Düşünce ve Kuram Dergisi

Komünalist Ekonomi 

Ali KOÇ

Gerçekleri örtbas edip hayali umutlarla insanları peşin den koşturma yeteneği göstermede, hiçbir sistem kapitalizm kadar başarılı olamamıştır. Ancak tüm argümanlarını tükettiği, yolun sonuna geldiği artık tüm yönleriyle görülmektedir. Kapitalist ekonomiyi savunan ekonomistlerin aksi yöndeki iddialarına rağmen, bunun güçlü işaretleri ortaya çıkmış durumdadır. Talan, soygun ve kriz sistemini artık toplum ve insanlar taşıyamamaktadır. Çünkü kapitalist ekonomi, insanlara sürdürülebilir bir yaşam sunmuyor. Umutlu bir gelecek aşılamıyor. Fakat gerçekleşebilir bir alternatifinin ortaya çıkmaması, insanları kapitalist ekonomiye el mahkûm’ ediyor.

Kapitalist ekonominin gerçek ekonomiye teget dahi geçmediği, aksine ekonomiye tekeli ve kişisel çıkarları dayatarak ekonomiyi gerçek özünden uzaklaştırdığı geçeği; bize, bu ekonominin aşılmasının her zamankinden daha fazla imkân dâhiline girdiğini gösteriyor. Sadece 2008 krizine gidilen süreç, kriz süreci ve kriz sonrası yaşanılanlar kapsamlica incelenirse; kapitalist ekonominin nasıl çürümüş olduğu ve artık yama tutmadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Ancak süreklileşen krizsel durumu sadece kapitalist ekonomi ile özdeşleştirmek, yetersiz bir değerlendirme olacak tır. Yaşanan krizsel durumlar, devletçi toplum sisteminin sürdürülemezliğinin sonucudur. Kapitalizm, devletçi toplum sisteminin çürüme sürecine denk gelmiştir. O nedenle kapitalizmin aşılmasıyla devletçi toplum sistemine de büyük bir darbe indirilecektir. Kapitalist ekonominin alter natif bir ekonomik modelle aşılması, devletçi ekonomik modellerinin sonu anlamına gelecektir. Alternatif olarak ileri sürülecek ekonomi, devletçi bir ekonomi olmayacaktır. Devletin dışında kalmak ve yaşamak isteyen toplumun/toplulukların alternatif modeli (yani, devletçi toplum sayılan egemen sınıf dışında kalan toplumsal kesimlerin tümü) demokratik öz örgütlenmelerine dayalı bir ekonomik sistemle mümkündür. Yani, devletçi sisteme bulaşmak istemeyen insanların yaşamlarını hiçbir dış dayatmaya dayanmadan sürdürebilecekleri bir sistem olacaktır.

Kapitalist ekonomiye alternatif bu sistem ancak Komünalist Ekonomi olabilir. Komünalist Ekonomi modeliyle ütopik değil, gerçekçi ve uygulanabilir bir ekonomik sistem önerilmektedir. Komünalist ekonomi ile kapitalist ekonomiye alternatif bir sistem oluşturulurken; kapitalizmi yok etmek değil, aşmak şeklindeki bir yaklaşım esas alınmaktadır. Diyalektiğin zıtların çatışması’ ilkesinden; birbirini yok etme değil, eskinin aşılarak yeninin içinde bir biçimde ama gerçek özelliğinden uzaklaşarak varlığını sürdürmesi yorumunu benimsiyorum. Eski, yeninin içinde dönüşerek devam eder. Yani Komünalist Ekonomi; tarihsel bağlamdaki tüm ekonomik sistemlerin kimi özelliklerini ve etkilerini bağrında taşıyacaktır. Bu nedenlerle kapitalizmin alternatifi olacak ekonomiye, ‘kapitalizmi yok etme’ rolünün biçilmesi doğru değildir. Doğal da olamaz. Diyalektik yasaya da aykırı olur. Dolayısıyla ‘kapitalizmi aşmak’ yaklaşımını daha doğru, anlamlı ve sürdürülebilir görüyorum.

Bu belirtilenlerden, Komünalist Ekonominin karma, her ekonomik sistemi bünyesinde uzlaştıran bir sistem olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Kapitalist ekonomi ya da diğerleri kendilerini var eden ayırt edici özellikleriyle yaşayamayacaklardır. Dönüşmüş halleriyle Komünalist Ekonomide bir damar olarak var olacaklardır. İktidarcı, tekelci, sınıfçı ve sömürücü dinamikleriyle olmayacaklardır. Esasta Komünalist Ekonominin ilkeleri başat olacaktır.

Somut bir örnekle anlaşılır kılınabilir: Piyasa/Pazar, kapitalist ekonomi ile özdeşleştirilen bir olgudur. Dahası tüm devletçi toplum ekonomilerinde ticaretle birlikte hep varlığını sürdürmüştür. Fakat kapitalizme alternatif sistem önerenler öncelikle piyasayı/pazarı ortadan kaldırıyorlar. Oysa Komünalist Ekonomide böyle yaklaşılmayacaktır.

Komünalist Ekonomide piyasaya/pazara da gerektiği kadar yer verilecektir. Yalnız, kapitalist ekonomide piyasaya/pazara yüklenen rolden arındırılacaktır.

Kısacası, bir sentez yapılmaktadır. Elbette önerilen Komünalist Ekonomi yoktan var edilmiş ve tümüyle yeni bir sistem değildir. Kökleri tarihin derinliklerine kadar inen ve orada yere sağlam basan toplumsal üretim değerlerinin günümüz gerçekliği içerisinde hayat bulmasıdır. Günümüz tekniğini, toplum ve üretim ilişkilerini devasa sanayileşme ve nüfus ortamında ekonomik ilişkiler bağlamında örgütlenmeyi içerir. Komünalist Ekonominin, tarihsel ahlaki ve felsefi zemini güçlüdür. Referanslarını demokratik toplu mun komünal ve demokratik değerlerinden ve yaşam tarzindan alır.

Komünalist Ekonominin varlığını temellendiren değerler ve ilkeler bütünlüğü en saf haliyle doğal ekonomide yaşanmıştır. Doğal ekonomi kök hücredir. Sonrasında devletçi toplum sisteminin hâkim olduğu tarih sürecinde de toplumun gözeneklerine sızarak, devletçi sistem dışın daki demokratik toplum yaşamında varlığını sürdürmüş tür. Sümer kent yaşamının demokratik öğelerinde, Atina demokrasisinde, ortaçağ köy ve kent komünlerinde, Paris komününde v.s. yaşanmış ve günümüze kadarki her demokratik gelişmede var olmuştur. Halkların demokratik öz örgütlenmelerinde yaşamsallaşmıştır.

Özgürlük ahlakı; Komünalist Ekonominin temel ilkesidir. Devletçi sistemle çepeçevre sarılı verili ortamda alternatif iddiasında olan bir ekonomi, ahlaki temeli güçlü olmadan pek gelişme şansı bulamaz. Doğal toplumda herhangi bir otoriteye ihtiyaç duyulmadan, sadece ahlaki değerlerin güçlülüğü ile toplum yürütüldüğüne ve topluma yabancı olan hegemonik ve hiyerarşik yapılara uzun süre direnildiğine göre; günümüzde de çok güçlü ahlaki normların oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Kapitalizm toplumsal ahlakı çözerek ve bunda hiçbir değere bağlılığı olmayan bireyi buldozer gibi kullanarak ancak gelişme gösterebildi. Zaten ahlaki değerleri çözmeden ve bireycilikle/bencillikle insanların bilinci uyuşturulmadan, bu denli sömürücü ve toplum dışı bir sistemin var olabilmesi mümkün değildi. Bu, geçime dayalı gerçek ekonomiye aykırıdır.

En genel anlamıyla özgürlük ahlakı; insanların başkaları için sorumluluk duymaları ve kişi olarak vicdani iç bütünlüğe sahip olmasıdır. Bu da toplumsal ve bireysel sorumluluk düzeyinin gelişmişliğini gerektirir. Bu açıdan hiçbir yasa, iktidar ve otorite; ahlak kadar etkili olamaz. Zorlayıcılığı içinde barındıran yasalara ve benimsenerek uyulmaz. Fakat ahlak, benimsenmeyi ve gönüllü katılımı gerektirir. Nitekim, Komünalist Ekonominin kapitalizm karşısındaki en etkili kozu; insanların Komünalist Ekonomiye gönüllü katılımları olacaktır. İnsanlar bireysel hazzın değil, topluma ve başkalarına faydalı olmanın doyumunu yaşayacaklardır. Özgürlük ahlakı; bireylerin sistemin dışına çıkararak ya da sistemin açıklarından faydalanarak kişisel hırslarının (zenginleşme, bireysel çıkar, güç olma istemi v.s.) peşinden koşmasına ve bu bağlamda adaletsizliğe ve statüleşmeye yol açmasına engel olur.

Komünalist Ekonomi, sistemin temel ilkelerini zorlayan girişimlere karşı kendisini savunmak amacıyla tedbirlerini alacaktır. Komünalist Ekonomi, özgürlük ahlakı toplum tarafından benimsendiği oranda gelişme kaydedecek ve varlığını güvenceye alacaktır. Kapitalist ekonomiye karşı özgürlük ahlakı ile kendisini savunacaktır. Kapitalist ekonominin sunduğu maddi zenginlik, saygınlık, özel statü ve konforlu yaşama karşı; insanlara manevi zenginlik, saygınlik ve sevgi ortamını sağlayacaktır. İnsanlar değerli olduklarını görecek ve başkasına faydalı olmanın, dayanışma ve işbirliğinin hazzını yaşayarak mutlu olacaklardır. Komünalist Ekonomi, ahlaki sorumluluğun gereği olarak, ekolojik dengeyi koruyan ve doğayla dost olan bir üretim sistemini esas alacaktır. İşsizlik üreten verili sistemin aksine istihdam yaratmayı ahlaki ilkenin gereği olarak ele alacaktır. Bu bağlamdaki örnekler çoğaltılabilir.

Komünalist Ekonomi salt toplumsallığı esas almıyor. Toplumsallık kadar, bireyin özgürlüğünü de esas alıyor. Toplum ve bireyin optimal dengesini, varoluşunun temeline yerleştiriyor. Ne birey toplum aleyhine gelişme gösterecek, ne de toplum, bireyi hiçe sayıp bastıracak. Sonuç bağlamında denilebilir ki, özgürlük ahlakı ne bireyi ve onun toplumunu yok sayıyor, ne de demokratik normları görmezden gelir. Aksine, toplumsal demokrasinin tesisini ve yaşatılmasını güvence altına alır. Bir ekonomiyi tanımlamak için; mülkiyet, sınıf, işbölümü, paylaşım ve tahsisat gibi temel normları bağlamında değerlendirmek gerekir. Komünalist Ekonomiyi de aynı normlara göre ele almak, verili ekonomilerle farkının daha net bir şekilde ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Ayrica Komünalist Ekonominin temel ilkelerini de bu bağlamda değerlendirmeye çalışacağım.

 

MÜLKİYET 

Ekonomide eşitlik, adalet ve demokratik işleyişi benimseyen Komünalist Ekonomi, mülkiyete yaklaşımını ele alırken şu hususları dikkate alacaktır:

  • Mülkiyet, hiç kimse ya da kesimi ayrıcalıklı bir konuma taşımamalı
  • Toplumsal sınıflaşmaya yol açmamalı
  • Hiç kimse ya da kesim, toplumun adalet duygularını zedeleyecek oranda varlıklı olmamalı,
  • Ekonomik yaşamda söz ve karar hakkı; mülkiyet sahibi olmaktan değil, demokratik geleneğe saygılı yurttaş olmaktan kaynağını almalı
  • Doğa ile uyumlu bir mülkiyet anlayışı olmalı.

Bu amaçlarla uyumlu mülkiyet anlayışı topluluk mülkiyetidir. Komünalist Ekonomi, komünler esası üzerinden şekillenir. Köy, sokak ve mahalle komünleri biçiminde âdemimerkeziyetçi olarak örgütlenecek toplum, ekonomik sistemini de bu biçimde oluşturacaktır. Buna göre; her komünü oluşturan gruplar bir topluluğu ifade edecektir. Dolayısıyla her komünün denetimindeki üretim araçlarının mülkiyeti, komünü oluşturan topluluğa ait olacaktır. Topluluk mülkiyeti, reel sosyalizmdeki toplumcu mülkiyetten farklıdır. Devletçi sosyalizmde mülklerin sahibi devlet. Komünalist Ekonomide ise; yerleşim birimlerindeki halk, söz konusu birimdeki üretim araçlarının sahibi olacak ve tüm kararları alma tasarrufuna sahip olacaktır. Onların adına aracılar, mülkiyet hakkını kullanmayacaklar. Üreten, yöneten ve sahip olanlar aynı kişilerdir.

Komünalist Ekonomide gerektiği kadar özel mülkiyet de olacaktır. Bu yaklaşım, aynı zamanda toplum-birey den gesinin de gereği olacaktır. Ancak özel mülkiyet, kapitalist ekonomideki biçimiyle olmayacaktır. Tekelleşme kesinlikle kabul edilmeyecektir. Yine toplumda sınıflaşmaya neden olacak zenginleşmeler önlenecektir. Toplumun adalet duygusunu incitecek ve dengesini bozacak özel mülkiyet kullanımı, devletçi-sınıflı sistemin yeniden üretilmesi anlamına gelecektir. Bunlar, Komünalist Ekonominin özel mülkiyet konusundaki kırmızıçizgileridir. Özel mülkiyet büyük sermayeye ya da büyük işletmelere dayanmayacağı, bir tek bireyin bu denli büyük bir mülkiyet sahipliğini yapamayacağı gerçekliği nedeni ile küçük çapta özel mülkiyet işletmeleri sahipliği olabilecektir. Bu tarzdaki özel üretim ve ticaret; Komünalist Ekonomiye dinamizm dahi kazandırabilecektir. Pazarların alış-veriş amacıyla oluşturulması tabloyu tamamlamaktadır. Özel mülkiyete sahip olan birey, bu avantajına dayanarak tek karar ve yetki sahibi olmayacaktır. Patron yönetimi yerine, çalışanların demokratik yönetimi olacaktır. Bu tarz, özel mülkiyetin sömürü ve aşırı kar üzerinden zenginleşmeye yol açmasının önüne geçecektir. Komünalist Ekonomide özel girişimcilik toplumun çalışanların aleyhine para kazanma/kar etme (yani sömürme) biçiminde olmayacaktır. Ayrıca sınırsız özel girişimcilik ve büyük sermaye dolaşımı tarzında ekonomik işletmeler kurulmayacaktır.

Komünalist Ekonomide üretim araçları üzerindeki topluluk/komün mülkiyeti+özel mülkiyet tarzı, tüketim malları için de geçerli olacaktır. Tüketimde komünü oluşturan toplulukların ortak ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında, bireylerin özel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik üretim de yapılacaktır. Tüketim malları, özel mülkiyet kapsamın dadır. Topluluk mülkiyeti, aynı zamanda komün mülkiyetidir. Bunun pratikleşmesi; kooperatif mülkiyeti ve çok ortaklı işletmeler (fabrika, şirket v.s.) biçiminde olacaktır. Özel mülkiyet ise; emekçi ve zanaatkârların, küçük çiftçilerin, esnafların, küçük girişimcilerin ve serbest meslek sahiplerinin üretim araçları üzerindeki bireysel mülkiyetleri biçiminde uygulama alanı bulacaktır. Topluluk mülkiyeti ile özel mülkiyet arasında geçişler olabilecektir. Komünlere katılım gönüllülük temelinde olacağından, isteyen kişi istediği zaman komün üyeliğinden ayrılabilir ve özel mülkiyete dayanan bir iş yapabilir. Bunun tersi de olabilecektir.

 

SINIF 

Komünalist Ekonomi, devletçi toplum unsurları dışında kalan tüm demokratik topluma dayanır. Üretim süreci içerisinde yer alıp, bir biçimde emek harcayan, yaratıcı ve üretken emeğiyle katkı sunan tüm kesimleri ’emekçiler’ olarak tanımlar ve ekonominin aktörleri’ olarak değerlendirilir. Bununla birlikte; ekonomik sistemin işlemesinde ve çarkın çevrilmesi sürecinde yer alan tüm toplumsal grup ve kesimleri, ekonominin dayanağı olarak ele alır. Ekonominin aktörü olarak ele almadığı, hatta reddettiği tek toplumsal kesim, egemen kesimdir. İnsanların üretkenlik süreçlerine ve emeğine her türlü sömürüyü, eşitsizliği, adaletsizliği ve farklılığı tekelleşerek dayatan bu kesimleri; ekonominin unsurları olarak değerlendiremez, bunları ekonomi dışı sayar ve reddeder.

 

İŞBÖLÜMÜ 

Devletçi sistem ekonomilerindeki hiyerarşik iş bölümünün aksine, Komünalist Ekonomide yatay iş bölümü olacaktır. Mülkiyet bir kesime ya da gruba ait olmadığı için; ekonominin yönetimi ve çalışma tarzı, üstte birilerinin karar ve planlamalarının altta sorgusuz-sualsiz uygulanması biçiminde olmayacaktır. Mülkiyet, yereldeki birimlere/topluluklara ait olduğu için, ekonomide iş bölümünün şu özelliklerinden bahsedilebilir: Yerel olması, demokratik katılımı esas alması ve özyönetim esaslarına dayanması. Bu özelliklerin ortak noktası ise; âdemi merkeziyetçiliktir.

Üretim ve ekonomi ile ilgili faaliyetler, en küçük ve temel ekonomik birim olan komünlerde gerçekleşecektir. Her komün kendisiyle ilgili kararların alınmasında söz ve yetki sahibi olacaktır. Komünü oluşturan yerleşim birimlerinde yaşayanların (komün üyelerinin) doğrudan katıhamlarıyla ve hiçbir engelle karşılaşmaksızın düşüncelerini belirtip, kararlara eşit oy hakkıyla katılması ile süreç tamamlanır. Ekonomik faaliyetlerin pratikteki yürütülmesinde ise, komün üyeleri arasından seçilen bir koordinasyon sorumlu olacaktır. Bunu ‘Ekonomi Koordinasyonu’ olarak adlandırmak mümkündür. Aynı demokratik katılım ve işleyiş usulleri; mahalle, kent, bölge/eyalet ve ülke bazında da geçerlidir. Komünlerden oluşan mahalle meclisleri ve mahallelerden oluşan kent meclisleri de, kendi yerleşim birimleri içerisindeki ekonomik faaliyetlerin yürütülmesinde aktif bir rol üstleneceklerdir. Mahalle meclislerinde de, doğrudan demokratik katılımla ekonomik faaliyetler herkese eşit söz ve oy hakkı bağlamında tartışılıp, kararlara gidilecek ve planlanıp düzenlenecektir. Kent bağlamında ise, mahalle meclislerinin temsilcilerinden oluşan kent meclisleri bünyesinde aynı çerçeve geçerli olacaktır. Mahalle meclisleri mahalleler, kent meclisleri kentler, bölge/eyalet meclisleri bölgeler/eyaletler, ülke meclisi ülke kapsamında ekonomiyi örgütleyip işlevselleştireceklerdir.

Yine komünler başta olmak üzere, her yerleşim birimi kategorisinde ekonomi kapsamında alınan kararların pratik yürütülmesi için komün ya da meclis üyeleri içerisinden seçilmiş Ekonomi Koordinasyonları olacak ve bunlar ‘Ekonomik Konfederalizm’ biçiminde örgütleneceklerdir. Söz konusu Ekonomi Koordinasyonları, komün ve meclislere rağmen tasarrufta bulunmayacaklardır. Topluma/topluluklara rağmen yeni kararlar ve/veya uygulamalar geliştirilmeyeceklerdir. Ekonomik Konfederalizm tarzındaki örgütleme; özel ve genel planlamalar (Komünalist Ekonomide planlamalar ayrıntılı ve kapsamlı değil, genel çerçevede olacaktır) yapma, yerleşim birimleri arasındaki dayanışmayı koordine etme ve ekonominin eşgüdümünü sağlamada rol oynayacaktır. Ekonomik Konfederalizm; ekonomiyi koordine edecek bir örgütlenmedir. En üstte, her aşamadaki Ekonomi Koordinasyonları’ndan oluşmuş ‘Genel Ekonomi Koordinasyonu’ olacaktır. Ekonomiyi tüm ülke sathinda koordine edecektir. Gücü ve yetkisi sınırlıdır. Zira yerellere doğru inildikçe etkisi azalacaktır. Buna mukabil Ekonomi Koordinasyonları’nın etkisi artacaktır.

Her yerleşim birimi (başta komünler), kendi alanlarındaki üretim araçlarının sahibi olduğundan etki ve yetkileri de bu kapsamda olacaktır. Kendilerini aşan (gerek üretim araçları, gerekse projelerin kapsamı bağlamında) daha büyük ve kompleks faaliyetler (özelde üretim, genelde tüm ekonomik çalışmalar) için; büyüklükleri ve kompleks yapıları oranında ilgilendikleri yerleşim birimlerinin iştirakiyle planlama yapıp, gerçekleştireceklerdir. Örneğin tarımsal sulama ve/veya elektrik üretme amaçlı bir baraj yapma ihtiyacı olduğunu düşünelim. Bu çapta bir barajın yapılması, küçük yerleşim birimlerinin gücünü ve kapsamını aşar. Bir kentin, belki de bir bölgenin/eyaletin ancak kaldırabileceği bir kapsamda olur. O zaman söz konusu barajın planlaması, ilgili yerleşim birimlerinin ortak projesi olarak planlanıp, hayata geçirilir. Fakat tüm yerleşim birimleri bu projenin tartışılma ve karar sürecine katılmak durumundadırlar. Varsayalım ki, barajın yapılmasından doğacak sonuçlar (mesela baraj yapımı nedeniyle suyun azalması) başka yerleşim birimlerini çeşitli düzeylerde etkiliyor. Bu durumdan etkilenen her yerleşim birimi, etki lendikleri oranda barajın yapılması ile ilgili süreçlere katılacaklar ve olası zararlarının bir biçimde (belki de barajin tarımsal sulama ve/veya elektrik üretiminden faydalandırılarak ya da başka bir biçimde) tazmin edilmesi gerekecek.

Komünalist Ekonomide üretim ilişkileri, demokratik esaslara dayanacaktır. Üretim sahaların da ve işyerlerinde (fabrika, işletme, şirket, kooperatif, hizmet sektörü, atölye, çiftlik v.s.) demokratik katılım ve özyönetim ilkesel düzeyde ele alınacaktır. Üretim alanları ve işyerleri, emekçilerin/çalışanların yönetiminde ve yürütücülüğünde olacaktır.

Emekçiler/çalışanlar, verilen talimatları ve/veya yapılan planlamaları yerine getirecek basit birer çalışan olarak ele alınamazlar. Üretenler, işyerlerinin kaderinde rol sahibi olacaklardır. Emekçilerin yönetiminde söz ve karar sahibi olmaları, üretim sürecine de olumlu katkıda bulunacaktır. Üretimin verimli hale gelmesine ciddi katkılar sunacaktır. İşyeri çalışanları meclis biçiminde örgütlenirler ve doğrudan demokrasi işleyişine göre katılım sağlarlar. Yönetim ve üretim ile ilgili her türlü kararı, her çalışanın doğrudan üyesi olacağı işyeri meclisi’nde tartışılır. Her çalışan, eşit söz ve oy hakkına sahip olur. Kararlar özgür tartışma ortamında alınır. Alınan kararlar, işyeri meclisinin seçilen işyeri koordinasyonu’ tarafından pratikleştirilir. Her bölümdeki emekçi/çalışan meclisleri, kendi bölümlerini ilgilendiren konularda tartışıp kararlara giderler. İşyeri ile ilgili tüm hususlar işyeri meclisinde tüm çıplaklığıyla tartışılır. İşyerinin kapasitesi, donanımı, yapılması gereken yatırımlar, neyin nasıl ve ne düzeyde üretileceği, dönemsel ve geleceğe ilişkin planlamalar, çalışma koşulları, gelir-gider gibi daha da sıralanabilecek hususlar; çalışanlarca tartışılıp kararlara dönüştürülür. Söz konusu işyerleri topluluk mülkiyeti kapsamında oldukları için; çalışanlar, yanlış ve yetersiz yönetimlerinin, yani başarısızlıklarının hesabını işyerinin bağlı olduğu komün üyelerine ve/veya yerleşim birimindeki yurttaşlara verirler. Kısacası, kapitalizmde olduğu gibi “patron” yoktur. Patron, yerleşim birimindeki halkın kendisidir.

Komünalist Ekonomide çalışma şartları ise demokratik ve insani temelde örgütlenir. Her emekçinin, en faydalı ve en verimli çalışacağı şekilde konumlandırılması gerekir. Çalışma grupları da bu bağlamda oluşturulur. Birileri az, birileri de çok çalışmayacaktır. Çalışma saatleri eşit ve dengeli uygulanır. Ancak ağır ve hafif iş koşullarının olması, farklı nitelikteki işlerin varlığının doğal sonucudur. Söz konusu kaçınılmaz sonuç, farklı tedbirlerle dengelenmelidir. Aksi takdirde statüleşme, hiyerarşik yapıların oluşumu kaçınılmaz olur: Bu, son tahlilde sınıflaşmaya varır. Bir emekçi ağır ve/veya zevksiz bir işte çalışıyorsa; haftanın, ayın ya da yılın bir bölümünde de hafif ve/veya zevkli bir işte çalıştırılarak; onun yerine de tersi durumdaki bir emekçi görevlendirilerek iş koşulları dengelenecektir. Bunun güçlü ve karmaşık bir planlamayı gerektirdiği açık. Ayrıca, sık sık yapılacak iş değiştirmelerinin üretimi aksatacağını, yapılan işte derinleşmeyi engelleyeceğini (ara sıra yapılan işte acemilik yaşanacaktır) ve başarı düzeyini düşüreceğini, verimliliği düşürme olasılığını ortaya çıkaracağını kestirmemek zordur. Daha birçok aksaklık sıralanabilir. Adalet duygusuna hitap eden hoş bir öneri olsa da, gerçekleşme olasılığı zayıftır.

İş koşullarındaki orantısızlığı ve ortaya çıkan/çıkacak adaletsizliği gidermek veya bu tümden mümkün olmasa da asgariye indirmek için; daha farklı noktalarda dengeleme arayışı içerisinde bulunmak mümkündür. Örneğin, birilerinin sürekli veya çoğunlukla büro gibi daha rahat koşullarda çalışması karşısında, birilerinin de sürekli veya çoğunlukla fiziki güç gerektiren işlerde çalışması; yine fiziki güç gerektiren işlerde çalışan iki emekçiden birinin nispetten daha ağır (örneğin maden işletmesinde) bir işte çalışması, çok ciddi adaletsizlikler yaratır. Bu tür sonuçları gidermek için, daha farklı konularda iyileştirmeler yapmak sureti ile dezavantajlı gruplar avantajlı kılınabilir. İş koşullarının olumsuzluğundan doğan farklılıklar, tersten ücret farkıyla dengelenebilir. Böylece ağır ve yıpratıcı şartlarda çalışanların çok kazanmaları sağlanabilir. Yine iş süreleri kısaltılmak sureti ile bir çözüm bulunabilir. Örneğin, günlük genel çalışma süresi 8 saat ise, dezavantajlı konumda olanların günlük çalışma süresi 6 saate indirilebilir. Erken emeklilik de bir seçenek olarak değerlendirilebilir. Bu tür çözümler, teşvik edici bir rol de oynayabilir. Ayrıca hangi seçenekler tercih edilirse edilsin, ilgili seçeneğe ek olarak; iş değiştirme talepleri değerlendirilirken, dezavantajlı durumdaki emekçilere öncelik verilir.

Her emekçinin/çalışanın, bulunduğu işten başka bir işe geçme hakkı vardır. Hatta başka bir kente, bölgeye/eyalete geçmek isteyebilir. Herkesin geçerli gerekçelerini ele alıp inceleyecek olan ilgili düzeydeki ekonomi koordinasyonu (kent, bölge/eyalet veya ülke); en gerçekçi, en acil ve en özgün gerekçeleri önceleyerek talepleri yerine getirmeye çalışır. Ancak bir yerde çalışanların azalmaması veya yoğunlaşmaması için, gereken dengeleme yapılmak durumundadır.

Günlük çalışma sürelerini, 8 saati aşmamak şartıyla her kademedeki ekonomi koordinasyonlarının kendileri belirler. Bu, ilgili yerleşim biriminin ve/veya komünün ekonomik ihtiyaçları ve düzeyleri ile ilgili bir durum olacaktır. Ancak başka yerleşim birimlerindeki ve/veya komünlerdeki ekonomik gidişatı olumsuz yönde etkilememek gerekir. Emekçilerin/çalışanların kendi konfederal örgütlenmeleri de olacaktır. Yani, emekçiler/çalışanlar; bir yandan birer yurttaş olarak yaşadıkları yerleşim birimlerinin komün/meclis üyeleri iken, aynı zamanda birer çalışan olarak özgün mesleki örgütlenmeleri de olacaktır. Emekçilerin/çalışanların mesleki örgütlenmeleri de konfederal tarzda olacaktır. Özgün mesleki örgütlenmeler, mesleki sorunların çözümü için işlevsel olacaktır. Emekçiler/çalışanlar bağlamında bir tür sendika rolünü oynayacaktır. Komünalist Ekonomide çalışanların sendikal tarzı örgütlenmeleri bu biçimi ile olacak ve daha demokratik, iş levsel bir zemine oturacaktır.

 

PAYLAŞIM-BÖLÜŞÜM 

Komünalist Ekonomide paylaşım/bölüşüm; kişisel sermayelerin katkı düzeyine göre olmayacaktır. Üretim sürecinin her aşamasına katılan herkesin paylaşımda/bölüşümde hak payı mutlaka olması gerekir. En önemlisi de adalet duygusunun incinmemesi gerekir. Komünalist Ekonominin öngördüğü ölçüler şunlardır:

a-Emek/Üretkenlik Düzeyi

b-Fedakârlık/Çaba Düzeyi

c-Yapılan İşin Niteliği

Bu ölçülerin paylaşımda/bölüşümde esas alınmaları; tembel ve bencil kişiliklerin, toplumun ve diğer çalışanların sırtında bir asalak gibi yaşamalarının, keyfiyetçiliğin önünü alacaktır. Çalışamayacak durumda olanların (özürlü, yaşlı v.s.) her türlü ihtiyaçlarının (ortalama bir insan için gerekli olan) karşılanması, insani ve ahlaki bir gerekliliktir. Bu ihtiyaçlar, bunun için oluşturulmuş fonlardan sağlanabilir. Özgün fonlar ya da genel sosyal sigorta tarzı fonlar olabilir. Çalışamayan yurttaşların yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanması, insani sorumluluk gereğidir. Temel ihtiyaçlarının karşılanmasına çalışılır.

Durumları hassasiyetle ele alınması gereken bir emek kategorisi de ev kadınlarıdır. ‘Ev içi emek (ev kadınlarının emeği), bir emek kategorisi olarak ele alınmak durumundadır. Buna göre; ‘ev içi emek’ bağlamında ev kadınları da çalışan biri statüsünde değerlendirilip, emeği ücretlendirilecektir. Bu ücretler ‘ev içi emek veya ev kadınları fonu’nda karşılanabilir.

 

TAHSİSAT 

Komünalist Ekonomide öz yeterliliğe sahip komünler ile pazara/piyasaya dayanan tahsisat sistemi geçerli olacaktır. Kapitalizmin pazara/piyasaya, devletçi sosyalizmin merkezi planlamaya dayanan tahsisat sistemi karşısında; Komünalist Ekonomi daha farklı bir sistemi öngörür. Kapitalizme alternatif bir ekonomik sistem vizyonu olan katılımcı ekonomi, bu noktadan hareketle pazarları tümden reddedip, ademimerkeziyetçi planlama’ya dayanan bir tahsisat sistemini öneriyor. Ancak günümüz dünya gerçekliğinde kapıları pazara/piyasaya tümden kapatmak en azından görünür bir gelecekte pek mümkün görünmüyor ve gerekli de değil. Elbette kapitalist ekonominin pazarı/piyasayı kullanma biçimi reddedilmelidir. Fakat bir ekonomik sistemde pazara/piyasaya gerektiği kadar yer vermek; zarar vermek şurada kalsın, dinamizm dahi kazandırabilir.

Komünalist Ekonomi; belirleyiciliği, öz yeterliliğe dayalı komün sistemine verir. Pazarı/piyasayı yardımcı ve destekleyici bir yöntem olarak değerlendirir. Pazar/piyasa; ekonominin genelini, üretim ve tüketim düzeyini serbestçe arz-talep yasası gereği belirleyen bir konumda olmayacaktır. Mübadele, yani alış-veriş temelli olacaktır. Malların üreticiden tüketiciye ulaşması için aracı’ bir faktör olarak işlev görecektir. Ayrıca üretilecek ürünlerin miktarlarının belirlenmesinde rol oynayacaktır. Fiyatlar v.s. pazara/piyasaya endeksli olmayacak ve piyasadaki arz-talep düzeyine göre alçalıp, yükselmeyecektir. Kısacası pazar/piyasa, ekonominin endeksli olduğu ve etrafında döndüğü bir mekanizma olmayacaktır. Üretilen mallar, pazar/piyasa aracılığı ile tüketiciye ulaşacak ve tüketicilerin talepleri de yine bu minvalde üretim planlarına ve çeşitliliğe yansıyacaktır. Üretilen malların tüketiciye ulaştırılmasında, pazar/piyasa tek mekanizma olmaya cak; komünler ve kooperatifler üzerinden tüketiciye doğrudan ulaşma yöntemi de, etkili bir mekanizma olacaktır. Yani, her iki mekanizma da devrede olacaktır.

Kooperatiflerin özelliği, toplulukların her aşamada aracılara ihtiyaç duymadan kendi işlerini kendilerinin görmesidir. Üreticiden tüketiciye doğrudan ulaşmayı sağlar. Üyeleri için ortak yaşamın zeminini oluşturur. Kooperatif üyelerinin aynı zamanda kooperatif bünyesindeki işletmelerin çalışanları olmaları; üretimde verimliliği arttırır, istihdam sorununun çözümüne katkı sunar ve sorumluluk bilincinin daha da gelişmesini sağlar. Kooperatiflere ait her türlü işletme ile ilgili söz ve karar hakkı, komün/yerleşim yeri meclislerine aittir. ki, bunlar aynı zamanda kooperatiflerin üyeleridirler. Hangi işletmelerin (tarım ve/veya sanayi) kurulacağına, hangi işletmelerinden), tüccarın pazar/piyasa koşullarını kötüye kullanmasının önüne geçilebilir. Fabrika, atölye vb. işletmeler; doğrudan satış mağazalarını, noktalarını oluşturarak aracıyı devreden çıkarabilir.

 

KOOPERATİFLER: 

Topluluk mülkiyeti olarak da adlandırabileceğimiz komün mülkiyeti, ziyadesi ile kooperatifler biçiminde ekonomik yaşamda karşılığını bulur. Dolayısıyla topluluk mülkiyeti, kooperatif mülkiyeti olarak da adlandırılabilir. Kooperatifler, toplulukların her türlü ortak gereksinimlerinin ortaklaşa sağlanması için kurulan ekonomik ve toplumsal kuruluşlardır. Komünalist Ekonomide kooperatifler, komün biçimindeki örgütlenme tarzıyla birlikte düşünüldüğünde anlam kazanır. Toplumsal bir rol oynar. Bu açıdan komünler, toplumsal yaşamın demokratik örgütlenme tarzı iken; kooperatifler ise, bunun ekonomik örgütlenme biçimi olmaktadır. Dolayısıyla kooperatifler, üyelerinin her türlü yaşam kalitesini güvence altına alacak biçimde geniş bir yelpazede işlevselleşir. Üretimtüketim sürecinin örgütlenmesinden, çeşitli yatırım fonlarının oluşturulmasına ve sosyal yardım fonlarının tüm üyeleri kapsamasına kadar üyelerinin gereksinimlerinin karşılanmasını sağlar. Komünalist Ekonominin temel ilkeleri ile öngörülen örgütlenme ve çalışma tarzı, kooperatifler için de geçerlidir. Ya da başka bir deyişle; kooperatifler bu ilkeler üzerinde vücut bulur. Özgürlük ahlakı, demokratik katılım, öz yeterlilik, dayanışma ve ekolojik denge gibi temel ilkelere ek olarak şunlar belirtilebilir: Gönüllü katılım ve istendiğinde ayrılma, adil olma, üyelerinin demokratik denetimine açık olma, üyelerini zamanında, doğru ve tam bilgilendirme, özerk yapının korunması, işbirliğine açık olma, üyelerinin ekonomik katılımı, öz sorumluluk, üyelerinin geleceğini güvenceye alma, emeği özgürleştirme v.s.

Kooperatifler her iki mekanizmayı iç içe uygulayacaktır. Pazarlarda sadece özel mülkiyete dayanan üretim malları satılmayacak. Bununla birlikte, komün mülkiyetinin (kooperatifler v.s.) ürettiği mallar da satılacak. Hatta ikincisi ağırlıkta olacak ve pazarın/piyasanın kar hırslarının cazibesine doğru çekilmesini engelleyecektir. Özel girişimcilik adına pazarda/piyasada mal ve fiyat spekülasyonları yapılmasının ortamına müsaade etmeyecektir. Ayrıca, komünlere bağlı üretim ve tüketim kooperatifleri etkili bir yöntem olarak kullanılabilir. Doğrudan tüketiciye ulaşılarak ya da tüketim ihtiyaçları toplu alınarak (örneğin kooperatif işletmelerde neyin üretileceğine bizzat komün/kooperatif üyeleri karar vereceklerdir. Basit bir üretim işletmesinden tutalım, hafif ve ağır sanayiye kadar tüm kararlar topluluklarca oluşturulacaktır. Eğer bir işletme birkaç komünün birleşmesiyle kurulmuşsa, her komün kendi içerisinde yapacağı tartışmalar ve bu tartışmaların ortaklaştırılması ile sonuca gidecektir. Eğer kent, bölge/eyalet veya ülke düzeyinde kurulması düşünülen veya kurulan işletmeler söz konusu ise; kent, bölge/eyalet veya ülke konfederal meclislerinin kararlarıyla sonuca ulaşılacaktır.

Komünalist Ekonomide ne faize yer vardır, ne de kapitalist ekonomideki anlamıyla krediye. Zaten Komünalist Ekonominin temel ilkelerinden birisi, işbirliği ve dayanışmadır. Dolayısıyla ihtiyacı olan kooperatiflere kredi vermek yerine, işbirliği ve dayanışma ilkelerinin gereği olarak destekler. İmkânı olan kooperatifler, ihtiyacı olanlara yardımcı olur. İmkânlarını kullandırtır veya paylaşır. Faizsiz/çıkarsız borç verir ve sonra geri alır. Amaç, karşılıklı dayanışma ve işbirliği ile birlikte gelişmek ve ayakta durmaktadır. Kooperatif bankası bir kurumlaşma ve amaca hizmet eder düzeyde olur. Kooperatif bankası, bir nevi fon işlevini görür. Bir biçimde (örneğin kooperatiflerin ve/veya bireylerin o an ihtiyaç dışı olan paraları) bankalarda toplanan paraları, ihtiyacı olan kooperatiflere ve üye bireylere kullanmaları için verir. Belirlenen süre sonunda söz konusu paralar bankalara iade edilir. Bu tür bankalar sınırlı sayıda olur. Kooperatif bankaları, kredi ihtiyacı olan özel girişimlere (komün/kooperatif üyesi olmayan ve özel mülkiyete dayalı iş yapan tüccar, esnaf, zanaatkâr, serbest meslek sahiplerine) de ihtiyaç duyduğu miktarda para verebilir. Ama kooperatiflere ve üye kişilere uygulanan prosedürden farklı olacaktır. Yani özel girişimcilere verilen paralar karşılıksız olmayacaktır. Faiz alınmayacak, ama kar ortaklığı tarzında olacaktır. Kredi miktarı ve süresi oranında kara ortak olunacak. Böylece kooperatiflere kazanç sağlanmış olacaktır.

 

ÜRETİM VE TÜKETİM 

Komünalist Ekonomide üretim ilkesi şu olabilir: “Toplumsal ihtiyaçların ve tüketebileceğin kadar üret.” Bunun için ihtiyaçların belirlenip, planlaması gereklidir. Bu ilke; hem üretim araçlarının, hem de tüketim mallarının üretimi için geçerlidir ve ihtiyaç fazlasının üretilmesini engelleyeceği için israfı da önler. Tüketim malları iki bölümden oluşur: Temel ihtiyaçların üretimi ve bireyin özel tüketimine haiz malların üretimi. Bireysel özel tüketim ihtiyaçları ise; temel ihtiyaçların dışında kalan ve niteliği, düzeyi kişiden kişiye değişen tüketim mallarıdır. Bu kategoride yer alan tüketim ihtiyaçları çeşitlilik gösterir. Bunda, kişilerin beğeni düzeyleri etkili olacaktır. Komünalist Ekonomide, insanlar için tüketim çeşitliliği oluşturulur. Başka bir deyişle, insanların tüketim özgürlüğü olmalıdır. Kaynaklar elverdiği oranda, insanların beklentilerini karşılayacak üretim yapılmalıdır. İnsanlar, neyi tüketeceklerine kendileri karar verirler. Bu bakımdan sahip oldukları geliri istedikleri gibi harcamakta özgürdürler. Ayrıca herkes geliri oranında tüketimde bulunacaktır. Bu alanda birebir eşitlikten bahsedilemez. Çünkü herkesin geliri birebir aynı olmayabilir. Kişi, daha fazla harcamak ve daha fazla özel tüketim mallarına sahip olmak istiyorsa; daha fazla çalışacak ya da üretimde bulunacaktır. İnsanların harcamaları arasındaki kısmi farklılıklar, toplumsal eşitsizliğe yol açacak düzeyde tehlike arz etmiyor. Bu denli farklılıklar eşitsizlik anlamına gelmiyor. Eşitlik; herkesin aynı ücreti alması değil, herkesin ücretlendirmede aynı kıstaslara tabi tutulmasıdır.

Üretim ve tüketim süreci, demokratik yerel planlama ile yönetilir. Toplumun, insanların tüketim ihtiyaçlarının belirlenmesi; hangi aşamada neyin, hangi örgütlenme düzeyinde üretileceği, hangi işletmenin neyi üreteceği v.s. yerelde halkın katılımıyla bir planlamaya tabi tutulur. Her komün ve/veya yerleşim birimi, kendi özgülünde planlamalar yapar ve kendisini aşan (daha büyük yerleşim birimi bağlamında planlanması gereken) planlama düzeylerine yine doğrudan katılım sağlar. Öngörülen planlamanın iki temel özelliği vardır: Yerelde yerleşim birimleri (köy, mahalle, kasaba, kent…) tarafından yapılması ve demokratik katılımla gerçekleşmesi.

Üretilen bir malın değeri hangi ölçüye göre belirlenir? Komünalist Ekonomi ihtiyaç temelli bir ekonomi olduğun dan dolayı, kullanım değeri için üretmeyi esas alır. Buna göre, bir malın değeri; onun kullanım değeri ile üretilinceye kadar ki katkı düzeylerine göre belirlenir. Yani, bir malın kullanılabilirlik ile giderdiğin ihtiyacın düzeyi ve harcanan emek, kullanılan hammaddenin niteliği ve niceliği, malın kalitesi gibi ölçüler esas alınır. Piyasalar için mal üretilmediğinden, malın değerini piyasalar belirlemeyecektir. Dolayısıyla yararlılık ve kullanılırlılık; emeğe ya da az veya çok bulunurluluğa bağlı değildir. Daha çok malın toplumsal iş levselliğine bağlıdır.

 

EKOLOJİK İLKE: 

Komünalist Ekonominin var oluşsal ilkelerinden biridir. Ekolojiyi toplumsal bir paradigma ekseninde ele aldığımızda; toplumsal ilişkilerin, insanlığın doğal dünya ile koruyucu bir denge içinde yaşayabileceği biçimde düzenlenmesidir. Komünalist Ekonomi, ekolojik dengenin korunmasını esas alan bir üretim anlayışına sahiptir. İhtiyaç temelli üretimle doğaya zarar vermeyecektir. Komünalist Ekonomide, ekolojik sorumluluk duygusu’ içinde kaynakların kullanımı; üretim, yatırım biçimine v.s. uygun hareket edilir. Komünalist Ekonomi anlayışı, ekolojik ilke gereği; kapitalist sistemin önünü sonuna kadar açtığı mega kentler anlayışını doğru bulmaz. Bu tarz yerleşim birimlerinin oluşumunu; sistemin hiyerarşik, tahakkümcü, otoriter, anti özgürlükçü ve anti-demokratik toplumsal anlayışın sonucu olarak tespit eder ve buna muhalefet eder. Bu nedenle, büyük kentlerin inşası yerine, makul büyüklükteki yerleşim yerlerinin oluşumunu esas alır. Kentlerin yükünü azaltarak nefes almayı hedefler. Bu bağlamda devasa kentlere karşı; içinde sürdürülebilir yaşamın gerçekleşeceği küçük ve orta büyüklükteki kentlere ağırlık verilmesi savunulur. Buna karşılık ekolojik köy inşasının geliştirilmesini teşvik eder. Bununla köy-kent dengesinin kurulması amaçlanır.

 

SONUÇ 

Yeni ve doğru bir yaşam mümkündür. Ve doğru yaşam asla yanlış yaşanmaz! 1970’lerden itibaren inişe geçen ve artık iflas etmiş bir sistem olduğu son küresel krizle birlikte tescil olan kapitalist ekonomiye alternatif Komünalist Ekonomi’dir. Komünalist Ekonomi ile başka bir dünya(nın) mümkündür. Alternatif bir dünyanın ve doğru yaşamı en iyi koşullarda yaşamanın yolunun; özgürlük ve demokrasiden geçtiği tartışma götürmez. O nedenle Komünalist Ekonomi, özgürlükçü ve demokratik bir sistemdir. Demokratik toplumun, devletçi sisteme bulaşmadan yerellerde kendi ekonomik yaşamlarını öz güçleriyle örgütlemesini ifade ediyor. Tam da kapitalizmin, insanların iyi yaşam umutlarını yok etmeye çalıştığı noktada; bastırılan umutları yeniden özgürleştirme iddiasını taşıyor. İddiasını; devletçi sisteme ve onun iktidar aygıtına bulaşmamasına, toplumun özgür ve demokratik katılımına dayandırıyor. İnsanları ekonomik sistemin nesneleri değil, özneleri olarak tanımliyor. Ekonomik sistem, topluma rağmen gerçekleşmeyecek! İnsanların doğrudan demokrasi yoluyla kararlara katılımı, Komünalist Ekonomide yaşam bulacak.

Bu ekonomide efendilere yer yoktur. Bir sistem hangi sınıfa dayanıyorsa; sistemin efendisi de, o sınıf ya da sınıf adına yürütme erkine sahip olandır. Dolayısıyla Komünalist Ekonomi herhangi bir sınıfa dayanmayacaktır. Devletçi toplum içerisinde yer alan azınlık kesimin dışında kalan demokratik topluma dayanacaktır. Üretim sürecine katılıp, rol alarak emeğiyle değer yaratan herkesi ’emekçiler’ olarak tanımlayıp, sistemin temeline yerleştiriyor. Sınıflaşmaya dayanmayan ekonomide doğal olarak hükmedenler olmayacaktır. Herkes hem efendidir, hem de emekçidir. Hem yönetendir, hem yönetilendir. Dolayısıyla böyle bir sistemde yoksulluk değil, zenginlik paylaşılır. Çünkü dünyadaki mevcut kaynaklar, dünya nüfusunun bir katını daha rahatlıkla besleyebilir. Yaşanan açlığın ve yoksulluğun nedeni; kaynak yetersizliği değil, kapitalist sistemin olağanüstü israfçılığı ve sistemin kaymağını yiyen kesimlerin aşırı tüketiciliğidir.

Sürdürülebilir olmayan kapitalist ekonomi, yapısı gereği kriz üreten bir sistemdir. Zaman zaman baş gösteren konjoktürel krizlere çözümler bulsa da, yapısal krizlerle baş etmekte zorlanmaktadır. 1929 Ekonomik krizinin yol açtığı politik sistem sorunları 2. Dünya Savaşıyla dünyayı yıkımla karşı karşıya getirdi. Keynesçi politikalarla dönemsel çözümler bulması, sadece krizler biriktirmesine yol açtı. Fay hattındaki birikmeler 2008 küresel krizinde patlamalara yol açtı. Fay hattında derin kırıklar oluştu. Oluşan derin yarıklar, sistemi baştanbaşa deşmiştir. Bu kez devletlerin alenen devreye girmesi de çözüm getirmeyecektir. Her geçen gün kriz derinleşmekte ve hoşnutsuzluklar homurdanmaya dönüşmektedir. Kapitalist sistemin krizsel yapı sına rağmen aşılmama nedenlerinin başında; toplumca benimsenen ya da toplum tarafından benimsenebilecek alternatif bir ekonomik sistemin oluşturulmamış olması gelmekteydi. Komünalist Ekonomi, böyle bir ihtiyacın sonucudur.

Devletçi sistemin hâkimiyetinin olduğu bir çağda, devletçi sistemin dışında yani ona bulaşmadan bir ekonomik sistem inşa etme iddiası şaşkınlık yaratabilir. Elbette devletler çağındayız. Devletçi sistemin öngörülebilir bir zamanda yok olmayacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Zaten Komünalist Ekonomi, varlığını devlet karşıtlığına oturtmayacak. Bir tarafta devletler varlığını sürdürecek ve bunlar devletçi kapitalist sistemden kolay kolay vazgeçmek istemeyecekler. Fakat öte tarafta, kapitalist sistemin mağduru olan toplumsal kesimler (sistemin kaymağından beslenen dar bir sınıfsal kesim dışında kalan çokluk); devletçi sisteme bulaşmadan alternatif bir ekonomik sistem içerisinde yaşayacaklar. Sistemlerini inşa edecekler. Zamanla gelişip yaygınlaştıkça, başat sistem olarak kapitalist sistemi aşacaktır. Komünalist Ekonomi, esas aldığı ilkeler ve geliştirdiği sistem anlayışıyla; devletlerin, toplumun demokratik seçeneğine saygılı olmasını ve kabul etmesini gerektiriyor. Böylesi bir dönüşüm sürecini yaşayan devletlerin uygulayabilecekleri bir ekonomik sistem olmaması için hiçbir neden yoktur. Böylesi bir dönüşümü sağlayan devlet de; klasik niteliklerinden, tahakkümü yeniden üreten aygıtlardan (ideolojik, siyasal, askeri, ekonomik, kültürel v.s.) sıyrılarak, toplumun arzuladığı demokratik niteliğe ulaşmış olacaktır. Tüm toplumu kapsayan ve toplumun emrinde olan bir düzenlemeye dönüşecektir.

Komünalist Ekonomi, yeni bir yaşam umudunun etekemiğe bürünmesidir. Çekilen açıların, ütopyaların soyutluğuna kurban gitmeden ve ütopyaları gerçekleştirme başarısı gösterilerek son bulması için adım atmaktır. Atılan en küçük adımın, dev adımlara dönüşmesi için koşulların her zamankinden daha uygun olduğu söylenebilir. Şimdi umuttan daha fazlasına sahibiz.

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.