Düşünce ve Kuram Dergisi

Ekim 1917: Geçmişteki Gelecek

Aydın Çubukçu

Rusya’da Çarlık rejiminin derin sarsıntılar içinde olduğu XIX. Yüzyıl ortalarından itibaren görülmeye başlamıştı. Özellikle o zamana kadar nice devrimler görmüş Avrupa’dan bakanlar, geçmişte kendilerinin yaşadığı ya da kıyısından döndüğü pek çok devrimin özelliklerini şimdi Rusya’da görüyorlardı.

Marx, hayatının son yıllarında Rusya’yı, “Avrupa’daki devrimci eylemin öncüsü” olarak görmeye, Rus devrimcileriyle yazışmaya, Rusya’nın sosyal ve ekonomik yapısını yakından incelemeye başlamıştı. Hastalığının oldukça ilerlediği günlerde bile, bir devrim olasılığının çok yüksek göründüğü bu büyük kıtayı daha yakından inceleyebilmek için Rusça öğrenmeye girişmişti. Rusya’da da, Belinskiy, Çernişevskiy, Vera Zasuliç gibi “Rusya’nın ilkel komünizminin” kapitalist aşamayı yaşamaksızın sosyalizme geçiş için bir imkân olabileceğini düşünen aydınlar da, Marx ve Engels’i okuyorlar ve onlarla yazışıyorlardı. Bu anlamda, klasik Narodnizmin bu öncü aydınlar aracılığıyla Marksizm’den etkilendiği, başlıca sosyo-ekonomik teorilerini geliştirirken Marksizm’den yararlandığını söylemek yanlış olmaz. Ama Marx aynı zamanda, her üretim biçiminin insan iradesinden bağımsız bir nesnel gelişme yasası bulunduğunu söylüyordu ve bunun “insanın yürekli eylemleriyle ya da çıkarılacak yasalarla ortadan kaldırılamayacağını” da söylüyordu ve bu Rusya’nın “cesur bireysel eylemlerle” toplumu sıçratmayı tasarlayan Narodniklere de yazıyordu.

Onun açısından önemli olan, toplam toplumsal koşulların köklü bir değişimin gerçekleşmesine elverecek düzeyde gelişmiş olmasıydı.

Bu yüzden, Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de bir sosyalist işçi devrimi mümkünken, feodalitenin hâkimiyetindeki Çarlık Rusya’sında ancak bir demokratik devrim olasılığından söz edilebilirdi.

Lenin, emperyalistlerin kendi aralarında dünya çapında bir ölüm kalım kavgasına giriştikleri ve Rus Çarlığının da bu savaşın bir parçası olduğu koşullarda, emperyalizm olgusunu bir bütün olarak ele alarak, devrimin emperyalist zincirin en zayıf halkasında olabileceğini söyledi. Nitekim bir demokratik devrim atmosferinde başlayan devrim, Rusya proletaryasının toplumun tümünün taleplerini temsil edecek bir hareket ve örgütlülük düzeyi göstermeye başladığında, Lenin devrimi artık sosyalist bir işçi devrimi olarak ilan etti.

Önemli olan, belli bir ülkede sosyalist devrim için elverişli koşullarının olgunlaşmış olması değil, bölgenin ve dünyanın bir ülkede devrime yol verecek ölçüde gelişmiş olması ve o ülkede devrimi çekip çevirecek örgütlü bir işçi sınıfının bulunmasıydı.

Ekim Devrimi’nin büyük mirasında bulunan sayısız ders içinde, bugün bize yol gösterecek en değerli bilgi ve tecrübe budur.

İçinde yaşadığımız tarihsel dönemde, özellikle bölge koşulları açısından bakıldığında, Türkiye, gerek sınıf mücadelesi konusundaki birikmiş tecrübe, gerekse ekonomik ve kültürel gelişme düzeyi bakımından, yalnızca kendisinin değil, bölge çapında da halkların kurtuluşuna katkıda bulunabilecek bir demokratik bir devrimin gerçekleşebilmesi için çok değerli imkanlar taşımaktadır.

Üstelik, halklarımız, yalnızca geçmişteki Büyük Ekim Devrimi’nin bilgi ve tecrübesine değil, aynı zamanda Kürt halkının yarattığı savaş ve politika tecrübesini de yüklenerek ilerleme şansına sahiptir.

Bu bakımdan Akim Devrimi, yalnızca geçmişin büyük bilgi ve deneyim birikimini temsil etmekle kalmıyor, gelecekteki bütün devrimlerin olduğu gibi günümüz devrimlerinin de öğretmeni olmaya devam ediyor.

Yalnızca işçi sınıfı için değil, örgütlü ve mücadeleci bir önderlik altında birleşmiş bütün halklar için de Ekim Devrimi, kendi geleceklerinin bir parçası olacaktır.

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.