Düşünce ve Kuram Dergisi

İnternet Devrimi ya da Devrimin İnterneti

Hüseyin Kalkan

Oxford Dictionaries, 2016’da “post-truth”u yılın kelimesi olarak ilan etti. Kimileri bunun post-modernizmin sonu olduğunu ileri sürdü. ”Post-truth” bir sıfat olarak, “nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu” şeklinde tanımlanıyor. Türkçe’ye “gerçek-ötesi, gerçek-sonrası” ya da “post-olgusal” şeklinde çevirmek mümkün. Ama kullanım olarak gerçek ötesi, gerçeği değiştirmek, ya da gerçek yerine sanal gerçeği koymak olarak tanımlayabiliriz.

Post-truth bir kavram olarak son on yıldır dolaşıma girdi. Kullanımın ilk olarak Brexit referandumu sırasında ciddi şekilde arttığı görülüyor. Asıl patlamayı ise, ABD başkanlık seçimleri sırasında ve sonuçlar açıklandıktan sonra yaşamış. En yoğun kullanılan hali “post-truth politics” yani “post-olgusal siyaset” şeklinde olmuş. Türkiye ve Türkçede ise daha çok gerçeğin bozulması, gerçek diye yalanın medya ve sosyal medya tarafında servis edilmesi olarak kullanıldı. Son yıllara kadar pek bilinmeyen ve kullanılmayan bu terim, basının tek elde toplanması ve bunun getirdiği sorunların artması üzerine; onların getirdiği sorunlara işaret etmek için daha çok kullanmaya başlandı burjuva basını tarafından.

İlk gazete Almanya’da yayınlandı. Johann Carolus’un 1605 yılında yayınladığı “Aller Fürnemmen und Gedenckwürdigen Historie” adlı gazetesi kâğıt üzerine basılan ilk gazete kabul edilmektedir. İlk İngilizce gazete, 1622 yılında İngiltere’de yayınlanan Nathaniel Butter; ilk Türkçe gazete ise aşağı yukarı 200 yıl sonra, 1828’de Kahire’de yayınlanmaya başlayan Vekdyi-i Misriye’dir. Medyaya, tarihsel olarak bakarsak burjuvazi yarattı ve çıkarları için de o kullanmaya başladı. Gazetelerin ilk olarak kapitalist ülkelerde yayınlanmaya başlanması boşuna değil. Daha düz bir söyleşi ile burjuvazi kendi çıkarları için medyayı yarattı ve kullandı. Daha sonra bu da bir kar kaynağı oldu, ama o başka. Kapitalist ülkelerdeki yayınlanan ilk gazeteler daha çok ilan ve ticarete dair haberler de oluşuyordu. Aslında bu durum günümüzde de devam etmektedir. Ekonomi haberleri hala dünya basının başta gelen haberleri olmaya devam etmektedir. En çok izleyiciyi ekonomik haberlere yer verene portallar toplamaktadır. İlk sosyalist gazeteler, ya da işçi sınıfının çıkarlarını savunan gazeteler de doğal olarak kapitalist ülkelerde yayınlandı.

 

İnternet Devrimi!

21. Yüzyılla birlikte medya ve kullanımında devrim niteliğinde gelişmeler yaşandı. Birinci olarak internet hayatımıza girdi ve her şeyi değiştirdi. Eş zamanlı internet kullanımını sağlayan araçlarda devreye girdi. Akılı telefon, bilgisayar, özellikle dizüstü bilgisayar.

Bu değişikliklerini iki türlü etkisi oldu. İlki gerçeği daha çok bükme ve gerçek yerine yalanı koyma imkanları çoğaldı ve büyüdü. Çeşitli odaklar kamuoyunu etkilemek ve kendileri lehine bir kamuoyu oluşturmak için büyük trill ordusu yapılandırıldı. Bunların faaliyeti algı operasyonu olarak kavramlaştırıldı.

Türkiye gibi tek adam yönetimlerine yelken açan ülkelerde klasik gelişmedir. Ülkedeki bütün basın ve yayın kuruluşları ve imkanları giderek rejimin elinde toplanır. Türkiye’de de öyle oldu. Bu eylem kısa sürede deşifre oldu ve oluşturulan grup havuz medyası veya yandaş medya olarak adlandırıldı. Bu gelişme başlangıçta yönetimin lehinde de olsa zaman içinde inandırıcılığını yitirerek tersine işlemeye başlar. Türkiye’de de bu olmuştur. Onlarca gazetenin manşeti Erdoğan tarafından belirlenmekte, bir o kadar televizyon kanalı Erdoğan’ın her adımını canlı yayında vermektedir. Ancak bu durum süreç içinde inandırıcılığın kaybetmekte ve etkisini yitirmektedir. Parasız dağıtılan havuz medyası içindeki gazeteler ilgi görmemeye, okunmamaya başlandı. AKP’nin medya içindeki gücü arttıkça oyları düşmeye başladı. Etkisi azaldı.

 

Yurttaş Haberciliği

İletişim teknolojilerindeki gelişmenin İkinci etkisi olumlu oldu. Habere ulaşmayı kolaylaştırdı. Bununla kalmadı haber yaymanın kolaylaşması ve ucuzlaması oldu. Aslında internet çağının en önemli gelişmesi budur. Bugün artık her yetişkinin cebinde bir film kamerası, fotoğraf makinesi, ses alma cihazı ve uydu alıcısı bulunuyor. İşte her insanın cebine sığan bu küçük alet, fazla bir eğitime gerek olmadan tanık oldukları herhangi bir olayı filme alıp, haberini bütün dünyaya yayılmasını sağlamaktadır. İletişim teknolojisi öyle bir boyutu gelmiştir ki, bir ülkenin veya bir diktatörün tek başına sansür uygulaması imkansız hale gelmiştir. Bir siteye, bir haber portalına uygulanan engelleme, yine el altında çokça bulunan karşı programlarla aşılmaktadır. Ayrıca bu işe kalkışanın adı çeşitli olumsuz listelerde yer almaktadır. Bir önceki yüzyılda olduğu gibi, sansür uygulaması, uygulayanın yanına kar kalmamaktadır. Ancak gerçekliğin bir şekilde çarpıtılması tamamen boş bir iş değil. Yalan ne kadar teşhir olursa olsun yine ona inanan bir kesim kalmaktadır. Buna ‘yalancının kar payı’ deniyor.

Hangisi Daha Değerli?

Bu işin bir başka yönü ise, artık dünyanın en büyük ve en değerli şirketlerinin iletişim teknolojisi konusunda faaliyet gösteren şirketler olmasıdır. Microsoft, Facebook, Apple, Twitter vb şirketlerini mali değeri milyar dolarlarla ölçülmektedir. Yazılım şirketi Microsoft’un mali değeri 1 trilyon dolar seviyesini aştı. Bunun kapitalizmin yapısında ne gibi değişikliklere yol açacağını, araştırılmaya ve tartışılmaya başlandı. Bu tür şirketlerin yapıları işlevleri gereği üçüncü ülkelerde sansüre karşı duracaklarını öne sürülüyor. Örneğin bunlarını sadece kendi karları için bile olsa, dünyanın herhangi bir ülkesinde diktatörlerin iş başına gelmesine ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldırılmasına karşı duracaklarına inanılıyor. Sonuç olarak kapitalist modernitenin, demokrasi ile buluşması böylesine yüzeysel olarak gerçekleşmesi zor gibi. Ancak tartışmaları bu zeminde geliştirmek, demokratik modernitenin imkânlarını ortaya çıkaracaktır.

 

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.