Düşünce ve Kuram Dergisi

Kuzey ve Doğu Suriye’de Demokratik Ulus Paradigması

Orhan Kendal

Ortadoğu coğrafyasının insanlığa beşiklik ettiği söylenir. Bunun doğruluğu her geçen gün yapılan araştırmalarla daha fazla kanıtlanmaktadır. Ancak aynı coğrafya insanlığın yaşadığı tüm toplumsal sorunlara da şahitlik yapmıştır. Adeta olumlu ve olumsuz anlamda tüm ilklerin kadim coğrafyası bu topraklar olmuştur. Neolitik toplum kültürü bu topraklarda doğup dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Binlerce yıl toplumsallığın en doğal ve güzel halini burada yaşamıştır. Bununla birlikte iktidar, devlet ve sınıflaşma da bu topraklarda ortaya çıkmış ve etrafına yayılmıştır. Tarihsel ve toplumsal sorunların her bir biçimini buradaki halklar ve topluluklar bizzat yaşayarak tanıklık etmiş, tecrübe edinmişlerdir. Özgürlüğü, eşitlik ve komünaliteyi doyasıya bir cennet misali yaşadığı gibi, bu toplumlar iktidar ve köleliğin getirdiği acıları, zulümleri, katliamları da çokça yaşamıştır. Dolayısıyla sorunlar kadar çözümlerini, alternatiflerini de kendi bağrında bulundurmaktadır. Araştırmasını ve almasını bilenlere muazzam bir miras sunmaktadır. İnsanlık neolitik bir devrimi nasıl bu topraklarda yaratmışsa, bozulan toplumsal sistemini de yeniden düzeltme imkânını bu kökleri üzerinde bulacaktır.

Demokratik ulus paradigması toplumun bu tarihsel köklerine dayanmakta, oradan ilham almakta ve kökleri üzerinde yeniden yeşeren meşe misali demokratik bir toplumun mümkün olduğunu göstermektedir. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bu anlayışla örgütlenmiş bir toplumsal sistem inşasıdır. Bu demokratik sistemin temel özellikleri ve geliştirdiği kurumlaşmalar bugün tüm ilerici insanlığa umut ve ilham vermektedir. “Başka bir dünyanın mümkün” olduğunu göstermektedir. Bu nedenle sistem karşıtı güçler bu deneyimi daha yakından tanımaya çalışmakta, içerisinde yer alarak deneyim kazanmakta ya da bu perspektifle kendi ülkelerinde, mücadelelerinde yaşatmaya çalışmaktadırlar. Bu yazının konusu da demokratik ulus paradigmasını esas alan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin geliştirdiği sistemin temel özelliklerini ve bunların hangi düzeyde hayata geçirildiğini konu almaktadır.

 

Devlete Bulaşan Devletleşerek Ona Benzeşir

Kuzey ve Doğu Suriye’de inşa edilen toplumsal sistem her şeyden önce devlet dışı bir demokratik uluslaşmayı esas almaktadır. Buna radikal demokrasi demek de mümkündür. Bu toplumsal inşa devletleşmeyi hedeflemiyor. Devletin bir uzantısı veya parçası durumunda değildir. İktidar zihniyetinin bir formu olan devletleşme, devlet kurma Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği ekolojik, demokratik ve kadın özgürlükçü paradigmaya terstir. Tüm sosyalist devrimlerin sonuca gitmemesinin, amaçlarına ulaşmamasının altında yatan temel etkenlerin başında iktidar ve devlet sistemine bulaşmalarıdır. Reel sosyalizmde görüldüğü gibi devletleşmeyle sosyalizm ve komünalizm hedeflerine ulaşılamaz. 70 yıl ayakta da kalsa yıkılmaktan ve dağılmaktan kurtulamaz. Devlet, kapitalist modernitenin ve dayandığı beş bin yıllık egemen sistemin temel iskeletidir, bedenidir. İktidar zihniyeti de onun adeta ruhudur. Böylesine kirli bir araçla doğru amaçlara ulaşmak mümkün değildir. Devlete bulaşan devletleşerek ona benzeşir. Devleti toplumsal amaçlar için kullanmak isteyenler devletin hizmetine girmekten kurtulamazlar. Her iktidar, etrafında hiyerarşik ilişkiler yaratır. İktidara dayalı toplumsal sistemler sınıflaşmaya, tabakalaşmaya dayalı egemen sistemler üretir. Devletleşme de bunun en açık, kendini ilan etmekten çekinmeyen, koyduğu hukuk kurallarıyla kendini toplum nezdinde meşrulaştırmaya çalışan halidir. Binbir kılığa girerek, farklı farklı maskeler takarak, hep yalan söyleyerek kendini kamufle edip topluma kabul ettirmeye çalışır. İktidarı toplumsal yönetim gibi lanse etmeye, şiddet aygıtını da toplumsal savunma ihtiyacı gibi göstermeye çalışır. Ancak tarih boyunca hiçbir devlet toplum için ve toplumsal çıkarlar için bir işlev görmemiştir. Her devlet kendi çıkarları için vardır. Egemen sınıfın çıkarlarını gözetir. Bu nedenle hangi adı takarsak takalım, hangi sıfatla süslersek süsleyelim devletin halk düşmanı, toplum karşıtı işlevi ortadan kaldırılamaz. Demokratik devlet, halk devleti veya sosyalist devlet gibi adlandırmalar bu gerçeği değiştirmez.

Yukarıda vurgulandığı gibi devrimci hareketlerin, sosyalist devrimlerin en büyük hatası veya yanılgısı devrimden sonra iktidar ve devlete bulaşmalarıdır. Sosyalist amaçlarına devlet yolu veya aracıyla ulaşabileceklerine inanmalarıdır. Abdullah Öcalan geliştirdiği paradigmayla bunu aşmıştır. Bu paradigmaya göre, devlet ile toplum, yine iktidar ile demokrasi karşıt olgulardır. Birinin olduğu yerde diğeri olmaz. Bir arada olmak zorunda kaldıkları geçici dönemlerde de devlet ne kadar güçlüyse toplum ve demokrasi o kadar zayıftır. Tersinden okuyacak olursak toplum ve demokrasi ne kadar güçlü ve örgütlüyse devlet de o kadar zayıf ve küçülmüştür demektir. Radikal demokrasi olarak adlandırdığımız bu anlayışta devlet dışında toplumu örgütleme ve öz yönetimine kavuşturma vardır. Sosyalizm ve her türlü toplumsal özgürlükler gelecekte kurulacak veya sonraya ertelenecek olgular değildir. Bugünden ve bir yaşam tarzı olarak inşa edilmek durumundadır. Toplumsal inşa demokratik bir anlayışla ve basitten karmaşığa, küçükten büyüğe, her alanı kapsayacak şekilde örgütlendiğinde toplumun sosyalist, komünalist temeli sağlam bir şekilde oluşacaktır.

Kuzey ve Doğu Suriye toplumu kendini bu anlayışla örgütlemektedir. Demokratik ulus temelinde özerk yönetimini örgütlemiş bulunmaktadır. Demokratik ulus, milliyetçi, iktidarcı ulus anlayışına alternatif olarak geliştirilmiştir. Milliyetçi ulus zihniyetinin bedenleşmesi ulus devlettir. Demokratik ulus anlayışının bedenleşmesi de demokratik özerklik veya demokratik konfederalizmdir. Kuzey ve Doğu Suriye demokratik uluslaşması Öcalan’ın paradigmasını esas almakta ve devlet olmayan konfederal sistem biçiminde örgütlenmiş bulunmaktadır. Ulus-devlette bir merkezden hiyerarşik olarak üstten aşağıya doğru toplum yönetilmektedir. Burada demokratik bir yönetimden, özyönetimden bahsetmek mümkün değildir. İktidarcı devlet yönetimi egemen kılınmaktadır. Demokratik konfederalizm anlayışıyla alttan üste doğru örgütlenen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ise halkın özyönetimini, demokratik toplum yönetimi olarak şekillenmiş bulunmaktadır. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi özyönetim olarak toplumun kendini örgütlemesi ve bu konfederal örgütleme temelinde kendini yönetmesinden oluşmaktadır.

İkinci temel özellik olarak demokratik toplumun derin demokrasi olarak tanımladığımız tarzda demokrasi anlayışının birey ve toplumda içselleştirilmesidir. Devlet dışında radikal demokrasinin inşası önemlidir, gereklidir, ancak tek başına demokratik bir toplumun, demokratik bir ulusun oluşması için yeterli değildir. Demokratik zihniyetin de halka mal olması, demokratik kişiliklerden oluşan bir toplumun yaratılması gerekmektedir. Örgütsel sistem ne kadar demokratik olursa olsun, bu sistemi işletecek kişi ve toplum demokratik değilse bu sistem yanlış işleyecektir, suiistimal edilecektir. Mesela feodal kişiliklerle ya da kapitalist, bencil kişiliklerle demokratik bir sistem ruhuna uygun ve toplumun eşitlik, özgürlük ve komünal değerlerine hizmet edecek tarzda işletilebilir mi? Elbette bu mümkün değildir. Toplum iktidarcı zihniyet ve devlet sistemi tarafından bin yıllarca öz değerlerine ve politik bilincine yabancılaştırılmıştır. Toplum ve birey politik özneler olmaktan çıkarılmış, tek irade ve özne olan devlet tarafından üzerinde her türlü tasarruf ve operasyonların yapıldığı nesneler haline getirilmiştir. Böyle bir toplumda her şeyden önce bir zihniyet devrimine ihtiyaç vardır. Eski kişilik ve zihniyetlerle yeni ve demokratik bir sistem inşa edilemez. Toplum ve bireyin devrimin zihniyetini benimsemesi ve politik bir bilince kavuşması gerekmektedir.

Bu ihtiyaçtan dolayı Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi halkın eğitimini en temel bir ihtiyaç olarak gündemine almıştır. Halkın her kesiminin, kadın erkek demeden, çocuk veya yaşlı ayırımını yapmadan eğitimden geçirmek, daha doğrusu eğitim imkânına kavuşturmak temel bir politika olarak belirlenmiştir. Bunun sonucunda onlarca alanda akademiler açılmış ve sürekli eğitim devreleri düzenlenmektedir. Demokratik ulusun tüm boyutlarında özgün akademiler oluşturulmuştur. Kadın özgün ve özerk akademileri, gençlik akademileri, siyaset, diplomasi, ekonomi, sağlık, hukuk, öz savunma, vb. onlarca akademide her yıl binlerce insan eğitim görmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin sistemi içinde eğitim amaçlı kurumlaşmalar en çok dikkati çeken kurumlaşmaların başında gelmektedir. Şimdiye kadar kendi varlık ve kültürleri, yine dilleri inkâr edilen ve devlet okullarında şekillenen toplum, bu sefer kendi toplumsal ve tarihsel hakikatine uygun bir şekilde eğitim imkânlarına kavuşmuştur. Akademi ve diğer eğitim kurumları olmadan toplumda zihniyet devrimini gerçekleştirmek, bilinçli, entelektüel bir toplum yaratmak mümkün değildir. Bu nedenle işe buradan başlamak zorunludur. Demokratik konfederal sistemin dört temel direğinden biri akademilerdir. Diğerleri de komün, meclis ve kooperatiflere dayalı toplumsal ekonominin örgütlenmesidir. Bu dört ayak sağlam örülmeden sistemin amacına uygun işlemesi zordur.

Derin demokrasi ile hedeflenen zihniyet değişimiyse ve eski zihniyet ve kişiliklerin aşılması ise bunun en önemli ayaklarından biri cinsler arası eşitlik veya başka bir ifadeyle kadın özgürlük bilincinin toplumca içselleştirilmesidir. Bir toplumda kadın özgürlük düzeyi o toplumun özgürlük düzeyini de belirlemektedir. Ortadoğu gibi dinin, dogmatizmin, feodal ilişkilerin hâkim olduğu bir kültürel coğrafyada kadının durumu adeta kölelik sınırlarında tutulmuştur. Devlet, din ve egemen sınıfların ortak zihniyet ve çıkarları kadını bu kölelik statüsünde tutmaya mahkûm etmiştir. Bütün egemenlik ilişkileri kadının bu köleliği üzerinde oluşturulmuş gibidir. Bu nedenle Abdullah Öcalan ezilen, sömürülen ve köleliğe alınan ilk cins, ilk ulus ve ilk sınıfın kadınlar olduğunu ifade etmiştir. Özgürlük ve eşitlik düşmanı ne kadar güç varsa kadına düşman kesilmiş, eve hapsetmiş, çarşaflara, peçelere bürümüş ve tabiri caizse insan olmaktan çıkarılmıştır. Beş bin yıldır kadın üzerinde katmerleşerek gelen bu iktidar ve kölelik ilişkilerini miras olarak devralan bir toplumdan bahsediyoruz. Toplumda kadın bu prangalardan, kölelik statüsünden ve sömürüden kurtulmadıkça demokratik bir toplumdan bahsedilemez. Toplumsal düzeltmeyi buradan başlatmak zorunludur. Bir şey nerede kaybedilmişse çözümünü de oradan başlatmak, nasıl bozulmuşsa oradan düzeltmek tarihsel ve toplumsal diyalektiğin gereğidir.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi kadın özgürlüğünü ve eşitliğini esas alan bir ideoloji, felsefe veya paradigmayı esas aldığından bu konuyu sistem inşasının olmazsa olmazı biçiminde ele almaktadır. Hem toplumdaki zihniyet değişimi hem de toplumsal kurumlaşmalar bu anlayışa göre oluşturulmaktadır. Kadının her türlü gerici bağlardan kurtulup yaşamın her alanına eşitçe katılımını ön görmektedir. Buna imkân tanıyacak kurumlaşmaları kadın kendi elleri ile yaratmaktadır. Bu imkânlar erkek veya başka bir güç tarafından verilen bir lütuf olarak değil, kadın, kendi bilinci, özgür iradesi ve öz gücüyle yaratmaktadır.

Kadın, yönetimden savaşa, ekonomiden, politikaya, diplomasiden kültürel alanın her bir yerine özgürce katılabilmekte, yaşam erkekle eşit bir biçimde paylaşılmaktadır. Öcalan’ın “özgür eş yaşam” olarak tanımladığı olgu kadının yaşamın her alanına eşitçe katılabildiği demokratik bir yaşamın örülmesini ön görmektedir. Kota sistemi değil, eşit temsiliyet esas alınmaktadır. Her yönetim kademesinde eşbaşkanlık kurumu inşa edilmiştir. Yönetimdeki eşitlik diğer eşit paylaşımların temelidir. Toplumsal beyin olarak tanımladığımız yönetimde eşit ve ortak paylaşım olursa, beden diye ifade ettiğimiz toplumsal sistem de buna göre öz ve biçim kazanacaktır. Bu nedenle Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin her kademesinde eşbaşkanlık sistemi ve kurumlaşmasından taviz verilmemektedir. Kadın kendi özgün ve özerk örgütlemelerini ve yönetimlerini inşa etmenin yanında toplumsal yönetim işlerine de eşitçe katılımını eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet ilke ve sistemi sayesinde gerçekleştirmektedir. Her kurumda o alanda çalışan kadınların özerk örgütlenmesi oluşturulmuştur. Askeri alanda “Halk Savunma Birlikleri-YPG” ile birlikte “Kadın Savunma Birlikleri-YPJ” de sistemde yerini almıştır. Diğer her boyutta bu şekilde kadın özerk örgütlenmeleri ile kadınlar kendileri hakkında kendileri karar almakta, erkeğin kendileri üzerinde hiçbir tasarrufuna imkân bırakmamaktadır. Kadınlar bu özgün ve özerk örgütlenme ve yönetimleriyle Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşan sistemde gerçek anlamda kaderlerini ve geleceklerini kendileri belirlemektedir. Özgür iradeli kadınlardan oluşan bir toplum yaratma hedefi bu kurumlaşma ve büyük çabalarla adım adım gelişmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nde kadınlar tüm yerellerde ve her boyutta bu şekilde örgütlenirken genel çatı örgütlemeleri de “Kongra Star” adı altında oluşturulmuştur. Kongra Star konfederal tarzda örgütlenen kadın örgütlenmesinin ülke çapındaki üst koordinasyon örgütlemesi ve yönetimidir. Kadın özgürlük çizgisini geliştirmek ve eril egemen erkek zihniyetiyle mücadele etmek sadece kadınların görevi değildir. Özgürlüğe ihtiyacı olan sadece kadınlar değildir. İktidar zihniyeti köleliğin farklı bir tezahürüdür. Erkeklerin bu zihniyetle en başta kendilerinde çözümlemesi ve mücadele etmesi gerekmektedir. Devletçi sistem tarafından oluşturulmuş mevcut erkeklik ve kadınlık kimliklerini ret etmeden ve bunların yerine demokratik, eşit ve özgür kadın ve erkek kimlikleri inşa edilmeden toplumsal kurtuluş gerçekleşemez.

 

Demokratik Özyönetim

Demokratik ulusun en önemli özelliklerinden biri de farklılıkların ulusu olmasıdır. Toplumdaki ulusal, inançsal, dil ve kültürel farklılıklar çelişki ve çatışmaların nedeni olmamalıdır. Ancak ulus-devlet zihniyeti milliyetçilikle halkları o kadar zehirlemiştir ki, bu farklılıklar yıllar boyu savaş ve katliamların nedeni olmuştur. Ulus-devlet bir etnik yapıyı, bir dil ve kültürü merkeze alıp başat hale getirirken, bunun dışında kalan tüm dil ve kültürleri bunun içinde eritmeye çalışır. Ulus-devlet bu anlamda tam bir toplum kırım rolünü oynamaktadır. Son iki yüzyılda soykırıma varan uygulamaların, kültürel asimilasyon gibi toplum karşıtı politika ve operasyonların altında bu milliyetçilik yatmaktadır. Milliyetçilik her zaman faşizm üretir. Hitler bunun en açık örneğidir. Ancak faşizm sadece Almanya’nın bir dönemine ait bir olgu değildir. Ulus-devlet ve milliyetçiliğin olduğu her yerde faşizm vardır. Sadece dozaj ve uygulama farklılıklarından bahsedilebilir.

Kapitalist modernitenin iktidar ve devlet formu olan ulus-devlet egemen sınıfın daha fazla kar elde etme ve sermaye biriktirme amacına göre kurgulanmıştır. Toplumsal değerlerle yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Ulus-devletin dini de imanı da kar ve sermayedir. Tarih boyunca hiçbir devlet biçimi kar ve sermaye biriktirme uğruna toplumla bu kadar oynamamıştır. Ulus-devlet iktidarı egemen sınıfın çıkarları doğrultusunda toplumun üzerinden adeta bir buldozer gibi geçmiştir. Toplumsal mühendislik projeleri ile toplumu kırıp kesmiş, budayıp bir kalıba sokmaya çalışmıştır. Ulus-devlet topluma giydirilmeye çalışılan deli gömleğidir. Ortadoğu’da son iki yüzyılda yaşanan savaş ve çatışmaların, çekilen acıların en önde gelen sebeplerinden biri bu milliyetçilik zihniyeti ve ulus-devlet gerçeğidir. Bu zihniyet ve yapılanma aşılmadan ve alternatifi oluşturulmadan toplumun barış içinde bir arada yaşama şansı da olmayacaktır. Diğer bir çelişki ve çatışma nedeni iktidarlarca kullanılan ve devletin hizmetine koşulan din, mezhep ve inançlardır. İktidar ve hegemonya peşinde koşan güçler din ve inançları da bu amaçlarının bir aleti olarak kullanmaktan geri durmamışlardır. Bir dini diğer bir dine, bir mezhebi diğer bir mezhebe karşı kullanmak Ortadoğu’nun devlet yönetme geleneğinde çok eskilere dayanan bir yöntem ve politika olmuştur. Her türlü bireyci, benmerkezci, bencil anlayışın ulus düzeyindeki karşılığı milliyetçilik, inanç karşılığı dincilik olmaktadır. Kendi dinini, milliyetini büyük, kutsal ve her şeye değer görürken kendi dışındaki inanç ve halkları küçülten, değersiz gören ve üzerinde tahakküm kurmayı amaçlayan, onları köle ve hizmetkâr derekesine indirgeyen, ötekileştiren bu zihniyet toplumu parçalamakta ve birbirine düşürmektedir. Demokratik ulus anlayışı bu anlamda toplumsal sorunlara köklü çözüm getiren bir paradigma olarak eşsiz değerdedir. Demokratik ulus her türlü milliyetçilik, dincilik ve cinsiyetçilikle mücadele etmeyi ve bunları aşarak alternatifini oluşturmayı hedeflemektedir. Toplumsal farklılıkları çelişki ve çatışmanın nedeni değil, toplumun bir realite ve zenginliği olarak görür. Birini tutup diğerini düşman yapmaz. Birini diğerine karşı kullanmaz. Çünkü demokratik ulusun iktidar ve hegemonya kurma gibi bir derdi ve amacı yoktur. Bir sınıf veya tabakanın çıkarını gözetme durumu yoktur. Demokratik ulus paradigması toplumun çıkarını ve toplumsal hakikati açığa çıkarmayı esas alır. Bu toplumsal hakikatin kendini özgürce ifade etmesini, örgütleyip yaşatabilmesini gözetir. Her halk, ulus kendi dilini ve bir bütün olarak kültürünü yaşama ve yaşatma hakkına sahiptir. Her din ve inanç kendi inanç ve ibadetini özgürce yaşama imkânına sahip olmalıdır. Kadın da topluma eşitlik temelinde özgürce katılabilmelidir. Tüm bu olgular kimsenin tasarrufunda, denetiminde olmamalıdır.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bu anlayışla hareket etmekte, toplumsal sistemini bu perspektifle inşa etmektedir. Kürt, Arap, Süryani, Asuri, Ermeni, Çerkes vb. tüm halklar demokratik ulus içinde kendilerini özgürce ifade edebilmektedir. Yine Müslüman, Hristiyan, Êzidî vb. ne kadar din ve inanç varsa kendi inançlarını özgürce yaşayabilmektedirler. Kuzey ve Doğu Suriye’de buna imkân sunan bir örgütsel sistem ve özyönetimler oluşturulmuştur. Böylece toplumsal farklılıklar çelişki ve düşmanlıklara dönüşmeden bir arada özgürce yaşayabilmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi altında halklar arasında oluşturulan ön yargılar, suni çelişkiler, din ve inançlar arasında oluşturulan retçi, inkârcı ve ötekileştirici anlayışlar demokratik ulus bilinciyle ortadan kaldırılmakta, farklılıklar arasında kardeşlik, dostluk ve birbirine saygı her geçen gün gözle görülür biçimde artmaktadır. Farklı halklar ve inanç yapıları hem özgün özerk yönetimlerini geliştirmekte hem de diğer yapılarla demokratik konfederal tarzda birliğini de oluşturmaktadır. Mesela en barizinden kendi kültür ve sanatını özgün geliştirmenin yanında ortak festival ve etkinliklerde diğer halklarla buluşabilmektedir. Bu kültürel zenginlik toplumun tümüne estetik ve manevi olarak büyük güç katmaktadır.

Dünyada homojen toplumlar istisnadır. Farklılıklardan oluşan toplumlar çoğunluktadır. Devrim mücadelesi, inşa edilecek sosyalist sistem bu hakikati gözeterek çözüm bulmak zorundadır. Demokratik ulus anlayışı bu ihtiyaçtan doğmuştur. Kuzey ve Doğu Suriye’de bu zihniyet ete kemiğe bürünmektedir. Ulus bir toplumsal formdur. Tarihte klan, kabile, aşiret, kavim gibi toplumsal formlar gelişerek günümüzde ulus formuna bürünmüştür. Ancak ulusun siyasal olarak nasıl örgütleneceği bir tercih, yani ideolojik yorum meselesidir. Tekçi, milliyetçi, iktidarcı ulus anlayışı bir zihniyet ve tercih olduğu gibi demokratik ulus temelinde toplumsal hakikati gözeten, eşitlikçi, özgürlükçü ve kardeşçe paylaşıma dayanan bakış açısı da bir ideolojik yorum ve tercihtir. Birinci yorum ve tercih, egemen kapitalist sınıfın çıkarını ve bu temelde oluşturulmuş ulus-devleti esas alırken, ikinci yorum halkın ve içinde ne kadar farklılık barındırırsa barındırsın tüm toplumun çıkarını esas alan demokratik ulus yorumunu ifade etmektedir. Uluslaşmayı nasıl tanımlayıp yorumlarsan, hangi ilke ve amaçlar doğrultusunda örgütlemek istersen, kısacası hangi zihniyetle ele alırsan bedenini de ona göre inşa edersin. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi demokratik ulus anlayışına dayalı olarak toplumsal sistemini inşa etmekte ve demokratik özyönetimi ile kendini yönetmeye çalışmaktadır.

Özellikle Suriye rejimi ve sömürgeci devletlerin Arap-Kürt çelişki ve çatışmasını yaratmak için elinden gelen her yönteme başvurduğu bir coğrafyada, Arap, Kürt, Asuri, Süryani ve diğer halk ve inançların on yıldan fazla bir süredir Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi altında demokratik ulus anlayışıyla bir arada kardeşçe yaşamayı başarmış olmaları, gelecek için büyük umutlar vaat etmektedir. Bölge devletlerinin ve emperyalist, hegemonyacı güçlerin en büyük korkusu da bu demokratik modelin yaşamda sınanarak kapitalist modernite ve ulus-devlete alternatif olarak kendini ortaya koymasıdır. Bu nedenle özerk yönetime yönelik işgal ve imha saldırıları her geçen gün artmaktadır. Özerk yönetim ve demokratik konfederal sistem dünya halklarına örnek olmadan ve ilham kaynağı haline gelmeden boğulmak ve tasfiye edilmek istenmektedir. Arap-Kürt çelişkisi derinleştirilmeye, inanç temelindeki farklılıklar kaşınmaya çalışılmaktadır. Bunun için her türlü özel savaş yöntemleri devreye sokulmaktadır. Ancak buna rağmen Kuzey ve Doğu Suriye halkları demokratik ulus temelinde daha fazla kenetlenmekte ve saldırılara karşı omuz omuza direnmektedir.

 

Komün, Toplumun Çekirdek Örgütlenmesidir

Derin demokrasinin gerektirdiği temel zihniyetlerden biri de ekolojik bilincin içselleştirilmesidir. Kapitalist sistemin liberal ideolojisi doğayı bir nesne olarak görür ve doğa üzerinde her türlü tasarrufta bulunmayı kendine hak görmektedir. Kâr ve daha fazla sermaye edinmek için hem toplumla hem de doğayla oynamaktan geri durmamaktadır. Onu bundan alıkoyacak hiçbir ahlaki ilkesi yoktur. Toplum içinde iktidar ve hiyerarşi oluşturduğu gibi doğaya da tahakküm kurma, ondan pragmatist temelde yararlanma kapitalist bireyciliğin yapısı gereğidir. Demokratik ulus temelinde örgütlenen Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi doğa düşmanı bu anlayışlarla ekolojik bilinçle karşı durmakta ve mücadele etmektedir. Doğayla dost ve barışık olmayı bir yaşam tarzı olarak kabul etmektedir. Şehirleşmeden tutalım, ekonomik üretime, belediye hizmetlerinden tutalım günlük yaşama kadar doğaya zarar vermemeyi, onunla uyumlu olmayı esas alır. Ekolojik bilinçte doğaya zarar vermemek yetmemektedir. Tahrip edilen doğayı onarmak, güçlendirmek de insanın sorumluluğundadır. Hava, su ve toprak toplumun yaşam kaynaklarıdır. Kendi yaşam kaynaklarını kurutan bir toplum uzun süre yaşayamaz. Özerk yönetim ekolojik bir bilinçle hareket ettiği gibi bunun örgütsel mekanizmalarını da oluşturmaya çalışmaktadır. Özerk yönetim bünyesinde bir ekoloji komitesi kurulmuştur. Her alanda ekolojik örgütlenmelere giderek hem toplumu bilinçlendirme çalışmaları yapılmakta hem de ekolojik olmayan uygulamalara karşı mücadele etmektedir. Yine model olarak ekolojik alanlar ve çalışmalar geliştirilmektedir. Tüm imkansızlıklara rağmen ekolojik anlayıştan taviz verilmemektedir.

Demokratik ulus temelinde demokratik bir toplum inşa edilirken Kuzey ve Doğu Suriye’de gelişen toplumsal sistemin diğer temel bir özelliği de komünal olmasıdır. Komünal yaşam, sınıfsal ve her türlü hiyerarşik, iktidarcı yapılanmalara alternatif bir yaşam tarzıdır. Bireyciliğin, bencilliğin panzehiri komünal yaşamdır. Komün, toplumun çekirdek örgütlenmesidir. Yeni demokratik bir toplum inşası derken sıfırdan yaratılan, tarihte eşi benzeri olmayan, bir tanrı yaratımından yada yeni bir toplumsal mühendislik projesinden bahsetmiyoruz. İnsanlık tarihinin yüzde 98’i komünal temelde yaşanmıştır; istisna olan komünalizm değil, bireyci, sınıflı, devlet düzenidir. Neolitik topluluklar, demokratik bir uygarlık olarak binlerce yıl sömürüye, iktidara, sınıflaşmaya izin vermeden, eşitlik, özgürlük temelinde komünal bir yaşamı benimsemişlerdir. Komünal olan zaten demokratiktir. O zaman demokratik olan da komünal olmak durumundadır. Bugün Kuzey ve Doğu Suriye’de yapılmak istenen bu tarihi referansa dayanarak toplumun komünal değerlerini esas alan bir toplumsal sistemi güncellemektir. Toplumu nefessiz bırakan iktidar zihniyeti ile bağlantılı saldırılar, dayatmalar ve her türlü çarpıtmalar ortadan kaldırılırsa toplum kendine gelebilir ve demokratik bir tarzda yeniden yaşamını örgütleyebilir. Bu yaşam doğal olarak komünal olacaktır. Toplumu bir arada tutan değer ve ölçüler komünaldir. Toplumsal sorunlara neden olan şey iktidar zihniyetidir. Toplumda parçalanma yaratan bu iktidar zihniyetinden arınma olursa toplum kendine gelecektir.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi köy ve sokaklardan başlamak üzere binlerce komüne dayanmaktadır. Toplum yerelden komünler biçiminde örgütlenmiştir. Toplumda her bir birey bir veya birden çok komünün üyesidir. Komün dışında kalan tek bir birey yoktur. Komün yerelden yönetimin en temel ayağıdır. Komünler kendi yaşam alanları hakkında karar alma irade ve yetkisine sahiptir. Dışarıdan ve uzaktan hiçbir irade, odak, daha doğrusu iktidar merkezine bağlı kalmadan kendisi hakkında karar alma ve bu kararların sorumluluğunu kaldırma komüne aittir. Kendi sorunlarını tartışıp doğru kararlara gitmek için komünün her bir üyesinin politik bir bilince sahip olması gerekir. Köleler, cahiller vb. politik tartışamaz ve doğru kararlar veremezler. Bu nedenle komünün amacına uygun bir işleve sahip olabilmesi için özgür bireylerden, politik bilince kavuşmuş bireylerden oluşması gerekir. Demokratik ulusun bir boyutu bu nedenle “özgür birey ve demokratik komündür.” Biri olmadan diğeri de olamaz.

Komün ve meclislerden oluşan, yetki ve iradenin yerelden genele doğru giden özerk yönetim ve demokratik konfederal örgütlenme tarzı insana muazzam bir imkân sunmaktadır. Toplumsal alandan kendini sorumlu görme, sorunlara çözüm gücü olma ve bireyi özne ve özgür bir irade haline getirme bu demokratik sistem sayesinde mümkündür.

Köy ve sokak komünlerinden başlamak üzere, nahiye, şehir meclislerine, oradan kanton ve bölge meclislerine doğru toplumsal koordinasyon görevini gören özyönetimler toplumun her bireyine ve her komüne politika yapma imkânı vermektedir. Çatı örgütü ve Kuzey ve Doğu Suriye halkının birliği olarak özerk yönetim tüm yerel özyönetimlerin koordinasyon yönetimi görevini görmektedir. Özerk yönetim üstten alta doğru, hiyerarşik, iktidarcı bir merkez değildir. Bürokrasiyle yönetilen devlet anlayışının tam tersidir. Yerel topluluklar kendi alanlarında karar ve yetki sahibidirler. Daha geniş coğrafya ve nüfusu ilgilendiren konularda kendi temsilcileri aracılığıyla üst meclis ve yönetimlere katılırlar ve ortak karar alırlar. Bir köy komünü köy yaşamı ile ilgili yanlış bir karar alsa bile sonuçlarını gördüğü oranda yeniden ele alıp değerlendirme ve daha doğru kararlar alabilme imkânına sahiptir. Köy koşullarını en iyi bilenler olarak o köy komünü üyeleri yabancı birisinden daha fazla doğru karar alma imkânlarına sahiptir.

Şimdiye kadar iktidar odakları insanları politika yapma imkânlarından yoksun bıraktıkları için bireyler bu kadar apolitik nesneler durumuna getirilmişlerdir. Politika bir uzmanlık alanı değildir. Devlet işleri olarak tanımlamak da yanlıştır. Devlet politika yapmaz, kuralları ve bürokrasileriyle yaşamı dondurarak idare eder. Politika asli olarak toplum işlerini yürütmektir. Ortak tartışma ve karar almadır. Savunmadan ekonomiye, sağlıktan eğitime, toplumun her alanında kendi işlerini yapmadır. Devlet politikayı toplumdan kopararak, toplumu politika yapamaz hale getirerek en büyük kötülüğü yapmıştır. Bu nedenle politika tekrardan topluma ve bireylere verilmelidir. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi politika yapma işini topluma, yerele vermektedir. Demokratik konfederalizm de bunu öngörmektedir. Politik öznelerden oluşan bir toplum en sağlıklı ve güçlü toplumdur. Bunun zihniyetini oluşturma ve mekanizmalarını örgütleme özerk yönetimin çabalarının başında gelmektedir. Komün ve meclisler toplumsal sistemin olmazsa olmazları olarak toplumun politika yapma araçlarıdır. Komün yaşamı sadece bir örgütlenme ve mekanizma değildir. Aynı zamanda özgür bireyin yetiştiği okul gibidir.

Kapitalist modernite ve ulus-devlet sisteminde demokratik bir yönetimin oluşması mümkün değildir. Dört, beş yılda yapılan seçimler bir kandırmadan öte bir şey değildir. Toplum nezdinde devletin kendini meşrulaştırma aracıdır. Temsili demokrasi denilen bu seçimler yolu ile belirlenen yönetimlerin gerçek anlamda bir irade ve inisiyatifleri yoktur. Halk ve toplum adına yapabilecekleri fazla bir şey de yoktur. Çünkü devlet sistemi içinde yer alan bu meclisler veya sözde yönetimler devletin hukuku ve diğer zor aygıtları tarafından kıskaca alınmışlardır. Bunun dışına çıkmaları durumunda başlarına her bela gelebilir. Komploların hedefi olurlar, meclislerden, yönetimlerden atılırlar, işkence ve zindanla yüz yüze gelebilirler, suikastlara kurban gidebilirler. Bunun sayısız örnekleri tarihte birçok ülkede yaşanmıştır.

Demokratik ulus anlayışında şekli temsili demokrasi değil, doğrudan demokrasi vardır. Halk tüm toplumsal karar süreçlerine ve yönetimini seçme yetkisine sahiptir. Seçilenler seçilen kurum ve topluluğa karşı sorumluluğunu sürdürür. Seçen topluluk temsilcilerini takip etme, denetleme ve değiştirme hak ve imkânına sahiptir. Başka bir ifadeyle seçilen kişi o topluluğun sözcüsü durumundadır. Kendi başına karar alma yetkisine sahip değildir. Bağlı bulunduğu komün veya meclisin düşüncelerine, önerilerine daha üst koordinasyonlarda sözcülük yapar. Bu sözcülüğün gereğini yaptığı oranda görevine devam eder. Buna ters düştüğünde değiştirme imkânı bir sonraki seçimi beklemeden yapma hak ve imkânı özerk yönetim sisteminde mevcuttur. Özerk yönetimin toplumsal sözleşmesinde bu konular net bir biçimde belirlenmiştir.

Kuzey ve Doğu Suriye halklarının oluşturduğu özerk yönetimin dayandığı diğer önemli iki temel alan öz savunma ve toplumsal ekonominin örgütlendirilmesidir. Öz savunma tüm canlıların geliştirdiği zorunlu ve meşru bir mekanizmadır. Her canlıda olduğu gibi bir toplum için de öz savunma hem bir hak hem de bir görevdir. Şiddet ve savaş ayrıdır, öz savunma ayrıdır. Savaşlar iktidar kurma, işgal ve sömürüyle alakalıdır. Öz savunma ise toplumun kendini koruma refleksidir. Toplum sadece refleksle hareket edemeyeceğine göre saldırılar karşısında kendisini en iyi şekilde savunacak tarzda örgütlemek ve bu temelde tedbirlerini almak zorundadır.

Ulus-devletlerde ordu, polis ve her türlü militarist yapı egemen sınıfın çıkarlarını korumak için vardır. Ama demokratik ulusta, özerk yönetim pratiğinde görüldüğü gibi kendini saldırılara karşı korumak için askeri tedbirler ve örgütlenmelere gidilmiştir. Toplum kendi savunmasını kendi öz gücüyle yapmak zorundadır. Saldırılar karşısında ayakta kalmak ve devrimle kazanılan toplumsal değerlerini korunmak için öz gücünü açığa çıkarmak ve örgütlemek durumundadır. YPG, YPJ, HPC (Toplumsal Savunma Güçleri), QSD (Demokratik Suriye Güçleri), Asayiş gibi örgütlenmeler iç ve dış saldırılara karşı toplumu bu çerçevede savunmak amacıyla kurulmuştur. Sömürgeci güçlerin işgal saldırılarına ve DAİŞ gibi çetelere karşı özerk yönetim bünyesinde örgütlenen bu yapılar büyük bir deneyim kazanmışlardır.

Toplumsal ekonomi örgütlenmeden bir devrimin ayakta kalması zordur. Kapitalist piyasa koşullarında, bireysel ve ailesel mülkiyetin hâkim olduğu, pazar üzerinde tekellerin olduğu bir ülkede devrimin toplumda kök salması mümkün değildir. Bütün köleliklerin ve kötülüklerin kaynağında iktidar zihniyeti vardır. Bireycilik, bencillik, aç gözlülük bununla bağlantılı olarak gelişmiştir. Toplumsal değerlere göz dikme ve hırsızlama bunun sonucudur. Sermaye biriktirme kendisi için bir amaç olduğu sürece toplum için bir kanser rolünü oynayacaktır. Kapitalizm kimilerince tanımladığı gibi ne bir toplum biçimi ne de ekonomidir. Toplum ve ekonomi üzerinde kurulmuş bir iktidar ve tekeldir. Sömürü ve soygun düzenidir. Kapitalizmin alternatifi kolektif ve komünal temelde geliştirilen toplumsal ekonomidir. Demokratik ulus komünaliteyi esas alıyorsa toplumun temelini oluşturan ekonomik yapılanma da komünal olmak zorundadır. Ne özel kapitalizm ne de devlet kapitalizmi, komün ve kooperatiflere dayanan komünal bir ekonomi Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bünyesinde geliştirilmektedir. Bu temelde grupların, toplulukların ekonomisini, kolektivitelerini örgütlemek çözüm olabilir. Bunun pratik karşılığı kooperatifler olmaktadır. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bu anlayışla ekonomik yapıyı inşa etmeye çalışmaktadır. Her komün bir kooperatif, her kooperatif bir komün olması hedeflenmektedir. Şimdiden yüzlerce kooperatif kurulmuştur. Halen istenen düzeyde hâkim olan bir ekonomik sistem haline gelmemişse de bu konuda belli bir mesafe kaydedilmiştir. On yıllık bir deneyim ve tecrübe oluşmuştur. Ticaret ve pazar toplumsal çıkarı gözetecek şekilde düzenlenmeye çalışılmaktadır. Ekonomi üzerinde tekel ve iktidar kurulmasına izin verilmemektedir. Kadınların özerk ekonomik kurumlaşmaları ve kooperatif deneyimleri birçok kadının kendi öz gücüyle ekonomiye katılmasını sağlamakta, kimseye muhtaç olmadan ayakları üzerinde durmasına imkân sağlamaktadır. Ekonomik bağımlılık birçok kölelik ilişkilerini koşullamaktadır. Ekonomik açıdan kendine yeten bir kadın özgürlük adına önemli bir mesafe almış ve kendine güveni oluşmuş demektir. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nde kadınların iradeli duruşları demokratik sistemin özgür ve eşitlik temelinde katılıma imkân sunmasıyla bağlantılıdır.

Sonuç olarak; Ortadoğu’nun bağrında bir umut yeşermektedir. Demokratik ulus temelinde bir araya gelen halklar ve inançlar kendi öz güçlerine dayanarak bir toplumsal sistem inşa etmektedirler. Bu demokratik toplum deneyimi lokal, marjinal bir yapı değildir. Evrensel ilkelere sahip bu demokratik model dünyanın her bir yerine uyarlanabilir özelliklere sahiptir. Tüm toplumsal sorunlara çözüm sunma iddiasındadır. Bunu soyut ve teorik bir iddia olmaktan çıkarmış ve bir sistem deneyimi olarak on yıldır pratikleştirmiş, yaşamsallaştırmış bulunmaktadır. Sistem inşası sonuçlanmış, nihayete kavuşmuş değildir. Devam eden bir süreç olarak pratikten beslenmektedir. Her geçen gün yaşadıklarından çıkardığı tecrübelerle kendi toplumsal sistemini güçlendirmektedir. Bu deneyim tüm insanlık için eşsiz değerdedir. Kapitalist sistemin saldırılarına karşı demokratik ulus çerçevesinde bir araya gelen Kuzey ve Doğu Suriye halklarının öz savunmalarına, kendi toplumsal sistemlerini koruma çabasına ve büyük bedellerle geliştirdikleri direnişlerine destek olmak, dayanışma içinde olmak bütün ilerici, demokratik ve kendini antikapitalist olarak tanımlayan herkesin görev ve sorumluluğudur.

 

 

 

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.