Düşünce ve Kuram Dergisi

Rojava-Kuzey Suriye’de Adalet ve Örgütlenme Modeli

Faruk Zaman

Rojava’da toplumsal adalet alanı tartışması, demokratik yönetim anlayışı tartışmaları çerçevesinde gelişen bir teori ve sistem anlayışına sahiptir. Toplum kendisini nasıl yönetir ve demokrasi ilkesi nasıl gelişir? Öz yönetim nasıl oluşur? Genelde toplumun politik yaklaşımı ne olabilir? Bunu tartışırken ortaya çıkan genel yaklaşım, toplumun kendi işlerini tartışıp karara bağlama planlaması olarak tarif edildi. Ve aynı zamanda toplumun bu sisteme göre kendini yönetmesi, kendisi hakkında kararlar alabilmesi ve ona göre kendisini planlayıp ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde örgütlenmesi olarak tarif edildi. Daha önce de birçok demokratik hareket, ülke, siyasetçi, aydın tarafından tartışılmış ve dünyada denemeleri olmuştu. Rojava’da adalet sistemi inşa edilirken, bu birikimlerden de faydalanılmıştır.

Özellikle yürütme ve yasama alanında ki tartışmalar sadece Rojava’da değil, bütün dünyada da yapılmıştı, yapılıyor da. Çeşitli uygulamalar vardır. “Genelde öne çıkan temsili demokrasidir. Uygulamalarda doğrudan demokrasi diyebileceğimiz bir demokrasi değil de, kısmi demokrasi olabiliyor, tam demokrasi diyebileceğimiz bir örnek açığa çıkmıyor” bakış açısı ile Rojava’da adalet sistemi inşa edilirken bunun geniş eleştirisi de yapıldı, yapılıyor da. Yürütme ve yasama alanında halkın kendisinin karar alması konusunda derinlikli tartışmalar yapıldı. Buna göre üzerinde uzlaşılan doğrudan demokrasi veya katılımcı demokrasi özellikleri Rojava’daki demokrasi anlayışının içerisine yerleşmiş durumdadır.

Yürütme ve yasama alanı geniş bir tartışma konusudur; bu alanda dünyada genelinde belli bir birikim oluşmuştur. Bu tartışma daha da gelişip derinleşerek devam ediyor. Ancak adalet alanındaki tartışmalar çok fazla yürütülemedi. Devletli sistemde ki, demokrasi çalışmalarının teorisyenleri, pratikçileri, demokratik hareketler pek gitmemişlerdir. Kürt Hareketi bakımından nasıl bir adalet sistemi inşa edilebilir? konusunda tartışmalara başlarken, özellikle bu konuda boşlukların oluşacağı belliydi.

 

Adalette Demokrasi Nasıl İşleyebilir?

Yaşanan sorunlar toplumun kendi sorunlarıdır. Demokrasi toplum sorunlarını çözmeyi gerektirir. Ama adalet meselesinde nasıl olabilir? Konuya ilişkin tartışmalar yapılırken bakış açısına uygun modellere pek rastlanılamadı. O nedenle doğal toplum değerlerine dönüş yapıldı. Rojava’da bu değerler esas alınarak ve mevcut demokrasi tartışmaları adalet alanına taşırılarak uygulanmaya çalışıldı. Temel perspektif adım adım böyle gelişti. Rojava’da inşa edilen adalet sisteminin temel teorisi, Kürt Hareketinin geliştirdiği demokrasi anlayışından ve demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma, özerk yönetim, demokratik ulus anlayış ve teorisinden gücünü alıyor. Bu esaslar adalet alanında daha da detaylandırılmaya çalışılıyor. Yine buna, şu ana kadar dünyada yaşanan insan hakları mücadelesi, denemeler, tecrübe ve birikimleri de eklenmek durumundadır.

Burada en temel eleştiri konusu devlet yargısıdır. Çünkü devlet yargısı inşasında demokrasi hiç tartışılmamıştır. Bu durum teknik uygulamalara bırakılmıştır. Belirli bir akademik süreci tamamlayan insanlar, devlet erkinden aldıkları güçle bu işi yürütüyorlar. Burada demokrasi tartışması yoktur. Demokrasinin adalet alanında nasıl uygulanacağına dair bir tartışma hiç yoktur. Yürütücü organlar ile ilişkiler adalet bakanlığı üzerindedir. Halk meclisleri gibi bir olgu hiç yoktur. Meclislerinin oluşturduğu yasalarla belirli bir meşruiyet alınmakta ama, demokrasiyi uygulama boyutu ile tartışma yapılmıyor.

Özgürlük Hareketi açısından toplumsal adalet tartışması çokça dile gelen bir nokta oldu. Bu nasıl olabilir? Öncelikle mevcut olan devlet geleneğine güçlü bir eleştirisi gerekiyordu ve bu yapıldı, hala da yapılıyor. Neticede demokratik hareketler mevcut devlet erkine karşı mücadele ederek, onların gücünü demokratik yasalar ile sınırlandırmışlardır. Yani bir insanın yakalanması, soruşturma süreci, yargılama biçimi, savunma hakkı belli bir prosedüre kavuşmuştur. Eski devletteki sadece yetkili olan bir merciinin ya da bir hükümdarın tasarrufu ile yürütülen bir çalışma değil, daha çok hukuk ile insan hakları ile belli bir güvenceye alınmış bir yaşam söz konusudur. Rojava’da bu tartışmalar yürütülürken bu boyutu da göz önünde bulundurulmaktadır. Devlet erkinden çok demokratik mücadelelerin sonucu gelişen özellikler oluyor, tüm bunlar. Ama esas olarak toplum kendi sorunlarını adalet bağlamında nasıl çözebilir? Demokratik bir şekilde işlerini nasıl yürütebilir? Esas adalet sistemi inşasında ve demokratik mücadele bağlamında bir derinleşme nasıl sağlanabilir? Soruları sorulmuş, cevaplar aranmıştır. Ve başlangıç itibariyle de sorun nerede olursa olsun, toplum kendi içinde tartışıp çözümlerini üretebilir fikri baskın çıkmıştır.

 

Adaletin Temelinde Sulh

Başta sistemde sulh tartışmalarının yapılması, tartışmaların sulh üzerine yürütülmesi, yukarıda yürütülen tartışmalar ile alakalıdır. Oluşan sistemde bir grup kendi içerisinde kanaat önderleri öncülüğünde ya da sulh komiteleri biçiminde örgütlemekte; onlar genellikle toplumun yaşlı, ahlaken ve bilinç olarak kabul gören ileri gelenlerden oluşmuş olanlar -akil insanlarda denilebilir- üzerinden sorunların çözümü yoluna gidilmektedir. Bu komiteler sorun nerde varsa onlar üzerinde tartışıyorlar. Fakat bir sistemin inşası bakımından bu yeterli değil. Özellikle iktidar anlayışının varlığı, mülkiyetçi, cinsiyetçi anlayışlar, yine dincilik ve milliyetçilik özelliklerinin varlığı; onlara karşı çok güçlü bir zihniyet mücadelesine de gereksinim vardır. Yani zihniyet boyutundaki sorunlar- iktidar, mülkiyetçilik, cinsiyetçilik, milliyetçilik, tutucu dinciliktir-sistem inşaasının önündeki engeller olmaktadırlar. Bu şekillenme yapısına sahip olan toplum ve insanlarda demokrasi ölçüleri beklenemez. Güç kimin elinde ise ona yanaşıp kendi milliyetçilik, dincilik, iktidar, mülkiyet hakimiyetini kurmaya çalışma esas olabiliyor. Kuşkusuz bu durumda toplum içerisinde köklü sorunlara yol açıyor. Demokratik ilişkilerin gelişiminin önünde engel oluyor, toplum içerisinde birbirini yıkan, birbirine zarar veren yaklaşımlara sebep olabiliyor. Rojava’da bu sistem inşa edilirken, öne çıkan önemli engellerden bazılarını böyle sıralamak mümkündür.

O nedenle toplumsal adalet felsefesini geliştirmek için, bu zihniyet ile çok güçlü bir mücadele gerekiyor. Bu zihniyetin yapısı çözülmeden mevcut zihniyet, bir sorun fabrikası gibi sürekli problem çıkartmaya devam edecektir. O nedenle burada esas alınan temel ilkelerden birisi sorunun esasına inmektir. Sorunun çıkış sebeplerini ortadan kaldırmaktır. Bunun çözümü de zihniyet boyutunda yatmaktadır. Elbette bu doğru bir aydınlanma ve devrim anlayışını gerektiriyor.

Nasıl yapılabilir? Bu durum sadece bir yargı sorunu değildir. Daha geniş toplumsal bir sorundur. Yönetim, eğitim anlamın da, sosyal faaliyetlerde çok güçlü bir bilinç ve ahlak çalışmasını yapmak gerekiyor. Yine sadece yargı sorunu olan konuları ele almamak gerekiyor. İnsanlar birlikte yaşıyorlar ve birlikte yaşarken de zihniyet sorunundan kaynaklı adalet sorunları ortaya çıkıyor. Güç kimin elinde ise diğerlerine zarar verebiliyor. Ya da yaşam maneviyatını, ölçülerini, düzenini bozabilir. Mevcut sistemin, yönetimin, meclislerin sorunları halkın sorunu olarak değerlendiriliyor. Herkesin bu konuyu daha derinlikli anlayıp, sorumluluk alması gerektiği bilinci yaratılmaya çalışılıyor. Bu aynı zamanda genel bir devrim mücadelesi olmaktadır. Ama adalet boyutu ile kendi özgünlükleri içerisinde işin akademik boyutları üzerinde durulmakta, sorunların tahlili ve çözümlerine yönelik demokratik çözümler üzerine yoğunlaşma sağlanmaktadır.

Bu esaslar ve bakış açısı üzerinden demokratik bir anlayış ve akademik çalışma yürütülmektedir. Bunun kadrosu oluşturulmaya çalışılıyor ki, bu doğrultuda belli bir mesafede alınmıştır. Sorunların tahlili, çözüm olabilecek yöntem ve usuller, üslup bakımından belirli bir mesafe kaydedilse de, hala araştırma ve inceleme aşamasında olunduğu söylenebilir. Önemli olan tartışmalardan ortaya çıkan sonuçların bir taraftan uygulanıyor olması, diğer taraftan da uygulamalardan açığa çıkan sonuçların değerlendiriliyor olmasıdır.

 

Adaletin Örgütlenmesi ve Sağlanması Nasıl Gerçekleşiyor?

1-Sulh Komiteleri

Aşağıdan yukarıya doğru toplumun örgütlenme modeli, sulh komiteleri, Mala Jin sulh komiteleri, adalet divanları, temyiz, bölge adalet meclisleri, Kuzey Suriye Adalet Meclisi ve buna paralel olarak kadın adalet sistemi olarak örgütleniyor. Fakat davalar asıl olarak temyize gitmeden önce sulh komitelerinde ve adalet divanında bitirilmeye çalışılıyor. Adalet divanları tek yöntem değil, değişik çözüm yöntemleri de uygulanıyor. Örneğin muhakeme usulü de kullanılan bir yöntemdir. Heyet, tarafları hukuki olarak dinler, ispatları değerlendirir, iddia ve savunmaları aldıktan sonra da buna dayanarak karar verebilir. Ama platformlar, hakem, hakim, sulh da kullanılan yöntemler arasındadır. Adalet divanının eli geniştir ve davanın niteliğine göre uygun yöntemlerden birisini kullanabilir. Fakat esas olan; sorunu yerinde çözmektir. Her şeye rağmen taraflar ikna olmazlarsa temyize gidebilirler. Burada temyiz son merci olarak devreye giriyor. Dava dosyası sulhtan, adalet divanından geçmiş, temyiz son kararı verir.

Davanın en tabanında sulh komiteleri ve mala jin’lar ilgileniyorlar. Ve onlar hemen her yerde örgütlüler. Köylerde, sokaklarda, mahallelerde, şehirlerde ve kantonlarda yani, Kuzey Suriye’nin her yerinde bu komiteler örgütlüdür. Nerede dava varsa, başta diyalog ile, tartışarak çözüm bulmak, taraflar ile iletişim kurarak, tarafları ikna temelinde çözüm üretmeye çalışıyorlar ve önemli oranlarda çözüm üretiyorlar. Bu belirli ve önemli bir ahlak gelişmesine de yardımcı olabiliyor. Bu zeminlerde temel olarak doğru ve yanlışın tartışmaları yapılıyor, iyi ve kötünün tartışması yapılıyor, adaletli olan ve olmayanın tartışması yapılıyor.

Bu alanda atılan adımlar en sade ve yalın hali ile, toplumun öz örgütlülüğü olarak değerlendiriliyor. Ve davaların %70-80’i bu yöntem (uzlaşı) ile çözülüyor. Bununla beraber çözülmeyen cezai davalar, müdahaleyi gerektiren problemler oluyor. Onlar için de adalet divanları yolu açıktır. Demokratik ve hukuki bir yaklaşımı ile toplumsal bir üslup içinde çözülmeye çalışılıyor. Bu konuda belirli bir gelişme sağlanmış durumda. Bir insan suç işlediğinde nasıl muamele yapılır, suç nasıl tespit edilir, soruşturma nasıl yapılır, savcılıklara nasıl bildirilir gibi, savcılıkların yapacağı icraatlar ve usuller oluşmuş durumda.

 

2-Adalet Divanları

Sulh komitelerinde çözülemeyen davalar adalet divanlarına gider. Adalet divanları davalara yönelik oturumlar yapar ve o çalışmalar sonrası karara varılır.

Adalet divanlarının karar heyeti, savcılık, infaz kurumu, vekâlet işleri (adli katip), idari, maliye çalışanlarından oluşur. Adalet divanı içerisinde adalet heyeti ve savcılık var. Savcılık soruşturma ve iddianame hazırlamak ile mükelleftir. Adalet divanı aynı zamanda yargılama sürecini yürüten heyettir. İlk derecede kararı adalet divanı verir. Ondan sonraki aşamada temyiz meclisi vardır.

 

3-Platformlar (Halk Mahkemeleri)

Halen usuller üzerindeki çalışmalar devam ediyor. Kimi süreçlerde platform denemeleri oldu. Platform yaparak karar alma süreçleri örgütlenmeye çalışıldı. Fakat yöntemlerde sorunlar açığa çıktı. Doğrudan platform ile karara gidince, mevcut toplumsal yapının yeterince demokratikleşememesinden kaynaklı sorunlar oluyor. Rojava’daki denemelerde karar alma aşamalarında kimi boşluklar yaşandı, yaşanıyor. Yeterli araştırma yapıp, tarafları dinleyerek deliller toplayıp ondan sonra karara gitmek gerektiği açığa çıktı. Bir platform ortamında bütün katılanların tüm bunların farkına varmalarının zorlukları yaşandı. Bundan dolayı platform denemelerinde toplumun katılıp karar aşamalarında yer almalarının olumlu sonuçları da oldu, ama çeşitli eksik yönleri de ortaya çıktı. Şimdi bunun yöntemleri üzerine tekrardan düzenlemeler yapılıyor. Platformun tüm davanın görüldüğü bir celse yerine, tüm soruşturma ve celseler yapıldıktan sonra karar almadan önceki son celse olarak örgütlenip halkın eğiliminin belirlendiği bir araç olarak işlevlendirilmesi üzerine çalışmalar devam ediyor. Ve aynı zamanda sonuçlar ve dava üzerine halkın bilgilendirildiği bir araç olması öngörülüyor.

STK’lerden, halk meclislerinden ve katılmak isteyen toplum yapısından temsilciler ile düzenlenecek bu platformların daha iyi örgütlendirilmesi zaruri oluyor. Aksi halde bir tarafın kendi taraftar kitlesini getirip kararda etkin olmak gibi riskli yönleri vardır. Tüm bu riskli yönler ve yöntem, usul boşlukları yeniden düzenlendi. Dolayısı ile platformlar karar celsesinden bir önceki celse olarak halkın bilgilendirildiği, taraflara kendilerini savunma fırsatının verildiği, toplumun eleştirilerini, öneri ve değerlendirmelerini yaptığı bir araç olarak, karar alma aşamasında mevcut heyete yardımcı olan, bir araç olarak işlevlendirilen bir yapı olarak örgütlenmeye çalışılıyor.

 

 4-Bölge Adalet Meclisleri

Adalet meclisleri, tarafların tüm iddia ve savunmalarını aldıktan sonra dosyayı inceler, tüm çalışmalar usule uygun yürütülmüş ve son merci olarak temyiz doğru bir karar vermişse, bu kararı onaylar. Fakat yargılamada eksiklikler, usulsüz yanlar varsa yeniden yargılama, hak arama yol ve yöntemini gösterir. En son aşamada adalet bölge meclisi kendisi yeni bir karar da verebilir. Fakat bu devrim sistemi içerisinde çok tercih edilen bir durum değildir. Öncelikle yanlışın düzeltilmesi için karar dosyası mevcut ilgili heyetlere düzeltilmesi için gönderilir. Ya da ilgili farklı bir heyete gönderilir, yeniden yargılama kapısını açar. Yöntem ve yasa budur ama, eğer tüm bu yöntemler kullanılmışsa ve çözüm gelişmemişse, adalet meclisi kendisi karar alabilir.

Bölge adalet meclisleri, bölgede hem idari hem de adli olarak çalışmaları takip eden ve idare eden konumdadır. Yine hem idari hem de adalet bakımından çalışmaları denetleyen, örgütleyen, yöneten ve pratik olarak tüm idari işleri yürüten meclislerdir.

Şu anda Efrin, Şehba adalet meclisi biraz daha dar bir yönetim olarak örgütleniyor, Dera Zorda hala tam meclis diyemeyeceğimiz dar bir yönetim ile yürütülmeye çalışılıyor. Onun dışında Tabka ve Rakka’da bir, Kobanê’de bir, Minbiç’ta bir ve Cizir’de bir adalet meclisi bulunmaktadır.

Bölgede ki tüm adalet kurumlarının çatısı adalet meclisleridir. Adalet divanlarının sözcüleri vardır. Onlar her ay kendi içinde toplantılarını yaparlar. Bölge adalet meclisinin halk meclisleri ile çalışmaları entegre bir şekilde devam ediyor.

Şehir düzeyinde hakimler belirlenirken temel olarak üç kriter vardır. Akademik yeterlilik (bu aynı zamanda adalet alanındaki akademik çalışma ile bağlantılıdır), Kuzey Suriye meclisinin gözetiminde bir kişinin hakim olup olamayacağı belirleniyor. Bilinç düzeyi, kişilik özellikleri bu kapsam içindedir. İkinci kriter idari kriterdir. Bölge meclisinin ihtiyaçlarını tespit edip katılacak kişilerin sicillerini, özelliklerini ölçerek buna göre karar verilir. Üçüncü kriter ise demokrasi kriteridir. Bu şekilde tespit edildikten sonra şehir halk meclisi düzeyinde her yerde hem şehir, hem bölge ve hem de genel Kuzey Suriye düzeyinde adalet birimleri, adalet kurumları mevcut halk meclisine karşı sorumludur. Örneğin meclis sistemine göre adalet divanları aylık toplantılarını örgütledikten sonra sözcüleri aracılığı ile raporun bir nüshasını kent halk meclisine sunarlar. Kent halk meclisi tarafından gerekli değerlendirme ve eleştiriler yapılır, gerekli perspektif verilir. Adalet kurumları aynı zamanda kent halk meclisinde çıkan perspektife göre çalışmalarını yürütürler. Üç ayrı kuvvet yerine adaletin gerçekten kararlarda bağımsız olup, yine hesap merci olarak halka hesap verebildiği bir örgütlenme modeli geliştirilmiştir.

Bu devletlerde birbirinden bağımsız üç ayrı kuvvet olarak değerlendirilir. Devletlerde adalet kurumlarının halk meclisi ile hiçbir işi olmaz. Burada genel sistemde bir değişiklik vardır. Çünkü devletlerde adaletin bağımsızlığı üzerine bir yaklaşım var ama bu çok sorunludur. Devletlerde adalet sistemi tekniklere ve yasalara bırakılmıştır. Son kertede yürütme erkindeki adalet bakanlığına bağlanmıştır. Adalet bakanlığı işlerine karışmaz deniliyor. Fakat adalet bakanlığı istediği yargıcı, savcıyı terfi eder, istediğini durdurur, onların tayinleri, terfileri ve tüm harcamalar adalet bakanlığına bağlıdır. Bu durum adalet mekanizması üzerinde yürütmeyi bir iktidar gücü haline getiriyor. Adaletin bağımsızlığı işlemiyor ve aynı zamanda adaletin temel kurumu olan halk meclisini devre dışı bırakılıyor.

 

5-Temel Olarak Halk Meclisleri

Rojava’da genel sistemin karakterinde halk meclisleri vardır. Yürütme ve adalet ile ilgili başka kurumlarda olabilir. Herkes halk meclisine ve halka karşı sorumludur. Adalet meclisin de bu şekilde örgütleniyor. Bu bir nevi halkı adalet sistemine katmak oluyor. Halk karar gücü oluyor. Yargıçların, hakimlerin vb… belirlenmesinde söz sahibi oluyor. Aynı zamanda adalet gerçek anlamı ile bir bağımsızlık özelliğine kavuşmuş oluyor. Halk meclisi bir icra organı olmadığı için adalet üzerinde bir iktidar gücü olmaz. Ama adalet bakanlığı ya da yürütmenin altında olduğunda, yürütmenin elinde bir güç oluyor. İş gücü, istihbarat, mali gücü, idari gücü var. Bu gerçek anlamı ile adaletin bağımsızlığına gölge düşürür. Adaleti devlet erkinin denetimine vermek oluyor. Fakat bu sorumluluğu halk meclisine verdiğinde daha demokratik oluyor. Halka hesap verebilirlik durumu açığa çıkıyor.

Bölge meclisinin komiteleri şu şekildedir: Savcılık komitesi, denetleme komitesi, infaz (tenfiz) sulh komitesi ve sözcülük komitesi olmak üzere 5 tanedir. Kuzey Suriye’ye gönderilenler bazı bölgelerde 1 veya bazı bölgelerde 3-4 kişi şeklinde komiteler olabiliyor.

 

6-Konferanslar

Meclisler iki yılda bir örgütlenen adalet konferansları ile oluşturuluyor. Konferans süreçleri başladığında tabanda bir tartışma örgütleniyor. Toplantılar, tartışmalar olarak kararlar örgütleniyor ve konferansta tabandan tartışılan kararlar resmileştiriliyor. Ve yeni yönetim seçiliyor. Yaklaşık bir buçuk aylık süreçte tüm sulh komitelerinde, adalet divanlarında sorunlar, çözüm yöntemleri, öneriler yeni yönetimin oluşturulmasında öneriler bu konferans örgütleme sürecinde tartışılıyor.

Adalet meclislerinin sayıları bölgelerin özgünlüklerine, koşullarına ve nüfusuna göre değişebiliyor. En geniş bölge Cizir bölgesidir. Bundan dolayı adalet bölge meclisinin sayısı Cizir’de diğer bölgelerinkine göre daha geniştir. Bu meclislerin sayıları en az 17 kişiden oluşmaktadır. Fakat Cizir’de 17 artı 4 kişi( Kuzey Suriye temsilcileri) 21 kişiden oluşuyor. Kuzey Suriye yönetiminde yer alan 4 kişi aynı zamanda Cizir bölge adalet meclisinde de yer alıyorlar.

 

7-Kuzey Suriye Adalet Meclisi

Konferanslar sürecinde Kuzey Suriye adalet meclisinin kuruluş çalışmaları örgütleniyor. Konferanslara genel sulh ve mala jin sulh komiteleri olmak üzere tüm adalet bileşenleri katılmaktadır. İki yıllık kararlar, planlamalar çıkarılıyor ve yeni meclisler belirleniyor. O konferansta sadece bölge adalet meclisi seçiliyor. Bölge meclisi ilk toplantısında yeni sözcülerini seçiyor ve kendisini komiteler şeklinde örgütlüyor. Bu komitelerden bir tanesi Kuzey Suriye’ye giden temsilcilerdir. Bölge meclisi, bölgenin büyüklüğüne göre kendi kotaları olan Kuzey Suriye Meclisinin delegelerini çıkartıyor.

Meclis ilk önce Kuzey Suriye meclisine gidecek olan delegeleri kendi içerisinde tespit ediyor. Sonra diğer meclis çalışma komitelerini örgütlüyorlar. Bir tanesi genel savcılık komitesidir. Bu komite bölgedeki tüm savcılıkları denetler ve idare eder. Bu komite bir nevi başsavcılık rolünü oynuyor. Teftiş kurulu komitesi vardır. Bu kurul mevcut davaların takibi ile ilgilidir. Bu denetleme iki aşamalıdır. Birinci aşama bölge, ikinci aşama Kuzey Suriye’dir. Fakat Kuzey Suriye’deki denetleme aşaması yeni örgütleniyor ve önümüzdeki süreçlerde aktif hale gelecektir. Kuzey Suriye’nin denetleme aşaması genel sisteme yönelik denetimdir. Bölge meclisi daha çok mevcut pratik çalışmaların yürütülmesine, adaleti tartışma konusu olan kurumların denetlenmesine yönelik olan komitedir.

Çatı Kuzey Suriye adalet meclisidir. Kuzey Suriye adalet meclisi buna göre görev düzenlemesi yapıyor. Bölge meclislerinin görevleri var. Görevleri daha çok pratiktir. Sistemi idare etme, yürütme, denetleme, birebir davaları denetleme, halkın taleplerini ve şikâyetlerini dinleme, onlara cevap verme ve yöntem gösterme gibi pratik işler bölge meclislerine aittir. Genel Kuzey Suriye Adalet Meclisi ise tüm çalışmaların birleştirilmesi olup, o da ortak toplantılarla oluyor. Bölge adalet meclis sözcüleri toplantılarını aşağıdan yukarıya kadar yapıp raporlarını tamamladıktan sonra, bölge adalet meclisi sözcüleriyle bir toplantı yapar. Tüm sözcüler raporlarını sunarlar ve ona göre değerlendirir, kararlaştırır ve sonra sözcüler dışında kendisi de iç toplantısını yapar. Adalet perspektifinin genel raporunu çıkarır ve perspektif sunar.

 

Adalet Kurumları Özerk Yönetimin Önemli Bir Bölümü

Bu durumda Kuzey Suriye Meclisi özerk yönetimin bir bölümü olmuş oluyor. Özerk yönetim üç meclisten oluşuyor. Halk meclisi, yürütme meclisi, adalet meclisi. Bu meclisler halk meclisine bağlıdır. Bunlar da adaletin bağımsız olduğu, ama çatı olarak halk meclisinin rol oynadığı bir perspektifle hareket ediyor. Yani şu anda şehir düzeylerinde halk meclisinin böyle bir hukuku var. Adalet meclisleri aylık raporunu hazırlar, raporları sözcüler halk meclisine götürür eleştiri, öneri ve perspektiflerden sonra rapor adalet meclisine gelir. Adalet meclisinde tüm raporlar birleştirilir, kendi faaliyet raporu ile beraber bölge halk meclisine sözcüler bu raporu verirler. Raporun bir nüshası halk meclisine, bir nüshası da Kuzey Suriye Adalet Meclisindeki sözcüler toplantısına verilir. Orada da rapor birleştirilir ortaklaştırılır.

Şu anda koordinasyon toplantıları örgütleniyor. Üç meclisin koordinasyon toplantıları oluyor. Bu üç meclis de mesela bölge meclisleri kendi konferanslarında seçilirler. Seçildikten sonrada halk meclisinin onayından geçerler. Bölge adalet meclisi konferansında seçildikten sonra bölge halk meclisinin onayından geçer. Aynı şekilde meclis içinde seçilen Kuzey Suriye Adalet Meclisi üyeleri de, Kuzey Suriye halk meclisi onayından geçer. Her aşamada halkın, halk meclisinin üyelerinin onayı alınır. Bu işleyiş adaleti yürütme erkinin etkisinden ve denetiminden kurtarılmış oluyor.

Bu Rojava’daki sistemin en temel özelliklerden birisidir. Devletle olan en temel fark olarak sistemin böyle kurgulanmıştır. Bir de demokratik olma, çalışmanın demokratik yürütülmesi, halktan katılım gösterilmesi, yine halkın katılabilme imkânının olmasıdır. Diğer boyutuyla halkın genel sistem üzerinde denetiminin olmasıdır. Bu yöntem ile demokrasi ilkesi adaletin içerisine yerleştirilmeye çalışılıyor.

 

Adalet Sisteminde Kimi Esaslar

Adalet sistemi temelde aşağıdan yukarıya doğru, bölge esaslarına göre örgütleniyor. Her bölgenin sözcüleri ve adalet divanları vardır. Ve bölgesel olarak örgütlenen her bir birim toplantılarını aylık olarak örgütler. Temel esaslardan bir tanesi adalet meclisleri halk meclislerine entegre bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Şehir düzeyinde hakimler belirlenirken üç temel kriter belirlenmiş durumda. Birinci kriter akademik yeterliliktir. Kuzey Suriye Meclisi gözetiminde bir kişinin bilinç düzeyi, akademik birikimi vb. göz önünde bulundurularak hâkim, savcı vb. olup olamayacağı belirleniyor. Bu akademik bir şarttır. İkinci kriter ise iradi şarttır. Bölge meclisinin ihtiyaçlarını tespit edip, katılacak kişilerin sicillerini, özelliklerini, bilincini ölçüp onlar da idari olarak karar veriyor. Üçüncü şart demokrasi şartıdır. Kent halk meclisinin onayıdır. Şehir halk meclisinin onayıdır.

Kent, kanton, bölge ve Kuzey Suriye düzeyinde bütün adalet birimleri mevcut halk meclislerine (şehir halk meclisleri) karşı sorumludur. Adalet divanları aylık toplantılarını yaptıktan sonra raporlarının bir nüshasını sözcüler aracılığı ile halk meclisine sunarlar. Gerekli tüm değerlendirme, eleştiri ve perspektifler buradan sunulur. Buradan çıkan perspektiflere göre çalışmalar yürütülür. Kuvvetler ayrılığındaki üç ayrı kuvvet yerine adaletin gerçekten kararlarından bağımsız olup yine hesap merci olarak halka hesap verebildiği bir örgütlenme modeli geliştirilmiştir. Bu devletlerde üç ayrı kuvvet olarak değerlendirilir. Birbirinden bağımsızdırlar. Adalet meclisi adalet kurumlarının halk meclisi ile hiçbir ilişkisi olmaz. Rojava’da genel sistemde bu konuda bir değişiklik var. Burada toplumsal adalet inşa edilirken sorunlar sadece tekniklere, yasalara ya da adalet bakanlığı gibi devlet erkini temsil eden bir kuruma bırakılmıyor. Bu durum adaletin bağımsızlığına gölge düşürüyor.

Örneğin devletlerde adalet bakanlığı istediği yargıcı terfi eder, istediğini durdurur. Yani terfileri, ücretleri her şeyi adalet bakanlığına bağlıdır. Bu durum adaleti, yürütmenin elinde bir iktidar gücüne dönüştürüyor. O zaman ise adaletin bağımsızlığından öte, daha çok devlet erki haline gelmiş olunuyor.

Rojava’da ise temel çatı halk meclisidir. Yürütme, yargı, divan hepsi halk meclisine karşı sorumludur. Halk meclisler ile toplumsal adalet sistemine katılmaktadır. Halk sistemde, yargıçların, hâkimlerin vb. belirlenmesinde söz sahibi olmuş oluyor. İyi örgütlenebildiği koşullarda adalet gerçek anlamı ile bağımsızlığa kavuşmuş oluyor. Halk meclisi uygun gördüğü durumlarda görevden alma yetkisi de vardır.

Görevden alma gibi durumlarda demokratik ilkelerin uygulanabilmesi için meclis önergesi gerekiyor. Halk meclisi kendi içerisinde tartışır, gerek gördüğünde soruşturma açar. Görevden alınacak kişi ya da kişilerin pratiklerini değerlendirir. Tüm bunlar meclis işleyişi içerisinde gerçekleştirilir. Kullanılan yöntem de ilerleme olmazsa, var olan farklı yöntemler değerlendirilir. Bu sürecin işlemesi için halk meclisi, teftiş kurumu ve adalet meclisi bu süreci birlikte yönetir. O ancak meclis önergesi ile olur. Meclis içinde tartışır. Belki soruşturma açar. Meclis işleyişi içinde bu süreç yürür.
Burada “Halk Meclisi bir icra organı olmadığı için adalet üzerinde bir iktidar gücü olmaz” bakış açısıyla uygulanan bir sistem vardır. Güç, karar alma yetkisi sadece yürütmenin elinde olduğunda burada sorunlar açığa çıkıyor. Örneğin asayiş, istihbarat, mali güç vb. buralar iyi örgütlenmediğinde gerçek anlamı ile adaletin bağımsızlığına gölge düşüyor. Adalet halk meclisine bağlı olduğunda demokratik ilkeleri ve hesap verilebilirlik durumunu örgütlemek daha mümkün hale geliyor.

 

Kanunlar Yani Yasalar Nasıl Çıkartılıyor?
Yasaları çıkarmak halk meclisinin görevidir. 2014 yılından itibaren Cizir Bölgesi için toplam doksan yasa çıkartılmıştır. Yasalar bölgelere göre değişebiliyor. Fakat farklı bir bölge gerek gördüğünde başka bir bölge için çıkarılan yasaları kendi bölgesinde yürürlüğe sokabiliyor. Ama her alan kendi yasalarını da çıkarıyor. Bu çalışma halk meclisinin görevidir. Toplamda bütün alanlar için tek yasa çıkarmanın zorlukları olabiliyor.

Her alan kendi özgünlüğü ve sistemine göre kanun taslaklarını çıkarıyor. Hazırlanan kanun taslakları meclise sunuluyor. Meclis üzerine tartıştıktan ve bölgelerin esaslarını dikkate alarak onaylıyor ya da onaylamıyor. Her bölgeyi doğrudan ilgilendiren temel esas ise toplumsal adalet sözleşmesindeki genel adalet işleyişine yönelik yasalardır. Kanun yerine sözleşme olarak ifade ediliyor. Temel ana taslak (toplumsal sözleşme) ise adalet sistemi içerisindeki tartışma ve pratiklerden çıkmıştır. Taslak halk meclisinde son şekli verilerek onaylanmıştır.

Cezai yasalar üzerine çalışmalar devam ediyor. Bütün cezayi yasalar, usuller bu şekilde çıkartılmıştır. Şu anda ceza usulü yasa taslağı hazırlanmış ve meclise sunulmuş durumdadır. Taslak hazırlanırken hem Rojava Devrim birikimleri hem de dünya tecrübelerinden yararlanılarak hazırlanmıştır. Ceza usulü ve ceza kanunu taslakları var. Bunlar iki ayrı konu olarak ele alınmıştır. Birisi cezai davalar hangi usuller ile yürütülür, diğeri ise hangi cezalar verilir. Buna yönelik bir de medeni usuller var. Bu yöntemlere dair de şu anda çalışmalar devam ediyor. Bu yasa direk bölgeleri ilgilendiren yasalardır. Adalet sistemine ilişkin ceza usulü, medeni davaların usulü, ceza kanunu ve ispat yasası var, deliller yasası var. Bunlar doğrudan bölgeleri ilgilendiriyor. Ve bu taslakları bölge adalet meclisleri de hazırlıyor.

Cizir bölgesi aynı zamanda diğer bölgelerde sistem ve kanunlarda var olan boşluklardan dolayı yardımcı rolü de oynuyor. İlgili tüm kurumlar ile bu konuda sistem tartışmaları örgütleniyor. Diğer alanlarda yasa taslaklarının oluşumunda Cizir Bölgesinde ki ilgili komisyonlar önemli bir rol oynuyor.

 

Meclis Tenfiz (İnfaz Kurumu)
Meclis tenfiz işin yürütmesidir. Kararların yürütmesidir. Bir karar alındıktan sonra o, kararların alındığı gibi usulüne göre uygulanması gerekir. Bunun denetimini ve yürütmesini ise infaz kurumu yapıyor. İnfaz kurumu Rojava’da Arapçada (tenfiz) yürütme anlamına da geliyor. Ona da tenfiz deniyor. Aslında işi yürütendir. Kararları yürütendir. Burada bir isim benzerliği var. Ama genel halk meclislerine karşı, bölge düzeyinde de halk meclisine karşı sorumludur.

Mesela önceden adalet bakanlığı vardı, sonra adalet kurulu ve bir sonraki aşamada adalet ofisi şeklinde örgütlendi. Bunlar adalet bakanlığı görevi görüyordu. Sonra sistem içerisinde bunun detayları örgütlendi. Adalet bakanlığı ya da ofisleri aracılığı ile adaletin bağımsız olmadığı sonucuna ulaşıldı. Bu modelin işleri ağırlaştıran ve bürokrasiyi güçlendiren yönleri açığa çıktı. Sonrasından idari ve mali olarak yürütmeden ayrılarak bağımsız örgütlendi. İdari ve mali olarak bağımsız olmadığında dışarıdan müdahale zemini güçlendiği için, önemli düzenlemelerin yapılmasında zorluklar açığa çıkıyordu. En temel sorunlar sürekli müdahale, işlerin ağır ilerlemesi ve bürokratizm. İşin içinde olanlar, sorunu ve çözümü bilenler var ama, onun yerine dışarıdan bir merciinin idari düzenlemeleri yapması, mali ihtiyaçları tespit edip karşılaması, yürütme ile yargı işleri arasında bir iş yapılana kadar yürüyen ağır bürokrasi önemli sorun teşkil ediyordu. Bu adaletin bağımsızlığına zarar veriyordu. Şimdi tüm bunlara göre kurumsal yapılanmalar oluşturulmaktadır.

Şimdi temel örgütlenme modeli olarak meclisler örgütlenmesi üzerinden de buna karşı bir müdahale geliştirilmeye çalışılıyor. Meclisler aşağıdan yukarıya doğru meclisler ve meclislere bağlı olarak savcılık, teftiş, sulh, infaz ve mali komiteler olarak örgütlüyor.
İdari mali komite meclisin içindedir ve yeni örgütlenerek komitelere dahil edildi. Sözcüleri meclis üyesidirler. Ve tüm mecliste alınan kararları yine adalet divanından gelen talepleri o meclisin içinde yer aldığı için, daha erken kararlaştırıp uygulayabiliyor. İdari mali olarak bağımsız hareket etme imkânına kavuşmuş oluyor.

 

Özerk Yönetim Bölgelerindeki Zorluklar

Özerk yönetim bölgeleri ve sivil yönetimlerin olduğu Arap yerleşim alanlarında, adalet sisteminin inşasında ve uygulanmasında; toplumsal yapı, koşullar vb. bakımından farklılıklar var ve ciddi zorlanmalar yaşanıyor. Bundan dolayı her yerde uygulama düzeyi benzerlik teşkil etmiyor. Arap halkının kültüründe de kendi sorunlarını kendi içinde çözme kültürü çok gelişkin. Bu anlamı ile özellikle sulh komitelerinin işlerliğinde çok sorun çıkmıyor. Toplumsal gelenekte de bu var. Ruspiler (yaşlı-bilge) var. Kendi sorunlarını çözme yöntemleri var. Hatta bazı aşiretlerin kendi hakimleri var. Yani böyle bir özellikte var. Bu konuda fazla sorun çıkmıyor.

Adalet divanı boyutuyla örgütlenme süreci Dêrazor’da daha yenidir. Mimbiç’te uzun süredir bir yönetimin olmasından kaynaklı gelişmiş durumda. Rakka da gelişmiş durumda. Hatta hukuki bakımdan insan kaynakları da olduğu için güçlüler de. Oldukça hızlı gelişmiş durumdalar.

Cizir bölgesinde ki deneyim daha uzun sürelidir. Kobanê’de savaş sürecinde kesintiye uğrasa da, savaş sonrasında tekrardan örgütlenmiştir. Toplumsal olarak adaletin işlemesi biraz zamanla ve kültürün gelişmesi ile alakalı olduğu için, örgütlenme süreci de uzuyor ve zorlanmalar oluyor.

Örgütlenme sistemi gelişiyor. Bu tek başına toplumsal yapı ile de alakalı değildir. Bütün toplumsal kültürler adalete açıktır. Rojava’da da durum böyledir. Örneğin Asuri, Süryani ve Türkmenlerde de sorunu kendi içerisinde çözme yaklaşımları çok güçlüdür. Fakat asıl sorun ve zorluk mevcut iktidar, erkek egemenlikli, tutucu dincilik ve cinsiyetçi yaklaşımdan çıkıyor. Özellikle kadın sorunu konusunda demokratik çözümlere kapalı bir toplumsal yapı karşımıza çıkıyor. Namus anlayışı, kadının mülk olarak görülmesi, toplumsal adalet yasalarının uygulanmasında ciddi engeller açığa çıkarıyor. Bu durumda bölgelere göre değişebiliyor. Biraz daha demokratik kültürün geliştiği yerde, mücadele ve devrim özelliklerinin geliştiği yerde daha üst bir boyutta gelişme sağlanmıştır. Ama muhafazakâr, dinci, tutucu, erkek egemenlikli yaklaşımın daha baskın olduğu alanlarda; özellikle kadın sorununda yine eski geleneklere göre-kan davası tarzıyla-yaklaşım geliştirme, aşiretçi gücü elinde bulunduran diğerlerini bastırmaya çalışabiliyor.

 

Asıl Zorluklarda Kadın Yasalarının Uygulanmasında Çıkıyor

En büyük zorluklardan biri kadın yasalarının uygulanması olarak çıkıyor. Fakat uzun süreli yönetimlerin olduğu yerlere göre, yeni özgürleştirilen yerlerde bu sorun daha yoğun ve zorlayıcı bir şekilde yaşanıyor. Uzun süreli yönetimlerin olduğu yerlerde bazı konular normalleşmiştir denilebilir. Devrimin ilk süreçlerinde kadın gelip rahat rahat şikayet edemiyordu. Mesela kadın boşanma talebinde bulunamıyordu ve bu kadın için bir linç durumuydu. Toplum açısından da kabul edilebilirliği zordu. Özellikle kız çocuklarının erkek egemenlikli aile yapısında anne tarafında kalması kabul edilmez ve kızlarını kendi namusu olarak görürler. Babanın evi onun evidir. Başka yerde yaşayamaz anlayışları vardı. Bu konuda çok katı bir yaklaşım söz konusuydu. Ancak bu durum gittikçe normalleşiyor. Çift evlilik, çocuk yaşta evliliğe karşı yapılan yaptırımlar gerçekten o geleneksel yapının direnişi ile karşılaştı. Ama şimdi bu durum zamanla normalleşiyor. Yeni özgürleştirilen alanlarda sorun olarak halen devam ediyor ama, gittikçe kontrol altına alındığı söylenebilir.

 

Adalet Akademisi

Adalet Sistemi inşası gittikçe gelişiyor ve kurumsallaşmasının eksik ayakları tamamlanmaya çalışılıyor. Bu sistemin inşasının başlangıcında, bir taraftan toplumun doğal geleneklerinden demokrasiye açık doğal özelliklerinden yararlanıldı. Diğer taraftan genel demokratik mücadelenin bir sonucu olarak açığa çıkan ölçü, perspektif ve yaklaşımlardan faydalanıldı. Gerçekten şu görüldü: Çok zor koşullara rağmen, sürekli savaş ortamında ve yoğun sorunların olduğu, ambargo da dahil birçok problemin birlikte yaşandığı bir ortamda, yine eski sistemin çöküp kaotik koşullarda, halkın kendi sorunlarını her şart altında çözebileceği gerçeği, bu inşa çalışması ile gösterilmiş oldu. Halkın örgütlü öz gücü, öz bilinci, öz iradesi ile sorunların politik bir bakışla ele alınarak çözebileceği görülmüş oldu. Ve yoğunlaşma sürdükçe, çalışma devam ettikçe, daha derinlikli ve güçlü bir şekilde açığa çıktığı görülüyor. En önemlisi de tecrübe birikiyor. Bu bakımdan dokuz yıllık deneyim, araştırma, inceleme ve uygulama yönleri akademik bir çalışmaya bağlanıyor ve bunun adımları atılıyor. Sadece kendiliğinden tecrübe ile yürüyen değil, aynı zamanda akademik olarak araştıran, inceleyen, kadrosunu, sistemini, temel perspektifini oluşturan bir örgütleme yapısı oluşturulmaya çalışılıyor. Toplumsal adalete yönelik daha güçlü özellikler, yeni yol ve yöntemler keşfediliyor. Sistemin detaylarında netleşmeler ve derinleşmeler oluyor. Düşünen, araştıran, incelip yapan; bu doğrultuda sürekli bir arayış içinde olan, örgütlenmeyi yürüten bir yaklaşımla çalışmalar sürdürülüyor.

Şimdi bir akademi sistemiyle bu alandaki çalışmalar daha güçlü bir örgütlülüğe kavuşturulmaya çalışılıyor. Akademik sistem sadece eğitim olarak ele alınmıyor. Eğitim bu konuda temel bir çalışma. Ancak bununla beraber inşa bölümü de var. Sürekli araştıran, inceleyen, inşa çalışması yapan ve kadrosunu oluşturan bölüm var. Burada hazırlanan kadrolarla her yerde inşa çalışması yürütülüyor.

Yine enformasyon birimi örgütleniyor. İdari ve mali olarak sistem üzerinde araştırma, inceleme çalışmaları yapıyor. Müfredat birimi, genel eğitim derslerinin bir programa kavuşturulmasına yönelik çalışmalar yapıyor. Yine hukuk ve akademi birimi örgütleniyor. O da hukuksal olarak sürekli genel sistem üzerine çalışıp geliştiren, hukuksal dersleri hazırlayan bir perspektif ile hareket ediyor. Bütün adalet alan çalışanları için bu akademilerde haftalık eğitim çalışmaları da uygulanıyor. Özel programların yanı sıra genel programlar da uygulanıyor. Bunun temel amacı ise nerede zayıflık varsa, nedenlerini bulup bir çözüme kavuşturmaktır. Hem idari, mali olarak hem hukuksal olarak hem de toplumsal çalışmalar, sosyal bilim alanı kişilik sorunları üzerinde böyle çok boyutlu bir eğitim programı oluşturulmuş durumdadır. Bu çalışmalar belli bir tempoda yürüyor.

 

Toplumsal Adalet İnşasında Ölçü Nedir?

Temel yaklaşım toplum ile bu işi yürüterek inşa etmek. O nedenle, toplumun ve çalışmada yer alanların özelliklerine göre bu faaliyet yürütülüyor. Sulh komiteleri çalışanlarının belli özellikleri var. Bu gerçeğe göre belirleniyor. Adalet divanında çalışacak kişilerin belirli bir düzeyinin olması gerekiyor. Örneğin hâkimler hukuk konusunda ki en yetkin insanlardan oluşturulmaya çalışılıyor. Devrimin başında bu olanaklar çok sınırlıydı, çalışanlar farklı alanlardan olabiliyordu. Ama bu kişiler hukuki düzeyde eğitildiler. Şimdi ise geliştikçe hukuk mezunları alınıyor. Bu dönemde devrimin kendi hukuki altyapısı örgütleniyor. Bu altyapı oluştukça ve adalet akademisine gelenler, eğitim süresini bitirdikten sonra bu çalışmada yer alabilmektir. Adalet divanından, hâkim ve savcılık düzeyine kadar durum böyledir.

Devrim öncesi rejim üniversitelerinin hukuk bölümünden mezun olanlar kabul ediliyordu. Fakat onlar yeniden eğitimden geçiyorlar. Temel olarak devlet sisteminin yargı modeline ilişkin eleştiriler ve çözümlemeler sunuluyor. Kabul edilebilir ve yararlı olabilecek özellikleri geliştiriliyor. Eğer bir insan hukuk eğitimi almışsa belli bir düşünce sistematiği vardır. Yanlış boyutlar tartışılıyor. Devrimin adalet sistemine göre eğitim programlarından geçtikten sonra onlarda, bu sistem içerisinde kendilerine yer bulabiliyorlar. Devrim öncesi avukat olan, hukukçu olan birçok kişi bu sistem içerisinde yer almış durumdadır. Tartışmalar ve eğitim süreçleri ile birlikte dönüşüm ve geçiş süreçlerinin de örgütlendiğini söyleyebiliriz.

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.