Düşünce ve Kuram Dergisi

Demokratik Ulusun Yapısallığı; Demokratik Konfederalizm

Yılmaz Baran

Toplumsal olan her formu, oluşumu ve yapılanmayı çift yönlü olarak değerlendirmek gerekir. Buna iki temel boyut da diyebiliriz. Bunlardan birini; anlamsallık-ruh-öz, diğerini ise; yapısallık-beden-biçim olarak tanımlayabiliriz. Bu da toplumsal formların gerçekliklerini, işlevlerini, derinliklerini ve kapsama alanlarını açığa çıkarmada ön açıcı bir yaklaşım olur. Oluşumları bu temelde ele aldığımızda her formun hem anlamsallığı-ruhu-özü hem de yapısallığı-bedeni-biçimi görülmüş olacaktır. Çünkü her yapısallığın-bedenin-biçimin aynı zamanda bir anlamsallığı-ruhu-özü, her anlamsallığın-ruhun-özünde- bir yapısallığı-bedeni-biçimi mevcuttur.

Bu temelde konu başlığımızı ele alarak, Demokratik Ulusun Yapısallığını oluşturan Demokratik Konfederalizmin tanımını, oluşumunu, bileşenlerini ve işlevini irdelemeye geçmeden önce demokratik ulusun anlamsallığına vurgu yapmakta fayda var.

 

Demokratik Ulusun anlamsallığı

Demokratik ulusun zihniyet ve karakteri; özü itibariyle ahlaki ve politiktir. Demokratik ulu su aynı zamanda demokratik toplum olarak da tanımlayabiliriz. Çünkü demokratik ulusu, ahlaki ve politik topluluklardan oluşan ulus olarak tarif edebiliriz. Her oluşum burada kendi kültürel değerlerini ve özgünlüklerini, özgürlüğü temelinde katarak yer alarak aynı zamanda ulusu da zenginleştirmiş olur. Her katılım ve zenginlik ulusu daha da demokratik kılar. Uygarlığın saldırılarına karşı barikat, zehirlerine dönük panzehir olur. Onu kapitalist uygarlığın sömürücü, yıkıcı ve yok edici olan fikri, zikri ve eyleminden, tamamen korumuş olur. Böylece de ulus adım adım demokratik karakter kazanır. Her yapının ve bireyin kendini rahatlıkla ifadeye kavuşturduğu bir kimliğe ulaşır. Bu da ortak kimlik etrafında buluşan, toplumsal bir ruhu yaratır.

Demokratik ulus zihniyeti, komünlerden oluşan bir bütündür. Komün ise; Demokratik ulus içerisindeki birimlerin kendilerini işlevsel kıldığı örgütlenme şeklidir. Toplumun kendi işlerini kendisinin yerine getirdiği en demokratik birimler olmaktadır. Öz güce ve öz yeterliliğe dayanan demokratik-komünler, ulusu oluşturan birimlerin örgütlenme modelidir. Toplumun çekirdek yapılanması olup, adeta kök-hücre konumundadır.

Sonuçta demokratik ulus; halkların, kültürlerin, dinlerin, mezheblerin, inançların bir arada ortak bir hayat kurmalarının tanımıdır. Demokratik konfederalizm ise; bu yaşamın ete kemiğe büründürülüp var kılınarak, devlet karşısında savunulup, korunmasının ifadeye kavuşup, statü kazanmasıdır.

Bu ilişki ve bütünlükler toplamında; demokratik ulus demokratik konfederalizmin ruhunu temsil ederken, ahlaki ve politik toplumların da toplamıdır. Demokratik komünlerin ifadesi olurken, demokratik toplumun ise; canıdır. Bu kapsamda demokratik ulusun anlamsallığı derinlik içermektedir. Bu doğrultuda bir kaç vurgu yaparsak; bir yandan iyilik, mutluluk, doğruluk ve güzellik, diğer yandan ise; özgürlük, eşitlik ve demokrasiyle olan özselliği mevcuttur. İyilik ve mutluluk ahlakın özü olurken, doğruluk ise; hakikatle direkt bağlantılı bir olgudur. Yine hakikati ahlaki ve politik (demokratik komünal) toplumun dışında aramak anlamsızdır. Ahlaki ve politik karaktere kavuşmayan, onun değerleriyle buluşmayan, hakikate erişemez. Onun Aşkını yaşayamaz. Özgürlüğe ulaşamaz .Özgür hayatı kuramaz

Diğer yandan iyiye dost, güzele sevdalı yaşam felsefesi anlamsallığın tanımıdır. Fakat ahlaki ve politik öz kazanmadan güzelliğin peşine düşmek, onu bir sevda gibi aramak, çöllerin derinliklerinde bir damla su aramaya benzer. O da imkansızın ardından sürüklenmektir. Halbuki ahlaki ve politik özellik estetik tanımıdır. Çünkü estetik denilen form, aynı zamanda ahlaki ve politik olanı ifade êder. Ayrıca ahlaki ve politik oluşumun özgürlük, eşitlik ve demokrasiyle olan ilişkisi bütünseldir.

Geçmişten günümüze gelene kadar, bilinen ve oluşan toplum yapılanmalarının tümü eşitliğe, özgürlüğe ve demokrasiye yeterince değer biçememiş, gelişimine ve üretimine zemin sunamamıştır. Özellikle uygarlığın zihniyet kalıplarını, paradigmasal sınırlarını aşamamıştır. Özgürlük, eşitlik ve demokrasi gibi insani ve toplumsal varoluş   değerlerine,   ideolojik-stratejik bir yaklaşım sergileyememişlerdir. Bu karakteristik ölçülere dar yaklaşılarak, yaşamsallaştırılmaları sınırlı olmuştur.

Ahlaki ve politik toplum yapılanmaları ise; bu değerlerin en çok gelişebildiği, üretilebildiği ve hayat bulduğu oluşumlardır.Toplumun en fazla dönüşebildiği, değişim sağladığı gelişme kaydettiği yapılanmadır. Karakteri, özellikleri ve işleyileri ortadan kaldırılmadığı sürece, en yaratıcı- üretici eylemsel toplum olarak varlığını sürdürebilir.

Toplumsal ve bireysel, yerel ve ulusal, bölgesel ve evrensel çıkarlar toplamı temelinde yeniliklere ve çeşitliliklere açık olan, en geniş kapasiteli toplum yapılanmasıdır. Kirliliklere, çirkinliklere yer vermez. Fakirliğe, yoksulluğa zemin sunmaz. Her türden farklılıkları, özgünlükleri ve özerklikleri birer zenginlik olarak kâbul êder. Bunların kendi ölçülerinde ama genelin çıkarını da gözeterek gelişip, büyümelerine zemin olur. Kapasitelerini artırmaları için, imkân ve olanak sunar. Kimlik, kültür, inanç vb. gibi sosyal ve siyasal potansiyellerin açığa çıkmasını ve aktif yaşama dönüşmesini sağlar. Tüm bu belirlemelerin somutluk kazanıp, kurumlaşması ve hayata geçmesi lazımdır. Bunun için de demokratik ulus anlamsallığını işlevsel hale getirip, kendini yapısallığa kavuşturması gerekir. Görünen en güçlü alternatif ise; demokratik konfederalizmdir.

Demokratik Konfederalizmin yapısallığı

“Kapitalist modernite için temel süreksizlik ve özgün nitelikler olarak düşünülen kapitalist üretim toplumu, endüstri toplumu ve ulus-devlet toplumuna karşılık; demokratik modernitenin ahlaki ve politik toplum, eko-endüstriyel toplum ve demokratik konfederalist toplum boyutları öne çıkar.”

Demokratik konfederalizmin örgütlenme şekli, piramit tarzı olup, alttan üstte doğru oluşan bir örgütlenme modelidir. Ve demokratik ulusun yönetim biçimi ise, konfederalizme çok yatkındır. Yapılanma, yönetme ve işlevsel karakteri uygunluk sağladığından, demokratik uluslar kendi siyasal yönetim biçimlerini, konfederasyon yapılanmalarıyla hayata geçirebilirler.

Demokratik konfederalizm, zamanımızda oluşturulan bir yönetim şekli olarak açığa çıkmamıştır. Geçmişi oldukça derinliklidir. Tarihsel ve toplumsal bir yapılanmadır. Onbinlerce yıl eskiye uzanır. Kabile, aşiret formlarının bir üst oluşum sistemidir. Bu anlamda tarihsel- toplum oluşumları konfederaldır. Yaşamları konfederalizme daha uygun ve yatkındır. Hatta tarih boyu toplumların yaşamları konfederalist olmuştur. Onbinlerce yıllık geçmişten süzülüp gelen kabile, aşiret ve kavimlerin hem üst örgütlenmeleri hem de yönetim biçimleri konfederalizm sistemi çerçevesinde gelişmiştir. Alt sistem yönetimleri sürekli olarak esnek ilişkiler aramışlardır. Çünkü iç özerkliklerinin ve özgünlüklerinin zarar görmeden yaşamasını istemişlerdir. Konfederalizmin karekteri ve niteliği bu gevşek ilişkilere en uygun ve makul olan oluşumdur. Bu nedenle toplumlar tarih boyu tercih ettikleri ve kendilerini farklılıklarıyla yaşatabildikleri yapısallık, demokratik konfederalizmdir. Bununla hem varlıklarını koruyabilmişler hem de sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik etkinliklerini sürdürebilmişlerdir.

Demokratik konfederalizm; komünlerle, meclislerle, kongrelerle kendini örgütler. Ayrıca demokratik ulus boyutlarını örgütleyip oluşum, yapı ve kurumlara dönüştürür. Böylece demokratik ulusun yapısallıklarını tamamlar. Bu yapılar içinde toplumları iradi kılıp politikleştirir. Bünyesinde gerçekleştirdiği toplantı, konferans ve kongrelerde fikir üretme, söz söyleme, tartışma yürütme, öneri geliştirme ve karar âlma gücü, hakkı ve işleyişi topluluklara-katılımcılara aittir. Ayrıca “her topluluk, etnisite, kültür, dini cemaat, entelektüel hareket, ekonomik birim vb. birer politik birim olarak kendilerini özerkçe yapılandırıp ifade edebilirler.”(A.Öcalan) Bu topluluklar ister yatay, ister dikey, isterse de karma olsun farklı, özgün ve çok katmanlı siyasi oluşum ve kuruluşların rahatlıkla yer alabildikleri bir yapılanmadır. Demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi karakteri ve özellikleri gereği, merkezi, yerel, ulusal ve bölgesel politik yapılanmalara açıktır. Farklılıkları birer zenginlik olarak görüp ilkeli uyum, kurallı denge ve ölçülü-saygıya dayalı hoşgörü içinde bir arada faaliyet yürütmelerini sağlar. Değişik kültür, farklı etnik ve çeşitli ulusal kimliklerin, kendilerini zengin siyasal oluşumlarla ifadeye kavuşturmalarını, insani ve toplumsal temelde en doğal haklar olarak kâbul êder.

Bu kuruluş ve oluşumlar aynı zamanda çoğulcu bir siyasi yapıyı oluştururlar. Toplumsal ve güncel koşullara uygun hareket kabiliyeti gösterdiklerinde en karmaşık ve ağır sorunlara dahi, yaratıcı ve kesin çözümler geliştirebilirler. Böylece demokratik konfederalizm yapısallığında problem üreten değil, sorun çözen, yaratıcı ve üretken bir bileşene dönüşürler. Ayrıca “ister ulus-devlet, ister cumhuriyet, ister burjuva demokrasileri biçimlerinde olsun, devlet gelenekleriyle ilkesel uzlaşmalara açıktır. İlkeli barış temelinde bir arada yaşayabilir.”(A.ÖcalanÖzgürlük Sosyolojisi)

 

İnsanlığın temel hücre yapılanmaları; Ahlaki politik topluma uzanır. Ahlaki ve politik toplum örgütlenmelerine dayanan demokratik konfederalizm, esnek bir kabiliyete sahiptir. Farklılıkları ve özgünlükleri, geniş müsamaha ekseninde simbiyotik ilişkiler bağlamında bünyesinde tutar. Tüm yenilikleri, gelişmeleri ve eylemsellikleri belirleyen ise; ahlaki ve politik toplumun demokratik ve özgür iradesidir. Uygarlıkların tüm hileleri, aldatmaları ve yalanları bu yapısallığın duvarlarına çarparak, gerisin geriye devrilir. Kapitalist modernitenin cavcavlı projeleri, çeşitli tüketim reklamları, albenili ideolojik propagandaları ve cilalı politik argümanları karşılık bulmaz. Demokratik karakter kazanan, eşitliği benimseyip işlevsel kılan, özgür iradeye kavuşan toplum ve birey, geniş belleğe, derin bir tarihsel ve toplumsal bilince ulaşmış demektir. Kapitalist modernite mühendislerinin geliştirdiği bireyci, bencil kurgulu, liberal kuramlara ve oluşturmak istedikleri popüler-kültüre karşı insani ve toplumsal bir duruş sergiler. Çünkü insanlığın temel hücre yapılanmaları; ahlaki ve politik topluma uzanır.

Bir toplumun en doğru örgütlenme şekli; derinliğine anlam kazanarak, genişliğine kapsam bularak ilkeli ve kurallı bir yapılanmaya kavuşan olarak, demokratik konfederal örgütlenme modelidir. Demokratik uluslaşmanın en iyi biçimini daha özgün deyişle yapısallığını demokratik bilinç ve özgürlükler çerçevesinde kurumsallaşmasını sağlayacak olan, Demokratik konfederalizmdir. İktidar ve devlet zihniyetinden kaynaklanan yöntemlere dayalı tarzlarla toplumun çekirdek örgütlemeleri olan taban yapılanmalarını atıl bırakıp, boğuntuya getirerek, işlevsiz kılan merkezi örgütlenmelerin tüm olumsuzluk ve baskılanmalarına son verir. Demokrasi ve özgürlük bilincine dayalı örgütlenme modeliyle açığa çıkaracağı toplumsal enerji havuzuyla, tüm sorunlara çözüm üretilmesini sağlar. Gücün toplumun hizmetine sunulmasını koşullar. Toplumun ve bireyin her alana ilişkin potansiyelini ve birikimini harekete geçirir. Zihinsel ve bedensel enerjileri birleştirip, kaynaştırarak, eklektik olmayan organik bir toplumsal dinamizm patlaması yaratacak niteliğin açığa çıkmasını sağlar.

Demokratik konfederalizm devletin dışta bıraktığı toplum ve bireyin örgütlendirilmesini, hedefler. Köy ve mahalle komünleri bu örgütlülüğün en alt ve en işlevsel birimleridir. Komün tüm bireylerin katılımıyla oluşan ve kendi zeminin de çözebileceği tüm sorunları üstlenen ve topluma canlılık niteliği kazandıran temel örgütlenme yapısıdır… Komünal olanın demokratik, demokratik olanın komünal olduğu, dolayısıyla komünal ve demokratik kültürün birbirinden kopmaz biçiminde var olduğu komünler; demokratik sosyalizmin yaratıldığı ve yaşatıldığı günlük yaşam yerleri olarak, insanın kendi doğasına döndüğü ve doğayla sürdürebilir ve güçlendirici bir uyum yakaladığı kök hücredir. Bunların üzerinden oluşan köy, mahalle, semt, belde, ilçe ve kent meclisleri kapsam itibariyle daha büyük iş ve görevlerin demokratik temelde çözülmesini sağlarlar. Böylece söz, karar ve yürütmenin bir birinden koparılmadan işlediği halk demokrasilerin kurulduğu bir sistem oluşur. Komünler zaten karar ve yürütmenin birbirinden kopmadığı birimlerdir. Meclisler ise esas karar verici güç olarak pratik işleri yürüten koordinasyonları yakından denetler. Devlet sistemlerinde ya da daha önceki ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal örgütlenmelerde esas güç piramidin tepesindeki güçtür. Alttaki sadece piramidin üstünden alınan kararlara uyan ya da uygulanmasının edilgen bir parçası rolündedir. Demokratik konfederal örgütlemede söz, karar ve güç sahibi tabandır. Üsten altta doğru değil, alttan üste doğru işlevselliğin olduğu bir toplumsal örgütleme ve yaşam biçimidir. İnsanlık toplumsallaşmayla birlikte gücün, birikimin ve yeteneklerin açığa çıkışındaki örgütsel zeminin toplumsallaşmayla olduğunu açıkça görmüştür. Bunu varoluş ve yaşayış biçimi olarak binlerce yıl sürdürmüştür. Demokratik konfederalizmin yapısallıkları üzerinden gelişip güçlenen demokratik uluslaşma, günümüz topluluklarında ilk toplumsallığın insanlıkta yaratığı muazzam ilerlemeye benzer bir rol oynayacaktır. Binlerce yıllık toplumsal yaşam, ekonomik, sosyal ve kültürel alanda büyük birikimleri ortaya çıkarmıştır. Birey de bu birikimin en güçlü, işlevsel ve harekete geçirici öğesidir. Ekonomik, sosyal ve kültürel birikim ancak bu birey-insanın örgütlülüğüyle bir anlam bulabilir. Konfederalizmle anlamlı düzeye çıkarılabilir. Demokratik konfederalizm siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda örgütlü yapılar içinde faaliyetlere katılan bireyin kendine güvenmesini sağladığı için, moral düzeyi yüksek bir uluslaşma ortaya çıkarmaktadır. Kendine güvenen ve moral düzeyi yüksek birey ve toplumların yaratıcılığının artacağı da tartışmasızdır. Dolayısıyla halkın örgütlenmesi ve güç haline gelmesi demek olan demokrasi de böylece morali yüksek bir uluslaşmayla güçlü gerçekleşme imkânına kavuşmuş olacaktır.

Demokratik konfederalizm, merkezi uygarlıkların binlerce yıldır, halklara dönük geliştirdikleri amansız saldırıları sonuçlarıyla birlikte, hafızalarda canlı tutar. Yapılan tahribatların aşındırıp kadük bıraktığı, kısırlaştırıp işlevsiz kıldığı topluma, ahlaki ve politik dokusunu kazandırtmak rolünü oynar. Toplumsal özüyle buluşmasını sağlar. Doğal toplumdaki eylemselliğe kavuşmasını koşullar. Toplumun ve bireyin sosyal, siyasal, dinsel, kültürel kimliğiyle varolmasını garantiler.

Kimlik; toplum ve bireyin kişiliğini, özelliklerini, özgünlüklerini, duygularını, maneviyatını, düşüncelerini, hislerini ve istemlerini bütünlüklü olarak tanımlar. Bu unsurlar çerçevesinde hem kendi bireyini şekillendirip oluşturur hem de hayat tarzını belirler. Kimlikler sınıfların insafına, katmanların insiyatifine, kesimlerin keyfiyetine ne de tabaka ve zümrelerin yetkisine terk edilebilir. İster siyasal ve sosyal olsun, isterse de kültürel ve inançsal olsun, toplumsal bir kimliğin demokratik karakter ve özellik kazanmasının tek yolu, toplumun bütününe mal olmasıdır. Kabul gören kimliğin benimsenip içselleştirilmesi gerekir. Tüm toplumu temsil etmesi ve onu oluşturan ögelerin kendilerini bu kimlik içerisinde bulmaları, eritmeleri gerekli ve elzemdir. Herkes bu kimlikle yaşamına anlam biçer, hayatına değer katar. Bu kimliğin ölçülerine ve gereklerine göre; geçmişine anlam, gününe doğrultu, geleceğine yön kazandırır. Toplum, tüm bileşenleri ile kendisini bu kimlik içerisinde irade haline getirebildiği ve ifade edebildiği ölçüde kimliğin özgürleşip, demokratikleştiğinden sözedilebilir.

 

Demokratik Konfederalist Politika

“Ahlaki ve politik toplumun kendini en iyi ifade yolunun demokratik siyaset olduğunu sıkça dile getirdik. Demokratik siyaset demokratik konfederalizmin inşa tarzıdır. Demokratikliğini de bu tarzdan alıyor. Karşıt modernite gittikçe merkezileşen, toplumun en iç gözeneklerine kadar yayılan iktidar ve devlet aygıtlarıyla kendini sürdürmeye çalışırken, aslında politik alanı da yok etmiş oluyor. Buna mukabil demokratik siyaset toplumun her kesimine ve kimliğine kendini ifade etme ve siyasi güç olma olanağını sunarken, politik toplumu da birlikte oluşturmuş oluyor. Politika yeniden toplumsal yaşama giriyor. Devlet krizi politika devreye girmeden çözümlenemez. Krizin kendisi politik toplumun yadsınmasından kaynaklanmaktadır. Demokratik siyaset günümüzde derinleşen devlet krizlerini aşmanın yegâne yoludur. Yoksa daha da sıkı, merkezi devlet arayışları sert kırılmalara uğramaktan kurtulamazlar.”(A.Öcalan) Demokratik konfederalizmin yürüttüğü siyaset, demokratiktir. Ulus-devletin egemen-otoriter, totaliter-baskıcı yöntemini reddeder. Katı-merkezci, düz-çizgili, bürokratik yönetim ve idare anlayışını kâbul etmez. Bunların yerine, bileşeni oluşturan toplumsal gruplar, inançsal yapılar ve kültürel kimliklerin kendilerini ifadeye kavuşturduğu, siyasi oluşumlarla toplumun özyönetimini gerçekleştirirler. Çeşitli görevlere ve temsilciliklere hiç kimse atamayla getirilmez. Bileşenlerin özgür iradesiyle seçimler yapılır. Seçimlerle göreve getirilen yöneticiler işleri yürütürler. Burada esas alınan meclislerin ifadeye kavuşmuş iradelerin, tartışmalı karar gücü ve yeteneğidir. Başına buyruk, emirvari, keyfiyetçi tarz ve yönetim geçersizdir. Üstte; genel merkezî koordinasyon kurullarından (meclis, komisyon, komite, konferans, kongre vb.) altta; yerel kurullara kâdar, her kes gönüllülük temelinde faaliyetlere katar. Her grup, kültür, kuruluş ve oluşum bünyesine yatkın, özelliklerine uygun olarak etkinliklerde yer alır. Çoklu farklılıklarla birlikte, çeşitli kurullarla beraber, yürütülen görevlerin ve toplumsal eylemlerin, demokratik temelde hem yönetimi hem de denetimi sağlanır. Demokratik konfederalizm ulus-devlet sistematiğinden kaynaklanan olumsuzlukları aşma potansiyeline sahip olduğu gibi, toplumu politikleştirmenin de en uygun aracı konumundadır. Yerelin en temel öğesi, özgür tartışma ve karar hakkıdır. Bütün gücünü doğrudan demokrasinin uygulanabilirliğinden alır. Tarihsel ve toplumsal temelde belirleyici işlev ve rolünün olmasının esas gerekçesi de buna dayanır. Uygarlık süreçlerinin iktidar-devlet yapılanmalarının tümü ve günümüzün ulus-devleti, doğrudan katılımcı demokrasinin ne kadar reddi, ne kadar inkarı ve ne kadar ölümcül düşmanı ise, demokratik konfederalizm de tersi olarak doğrudan demokrasinin oluşturucu, geliştirici ve işlevsel kılıcı biçimi durumundadır.

Demokratik konfederalizm ne egemen yapılanmadır ne de hegemoniktir. Bu karakter ve özellikler devletçi uygarlıklara aittir. Sömürücü, gaspçı ve talancı yönleri bünyeseldir. Fetihçi yanları, soykırımcı ve asimilasyoncu yöntemleri süreklidir ve döngüseldir. Çok yönlü olarak derinleşen yanısamalı bir sarmaldır. Demokratik konfederalizm bu saldırı ve yıkımlara, karşıt bir duruşun ifadesidir.

Demokratik konfederalizm ve yönetimi, kendini çeşitli ideolojik kamuflajlarla gizleyerek güçlendirmeye gerek duymaz. Milliyetçi, dinci, pozitivist-bilimci, cinsiyetçi ideolojilere ve yapılara ihtiyacı yoktur. Her çeşit hegemonya oluşturmaya karşıdır. Toplumun ahlaki ve politik yapısına yönelip zarar vermedikçe, hegemonya kurma peşinde koşulmadıkça, her görüş, düşünce ve inanç kendini serbestçe ifade edilme hakkına sahiptir.

Demokratik konfederalizm öz savunmaya dayanır. Askeri tekel olarak değil, toplumun iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre demokratik organların sıkı kontrolü altında öz savunma birlikleri temel güçtür. Görevleri, ahlaki ve politik toplumun özgür ve farklılıklar temelinde eşitlikçi karar yapısı olarak, demokratik siyaset iradesini geçerli kılmaktır. İçten ve dıştan bu iradeyi boşa çıkaran, engelleyen, yok êden güçlerin müdahalesini etkisiz kılar. Birliklerin komuta yapısı hem demokratik siyaset organlarının, hem de birlik üyelerinin çifte denetiminde olup, gerek görülürse karşılıklı öneri ve onaylamalarla rahatlıkla değiştirilebilir.

Toplumsal öz savunmayı da demokratik konfederal sistemde en iyi biçimde gerçekleştirmek mümkündür. Öz savunma demokratik siyasetin bir kurumu olarak konfederal sistem kapsamındadır. Öz savunma tanım olarak, demokratik siyasetin yoğunlaştırılmış ifadesidir. “Toplumsal doğa dikkatlice gözlemlenirse, ulus-devletin ‘demirden kafes’ niteliği ile demokratik konfederalizmin en uygun özgürleştirici niteliği rahatlıkla anlaşılabilir. Ulus-devlet toplumu ne kadar bastırıyor, tek tipleştiriyor ve demokrasiden uzaklaştırıyorsa, demokratik konfederalist model de o denli özgürleştirici, çoklaştırıcı ve demokratikleştiricidir.”(A.Ö.) Demokratik modernitenin temel boyutları olarak belirlenen ahlaki ve poltik toplum, eko-endistriyel toplum ve demokratik konfederal toplum olarak, her üçü de birbirini tamamlayıp, bütünleyen içerik ve karaktere sahiptirler. Bunu konfederalizm sistematiği ile daha iyi anlamak mümkündür. Her boyut bu sistem içinde kendini iradeleştirip tartışma, değerlendirme, kararlaştırma, yeniden yapılandırma ve eylemselleştirme potansiyeline sahip olduğu için, toplumsal doğanın tarihsel toplum gerçekliği ve bütünselliği de en iyi biçimde sağlanmış oluyor.

 

 

 

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.