Düşünce ve Kuram Dergisi

Toplumun Kendini Kadın Zekâsıyla Yönetmesi Olarak Eşbaşkanlık

Aysun Genç

Kürt Özgürlük mücadelesinin gündemimize yeni kavramlarla yeni anlamlarla girdiği bir yüzyılı yaşıyoruz. ‘Demokratik özerklik, demokratik ulus, yeni sosyal bilim tanımı, özgürlük sosyolojisi, yeni yaşam’ tanımı derken ‘eşbaşkanlık’ kavramı da benzer şekilde gündemimize girdi. Bir süredir kısmi bir gündem şeklinde varlığı bilinen bu kavram, son yerel seçimlerle birlikte bir bütün olarak gündemde yerini aldı. Eşbaşkanlık nedir, neden böyle bir yönteme ihtiyaç duyulmuştur, nasıl bir sistemdir, nasıl gerçekleştirilecektir, ilgi odağı olmasının sebebi nedir? Bu sorular etrafında oluşturulacak cevaplar özgür toplum olmanın da adımlarını örecektir. İçerik itibariyle, gelecek dönemlerde geçmiş dönemdekinden daha fazla gündemde olacaktır. Çünkü eşbaşkanlık, demokratik uluslaşmanın sistemidir, demokratik özerkliğin temel formudur. Demokratik öz yönetimin tek biçimidir. Eşbaşkanlık bir yandan sistemsel bir tedbirdir, bir yandan da hâkim zihniyet yapılanmasına bir müdahaledir.

Abdullah Öcalan, paradigmasını demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma olarak formüle etmişti. Paradigmanın somutlaşması, zihniyetin bedenleşmesi anlamında sistem inşa çalışmalarında kadın özgürlükçülüğü boyutunun oldukça eksik kaldığı aşikârdır. Tabi sadece kadının özgürleşmesi eksik kaldı diyemeyiz. Çünkü kadın özgürlüğünün olmadığı bir toplumda demokrasinin ve bütün özgürlüklerin de eksik kaldığı bilinmektedir. Yine insanlar arasında özgür eş yaşam oluşmadığında doğa ile de özgür temelde bir yaşam gelişemeyecektir. Bundan dolayı bu konu aslında Öcalan’ın paradigmasının merkezini oluşturmaktadır. Bu sistemin gerçekleşme merkezidir de diyebiliriz.

Yerel yönetimler konusunda onca tecrübeye rağmen büyük başarıların ortaya çıkmayışının sebepleri nelerdir diye sorulduğunda verilecek birkaç cevap vardır:

İlk olarak kendini devletçi anlayıştan koparamamak dile getirilebilir.

Yine çalışmalarda öz yönetim anlayışını oluşturamamak da bir sebeptir. Yönetimdir işte, devlet yönetiyor, devlet karşısında da biz yönetiyoruz, deniyor ama farkını devletin dışında olma boyutunda ortaya koyma zayıftır. Tabi bu iki boyut birbirine benzese de derinlikli ele alındığında, öz yönetim anlayışını yaratamamak olarak somutlaştırılabilir. Yerel yönetim anlayışımızda meclis ve komün oluşturmak esastır. Bu çalışmalar güçlü örgütlenemediğinden ve çalışmaların örgütlenmesinde de öz yönetim anlayışıyla hareket edilmediğinden Abdullah Öcalan’ın dile getirdiği yerel yönetim anlayışı da ortaya çıkmamaktadır.

Üçüncü ve esas sebep de yerel yönetim anlayışında erkek egemenlikli anlayışın aşılmamış olmasıdır. Aslında kadın özgürlükçülüğü konusu son madde gibi genelde sonlarda dile gelir. Gerçekte ise ilk ve son maddedir. Özgür toplumsallaşmanın tek şartıdır. Gerçekleştiğinde ise diğer şartların onunla birlikte yoluna gireceği tek şart da diyebiliriz.

Eşbaşkanlık tanımına ilişkin tartışmalarda ilk dile gelen, kadının siyasete katılması konusu oluyor. Oysa eşbaşkanlığı bu şekilde ele almak bir yarımlıktır. Eşbaşkanlık salt kadının siyasete katılması için değildir. Erkek anlayışıyla yürütülen siyasete kadın özgürlükçülüğü yönünden bir müdahaledir eşbaşkanlık.

Neden eşbaşkanlık diye sorulduğunda verilecek en sade cevap şudur: Toplumun kendini kadın zekâsıyla yönetmesi içindir eşbaşkanlık.

Belediyecilik, özerk yönetimler, öz yönetim biçimleri ya da benzer konuları değerlendirdiğimizde öz yönetim konusu karşımıza çıkıyor. Toplumun iradesini en güçlü şekilde açığa çıkarmak içindir öz yönetimler. İnsanlar ve toplumlar kendini yönetmiyorsa, başka birileri onu-onları yönetiyor demektir. Ben kendimi yönetmiyorsam evde annebabam beni yönetiyordur, okulda öğretmenim beni yönetiyordur, işyerinde patron yönetiyordur, sokakta polis zaten hiç eksik olmamaktadır, demokratik bir eyleme gidiyorum ve kendimi yönetemiyorsam orada dahi beni yöneten biri var demektir. Birileri beni belirliyor demektir. Ben kendi kendimi yönetemiyorum demektir. Burada irade yoktur. Bu erkek egemenlikli sistem demektir. Bunun aşıldığını söylemek zordur.

Bugün erkek şiddetinin, zekâsının, zihniyetinin her yeri işgal ettiği bir yaşamın içine sürüklenen toplum gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bunu aşamayan kadın da bu gerçekliğin içinde can çekişmektedir. Sadece erkek hâkimdir demiyoruz, erkek zihniyetinin hâkim olduğu bir sistem içindeyiz diyoruz. Kadının da katıldığı siyasetin temelde anlayışı değişmezse, ataerkil zihniyet ortadan kaldırılmazsa kadın rengi, zekâsı ya da gücü açığa çıkmayacaktır. Eşbaşkanlığın amacı bundan dolayı sadece erkeğin hâkim olduğu yerlerde kadını siyasete katmak değil. Kürt siyasetinde kadın katılımı yoğundur. Bugün bu gerçeğe rağmen kadın renginin çıkmaması yine yoğun ataerkil kültürün aşılmamış olmasındandır.

“Kadın kamuya açılsın, otoriteyi paylaşsın” demek kesinlikle yanlıştır. Özgür kadının otorite paylaşma sorunu yoktur. Kota konusu zaten otorite paylaşımıydı, bunu geliştirmişti. Kota konusu bunun bir tedbiriydi. Ama bugün bunu aşan bir durum vardır. Bugün ulaşılan özgürlük düzeyi karşısında otorite paylaşımı belirlemesi çok naif kalmaktadır. Sistem oluşturmada formsal tedbirler alınmakta ve belli bir disiplin oluşturulmaktadır. Bu yolla sistem yaratılmaya çalışılmaktadır. Eğer yaratılmazsa yine yeniden zihniyet boyutunda bir müdahale gelişmektedir ve bunun formsal yansıması da olmaktadır. Eşbaşkanlık işte bunun içindir. Demokratik siyasetin geliştirilememesi karşısında alınan özgürlüksel bir tedbirdir de diyebiliriz.

 Bugün Türkiye ve Kürdistan’da belediyelerin büyük bir tecrübesi oluşmuştur. Ama varılan nokta demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmaya ulaşmak için yeterli değildir. Eğer hala ülkemizde dilencilik varsa, toplumsal adaletsizlik varsa, kadınlar bu derin ekonomik uçurumların kurbanı oluyorsa; fuhuşun gelişmesinin kökenine hemen hemen her zaman ekonomik zorluklar yerleşiyorsa; toplumlara uygulanan bioiktidar kadınlara uygulanıyor ve fuhuşla sonuçlanıyorsa; insanlar özgür eşit yaşayamıyorsa ve hala çocuklar sömürü düzeyinde koşullarda çalıştırılıyor ya da istismar ediliyorsa; bu adaletsizlikleri aşacak bir sistem gereklidir. Ve eşbaşkanlık işte bunun içindir. Bu noktada belirtilecek olan her şey de kadın zekasıyla oluşacak olan öz yönetim anlayışının yaşamsallaşmamasının özeleştirisi olacak ağırlıktadır.

Bunun aşılmasında kadının bedensel katılımı değildir esas olan. Kadının biyolojik olarak gidip yer alması değildir tabi. Kadının gidip salt kadını temsil etmesi de değildir. Eşbaşkanlık, eş yönetim tarzının ortaya çıkarılmasıdır. Birlikte yönetebilme konusu kendini özgür yönetebilmekle, öz yönetimle mümkündür.

Neden Abdullah Öcalan eşbaşkanlık perspektifini verdi ve eşbaşkanlık nasıl olmalıdır konuları önem kazanmaktadır. Eşbaşkanlık, toplumun yönetilme biçimine bir müdahaledir. Devletçilik ya da hiyerarşik yapılanma dediğimiz zihniyetten kopuş henüz somutlaşmamıştır. Erkek egemenlikli zihniyet baskı oluşturuyor toplum üzerinde. Siyasette de hangi adla olursa olsun ataerkil kültürün rengi ağırlıklıdır ve kadın da bu sistem altında renksizleştirilmektedir.

Bununla bağlantılı olarak tüm toplum bu temelde yönetiliyor ve iradesizleştiriliyor.

Tüm toplum erkek zekâsıyla yönetiliyor. Erkek zekâsı nedir? Donmuş enerjidir erkek zekâsı. İktidara yatkın enerji biçimidir. Kalıplaşmış ve buzlanmış düşünce biçimidir. Erkek zekâsı her şeyi formlaştırıyor, donduruyor, canlılıkları öldürüyor. Ve bu durum yönetim olgusunda tam statüko oluşturuyor. Bu tarz erkek zekâsı donmaya, kalıplaşmaya, iktidar ekseninde kendini yapılandırmaya hazırdır. Bu zekâ biçimi hem kendini donduruyor hem de toplumun zekâsını donduruyor. Eşbaşkanlık donmuş erkek zekâsının, toplumu dondurmasına izin vermemek, hatta eritilerek, o zekâya da akışkanlık kazandırmak içindir.

Erkek zekâsı kapsayıcı değildir, şefkat merhamet azdır. Erkek zekâsı toplumun tümünü kapsayacak yapılanmada değildir. Erkeklerin bir ana kucaklayıcılığına ulaşması, özgür eş yaşam anlayışına ulaşmakla mümkündür. Ki bunun toplumsallaşması da eşbaşkanlık sistemiyle olacaktır. Toplumsal adaletsizliklerin normalleşmesi şefkat ve merhamet duygularının eksikliğindendir. Biri açken diğerinin tok yatabilmesi, erkek zekâsının ürünü olan sistemlerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Adalet duygusu eksiktir. Binlerce yıllık biriken adaletsizliklerin erkek zekâsının ürünleri olduğu aşikârdır. Aynı zamanda adaletsizliklere göz yumma, sessiz kalma, kabullenme ve kanıksama durumlarının da erkek zekâsının ürünlerinden olan iktidarın yapı kazanmış halleri olduğu bilinmektedir.

İktidarlaşmayla bağlantılı olarak erkek zekâsı sınıflandırır, tabakalar oluşturur, ikilemler oluşturur ve bunların hepsi devletleşmenin de şartları olmaktadır.

Egemenlik ve devlet kodlarının tamamının erkek zekâsında somutlaşması durumudur bu.

Kadın zekâsı nedir? Kadın doğurganlığı nedir?

Kadın eğer kendi doğasına göre davranırsa, öyle hareket ederse, yönetici olmanın en iyi özelliklerini kendinde somutlaştırır. İlk olarak kapsayıcıdır.

Kucaklayıcıdır. Düşünce tarzı hem akışkan hem de canlıcıdır. Aslında kadının doğal ana özellikleri onun toplumun öz yönetimini yapabilme kapasitesini de gösterir. Bu özellikleri dile getirdiğimizde kadın şekli geliyor aklımıza, o da yanlıştır. Saydığımız özellikler salt kadın bedeninin özellikleri değildir. Doğal toplumun temel toplumsal özellikleridir. Bir erkek eğer kendini toplumsal görevler kapsamında bir ana gibi görebiliyorsa, öyle düşünebiliyorsa, tüm çocukları, gençleri, yaşlıları, kısacası tüm toplumu kucaklayabiliyorsa, o zaman gerçekten bir öz yönetim olgusu yaratabilir, doğru bir eşbaşkanlık yapabilir.

Bir kadın nasıl kucaklayıcıdır, çocuğunu nasıl kucaklar, besler, büyütür, onun aç açıkta kalmasına katlanamaz. İşte bu özellikler kadının doğurganlığında maddeleşen kadın zekâsının görünme biçimleridir. Kadının zekâsı doğurarak, çeşitlenerek, büyüterek, ilerleyerek kendini görünür kılıyor. Eşbaşkanlık, toplumda bu tarz zekâyı yaratmak içindir. Kadın zekâsını toplumsallaştırmak içindir. Erkek zekâsının biraz normalleştirilmiş ve mevcut geriliklerin üzerinin örtülmüş hali olarak sunmak, eşbaşkanlık sistemini boşa çıkarmaktır. Bu kesinlikle kabul edilemez.

Eşbaşkanlık sistemi bir toplumsal analık sistemidir. Her bireyin kendi toplumunu kucaklaması için biraz ana olma duygusunu yaşamasını öngörür. Eşbaşkanlık için adaylıklarını açıklayan bireylerin her birinin sosyal bir analık anlayışı gelişmek zorundadır. Bu şart, topluma doğru ve anlamlı hizmet için şarttır. Toplum olmanın temel kuralı özgür birlikteliktir.

İnsan türünün kendi türdeşleriyle birlikteliği, tarih içinde salt biyolojik olmanın ötesinde kültürel birlikteliklerle örülerek yaşamı mümkün kılmıştır. Yaşamın mümkün kılınması, tür olarak hayatta kalmanın başarılması anlamındadır. Hayatta kalmanın kültürleşmesi ve kurumsal bir çerçeveye ulaşarak insanlığın temel varoluşsal bir formu haline gelmesi, neolitik devrimin yaratıcısı Ana tanrıçanın toplumsallaşmasıyla ilintilidir.

Ana kadın, ana tanrıça özellikleri diyoruz, bunları sadece çocuk doğurmuş ve ana olmuş kadına ait özellikler değil, tüm kadınların özellikleridir. Aynı zamanda da toplumun kültürel özellikleridir. Abdullah Öcalan eşbaşkanlık konusuyla doğal toplumda kadında somutlaşan karakteri bugünün toplumunda herkesin temel karakteri olmasının özgür yaşamın bir şartı olduğu vurgusu yapıyor.

Özgür eş yaşam konusunda da dile gelmişti, erkekle yaşamak kaplan kafesine girmekle eşdeğerdir. Aynılaştırmamak gerekiyor ama ataerkil sistem içinde kadının da kendini erkekleşme gerçeğinden kurtarması, bugünün aşırı kadınsılaşan kadınlarına rağmen, kadın olabilmesi devrimsel bir gerekliliktir.

Abdullah Öcalan’ın insan yaklaşımı, kadın yaklaşımı eşbaşkanlığın neden ve nasıl olması gerektiği sorularına cevap veriyor. Erkek egemenliğinin erkekte ve toplumun tamamında yarattığı formlardan kurtulmak için eşbaşkanlık şarttır. Toplumda öz yönetim yaratmak için eşbaşkanlık şarttır. Yeni bir toplumsallık bilinci yaratmak için eşbaşkanlık şarttır.

Öz yönetim olgusu aslında bir kadın işidir. Kadınca bir iştir. Eşbaşkanlık konusu tabi ki bir anlamda tedbirdir de. Yanlış yaklaşımlara, hâkim anlayışlara, geriliklere ve devletçi iktidar anlayışlarına karşı bir tedbirdir. Kürt toplumu yanlış anlayışlar karşısında belli bir bilinçlenmeyi yaşamıştır. Bu da toplumsal bir özgürleşme eylemi olmaktadır.

Eşbaşkanların kendi toplumuyla sözleşmesi öz yönetim olmanın şartıdır. Çünkü eşbaşkanlık özgür toplumsallaşmanın sistemini oluşturmayı amaçlamaktadır. Eşbaşkanlık dünyasına atılan her adım, bu anlamda Türkiye ve Kürdistan toplumlarıyla sözleşmek anlamına gelmektedir. Ortadoğu’nun yeni toplumsal sözleşmesi eşbaşkanlık üzerinden gelişecektir. Bu anlamda eşbaşkanların bu toplumsal sözleşme zihniyetini oluşturması kadar bilinçlenen demokratik değerlere sahip çıkan halklarımızın da bu sözleşmeyi eşbaşkanlardan istemesi şarttır.

Kendini eşbaşkanlığa aday görenlerin, kapitalist modernitenin, hiyerarşik devletçi sistemin ve her türden egemenlikçi zihniyetlerin niyet-dualarını baştan reddetmeleri gerekir. Bundan dolayı eşbaşkanlık demek, sıradan bir başkan olma durumunun çok ötesinde bir durumu ifade eder. Kendi toplumuyla özgür eş yaşam temelinde bir sözleşmeyi ifade eder. Her bir adayın, merkezileşmenin kesinlikle uzağında durarak, ortak iradeyle kolektif bir algıyı nasıl oluşturacağı, nasıl yaşayacağı, toplumun her türlü sorununa hangi ruhla yaklaşacağı sorularının cevaplarını şimdiden oluşturması gerekir. Tüm bu soruların cevaplarının ortaklaşması da özgür eş yaşamın toplumsallaşmasının nasıl olacağı yönünde cevaplar zinciri oluşturacaktır.

Eşbaşkanlık konusu bu işe soyunanların yaşamının her anını ve her hücresini örgütlemesini gerektirir. Bir eşbaşkan, toplumu aç ve yoksulken kendisi lüks içinde yaşamamalıdır. Yaşayamaz. Sınıfsal uçurumlar varsa eşbaşkanlık konusu başarıya ulaşamaz ve biçimsel kalır. Abdullah Öcalan’ın sistem inşa çalışmalarına biçimsel yaklaşmak, Kürt halkına ve demokratik ulus zihniyetiyle yaşamak isteyen topluma bir hakaret anlamına gelir. Maddi çıkar için bu işe soyunmak yanlış niyettir. Kötü niyettir. Toplumuyla sözleşmek, toplumuyla özgürlük temelinde sözleşmek önemlidir. Kesinlikle kendi toplumuna hizmet için bir adım atma olmalıdır. Hatta varsa ekonomik getirileri dahi toplumun hizmetine sunma büyüklüğü olmalıdır. Bu durum, devletçi sistemin, devlet memurluğunun niyet-duasını reddetmektir. Çünkü bu dualar varlık yokluk sorunudur. Maaş, çıkar ya da benzer maddi çıkar durumları kesinlikle eşbaşkanlık konusuna gölge düşürecek konular ve durumlar olmaktan çıkarılmalıdır.

Eşbaşkanlık konusu özgür eş yaşam konusuyla da derinden bağlantılıdır. Özgür eş yaşam konusuna yoğunlaştıkça eşbaşkanlık konusunun da temeli ortaya çıkmaktadır. Birlikte çalışabilmek, kolektif bir tarz açığa çıkarmak önemli ve esastır. Hem iktidarın bireydeki egoyu büyütmesinin önlemini almaktadır hem de doğru bir büyüme tarzı açığa çıkarmaktadır.

Birey renginin kaybolmadığı, bireylerin sürüleşmemesi içindir eşbaşkanlık sistemi. Bundan dolayı da yaratıcı olmalı, an an sistem ve yaşam üzerine yoğunlaşma olmalıdır. Bunun için de kendini sürekli eğitmek şarttır. Eşbaşkanlar bu temelde kendini sürekli ve hatta yaşam boyunca eğitmelidir. Kendini eğitmenin kendi toplumuna layık olma çabası olduğunu bilmelidir. Halkın her bir bireyine ulaşmak ve bu ulaşmaları anlamlı, bilinçli hale getirmek öz yönetim olabilmenin şartıdır.

Abdullah Öcalan’ın özgür zekâsının ürünü olduğu için ilk duyduğumuz andan itibaren bize güzel geliyor kavram. Bir özgürlük duyumsaması oluşturuyor. Ama bu algıya denk bir çalışma, bu algıya denk bir duruş ve ele alış olmalıdır. Tabi kavramı salt dile getirip tüketmemek gerekir. Eşbaşkan demekle eşbaşkan olunmuyor. Eşbaşkan ünvanını almakla hiç kimse öz yönetim gerçeğini kendinde somutlaştırmıyor. Eşbaşkan ünvanını almakla hiç kimse özgür eş yaşam anlayışını kendi hakikati haline getiremiyor.

Eşbaşkanlık, Jin, Jiyan Azadî sloganını yaşamsallaştırmak içindir. Toplum iradesizleştirilmiştir. Kadın ve yaşam bağlantısında toplum vardır. Kadının özgür olması toplumun özgürlüğünü hedeflemektedir. Bu sloganda felsefi bir anlam vardır. Yaşam ve özgürlük bağlantısında kadın ve yaşam kesişmesi vardır. Ve bunu anlayabilmek, eşbaşkanlığın da şartıdır. Kadın olmak, yaşamla mı ölümle mi bağlantılıdır? Kadın olmak, özgürlükle mi kölelikle mi bağlantılıdır? Bu konular çok önemlidir. Birey için önemli olduğu kadar yönetim konusunda bireyi aşan bir öneme konu olmaktadır. Savaşta insanların sorumluluğunu taşımak çok zordur. Ama yaşam konusu savaş kadar önemli ve hassastır. İnsanların iradesinin sorumluluğunu almak, onların beden sorumluluğunu almaktan daha ağır bir sorumluluktur.

Kürt toplumu, yeni özgür toplumsallığına yönelen bir halkın değerleri karşısında istismarcı yaklaşımları görecek, bilecek, bunun takipçisi olacak bir bilinç düzeyine gelmiştir. Aynı zamanda halkımız kendi sistem gönüllülerini hizmet edecek bir düzeyi de açığa çıkarmalıdır. Eşbaşkanlık kavramını kullanıp eşbaşkanlığın gereklerini yerine getirmemek de kavramı ve kavram etrafında örgütlenen değerler dizisini tüketmektir ve kabul edilemez. Bunun için eşbaşkanlık kapsamında yapılacak temel çalışma kendini ve toplumunu bilinçlendirmek olmalıdır.

Eşbaşkanlık sistemi, demokratik ekolojik kadın özgürlükçü toplum paradigmasının pratikleştirilmesidir. Demokratik ulus zihniyetinin bedenleşmesi olan demokratik özerkliğin gerçekleşme tarzıdır. Demokratik özerklik eşbaşkanlık sistemiyle gerçekleşecektir. Demokratik ve ekolojik olmanın ilk şartı, eşbaşkanlık sistemiyle kadın özgürlükçü bir toplum yaratma adımlarını atmak ve bu adımları başarıya ulaştırmaktır. Kadın özgürlükçü olamayan bireylerin demokratik olmaları beklenemez. İnsan türünün kadın cinsine yönelik yaklaşımlarında bir özgürlük bilinci oluşturamayanların doğadaki diğer canlı türleri karşısında özgürlükçü bir tavır sergilemeleri beklenemez. Çünkü hayat bir hakikattir ve hakikat bütündür.

Eşbaşkanlık sistemi, Kürdistan özgürlük mücadelesinin kendi örgüt sisteminde başlattığı ve kadın kotasıyla bunu ilkeselleştirdiği özgürlükçü yaklaşımı aşarak özgürlük çıtasını daha da yükseltmesinin adıdır.

Eşbaşkanlık sistemi siyasete kadının ya da kadın renginin girmesi değildir. Çünkü kadınların biyolojik olarak siyasete girmesi toplumsal özgürlük için yeterli bir adım değildir. Aynı zamanda erkek egemenliğinin ve ataerkil kültürün bunca etkin ve baskın olduğu bir dünya sisteminde kadınların rengini renksizliğe dönüştürmek için her an ve mekânda erkek ittifakları da hazır durumdadır. Eşbaşkanlık sistemi erkeğin de kadınla birlikte siyaset yürütmeyi öğrenmesi anlamında kadınla insanlaşma hakikatine ulaşmasının bir yöntemidir.

Eşbaşkanlık sistemi, salt kadın iradesini siyaset alanında etkin kılmayı amaçlıyor demek, toplumun özgürlük problemlerinde erkeğin sorumluluğunu ve kendisinde başlatacağı görevlerini görmemektir. Bu söylem mevcut siyaset anlayışında erkek iradesi çok özgürmüş gibi bir yanılgıyla birlikte ortaya çıkıyor. Devletçi siyaset anlayışı erkeği de iradesizleştirmiştir. Bu nedenle erkeğin de irade olma ihtiyacı vardır. Kadının da vardır. Eşbaşkanlık sistemi, her iki cinsin özgür iradeleriyle siyasete katılmalarını sağlamanın bir yöntemidir.

Eşbaşkanlık sistemi, bir kadın ve bir erkeğin birlikte oluşturduğu bir yönetim tarzı değildir. Çünkü eşbaşkanlık sistemi kadın ve erkeğin birlikte, sürüleştirmeyen, iradesizleştirmeyen, kendi rengini başka hâkim renkler içinde kaybedilmediği ve geliştirenilerleten bir kolektivitenin oluşturulduğu sistemi, tabiî ki sistemle birlikte yeni özgür yaşamı yaratmasının adıdır. Kadının siyasal aktivitesini erkekle kolektifleştirerek toplumsal bir güç ve yaşam tanımı açığa çıkarmaktır.

 

Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.