Düşünce ve Kuram Dergisi

Mısır Ekseninde Filistin Sorunu

Ramzy Baroud

Eğer yeni Mısır yönetimi verili durumda çatışmalı iki Filistinli grup olan El-Fetih ve Hamas arasında kalıcı bir barış öngörüyorsa büyük ihtimalle başarısız olacak. Muhammed Mursi hükümeti bölgedeki süregelen bölünmüşlükten farklı olan akılcı politikalar izlemelidir. Eğer Mursi bu karasızlığında devam ederse, Sinai’deki İsrail ve köktenci diğer unsurlar Mısır’ın dış politikasını raydan çıkarmak için çok çaba göstereceklerdir.

Filistin’deki bölünme çok büyük bir talihsizliktir. Her ne kadar durum böyle olsa da doğru bir politik eksende sorunun derinliği anlaşılabilir. El-Fetih ve Hamas bölgesel güçler tarafından gözetilen bir güç savaşı bataklığına batmışlardır. Batı Şeria’da kontrolü elinde bulunduran El-Fetih finansal ve politik olarak iflas etmiştir. İradesi maalesef yoğunluklu olarak İsrail ve Birleşik Devletlerin kararına kalmıştır. Bir diğer tarafta Hamas ise El-Fetih’in bu karasız ve çalkantılı durumunun farkındadır. El-Fetih’in durumuna paralel olarak Hamas da bölgenin kaygan politik zemininden ve finansal manipülasyonundan bağımsız değildir.

İşgal bölgelerinde yapılan 2006 seçimlerinden zaferle çıktığından beri bölgesel ve uluslararası oyuncular Filistin’in kendi içerisinde barış olmaması için ellerinden gelen bütün çabayı sarfettiler. ABD, İsrail ve bazı Arap ülkeleri politik baskı ve finansal tehdit kullanarak Hamas hükümetini düşürmeyi ve Filistin’in kendi içsel durumunu istikrarsızlaştırmak için çalıştılar. İşgal edilmiş yerlerdeki ulusal birlik duygusu büyük ihtimalle Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) dirilişine ön ayak olacaktır. Bu durum da Filistin halkının tek ses olmasına ve bütünlüklü bir politika uygulamasının önünü açacaktır. İsrail ve bölgesel ittifakları için bu ihtimal uğursuz olacaktır. 2007’deki küçük çaplı iç savaştan sonraki resmi bölünme sadece politik değil, aynı zamanda coğrafidir. Şu andaki politik iklimde Hamas ve El-Fetih arasındaki barış görüşmeleri imkansız iken, Filistin ulusal birliğinin ideolojik, politik olarak yeniden tanımlamasını olanaklı olarak görmek mümkündür. Bu da farklı türden bir birliğin önünü açabilir.

Şu anda her bir aktör şu andaki politik süreci genişletmeye çalışarak, Ortadoğu’daki politik kargaşa, devrimci akın ve kanlı çatışmaların daha iyi bir politikaya yol vereceğini düşünen iki aktör de şu andaki politik süreci ilerletmeye çalışmaktadır. Hamas, Mısır politikasını belirleyen bu büyük denklemde çok hızlı harekete geçti. Ve Müslüman Kardeşler Fraksiyonu Hamas’ın çoğaldığı zemini silip süpürdü.

Fakat politika hiçbir zaman bu kadar düz değildir. Mısır’ın yeni başkanı Muhammet Mursi yeni dış politikasında bir yol haritası çizmek için tek aktör değil. ABD, Batı’nın politik kurumları ve Arap ülkeleri Mısır’ın yeni politik atmosferinden pay kapmak için çok cömert teklifler yapmaktadır. Ayrıca Mursi şüpheleri üzerine çekmemek için Hamas’a elini uzatmaktan kaçınmaktadır.

Asıl ilginçlik şuradadır ki eski başkan Hüsnü Mübarek’i destekleyen cömert çevreler aynı zamanda şu andaki yeni Mısır’ı da destekliyorlar. Şu da bilinmelidir ki Hüsnü Mübarek’in ana görevlerinden biri Hamas’ ı Gazze’ de sıkışmış ve abluka altında bırakmaktı. Daha önceleri bilindiği gibi hükümeti Mahmut Abbas’ın sıkı bir destekçisiydi. Daha sonra Mısır istihbarat şefi Ömer Süleyman sıkı şekilde İsrail ve batılı istihbarat örgütleriyle bağlantılandırıldı. Süleyman adı Gazze tecridi yüzünden çıkmıştı bir kere. Mısır’ın politik, askeri ve istihbarat yapısını yöneten altyapının değişimi 25 Ocak’tan beri hissedilmedi.

5 Ağustos 2012 tarihinde Sinai’de Mısır ordusuna bağlı bir kışlaya yapılan ve 17 askerin öldüğü saldırı, bize politik güvenlik krizinin nasıl acımasızca Mısır-Filistin ilişkilerinin düzeltilmesinin önüne engel çıkardığını hatırlattı. Ayrıca bu saldırının bu kadar kesin bir politik iklimde yapılması tesadüf değildir. Örneğin saldırı yüksek düzeyde bir Hamas heyetinin ziyaretinden bir iki gün önce ya da sonra yapıldı. Abbas tekrarlanan resmi Mısır ziyaretlerinden açıkça sıkılmışken, sürgün lideri Halit Meşal ve Gazze yönetimi tarafından yapılan ziyaretlerden Gazze ablukasının kaldırılması ile ilgili bir sonuç çıkmaması Hamas’ın cesaretini kırdı. Hamas şu anda Mısır sınırında çok büyük tüneller inşa etmek istiyor. Bu Gazze’nin temel ekonomik yaşam damarıdır. Bunun yanında sınırda bir serbest ekonomik bölge oluşturmak istiyor. El-Fetih, Hamas’ın bu ekonomik yönelimlerinden kaygılanmaktadır çünkü bu ilişkilerin Hamas’ın resmi olarak Filistin temsilcisi olmasından korkmaktadır.

Mursi hükümeti Hüsnü Mübarek’in kötü Filistin politikası ile anılmak istemiyor. Fakat Mursi hala çok yönlü patikada yürüyebilecek tecrübeye sahip değildir. Buna rağmen Mısır yönetiminden ve yetkililerin dilinden anladığımıza göre hedeflerinden bir tanesi Filistin Halkını bütünleştirmek ve Mübarek rejiminin dilini terk etmek. Eğer Mısır, Gazze’deki ablukaya yönelik tavrını ve Gazze’nin insani temel ihtiyaçlarına yönelik tutumunu bağımsız bir politik ajanda yardımıyla değiştirmezse, Mısır’daki statükonun hala devam etmekte olduğu anlamına gelecektir. Gazze’ye devam eden abluka Gazze ve Sinai’deki politik süreksizliği devam ettirecektir. Bu süreksizlik ve düzensizlik ise kaosu ve politik istikrarsızlığı arttıracaktır.

Hizipsel Filistin’in şu andaki düşkün karakteri bize Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Filistin halkının liderliğini üstlenmeden önceki 50’li ve 60’lı yıllardaki durumu hatırlatıyor. O yıllardaki kazanımlar televizyonlarda boy gösteren tartışmalarla, sinirli hizip insanlarının diliyle israf edilmiştir. Bu durum milyonlarca Filistinliyi utandırmıştır. Fakat Mısır bölgesel, kurumsal ve enternasyonal rekabet için Filistin’i göz ardı etmemelidir. Onun hareketleri ve hareketsizliği Gazze’deki milyonlarca Filistinlinin hayatını belirlemektedir ve unutulmamalıdır ki bu insanlar hizip içi çatışmalara feda edilmemelidirler. Mübarek’in düşmesi için destek veren ve devrimi kutlayan Gazze’deki 1,7 milyonluk Filistinli kısa dönemlik politikalarla ve hayırseverlikle yetinmeyeceklerdir. Çünkü onların kalıcı bir politikaya ihtiyacı var.

Kısa dönemlik çözümler, Birleşmiş Milletlerin 2020’ye kadar süre verdiği ve 2016 itibariyle su kaynaklarının kullanılamaz olarak addettiği bir bölgeye hayırlı olmayacağını gösteriyor. Gazze krizi acildir ve Mısır ciddi bir aktördür. Gazze’ye yeni bir hayat damarı vermek ve politik konularda şüpheleri dağıtmak, yeni çekici bir dış politika inşa etmede ve lider ülke konumuna gelmede Mursi hükümeti için ciddi bir adım olacaktır.

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.