Ocak günü, hükümet sözcüsü Raul Reyes hükümet yetkilileriyle yaptığı bir toplantıdan sonra, görüşmeleri herşeye rağmen sürdürme kararını açıkladı.

6 Mayıs günü FARC sözcüleri ile BM (Birleşmiş Milletler) temsilcileri arasında uyuşturucu üreticilerine karşı tavır alma konularında görüşmeler gerçekleştirildi. Bu görüşmeler sonucu, 3 Nisan günü ortak bir izleme komisyonunun kurulmasına karar verilince, paramiliter güçler, FARC’ı silahsız alanlarda devlet içinde devlet olmakla suçlayarak herkesi FARC’a karşı her yöntemle savaşmaya çağırdı.

BM heyetinin çabaları sonucu, 29 ve 30 Haziran günleri yukarıda adı geçen ülkelerden ve Latin Amerikalı değişik ülkelerden 27 ülkenin temsilcisi toplanarak, Kolombiya’da uyuşturucu temel maddesi bitkilerin üretiminin tamamen durdurulması, uyuşturucu kaçakçılarının varlığına son verilmesi ve barış girişimlerinin ekonomik ve siyasi olarak desteklenmesine karar verdiler. Ancak hükümet daha sonra bu kararların uygulanması noktasında hiçbir pratik adım atmadı, çatışmalı ortam tekrar gündeme geldi.

29 Nisan 2000 tarihinde (Kürt hareketinde kurulan KCK ile aynı mantık ve amaçlarla) FARC yönetimi, “Bolivarcı Hareket”in kuruluşunu ilan etti. Her FARC üyesi Bolivarcı Hareket’in doğal üyesi olmakla birlikte, sivil alanlarda mücadele eden militanlar da bu harekete üye olarak, gerilla hareketi, gizli komünist partisi ve sivil alanlarda (legal) mücadele edenlerin ortak örgütlenmesi yaratılmış oldu.

20 Haziran 2000 tarihinde dönemin Kolombiya hükümet temsilcileri Luis Guillermo Giraldo ve Raul Reyes, Venezuela Dışişleri Bakanı José Vicente Rangel ve FARC temsilcileri ile Caracas’ta toplanarak esir ve tutuklu değiş tokuşunu “nefret duygularının zayıflatılması” için kabul etti.

7 Kasım’a kadar süren görüşmelerden sonra, 14 Kasım 2000 tarihinde yaptığı bir açıklamayla FARC, Pastrana hükümetinin paramiliter güçlere ve cinayetlerine karşı samimi olduğunu kanıtlayana kadar ateşkesin mümkün olamayacağını açıkladı ve görüşmeler boyunca geçerli olan tek taraflı ateşkesin geçersiz olduğunu belirtti.

8 ve 9 Şubat 2001 tarihinde Pozos belediyesi sınırları içinde, devlet başkanı Pastrana ve FARC lideri Marulanda bir görüşme ve toplantı gerçekleştirdiler. Toplatıda ele alınan konular şunlardı:

–  Tutuklu ve esirlerin değiş tokuşu

–  Paramiliter güçlere karşı mücadele

–  Ekonomik, sosyal talepleri içeren ve silahsızlandırılmış bölgelerin arttırılmasını öngören “Kolombiya Planı” nın hayata geçirilmesi

–  Komşu ülkeler başta olmak üzere, birçok yabancı ülkenin diyalog sürecine dahil edilmesi ve bu ülkelerin temsilcilerine sürekli olarak iki tarafın barış diyaloğu çerçevesindeki çabalarını gözlemleme olanaklarının sağlanması.

Bu amaçlarla, 5 Nisan 2000 tarihinde aralarında BM genel sekreteri Kofi Annan’ın da bulunduğu 26 ülkenin temsilcileri ve Katolik kilise temsilcilerinin ve Avrupa Birliği temsilcilerinin de katıldığı bir komisyon kuruldu. 2 Haziran 2001 tarihinde, uluslararası temsilcilerin de bulunduğu toplantıda taraflar arasında “insani hümaniter antlaşma” imzalandı. Bu antlaşmaya göre hükümet FARC’lı tutuklu gerillaları, FARC ise elindeki esirleri serbest bırakacaktı.

16 Haziran 2001 tarihinde, FARC’ın kontrol ettiği alanlarda, gerillaların resmi törenleri eşliğinde, FARC 55 esir asker ve polisi ve hükümet de 11 FARC gerillasını serbest bıraktı ve değiş tokuş işlemi uluslararası gözlemciler eşliğinde gerçekleşti. 27 Haziran günü, diyalogun ikinci aşamasına geçebilmek için iyi niyet gösterisi olarak, FARC karşılıksız olarak 242 esir askeri serbest bıraktı.

17 Kasım 2001 tarihinde antlaşmalara ters olarak, silahsızlandırılmış alanlarda Kolombiya ordusunun gerçekleştirdiği kontrolleri FARC bir deklarasyonla protesto ederek uyarı çağrısında bulundu ve görüşme masasından çekileceğini açıkladı.

Buna karşılık olarak Avrupa Birliği, FARC’ı “Görüşme masasından çekilmesi halinde AB sınırları içinde bulunan temsilcilerini sınır dışı etmekle” tehdit etti.

Görüşmelerin 3 ay askıda kalmasından sonra, 3 Ocak 2002 tarihinde taraflar tekrar biraraya gelerek yeni uzlaşma alanları arayışına başladılar. İki gün süren toplantılardan bir sonuç çıkmayınca, devlet başkanı Pastrana “Bölgeyi terk etmeniz için size sadece 48 saat veriyorum ve size karşı askeri operasyonları başlatacağım” dedi. 5 gün sonra uluslararası temsilcilerin ısrarı üzerine tekrar toplanan taraflar anlaşamayınca diyalog süreci son bulmuş oldu.

7 Ağustos 2002 tarihinde Kolombiya tarihinin en gerici devlet başkankarından Alvaro Uribe devlet başkanlığına seçildi. Alvaro Uribe geçmişte FARC ile yapılan tüm antlaşmaları iptal ettiğini ilan ederek FARC’a karşı topyekün savaş ilan etti.

2003 yılında Alvaro Uribe, Kolombiya’da 30 bin kişinin katledilmesinden sorumlu paramiliter ACCU ile resmi bir antlaşma imzalayarak, ilk defa paramiliter güçlerin “ülkenin korunması için resmen görevlendirilmesini” kabul etti.

1 Mart 2008 tarihinde Kolombiya, Ekvator topraklarına hava ve kara saldırısı gerçekleştirerek FARC liderlerinden Raul Reyes’i bir suikast sonucu öldürdü. Aynı yıl FARC’ın kurucu önderi Manuel Marulanda bir hastalık sonucu vefat etti.

Şu an devlet başkanı olan Juan Manuel Santos 8 Nisan 2010’da iktidara geldikten hemen sonra FARC ile çözümden yana olduğunu ilan etmesine rağmen, birkaç ay sonra, Eylül 2010’da, İsrail ve ABD yapımı heronların yardımıyla yeri tesbit edilen FARC komutanlarından Mono Jojoy bir hava saldırısı sonucu oldürüldü. Hava saldırının gerçekleştiği aynı günlerde FARC ile hükümet arasında barış görüşmeleri koşulları üzerine görüşmeler başlamıştı.

4 Ekim 2011 tarihinde, FARC’ın tarihsel önderlerinden olan ve Manuel Marulanda’nın yerine genel sekreter olarak seçilen Alfonso Cano, Kolombiya ordusunun geliştirdiği bir operasyonda çatışma sonucu öldürüldü. Venezuela’da yürütülen gizli görüşmelerin sonucunu devlet başkanı Santos 4 Eylül 2012’de açıklayarak, Venezuela, Küba ve Şili’nin garantör olarak katılacakları barış görüşmelerinin resmen başlayacağını ilan etti.

Görüşmeler, FARC genel sekreteri Ivan Marquez ve sekreterlik kurumu üyelerinin de katılımıyla Havana’da devam etmekte. Oslo’da başlatılan barış görüşmelerine rağmen, “terörist” tanımlamalarından vazgeçmeyen ve askeri operasyonlarına devam eden Kolombiya hükümetinin tutumuna cevap olarak Ivan Marquez, 20 Ocak 2013 tarihinde karşıksız ve süresiz olarak ilan ettikleri ateşkes sürecine son verdiklerini ilan etti.

 

Eylül 2012 den beri süren pazarlık, diyalog sürecinde, FARC’ın daha çok ön plana sürdüğü şartlar şunlardı:

–  Sayıları 9 bini bulan tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması ve bunun karşılığında FARC gerilla güçleri saflarındaki esirlerin serbest bırakılması.

Toprakların %85 inin nüfusun %2 sinden az büyük toprak sahiplerina ait olduğu Kolombiya’da toprak reformunun gerçekleştirilmesi.

Her vatandaşın sağlık ve eğitim sisteminden devlet tarafından garanti altına alınarak bedava olarak yararlanmasının sağlanması.

Gerçekleri araştırma komisyonu kurularak, tarihte karşılıklı işlenen suç ve hataların ortaya çıkarılması.

FARC ve Kolombiya’daki diger gerilla güçlerinin silahsızlandırılması yerine bu gerilla güçlerinin asayiş, halkı savunma güçleri gibi kurumlara dönüşümünün sağlanması, Kolombiya halkına hizmetlerinin sağlanması.

–  Tüm sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yeni bir geniş anayasa kurucu meclisi oluşturularak temel hak ve özgürlükleri garanti altına alan yeni bir anayasanın oluşturulması.

Tüm bu barış ve müzakere süreçleri boyunca başta ABD olmak üzere uluslararası güçlerin yaklaşımı ise ağırlıkta tasfiyeye dönük gelişmiştir. Özellikle Kolombiya planı diye adlandırılan ABD-Kolombiya karşılıklı ortak savunma antlaşmasına göre her iki devlet terör ve uyuşturucu trafiğine karşı ortak savaş yürütme temelinde her türlü müdaheleyi meşru hale getirmiştir. ABD’nin müttefiki tüm ülkeler direkt veya dolaylı olarak “terör” tehlikesine karşı Kolombiya’ya destek sunmaktadırlar. Kolombiya’da “savaş” ya da egemen güçlere göre “terör” durumunun devamı, aynı zamanda ülkedeki ABD işbirlikçileri, büyük toprak sahipleri ve büyük uyuşturucu üretici ve kaçakçılarının lehine olan istikrarsızlık, ABD egemenliğini ve müdahelesini meşrulaştırmak içindir. Bu anlamda ülkenin yönetimine hakim olan bu çevrelerin her diyalog sürecini provoke ederek boşa çıkartmış olmaları tesadüf değildir.

Kolombiya ordusunun silahlarının tamamına yakın bölümü ABD veya İsrail’den alınmaktadır. Örneğin Kürt gerillalarına karşı kullanılan İsrail veya ABD yapımı HERON veya DRON’lar aynı tarzda Kolombiyalı gerilla güçlerine karşı kullanılmaktadır. Kolombiyalı barış yanlısı tüm sivil toplum örgütlenmeleri, FARC ve ELN’ye göre “ABD her ne kadar resmi açıklamarında barış sürecini desteklediğinı ilan etmiş olsa bile, gizli olarak her türlü olanaklarını (askeri, istihbarat, hakim olduğu medya kurumları) barış çabalarını boşa çıkarmak için kullanmaktadır. ABD için, FARC, ELN veya EPL’ nin terörist statüsündan çıkarılması pazarlık konusu dahi edilemez, ama aynı zamanda bu çevrelerle barış görüşmelerini resmen desteklediğini açıklama sahtekarlığında bulunuyorlar”

Örneğin, ABD’nin Kolombiya’dan kaçırarak ABD cezaevlerinde ömür boyu hapse mahkum ettiği FARC önderlerinden Trinidad’ın resmi her diyalog görüşmesinde FARC heyeti tarafından masaya konularak, Tinidad’ın derhal serbest bırakılarak barış görüşmelerine bir heyet üyesi olarak katılması önerisini ABD red etmiştir. Barack Obama hükümetinin bu konudaki açıklaması aynen şöyledir: Simon Trinidad suç işlemiştir ve bu yüzden cezaevinden diyalog sürecine katılmak üzere geçici de olsa serbest bırakılması sözkonusu olamaz. Kolombiya Devleti İnterpol listesine dahil ettirdiği FARC Genel Sekreterliği Üyeleri ile Norveç’de görüşüyor, ama ABD Kolombiya’nın barış sürecinin temel aktörlerinden Trinidad’ın bu görüşmelere katılmasını engelliyor. Trinidad, bundan önce gerçekleştirilen tüm barış görüşmelerine FARC’ı temsilen katılmıştı.

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.