Düşünce ve Kuram Dergisi

Ortadoğu’da Yeni Bir Modele Doğru: Üçüncü Çizgi ile Rojava Demokratik Özerklik Modeli

Seyit Evran

Ortadoğu’da başlayan ayaklanmalar, kimileri için halkların mevcut rejimlere karşı ayaklanması biçiminde okunurken kimileri tarafından Arap Baharı olarak yorumlandı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ise yaşanan gelişmeleri, baş gösteren ayaklanmaları Kürtlerin ve diğer halkların baharı olarak adlandırdı.

Tunus’ta başladı. İktidarlar aşağı edildi ama yerine yeni bir şey konmadığı için hala kriz devam ediyor. Ardından Mısır’da başladı ve hala büyük bir kriz ile devam ediyor. Libya bir başka durak oldu bu süreç içinde ve kriz, kaos bitmek bilmiyor. En son Suriye’ye yansıdı hala bütün şiddetiyle kriz ve kaoslu ortam devam ediyor.

Kaoslu ve Krizli Ortamdaki Rojava Devrimi ve Demokratik Özerklik uygulaması

Rojava devrimi, kaos ve krizli bir ortamda gerçekleşti. Ancak temelleri 2 Temmuz 1979 tarihinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özellikle geri bırakılmış küçük bir Rojava kenti olan Kobani’ye adım atmasıyla başlamıştı.

Suriye’de savaş başını aldı gitti. Bir iç savaşa dönüştü. Yüzbinlerce insan yaşamını yitirdi. Bir o kadarı yaralandı. Milyonlarcası yerinden, yurdundan oldu.

Evlerinden barklarından oldular. Ama Rojava bu durumdan görece daha az etkilendi. Çünkü temelleri sağlam atılan devrimlerini gerçekleştirdi.

Kürtler ve Rojava’da yaşayan halklar daha önce Baas rejimin ağır koşullar altında yaşamalarına rağmen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Özgürlükçü, demokrat, eşitlikçi çizgisi doğrultusunda gerçekleştirdikleri örgütlenme ve kurumlaşmalarıyla devrimi gerçekleştirdiler.

Kürtler ve Rojava’da yaşayan halklar üçüncü çizgiyi yani ne Rejimin baskıcı, inkârcı, yok sayan çizgisinden nede kendilerine rejime karşıt özgürlükçü olduklarını iddia eden özünde mezhepçi, iktidarcı olmaktan hiçbir şey ifade etmeyen muhalefetten yana tavır koydular. Kendi eşitlikçi, demokratik ve özgürlükçü çizgilerini esas alarak Demokratik, özgür ve halkların, renklerin, kültürlerin, cinslerin bir arada barış içinde yaşayacakları bir Suriye’yi hedefleyen çizgileriyle, üçüncü çizgileriyle devrimi gerçekleştirdiler.

O yüzden Suriye’deki şiddet giderek daha vahşi bir hal almasına rağmen Rojava bundan uzak kaldı. Suriye’nin diğer kent ve bölgelerinde alt yapı %60-70 oranında tahrip olurken Rojava’da sağlam kaldı. Yine her gün binlerce insan ölürken Rojava’da insan yaşamı korundu. Şiddetin vahşi bir şekilde dur durak bilmeden devam ettiği Suriye’nin diğer kent, kasaba ve bölgelerinden insanlar yaşam güvencesinin olduğu Rojava’nın Afrin, Kobani, Kamışlo ve Cezire alanına göç etti. Savaş ve yıkımdan göç ederek Rojava kent, köy, kasaba ve bölgelerine gelen on binlerce Arap, Süryani, Asuri, Ermeni halklarından insanlar şimdi bu kentlerde güvenlik ve barış içinde yaşıyorlar. Hama, Humus, Rakka, Halep, Şam¸ İdlip ve diğer birçok kent ve kasabadan göç ederek Rojava kentlerine gelen yüz binlerce insanla Rojava’nın nüfusu üçe katlanmış durumda.

 

“Kürtler Kurup Koruyor, Biz ise Yıkıyoruz”

Rojava kentlerindeki istikrar ve inşa edilen toplumsal gerçekliği Suriyeli bazı muhalifler de istemeyerek de olsa itiraf ediyorlar. Geçen sene Serêkani’deki saldırılardan sonra Suriye Muhalefeti Devrimci Güçler birliği ile Koalisyonundan bir heyet Serêkaniyê görüşmeleri için gelmişti. Tev-Dem ve Kürt Yüksek Konseyi Yetkilileri ile görüşen heyette yer alan Mişel Kilo ve heyette yer alan diğer bazı kişiler onca şiddetli saldırılara maruz kalmasına rağmen Serêkaniyê’deki yaşamı gördüğünde ‘aslında devrimi Kürtler yaptı. Biz değil, çünkü Kürtler devrimi gerçekleştirdiği yerlerde yaşamı inşa ediyorlar, bizimkiler ise girdikleri yerlerde yıkıma neden oluyorlar’ diyerek Rojava devriminin inşa edici gücünü dile getirmişti. Benzer sözleri ÖSO Askeri Konsey Başkanı Tuğgeneral Mustafa Şêx de memleketi olan Atme’de gerçekleştirdikleri bir toplantıda ‘Kürtler devrime katılmadı’değerlendirmesi yapan bir yöneticiye verdiği cevapta şunları söylüyordu, “Gittim bazı Kürt bölgelerini gezme ve görme imkânım oldu. Örneğin Afrin ve çevresini gördüm. Şimdi bu sözleri söyleyen siz gidip bakın oradaki yaşam ve inşa edilen toplumu görün. O zaman görürsünüz ki devrimi asıl Kürtler yaptı, biz değil” diyerek Rojava’da devrimle inşa edilen yaşam, korunan kent ve köyler, tüm zorluklarına rağmen akan hayatı ifade ediyordu. Suriye muhalefetinin önde gelen bu isimlerinin bu itirafları Rojava devriminin özü ve gerçekleşme boyutunu gösteriyor.

Köy, Kent, Bölge Halk Meclisleri

Rojava devrimi devrimden önce temelleri atılan ve her yerde yapılandırılmasa da komünler üzerine kurulan meclisler örgütlemesiyle gerçekleşti. Halk Meclisleri -ki bunların içinde Köy, kasaba, kent meclislerinden tutalım bölge ve Rojava daimi meclisine kadar ki meclisler varile örgütlendirilen halk Suriye’de kriz başladıktan altı ay sonra Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Rojava girişte adım attığı Kobanî kentinden rejim güçlerini çıkararak yönetimi ellerine almaya başladılar. Peşi sıra Afrîn, Dêrik, Girkê Legê, Amûdê, Dİrbêsiyê ardından Tirbêspî ve Çİl Axa’dan rejim güçlerini çıkardılar.

Ve Rejimi güçlerini çıkarmaya başladıkları yerden

Demokratik Özerklik sistemlerini inşa etmeye başladılar. Rojava’da uygulanan Demokratik Özerklik sisteminde temel rolü, görevi meclisler üstlenmiş durumda. Meclisler bir nevi tüm yönetim görevleri ile hizmet çalışmalarını üstlenmiş durumda.

Meclis yönetimleri yılda bir ve yapılan kongrelerle seçiliyor. Meclisler altı ayda bir köy, kasaba, kent ve bölge meclisleri önce kendi aralarında, sonra bölge meclislerinin organize ettiği bir toplantıda bir araya gelerek faaliyetlerini değerlendiriyor. Yapılanlar ve yapılamayanlar sıralanıyor. Ve bir sonraki altı ayın planlaması yapılarak herkes görevlerinin başına dönüyor. Meclisler çalışmalarını oluşturduğu komiteler ve komisyonlarla yürütüyor.

Komiteler ise çalışmalarını kurdukları komisyonlar, oluşturduğu birlikler ile yürütüyor. Öğretmenler birliği, Çiftçiler birliği, Zeytinciler birliği, Zanaatkârlar Birliği v. b. gibi oluşturulan birlik ve komisyonlarla çalışmalar yürütülüyor. Komisyon ve birlikler birer kalıp gibi oluşturulmamış, hangi bölge, kent, köyde hangi birliğe ihtiyaç varsa ona göre oluşturulmuştur. Örneğin Cezîre alanında Zeytin yok dolayısıyla Zeytinciler Birliği gibi bir birlikte oluşturulmamış. Afrîn alanında enerji kaynakları yok, dolayısıyla enerji alanlarında çalışanlar birliği oluşturulmamış. Geliştirilen bu örgütlenmelerle toplumda örgütlenmeyen, çalışmalar içinde yer almayan hiç kimse kalmamış durumda.

Demokratik Halk Meclisleri ve Temel Görevleri:

Rojava Halk meclislerinin oluşumları son derece demokratiktir. Zira meclis yönetimleri %40 cins kotasına göre seçilerek belirleniyor. Bunun adının kadın kotası olmadığı tüm toplantı, tartışma ve değerlendirmelerde dile getiriliyor. Rojava’da inşa edilen Demokratik Özerklik sisteminde kadın sadece üretim alanında yer almıyor. Üretim alanıyla birlikte en az erkek kadar yönetim, karar aşamalarında da yer alıyor. O yüzden de Rojava devriminin her alanında en öndeki yeri alıyor. Yürüyüşlerde, mitinglerde, protestolarda en ön saflarda yerini alıyor.

Meclislerin görevlerinin sadece yönetmek, idare etmek olmadığını Rojava Halk meclislerinin yaptıkları çalışmalarda görmek mümkün. Yönetmek ve İdare etmenin yanı sıra bir nevi siyaset akademileri görevini gören Meclis eğitimlerinin kesintiye uğramadan devam ettirilmesidir. Meclis başkanları, yönetim üyeleri pratik çalışmalarda herkesten önce kollarını sıvayarak işe başlıyor. Saldırılar döneminde cepheye gitmek için ilk silahı kuşananlar oluyor.

Buna en iyi örnek ise şu an Afrîn ve çevresinde yürütülen hizmet çalışmalarıdır.

Ve Temel İnşa Gücü Kadın Meclisleri, Kadın Evleri

Batı Kürdistan Genel Halk Meclislerinin yanı sıra Demokratik Özerklik sisteminin temel inşa gücü olarak kurulan diğer önemli bir meclis de Kadın meclisleridir. Kadın örgütleri sadece kadın meclisleriyle yetinmemiş. Toplum içinde yaşanan ağır sorunların üstesinden gelmek için Kadın Meclislerinin yanı sıra Kadın evlerini açmış durumda. Kadın Meclisleri açılan Kadın Akademilerindeki eğitimlerle yöneticilerini, üyelerini, yine toplumsal hizmet alanında, savunma alanında görev yapan kadınların eğitimlerini örgütlüyor. Yine meclis olarak hayatın her alanında kadın temsilcisi olarak yer alıyor. Siyasi, ekonomik, kültürel tüm alanlarda kadını temsil ediyor.

Rojava’nın her yerinde açılan kadın evleri ise daha çok toplum içinde yaşanan kadın sorunlarına eğiliyor. Kimsesiz, eşlerinden, kardeşlerinden, babalarından, ailelerinden baskı gören kadınlara sahip çıkıyor. Ancak bu klasik bir sahip çıkma değil. Sorunu yaşayan kadınla birlikte ailesi ziyaret edilerek sorun bir çözüme kavuşturuluyor. Böylelikle kadına artık baskı görmeyecek, ezilmeyecek bir ortamı hazırlıyor.

Ancak kadına yönelik baskısını sürdüren ailelerden kadın ya da kızları alınarak kadın evinde bir süre tutulup eğitiliyor. Bu süre içinde aile ile sık ilişkiler içine girilerek toplumsal bilinç kazandırılmaya çalışılıyor.

Kadın meclis ve evleri sistemin temel inşa gücü olarak bir rol üstlenmiş durumda. Ancak bu konuda ciddi zihniyet sorunları yaşanmaktı. Rejimin etkileri hala çok ciddi bir biçimde genel toplumsal yapı içinde kendisi gösteriyor. Kadın meclisleri akademiler yoluyla bu zihniyeti aşmak için kadından başlayarak yeni sistemi topluma mal etmeye çalışıyorlar.

Arap-Kürt Kardeşlik Meclisi

Tabii bölge, saha ve alanlara göre kurulan meclisler değişebiliyor. Rojava Demokratik Özerklik Sistemi içinde yaşayan halklarla Kürtler arası var olan ancak yanlış temeller üzerine kurulan ilişkilerin düzeltilmesi, kardeşliğin tarihsel köklerine yeniden kavuşturulması için de çalışmalar var. Örneğin Dêrik, Qamişlo, Dirbêsiyê, Serêkanîyê , Kobanî ve Afrîn alanlarında yayın bir şekilde yaşayan Asuri, Ermeni, Süryani, Çeçen ve Arap halklarıyla kurulan kardeşlik meclisleri halklar arasındaki bağları geliştirip sistem içinde olması gereken yerlerine kavuşturuluyorlar. Kardeşlik meclisleri de tıpkı kadın meclisleri kadar sistemin temel inşa gücü olarak rol oynuyor. Zira Demokratik özerlik sistemi halkların, kültürlerin, cinslerin, azınlıkların, toplulukların bir arada barış içinde kardeşçe yaşaması sistemidir. Bu meclislerle bu halklara bu zihniyete kazandırılmaya çalışılıyor. Bu konuda şu ana kadar önemli bazı gelişmelerde sağlanmış durumda.

Savaşın Getirdiği Göç Karşısında Meclislerin Verdiği Sınav

Suriye’de başlayan ve giderek iç savaşa dönüşen vahşi yöntemlerle sürdürülen savaş beraberinde büyük bir göç getirdi. Bu göç şimdi uluslararası kuruluşlar tarafından da telaffuz ediliyor. Ve yaklaşık 2 milyon insanın yerinden yurdundan, topraklarından olduğu, komşu ülkelerde çadır kentlerde yaşadıkları biçiminde yansıtılıyor. Ancak bu savaşın bir de iç göçü var. Bu iç göçün %80’nine yakını ise Rojava kent, kasaba ve köylerine olmuş durumda. Deraa’dan tutalım Şam, Hama, Humus, İdlip, Halep, Rakka’ ya kadarki kentler ve onlara bağlı köy ve kasabalardan insanlar daha güvenlikli buldukları Rojava kentlerinden Dêrik, Tirbêspiyê, Qamişlo, Dirbêsiyê, Amûdê, Kobanî ve Afrîn kent ve kasabalarına göç ettiler. Kent, köy, kasa nüfusları iki katına katlandı. Ancak göç edip gelen bu insanların hiç biri dışarıda kalmadı. Suriye’ye komşu ülkeler gibi bu insanların yerleştirilmesi için çadır kentler de kurulmadı. Zaten Rojava’nın böyle bir imkânı da yok. Bu konuda uluslararası insani kuruluşların verdiği herhangi bir destek te yok. Halk meclisleri ve toplumsal örgütlenmeler göç ederek bölgelerine gelen bu insanları bazı yerlerde bir eve dört aile olmak şekilde dahi olsa yerleştirdiler. Yine ev bulunamayan yerlerde göçmenler için açılan okullara yerleştirdiler. Yerleştirilen bu göçmenlerin temel yaşam ihtiyaçlarını karşılama görevlerini üstlendiler. Örneğin Mart ayında rejim güçleri ile birlikte çete gruplarının saldırılarına maruz kalan Halep’teki Kürt mahalleri Şeyh Maksut ve Eşrefiye’ den yaklaşık beş yüz bin civarında insan göç ederek ağırlıklı olarak Afrîn, Kobanî ve Qamişlo’ ya yerleşti. Göç edenler arasında daha önce Halep’te Türkmen ve Arapların ağırlıkta yaşadıkları Bostanbaşi, Haydariye gibi mahallelerden Eşrefiye ve Şeyh Maksud’a göç eden Türkmen ve Araplar da vardı. Ancak Rojava halkı ve örgütleri bu insanlar arasına hiçbir fark koymadan hiçbir uluslararası kuruluştan herhangi bir yardım almadan göç edenleri yerleştirdi, bağırlarına bastı. Ve hala onlara bakmaya devam ediyor.

Rojava’da toplumsallığın temelleri son derece güçlü olduğu için insani ve ahlaki görevlerine aksatmadan yapıyorlar. Bu da doğal toplumun komünal özelliklerinden ileri geliyor. Bunun en iyi örneklerinden biri nüfusu şu an 1 milyonu aşmış durumda olan Afrin’de herhangi bir otelin olmaması gösteriyor. Bir yanıyla bir metropolü andıran Afrîn’de otelin olmaması toplumsal ilişkilerin temellerinin güçlü olmasından ileri geliyor.

Kürt, Arap, Türkmen, Asuri hiç fark etmez kentlerine misafir olarak gelen biri dışarıda kalmaz. Birileri tarafından eve götürülüp misafir edilir.

İşte Rojava’da şimdi inşa edilen demokratik özerlik sistemi Kürt toplumsal gerçekliğinde var olan ve hala yitirilmemiş olan bu komünal değerler üzerine gelişiyor.

 

Yol Yapımı, Kent, Kasaba Ve Nahiye Temizliğinde Yer Alan Meclis Başkanları

Rojava demokratik inşa çalışmalarında şu an en etkili olan kurum Toplumsal Alan merkezidir. Kentlerin, kasabaların, köylerin hizmet çalışmalarının tamamına yakını bu merkeze bağlı komite, komisyonlar tarafından yürütülmektedir. Sadece hizmet çalışmaları değil bunun yanı sıra örgütlemelerde bu merkez tarafından yapılmakta. Belediye, Sağlık, Saziya Zimana Kurdi, Meyve Sebze Hali, Sanayi, Ticaret merkezleri çalışmaları, kent içindeki esnaf çalışmalarının tamamı bu merkez tarafından yürütülmekte.

Toplumsal Alan Merkezi çalışmalarının merkezinde de sağlık ve eğitim çalışmaları var.

Daha önce Baas Rejimi Sağlık alanında bölgeye ciddi hiçbir hizmet getirmemiş, Sağlık merkezlerini rejimin hâkim olduğu alanlarda oluşturmuştu. Bu yüzden yedi nahiyeye sahip ilçe pozisyonunda tuttuğu Qamişlo ve Afrîn gibi yerlerde dahi sağlık ocaklarının ötesinde herhangi bir sağlık merkezini kurmuş değildi. Demokratik özerklik sistemi inşasında ise Toplumsal Alan Merkezi tarafından öncelik verilen çalışmalarından biri bu oldu. Afrin’de kurduğu bir sağlık merkezi ile birçok çevre il, ilçelere de sağlık hizmetlerini sunuyor. Ayrıca köy, nahiye, kasabalarda oluşturduğu sağlık alt komiteleri aracılığıyla o alanlara sağlık hizmetlerini götürüyor.

Toplumsal alan hizmetlerinden hayati önemdeki diğer bir çalışma ise eğitim hizmet çalışmalarıdır. Suriye genelinde şu an Rejimin elinde olan alanlarda kısmi düzeyde eğitim hizmetleri veriliyor birde Rojava’da bu hizmet sürdürülüyor. Muhalif güçlerin elinde olan diğer alanlarda ise bu hizmet tamamen askıya alınmış durumda. Rojava’da eğitim çalışmaları ilkokuldan lise düzeyine kadar sürdürülüyor. Buna ek olarak da Afrîn’de şu an yaklaşık 500 öğrencinin okuduğu bir yüksekokulun açılmasıyla akademik çalışmalar başlatıldı. Yüksekokulun açılmasıyla aynı zamanda önümüzdeki dönemde düşünülen üniversite çalışmalarına bir giriş mahiyetinde de ele alınıyor.

Bu hizmet SZK Toplumsal Alan Merkezi çatısı altında çalışmalarını sürdüren SZK’nin örgütlenmesi ile veriliyor. SZK sadece bu eğitimlerle sınırlı çalışma yürütmüyor. Bunun yanı sıra aralıksız bir şekilde Rojava’nın köy, kasaba, kentlerinde açtığı dil eğitim merkezlerinde dil öğrenme çalışmalarını sürdürüyor. Bu da önümüzdeki dönemde eğitim faaliyetlerinin tamamen Kürtçeye geçişin alt yapı hazırlıkları olarak ele alınıyor. Meclis, komite ve komisyon çalışmaları kapsamında verilen hizmetler sadece örgütleme, örgütlenme, eğitim, sağlık hizmetleri değil. Bunun yanı sıra kentlerin temizliğinden yol yapımına kadarki pratik çalışmalarda yer alıyorlar. Bu da Demokratik Özerklik yönetim ve yöneticilerinin hangi özelliklere sahip olmasının gerektiğini gösteriyor. Örneğin, yaklaşık 15 gün önce gerçekleştirilen ve 700 kişinin katıldığı Afrîn Sahası altı aylık meclis toplantısında önemli tartışmalar yürütüldü. Bu tartışmaların temeline halka hizmeti ne kadar gerçekleştirdikleri ne kadar yapamadıkları alındı. Sonunda kent, köy, kasaba merkezlerinin temizliği, yine meyve sebze hali, sanayi bölgelerindeki hizmetler, sağlık ve eğitim konularında sundukları hizmetler ve eksik kalan yanlar ile tarım, zeytin alanındaki çalışmalar değerlendirildi.

Toplantının bitiminden sonra Suriye Baas rejimi tarafından hiçbir hizmetin getirilmediği yollardaki bozukluk ile kent su, elektrik konularında adım atılması gibi kararlar alında. Bu yüzden toplantıdan bir gün sonra başını meclis başkan ve yöneticilerin çektiği kent, köy, kasaba merkezlerinin temizlenmesine başlandı. Ardından bozuk yolların onarım çalışmaları başlatıldı. Bu çalışmaların başını da başkanları ve yöneticileri bilfiil başlatılan bu çalışmaların içinde yer aldılar. Afrîn Bölge Meclis başkanı Atuf Abdo’dan başlayın nahiye meclis başkanlarına kadar yine Belediye meclis üyeleri ile meclis başkanlığını yapanların hepsi bu çalışmalarda yer aldı.

Temel ve Hayati Kurumlardan Biri Olarak Savunma Kuvvetleri

Rojava Halk Savunma kuvvetleri iç savunma kuvvetleri ile dış savunma kuvvetleri olarak iki bölümden oluşuyor. İç savunma kuvvetleri Asayiş güçleri olarak adlandırılıyor. Toplumun huzurunu sağlamakla görevlidir. Toplumdaki ahlaki sorunlardan tutalım, hırsızlık, cinayet işleme gibi sorunların önüne geçiyor. Dış savunma kuvvetleri olarak ise Halk Savunma Birlikleridir. Halk Savunma Birlikleri kendi içinde Kadın Savunma Birlikleri olarak da bir örgütlülüğe kavuşmuş durumda. Savunma güçleri bir ordu örgütlenmesi değildir. Tamamen bir milis kuvvet örgütlenmesi gibidir. Zira bu güçler içinde yer alan insanlar arasında 70 yaşından 18 yaşına kadar kişiler yer alıyor. Rojava’ya yönelik saldırılarda yaşamını yitiren çoluk çocuk sahibi kadın, erkek yaşamını yitirenler bu kuvvetlerin nasıl bir halk kuvveti olduğunu göstermeye yetiyor. Savunma kuvvetleri sadece bunlardan oluşmuyor. Saldırı zamanında halkın tamamı silahlanarak saldırının alanda direnmeye gidiyor. Kadınlar, gençler, yaşlılar ellerinde otomatik silahlar, av tüfekleri alarak direniş cephesinde direnmeye gitmek için meclislerin önünde toplanmaya başlıyorlar saldırı dönemlerinde.

 

Baas Rejiminin Uygulamaları Sonucu Yaşanan Sorun ve Sıkıntılar

Teorik ve pratik uygulamalar boyutuyla şu ana kadar Rojava’da önemli bir deneyim yaşanmış durumda. O yüzden bölge tüm saldırılara rağmen hala güvenlikli ve insanlar yaşamlarını örgütleyebiliyorlar. Güvenlik içinde evlerinde, yurtlarında kendilerine sığınan insanlarla birlikte yaşayabiliyorlar.

Ancak hala ciddi sorunlar da yaşanıyor. Zira 50 yıllık bir rejimin yarattığı zihniyetin ciddi etkileri var. Çete gruplarının bölgeye uyguladıkları ekonomik ambargoların etkili olmasının bir nedeni de geçmiş alışkanlıklar ve yaratılan zihniyetle bağlantılıdır.

Baas Rejimi daha önce Kürdistan’a yatırım yapması yasalarla engellenmişti. Örneğin Afrîn, Qamişlo ya da diğer herhangi bir alanda bir dükkânın dahi açılması için ruhsat verilmiyordu. Bir dükkânın açılmasına izin verilmeyen tarzda izlenen politikalar Kürdistan’dan Şam, Halep gibi alanlara yüzbinlerce insanın göç etmesinin önünü açtı. Bu göçlerle Halep’te yaklaşık 500 bin kişilik Kürt nüfusunun oluşmasına neden olmuştu. Göçertilen kitle sadece emeği üzerindeki bir yaşama alıştırıldı. O yüzden zengin verimli topraklara sahip olmalarına rağmen kendi topraklarından geçinme kültüründen uzaklaştırıldı. O yüzden bölgeye tamamen dışa dayalı bir yaşam alışkanlığı gelişti. Örneğin şu an köylerde hayvan besleme, bostan ekme gibi bir kültür yoktu. Daha doğrusu ortadan kaldırılmıştı. O yüzden köyde yaşayanlar kent merkezlerinden sebze, süt, yoğurt gibi ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu da aslında kapitalist ekonomik alışkanlıkların hala aşılmadığını gösteriyor. Rojava demokratik özerklik yönetimi son dönemlerde ekonomiyi geliştirme, canlandırma ve komünal ekonomik modelin geliştirilmesi için yaptıkları çalışmalarla da bu anlayış ve alışkanlıklar giderilmeye çalışılıyor. Yine bu yönlü aydınlatma, bilinçlendirme faaliyetleri kısa süreli eğitimlerle devam ettiriliyor.

 

Uygulanan Model Çizgiler Arası Mücadelenin Olduğunu Kanıtladı

Rojava’da uygulanan demokratik özerklik modeli kapsamında yürütülen çalışmalar daha şimdiden tüm bölgede etkisini göstermeye başladı. Bu yüzden modelin oturmaması, gelişmemesi için uluslararası güçlerin örgütlemeleri sonucu olan çete gruplarının saldırıları devam ediyor. Bu saldırılar bir kez daha Rojava’da uygulanan halkçı, özgürlükçü, kardeşliğe dayanan model olduğunu kanıtlarken, buna karşı rejim, sistem ve iktidarları zayıflayanların büyük bir korku içine girdiklerini gösteriyor.

Sonuç olarak, saldırılar aynı zamanda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ideolojik, felsefi çizgisi doğrultusunda geliştirdiği halklara, kültürlere, topluluk ve toplumlara, cinslere özgürlük getirecek olan Demokratik Modernite çizgisinin yaşamsallaşabileceğini gösteriyor. Zira Rojava modeli bunu ispatladı. Örgütlendirilen, planlanan ve izlenen uluslararası politikalarla devam ettirilen çete saldırılarının da kapitalist modernite çizgisinin kendini sürdürmek için içine girdiği bir çaba olduğunu da görmek mümkündür.

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.