Düşünce ve Kuram Dergisi

Rojava Devrimi Kadınların ve Halkların Öz Gücünün Eseridir

Heja Zerya

Rojava Devrimi, bir kadın devrimi olarak gelişirken, dünya devrimlerine yeni bir karakter kazandırmakta, yeni ufuklar açmaktadır. Tarihsel ve toplumsal olarak en zayıf, güçsüz düşürülen halkadan tutarak, özgür düşünceye, irade ve örgütlülüğe, öz savunma bilinci ve gücüne kavuşturmakta, özgür varoluş ortamı yaratmaktadır. Erkek aleyhine gelişen üçüncü büyük cinsel kırılma, özgür varoluş diyalektiğini tersine çeviren devlet ve iktidara dayanan ataerkil zihniyet ve sistemde büyük bir yarılmaya yol açarak ilerliyor. İki büyük cinsel kırılma ile kadın ve toplum aleyhine gelişen devletli uygarlık tarihi ve erkek egemen sistem savaş ve şiddetin her biçimini iradesizleştirme, sömürme, işgal ve ele geçirme olarak uygulamaya devam ediyor. Üçüncü büyük cinsel kırılma kadın lehine gerçekleşirken, şiddet ve sömürü, toplumsal sorun ve çelişkinin temel nedenini kadın-erkek arasında yaşanan çelişki ve çatışmaya dayandırır. Tarihsel çatışmanın bu çelişki etrafında örülen cinsiyetçi, dinci, milliyetçi, devletçi ve merkeziyetçi zihniyet ve kurumların aşılmasıyla çözüleceğini gösterir.

Kurdistan Özgürlük Mücadelesi ve Rojava Devrimi, kadına dayatılan kölelik halkasının parçalanmasıyla sömürü zincirinin diğer halkalarının da bir bir parçalandığını, birey ve toplumun, halkların öz iradelerinin açığa çıktığını kanıtlamıştır. Devletli sistem kadını erkek-devletin, sınırsız kullanım nesnesine dönüştürürken toplumsal, kültürel dokuyu parçalar, ahlaki ve politik toplum yapısında büyük tahribata yol açar. Kadın özgürlük devrimi etrafında örülen toplumsal özgürlük devrimi, bu parçalanma, bozulma ve yabancılaşmaya öz savunma bilinci, örgütlülüğü ve mücadelesiyle karşı koyar. Öz savunma bilinci, örgütlülüğü ve mücadelesi köklü tarih bilincine dayanır. Toplumsal tarihi, uygarlık karşıtı direnişleri bilmek kadar kent-sınıf-devlet üçlüsü üzerinde yükselen devletli uygarlığın kadın-toplum kırım, ekolojik kıyım-yıkım politikaları ve tarihini bilmeyi, dersler çıkarmayı gerektirir. Abdullah Öcalan, Kurdistan, Ortadoğu ve dünya devriminin temelini, devletli uygarlık kadar demokratik uygarlık tarihini aydınlatarak atar, meşru ve öz savunma bilinci, örgütlülüğü ve eyleminin önünü açar.

Rojava Devrimi aynı zamanda bir halklar devrimi olarak gelişirken, demokratik uygarlık tarihine zengin bir direniş halkası eklemiştir. Bu halkada, Abdullah Öcalan’ın “Tarih şimdide, biz tarihin başlangıcında gizliyiz” tespiti yaşam bulmakta ve dünya yeni bir tarihsel özgür varoluş sentezine tanıklık etmektedir. 21 Mart Newroz Bayramı’nı zulme karşı tarihsel bir direniş kimliğine dönüştüren Medlerin Babil, Elam gibi bölge halklarıyla ortak direniş hattını oluşturarak, Asur İmparatorluğu’nu yıkan geleneği canlanmış ve bugüne yön vermektedir. Yine İslami yönü ve ümmetine öncülük olarak öne çıksa da Selahattin Eyyubi’nin Haçlı Seferleri’nin önünü kesen ve yenilgiye uğratan Kürt, Arap, Türkmen halkları ittifakını oluşturarak, Ortadoğu’yu savunma çizgisi bugün demokratik sosyalizmle yaşam bulmaktadır. Bugün Abdullah Öcalan öncülüğünde gelişen Kurdistan Özgürlük Mücadelesi ve bu mücadelenin ürünü Rojava Halklar Devrimi, Kürt, Arap, Asuri-Süryani, Türkmen, Çerkes, Çeçen ve Ermeni halklarının ortak direniş cephesini yaratmıştır. Küresel hegemonik güçlere ve Kurdistan’ın dört parçasında soykırım siyasetinde ısrar eden sömürgeci ulus-devletlere karşı devrimci halk savaşı sürdürülmektedir.

Rojava Devrimi ardından Rojhilat Kurdistanı’nda bir yılını geride bırakan “Jin Jiyan Azadî” toplumsal direniş ve serhildan sürecine İrani halkların katılımı ve dünyaya dalga dalga yayılan sahiplenme eylemleri Kurdistan devriminin Ortadoğu ve dünya devrimlerine öncülük karakterini somutlaştıran güncel gerçekliktir. Tıpkı Neolitik Devrim’in Serêkaniyê-Til Xelef’ten dalga dalga Mısır’a, Hindistan’a, Asya’ya, Avrupa ve Amerika’ya yayılması gibi tarihi bir kelebek etkisi yaratmaktadır. Yeni binyılı komplo ve soykırım geleneğine dayanarak halklar, inançlar ve kadın mezarlığına dönüştürmek isteyen uygarlık güçlerine karşı yeni binyılların karakterine özgürlük tohumları ekilmekte, demokratik modernitenin tarihsel, toplumsal ve kültürel temelleri örülmektedir. Demokratik modernite paradigması aynı zamanda kadın özgürlük paradigması olmakta, öz savunma anlayışını örgütlü toplum ve birey, kadın ve halklar gerçeğine, iradesine dayandırmaktadır. Zihniyet devrimini kadın özgürlüğünü güvenceye alan sosyal ve kültürel devrime dayalı gerçekleştirmek, tarihsel kökleriyle buluşturmak uzun soluklu, zorlu bir mücadelenin ürünü olarak gelişmektedir. Sınıflı, devletli paradigmanın cinsiyetçi, dinci, milliyetçi şiddet, kadın ve topluma düşman siyaseti ve sistemini parçaladıkça demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmadan beslenen özgür birey ve toplum, düşünce ve duygu dünyası, özgür eş yaşam sosyalitesi açığa çıkmaktadır.

Zihinsel işgal ve kuşatmayı parçalamak, kapitalist modernite kültürü ve liberalizme alternatif özgür zihniyet dünyasını, demokratik komünal yaşam, ilişki ve kişiliği yaratarak mümkün hale gelmektedir. Zihniyet devrimi tarihsel ve toplumsal kimliğin, devletli sistem ve sömürgecilik gerçeğinin farkına vararak varlığını korumanın ve özgürlüğünü sağlamanın kavram, kuram ve kurumlarını geliştirme mücadelesiyle yol almaktadır. Ulusal kimliğini, toplumunu, küresel ve yerel sömürgeciliği tanımak, tanımlamak ve sömürgeciliğin birey ve toplum gerçeğinde yarattığı tahribatları aşmak yarım asrı bulan gerilla ve halk mücadelesinin sonucudur. Uluslararası komplo ve İmralı soykırım sisteminin tüm Kurdistan’a yayılarak sonuç almak istemesi; devletli sistemin ideolojik, politik, askeri, ekonomik, kültürel vb. çok yönlü saldırı, irade kırma ve teslim alma siyasetinin önemli oranda boşa çıkarılmasıyla ilgilidir.

 

Kadının Öz Savunma Bilinci ve Eylemi

1991 Körfez Savaşı ile başlayan, 9 Ekim 1998 Uluslararası Komplosu ile boyutlanan, Irak ve Afganistan’ın ABD işgaliyle devam eden, 2011 Suriye’ye müdahaleyle yeni bir aşamaya evrilen Üçüncü Dünya Savaşı Kurdistan ve Ortadoğu’nun yeniden işgal ve paylaşımını içermektedir. Ulus-devlet, sistem krizini askeri, ideolojik, kültürel saldırı, işgal ve Kürt-kadın soykırımıyla aşmak istemektedir. Hegemonik güçler yüzüncü yılında Lozan Antlaşması’nı yenileme, Türkiye Cumhuriyeti’nin can çekişen ulus-devlet sisteminin bekçiliğini derinleştirmenin açık ve gizli planlarını devreye koymuştur. 2011’de Tunus’ta başlayan Mısır ve diğer Arap ülkelerine yayılan halkların ve kadınların başkaldırısı diktatörlükleri yıkarak demokratikleşme taleplerini yoğunlaştırdı. Bazı sonuçlar elde etmekte birlikte meşru olmayan seçim ve yönetimler, yeni askeri diktatörlerle talep ve eylemleri sistem içine çekilmekten kurtulamadı. Örgütsüz ve öncüsüz olmaları bunda etkili oldu, süreklileşen bir mücadeleye dönüşemedi.

Rojava Devrimi böyle bir başkaldırı ve müdahale sürecinde halkların ve kadınların öz savunma direnişi, örgütlülüğüyle gerçekleşti. Ulus-devlet zihniyetinin tekçi, merkeziyetçi, milliyetçi politikalarıyla baskıladığı farklılıkların zenginliğini açığa çıkararak kadın ve halklar devriminin çözüm gücü ve modeli olduğunu pratikleştirdi. Demokratik modernite paradigmasının toplumsal çözüm paradigması olduğunu gösterdi. Küresel hegemonik sistem genel, bölgesel ve yerel krizlerini daha çok kadınların ve halkların üzerine yıkarak şiddet, katliam ve sömürüyü derinleştirmek dışında varlığını sürdürme yolu bulamazken, Abdullah Öcalan ve Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’nin kırk yıllık kazanımları kadın ve halklar devrimi olarak kendini doğurdu. Sistem saldırısının kapsamı ve derinliği meşru ve öz savunma çizgisi, örgütlenmesi ve mücadelesinin kapsamı ve derinliğini belirlemektedir. Soykırım, komplo ve mutlak tecrit kıskacını parçalamaya kilitlenen ideolojik, politik, askeri, kültürel, toplumsal topyekûn direnişi ve örgütlenmeyi içermektedir. Devrimci halk

savaşının karakteri meşru ve öz savunma ile toplumsal, devrimci inşa ve örgütlenmenin içiçeliğinde somutluk kazanmaktadır. Varlığını koruma, özgürlüğünü sağlama perspektifiyle demokratik halklar devriminin kazanımlarını kalıcılaştırma ve yaymayı içermektedir.

Halkların eşit ve ortak yaşamı, kardeşliği ve birliğine dayalı demokratik ulus kültürü ve zihniyetinin gelişmesi; halkların, inançların, kültürel farklılıkların, kadın ve gençliğin özerk örgütlenmesini, özgür düşünce ve irade gelişimini esas alan demokratik konfederal sistem, demokratik toplum yönetiminin öz güvencesidir. Kürt, Arap, Asuri-Süryani, Türkmen, Çerkes, Çeçen ve Ermeni halklarının nüfusunun azlığı veya çokluğuna bakmadan kendi dili, inancı ve kültürel gelişimini, iradeli, örgütlü katılımını esas alan özgür ve ortak yaşam anlayışına dayanmaktadır. Demokratik ulusun kültürel dokusu, demokratik toplum, ekolojik toplum, kadın özgürlükçü toplumun devlet ve iktidardan arınmış maddi ve manevi yapısallığını yaratma gücüne paralel örülmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Sistemi’nin öz savunma anlayışı örgütsüz birey ve toplum bırakmama ilkesinde somutluk kazanmaktadır. Demokratik toplum örgütlülüğü ve yönetimi komün, meclis, kooperatif ve akademiler sistemi bütünlüklü geliştiği oranda yaşam bulmaktadır. Örgütlü toplum emeği, üretimi, yaşamı, güvenliği ve geleceği hakkında irade ve karar sahibi olan toplumdur. Bu da ekonomiden eğitime, sağlıktan öz savunmaya, kültürden adalete, diplomasiye demokratik ulusu bedenleştiren boyutların demokratik, özgürlükçü zihniyetle örgütlenmesi ile özgür eş yaşam ilişkilerini, özgür birey ve toplum gücünü açığa çıkararak ete-kemiğe bürünmektedir.

Meşru savunma ve öz savunma örgütlülüğü ve direnişinin başarısı üzerinden toplumsal yaşam alanları örgütlenmiş, demokratik özerk sistemin inşası mümkün hale gelmiştir. El Nusra, ÖSO, DAİŞ, Suriye ve TC devletlerine karşı mücadele tarihsel ve toplumsal öze dayanan savaş ve mücadele deneyimini ortaya çıkarır. 2011’de YXK (Yekîtiya Xweparastinê Kurdistan) Halep’ten başlayarak Efrîn, Kobanê, Derîk, Qamişlo ve diğer yerleşim yerlerinde halkın, kadınların ve gençliğin gönüllü katılımıyla gizli küçük birimler biçiminde örgütlenir. Daha önceki yıllarda devletin katliama varan saldırılarına karşı halkın kendini korumaya dönük çalışmaları vardır. Özellikle 2005 12 Mart’ında Qamişlo’da futbol sahasında oyun sırasında başlayan saldırı ve ardından gelişen protesto eylemlerinde devletin katliam gerçekleştirmesi gizli öz savunma gruplarını örgütlemeye yöneltmiştir. Kobanê’den başlayarak Rojava’nın diğer şehirlerinde örgütlenen bu birimler, YXK ile devrim sürecinin ihtiyacını karşılayan daha kapsamlı ve sistemli bir aşamaya evrilir. Bu örgütlenme sürecinde genel sorumluluk üstlenen kadınlar aynı zamanda özgün ve gizli öz savunma birliklerini oluşturur, eğitir. Sokak sokak tim ve takım sistemini geliştiren YXK örgütlenmeleri daha sonra geliştirilen asayiş ve savunma sisteminin altyapısını oluşturmuştur. Yaşadığı sokağın, bölgenin ve halkın güvenliğinden sorumlu olan örgütlenmelerdir.

YPJ (Yekîneyên Parastina Jin/Kadın Savunma Birlikleri) Komutanlığı’ndan Meryem Kobanê, öz savunma güçlerinin halkın güvenliğinden sorumlu olduğunu belirterek, “Kadınlar bu süreçte hem genel sorumluluk hem de kadın öz savunma güçlerinin geliştirilmesi için adım attı. Bunun için toplumsal cinsiyetçi anlayışlara karşı zengin yöntemlerle özel bir mücadele yürütülmesi gerekliydi” diyor. Özgün eğitimlerin özgün örgütlenmenin temelini attığını vurgulayarak, “İlk gizli kadın timleri Halep, Efrîn ve Derîk’te, ardından diğer Rojava bölgelerinde oluşturuldu. Örgütlenme ve eylemleri toplumda ses getirdi ve devrimde kadın özgürlük mücadelesinin kararlılığını gösterdi”[1] değerlendirmesinde bulunuyor. İlk eylemlerini bir fuhuş merkezine dönük gerçekleştirdiklerini dile getiriyor.

19 Temmuz 2012’de Kobanê’den Suriye devlet güçlerinin çıkarılması, 21 Temmuz’da Efrîn’de, 22 Temmuz’da Cizîrê bölgesinde başlayan ve tek tek ilçe ve şehirlerin alınması Rojava Devrimi’nin temellerini atar. YPG (Yekîneyên Parastina Gel/Halk Savunma Birlikleri) 19 Temmuz’da Rojava’nın savunma gücü olduğunu ilan ederek devrimi müjdeler. Bu gelişmelerin ardından 2012 Kasım’ında Türk devleti ve El Nusra’nın Serêkaniyê’ye ortak saldırısı gerçekleşir. Bu saldırının amacı devrim inşasının önünü almak, toplumsal kültür ve direniş damarı, kadın değerleri ve tarihini yok etmektir. Serêkaniyê’de gerçekleşen çetin savaş ve direnişin zaferle sonuçlanması neolitik kültür ve devrim geleneğinin gücünü ifade ederken, önemli bir tecrübe olur. Kadınlar ilk kez bu savaşta örgütlü ve etkili bir katılım gerçekleştirir. Buradaki tarihi direniş YPG ve YPJ örgütlenmesinin temelini oluşturur, tarihsel kökleriyle buluşmanın gücünü açığa çıkarır. Devletli sistem, sömürgeci Türk devleti ve bağlı çetelerinin 2019’da Serêkaniyê’ye yeniden saldırması ve işgali bu yenilgiyi hazmedemediğini, kadın ve toplumsal özgürlük devriminin yanı başında inşasını kabul edemediğini göstermektedir. Saldırının 9 Ekim Uluslararası Komplosu’nun yıldönümüne denk getirilmiş olması, Rojava’ya dönük saldırı ve işgalin komplocu güçlerin planının bir devamı olduğunu ispatlamaktadır. 2017’de Ortadoğu’da kadın öz savunma bilinci ve eyleminin gelişmesine öncülük rolünü ve stratejisini somutlaştıran Kobanê’de YPJ öncülüğünde yapılan Öz Savunma Konferansı ardından Türk devletinin uçak saldırısıyla gerçekleştirdiği Qereçox katliamı da bu ataerkil, devletçi zihniyet ve ittifakın sonucudur.

Özellikle Serêkaniyê savaşı Rojava Devrim sürecinde hem dış güvenliğe hem iç güvenliğe dönük çalışmalara ağırlık verilmesi ve hızlandırılması gerektiğini gösterir. Serêkaniyê savaşı ardından 2013 yılında farklı bölgelerde yoğunlaşan saldırılara karşı YPG ve YPJ yerellerde yaygın bir örgütlenmeye gider. Genel örgütlenmenin yanında kadın taburları oluşturulur. İlk kadın taburu Efrîn’de, ardından Dirbêsiyê, Derîk, Qamişlo ve Kobanê’de örgütlenir. Derîk’te 1-4 Nisan 2013’te yapılan Kuruluş Konferansı ile 4 Nisan’da YPJ’nin ilanı gerçekleşir. Öcalan’ın Rojava’ya ve kadın özgürlük devrimine emeğini sahiplenen, 4 Nisan’ı aynı zamanda kadının özgür doğuşu olarak kabul eden ideolojik, siyasi ve askeri bir tutum ortaya konur.

19 Temmuz Devrimi ile birlikte hem meşru savunma hem öz savunma hem toplumsal güvenliği sağlamaya dönük asayiş çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Kadınlar başlangıçta asayiş örgütlenmesinde sınırlı sayıda yer alır. Örgütlenme geliştikçe giderek önemli bir katılım gerçekleşir ve “Asayîşa Jin” (Kadın Asayişi) adıyla özgün örgütlenmeye gidilir. Cizîrê bölgesinden başlayarak Kobanê ve Efrîn’de asayiş örgütlenmesi tamamlanır. Cizîrê’de Suriye devletiyle iç içe alanların olması, çete örgütlenmesi ve saldırılarının sürmesi asayiş ve öz savunma çalışmalarını daha hızlı yürütme zorunluluğunu getirir. Bu örgütlenmenin önemli ve temel bir bileşenini HPC (Hêza Parastina Civakî/Toplum Savunma Güçleri) adıyla öz savunma güçleri oluşturur. Bu güçler içinde başlangıçta PARASTIN, daha sonra HPC-JIN adını alan özgün örgütlenme süreci tamamlanır. Savaş ve toplumsal güvenliğin sağlanmasında halkların ve kadınların aktif yer aldığı örgütlenmelerdir.

 

Kobanê Zaferi ve Kadın

DAİŞ’in 2014’te gerçekleştirdiği Kobanê saldırısı ve yenilgisi Rojava Devrimi açısından bir dönüm noktasıdır. Kobanê’nin Abdullah Öcalan’ın Rojava’ya ilk adım attığı yer olarak Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’nin sürdürülmesi ve Rojava Devrimi açısından manevi önemi vardır. Sömürgeciliğin çizdiği sınırları parçalayan, aşan adımların tanığıdır. Diğer yandan 19 Temmuz Rojava Devrimi’nin gerçekleşme mekânıdır. AKP faşizminin planlarını bozan, Kürdistan devrimini boğma umutlarını kıran, kursağında kalan bir zafer, özgür yaşam umudunu yayan direniş merkezidir. Kobanê savaşının devrimi pekiştiren bir zaferle sonuçlanmasında dünya halklarının, kadınların sahiplenen direnişleri önemli bir güç vermiştir. Devrim ve özgür yaşam umudunu canlandıran bir halka olarak 1 Kasım Dünya Kobanê Günü olarak belirlenmiş, enternasyonalist ruh ve mücadeleyi yükseltme, Rojava Devrimi ve Kurdistan’ı sahiplenme, savunmaya hizmet eden eylemlerle karşılanmaktadır. DAİŞ’in Kobanê kininin çok farklı olduğunu belirten YPJ Komutanı Meryem Kobanê, bütün güçlerini dışarıdan getirdiklerini ve Kurdistan Özgürlük Hareketi’ni burada kırmak istediklerini belirterek, şu tespitlerde bulunuyor: “Kürt kırıldığı zaman Ortadoğu’nun tarihsel hafızası ve özellikle kadın kırılacak ve kaybedecekti. Kadınlar olarak DAİŞ’e karşı sadece askeri bir savaş vermedik. Kadını savaş ganimeti olarak gören egemen erkek ideolojisi karşısında ideolojik bir savaş verdik. DAİŞ 21. Yüzyılda kadının sesini ve umudunu yok etmek; kadın üzerinde sömürgeciliğini hâkim kılmak istedi. YPJ olarak başarımız sadece askeri değil, sosyolojik, psikolojik ve toplumsal yanı var. Bu yüzden, ‘Kobanê’de sadece Kürt kadınları adına savaşmıyoruz. Bütün Ortadoğu ve dünya kadınları için elimizi tetiğe koyuyoruz’ dedik. Kobanê savaşında kadın özgürlük ideolojisi ile egemen erkekliği yendik. DAİŞ’in kaybedişi erkek egemen sistemin kaybedişidir.”

DAİŞ’in kaybedişi beraberinde kadınların ve halkların özgürleşmesinin önünü açmıştır. Kobanê ardından Girê Spî, Minbic, Tabqa, Raqqa, Şehba, Halep, Dêrazor zorlu savaşları ve halkların öz savunma çizgisi zaferi getirmiştir. Yine Til Temir’de Hristiyanları ortadan kaldırmaya dönük saldırıya karşı öz savunma direnişiyle varlığını ve özgürlüğünü koruma galip gelmiştir. Bu saldırılar daha yaygın alanlarda yürütülmüş halklar, inançlar, kültürel farklılıklar yok edilmek istenmiştir. Türkmen, Arap ve Kürtlerin içinde yer aldığı Cebhet el Ekrad (Kürtler Cephesi) örgütlenmesine Bab ve Ezaz’dan katılanlar olur. Eniya Parastina Jinên Şehba (Şehba Kadınları Savunma Cephesi) içinde bu halklardan kadınlar yer alır. Asuri-Süryanilerin içinde yer aldığı Yekîneyên Parastina Xabur (Habur Savunma Birlikleri) oluşumları özerk öz savunma mekanizmalarının oluşumuna ve direnişine örnektir. Ermeni, Çeçen ve Çerkesler bu örgütlenmelerde yer alır. Halep’teki kuşatma, ambargo ve yoğun saldırıya karşı Şex Meqsud halkının öz savunma direnişi devlet orduları ve çetelerini alt etmiştir. Halep öz savunma direnişi halkın örgütlü gücü ve duruşu açısından büyük derslerle dolu, devrimci halk savaşının direniş özü ve kültürüne dayanan önemli bir deneyimdir.

QSD’nin (Hêzên Sûriya Demokratîk/Demokratik Suriye Güçleri) 15 Ekim 2015’te gerçekleşen kuruluşu bu halklar direnişinin meşru ve öz savunma stratejisini belirleme ve demokratik ulusun ortak savunma mekanizmasını gerçekleştirme amaçlıdır. Devletçi, milliyetçi, merkeziyetçi ulus devletin tekleştiren kırım, asimilasyon sistemine karşı demokratik ulusun kültürel zenginliğini, farklılıkların özgün ve özerk örgütlenmelerini, iradelerini askeri alanda temsili esas almaktadır. YPG ve YPJ de bu bileşen içinde halkların ortak iradesinin temsilinde yerini almaktadır. Kantonlar düzeyinde oluşturulan askeri meclisler kendi yerelinde özerk bir yapı olurken, demokratik ulus ve ülke güvenliğiyle ilgili konularda ortak hareket etme sorumluluğunu üstlenmektedir. Sivil meclisler içindeki savunma komiteleri de bu sistemin bir parçası olarak toplumsal inşa ile savunma alanındaki inşa ve sorumluluğu ortaklaştıran köprü rolü oynamaktadır. Halkların benzer özgün ve özerk örgütlenmeleri asayiş ve öz savunma alanında da örgütlenmiş, bu yapılar içinde kadın örgütlenmelerinin de özerkliğini oluşturma, koruma çalışmaları sürmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi içinde Savunma Kurulları, bölgelerde de izdüşümü olarak yerele doğru aynı anlayış ve zihniyetle demokratik, eşit, özgür ilişki zeminlerini korur.

Rojava Devrimi, halklar, inançlar ve kültür devrimi niteliğini taşımakta ve temsil etmektedir. Bu temelde Şengal’de 3 Ağustos’ta Kürt Êzidî halkına dayatılan 74’üncü fermana karşı duran YPG ve YPJ Şengal savaşında Êzidîlerin yanında yerini almıştır. Asayişten öz savunma güçlerine, halkın sahiplenen, katliamdan kurtulanlara her türlü yardım ve hizmette yer alan tutumu ahlaki ve vicdani devrimciliğin, yurtseverliğin gereklerini yerine getirmiştir. Savunma güçlerinin örgütlenmesinde, Êzidî halkı olarak Şengal savaşında aktif yer alarak tarihsel sorumluluğunu sahiplenme olmuştur.

DAİŞ’e karşı ortak mücadele hem Şengal’de hem kendine başkent olarak belirlediği ve Êzidî kadınlarını köleleştirerek, cariyeleştirerek soykırımdan geçirdiği Raqqa’da buluşmuştur. Raqqa’nın özgürleştirilmesi sürecinde Şengal’den gelen YJŞ (Yekîneyên Jinên Şengal) güçlerinin savaşa katılması, Êzidî kadınlara dayatılan katliamın hesabını sorması, intikam alması önemlidir. 19 Ekim 2017’de DAİŞ’in cehennem meydanına çevirdiği alanı kadın özgürlük meydanına çevirerek, Öcalan’ın posteriyle açıklama yapmaları tarihi bir tutumdur. YPJ, YJŞ, Arap Kadınları Taburu, Beth Nehren Kadın Savunma Güçleri, Kürt, Arap, Asuri-Süryani kadınlar, Êzidî, Hristiyan ve Müslüman inancını özgür kadın kimliğine taşıyarak zaferlerini dünyaya duyurmuşlardır. “Savaşma, özgürleşme, güzelleşme, sevilme” iddiasını ortaya koyarak tarihi ve karanlıkları aydınlatan bir varoluş eylemi gerçekleştirirler. Karanlıklardan gelen DAİŞ zihniyetini karanlığa gömeceklerinin yeminli bakışları ve tok sesleriyle özgürlük için atan yürekleriyle tüm insanlığı kucaklarlar.

2019 Newroz’unda DAİŞ’in kara bayrağı beş yıla varan devrim mücadelesi ile özgürlük ateşinde yakılarak küle çevrildi. İki gün sonra 23 Mart’ta Dêrazor ve Bahoz’dan dünyayı bir insanlık canavarından kurtaran müjde verildi. Dinci, cinsiyetçi ve milliyetçi kadın ve halklar düşmanı zihniyet ve temsilcileri yenilmiş, özgürlük, demokrasi, iyi ve güzel yaşamın önü açılmıştı. Demokratik ulus, kadın özgürlük çağında ilerleme, sınırları aşmanın yaşam ve eylem gücü açığa çıkmıştı. Kendi kökleriyle buluşan, kaybettiğini kaybettiği yerde arama ve bulma bilgeliğine erişen insanın yerel ve evrensel gücü açığa çıkmıştır.

Kadın ve halklar devrimini inşa gücü, büyük bir çekim gücüdür. Bu süreç demokratik uygarlık ırmağına akan enternasyonalist ruhun yeni yüzünü aydınlatan bir zenginlik açığa çıkardı. Kuzey ve Doğu Suriye halklar devrimi bir insanlık devrimi olarak özgür, iyi ve güzel yaşamak isteyen herkes için bir çekim merkezi haline geldi. Demokratik konfederalizmin doğru, iyi ve güzel düşünce, kişilik, yaşam yeri olduğunu kanıtlayan etik-estetik değerler açığa çıktı. Savunma gücü içinde enternasyonalist tugaylar oluşur, DAİŞ’e karşı savaşta yer alırken toplumsal inşanın, kadın sisteminin örülmesinin her alanı ve aşamasına özverili, heyecanlı ve coşkulu bir katılım gerçekleştirirler. Öz gücüne, özgür düşüncesine ve öz iradesine dayanan, xwebûn gerçeğine ulaşan insanın hakikati gören ve gösteren aydınlığında aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen enternasyonalist katılımlar önemli bir deneyim açığa çıkarmıştır. Devrimi savunma ve inşada yer almanın yanı sıra ülkelerine dönerek devrimi yayan, mücadelelerini daha güçlü ve evrensel kılan çalışmalarda yer almışlardır. Kapitalist modernist, ataerkil sistem ve faşizme karşı “Jin Jiyan Azadî” sihirli gücü etrafında yaşanan toplanma, kendi gücünü, toplumsallığını keşfe koyulma istemi ve azmi öne çıkmaktadır.

Rojava Devrimi’ni savunma, inşa etme, yarattığı değerleri anlama ve anlatma arayışı içinde binlerce insanın, kadının buluştuğu yer, Kurdistan; faşizme, kapitalizme, sömürgeciliğe, ataerkilliğe karşı mücadele gücünü biriktirmek ve harekete geçirmek istediği bir özgürlük, güzellik mekânı. Ahlaki ve politik toplum gücünün, üretkenliğinin, hakikat dünyasının çekiciliğine kapılanların kendini gerçekleştirme yeri. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmanın çözüm gücünü; krizli kimlik ve kişilikleri toplumsallığın gücüne yönelten bilgi, bilim, felsefe, ahlak ve politikayı keşfetme yeri. Kadın devriminin, kadın sisteminin, özgünlüğünün, erkeği öldürmenin, özgür eş yaşamın, jineolojinin, öz savunmanın temel ilgi noktaları olması özgürlük sosyolojisiyle bağıyla ilgilidir. Dünya devrim ve direniş deneyimlerinden çıkardıkları dersleri paylaştıkları, ülke deneyimlerini Rojava Devrimi’ne katarak zenginleştirdikleri yeniden bir varoluş ve buluşma anlamına gelmektedir.

Demokratik toplumsal inşayı kadın özgürlük devrimi, sosyal ve kültürel devrimle güvenceye almak, savunma bilinci ve eylemine sahip toplum ve bireyle mümkündür. Zihniyet devrimi her türden gericilikle, saldırıyla mücadelenin mihenk taşıdır. Kurdistan Özgürlük Mücadelesi ve Rojava Devrimi bu zorunluluğun bilinci ve eylemi içinde gelişmekte ve yaşanan zorlanmaları tarihten ve toplumsal mücadelelerden çıkardığı derslerle aşmayı esas almaktadır. Kendi gücüne güvenin, halkların öz gücü ve örgütlülüğünün devletli sistemin her türlü saldırısını boşa çıkarma yeteneğine sahip olduğunun bilinci ve eylemiyle yol almaktadır.

 

 

 

[1]  Şervin Nudem, Bingehe Dirokî û Sibêroja Şoreşa Jinê, Akademiya Jineoloji, Weşanên Jingeh, 2021

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.